Avrupa
ALMANYA SEÇİMLERİNDE AŞIRI SAĞCI AfD’NİN RADİKAL PLANLARI GÜNDEMDE
Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi, göçmenlere yönelik sert politikaları ve Avrupa Birliği’ne (AB) karşı çıkışlarıyla tartışma yaratmaya devam ediyor. Parti, Riesa kentinde düzenlenen konferansta seçim öncesi radikal bir manifesto açıkladı.
AfD’nin planları arasında sınırların kapatılması, göçmenlerin kitlesel sınır dışı edilmesi ve AB’yi parçalama gibi hedefler yer alıyor. Partinin lideri Alice Weidel, “yeniden göç ettirme” ifadesini kullanarak göçmenlerin büyük çaplı bir şekilde ülkelerine geri gönderileceğini açıkça belirtti.
RADİKAL SÖYLEMLER VE PROTESTOLAR
Konferans sırasında AfD karşıtı binlerce kişi Riesa sokaklarında protestolar düzenledi. Göstericiler, partinin ayrımcı politikalarını kınarken, Weidel eylemcileri “solcu çete” olarak nitelendirdi.
AfD’nin manifestosunda:
- Paris İklim Anlaşması’ndan çıkış,
- Euro kullanmaktan vazgeçme,
- Rüzgar enerjisi tesislerinin yıkımı gibi tartışmalı vaatler dikkat çekti.
Weidel, kürsüden yaptığı konuşmada, “AB’nin iltica sisteminden çıkacağız, utanç yel değirmenlerini yok edeceğiz ve cinsiyet çalışmaları profesörlerini işten atacağız” dedi.
AfD’NİN YÜKSELİŞİ VE TEHDİTLER
Kamuoyu yoklamalarına göre, AfD’nin ulusal düzeyde desteği %20’yi aşıyor ve parti doğu eyaletlerinde hızla güç kazanıyor. Ancak diğer siyasi partiler, AfD ile iş birliği yapmayı reddediyor ve bu durum, partinin iktidar olmasını zorlaştırıyor.
AfD içindeki aşırı sağcı eğilimler, partiye yönelik eleştirilerin odağında. Özellikle partinin bazı üst düzey isimlerinin Nazi dönemiyle ilişkilendirilen söylemleri, tartışmaları körüklüyor. Björn Höcke gibi figürler, Nazi geçmişini yücelten açıklamalarıyla dikkat çekiyor.
SEÇİMLERDE GÖÇMEN KARŞITLIĞI VE AB KARŞITI SÖYLEMLER ÖN PLANDA
AfD’nin yükselişi, Almanya’da göçmen karşıtı politikaların ve AB’ye duyulan tepkinin artmasının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Partinin bu söylemleri, 23 Şubat’taki seçimlerde belirleyici bir rol oynayabilir. Ancak AfD’nin sert söylemleri, toplumu kutuplaştırma riski taşıyor.
Avrupa
TINDER HOLLANDA’DA ‘ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ’ OLARAK GÖRÜLÜYOR: NEDEN?
Hollandalı güvenlik uzmanları, popüler flört uygulaması Tinder’ı ulusal güvenlik açısından bir tehdit olarak değerlendiriyor. Uygulamayı kullanan askerlerin konumları ve kişisel bilgileri, kötü niyetli kişiler tarafından kolaylıkla ele geçirilebiliyor. Bu durum, özellikle NATO’nun kritik görevlerinde bulunan askerler açısından ciddi bir risk oluşturuyor.
ASKERLERİN VERİLERİ NASIL TEHLİKE ALTINDA?
Araştırmacı gazetecilik kolektifi Follow The Money (FTM), Tinder’da sahte hesaplarla gerçekleştirdikleri çalışmada ABD, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerin askerlerinin hassas bilgilerine ulaştı. Bu bilgiler arasında:
- Görev yerleri,
- Yurtiçi ve yurtdışı hareketleri,
- NATO’ya bağlı kritik birimlerde çalışan askerlerin kimlikleri yer aldı.
Araştırmaya göre, Rusya tehdidine karşı Baltık ülkeleri ve Balkanlar’da konuşlandırılan NATO güçlerinden hava kuvvetleri personeline kadar birçok askeri personelin bilgileri bu yolla elde edilebildi.
SAHTE PROFİLLE BÜYÜK BİR AĞA ULAŞILDI
FTM gazetecileri, “35 yaşındaki Naomi” kimliğiyle sahte bir Tinder profili oluşturdu. Profilde, yoga yapmayı seven ve askeri üniformalı erkeklerden hoşlanan bir kadın imajı çizildi. Bu sahte hesap, kısa sürede Estonya’da görev yapan NATO askerlerinden ABD’nin Afrika ve Avrupa’daki birliklerine kadar geniş bir bağlantı ağına ulaştı.
NEDEN ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ?
Tinder’ın konum tabanlı çalışma prensibi ve kullanıcıların paylaştığı hassas bilgiler, istihbarat toplama için kullanılabilecek bir açık oluşturuyor. Hollandalı güvenlik uzmanları, bu durumun sadece bireysel değil, aynı zamanda operasyonel güvenliği de riske attığını belirtiyor. Özellikle NATO görevlerinin hassas doğası, bu riskin boyutlarını artırıyor.
NE YAPILMALI?
Uzmanlar, şu önerileri sunuyor:
- Askerlerin sosyal medya ve flört uygulamalarını kullanımına yönelik daha sıkı düzenlemeler getirilmesi,
- Kişisel bilgilerin paylaşımı konusunda eğitimlerin artırılması,
- Uygulamaların güvenlik açıklarının kapatılması için geliştiricilerle iş birliği yapılması.
Bu olay, dijital platformların bireysel gizlilikten ulusal güvenliğe kadar geniş bir alanda nasıl risk yaratabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Avrupa
CORONA AŞISINDAN ZARAR GÖRENLERİN HAKLARI ZAMAN AŞIMINA MI UĞRADI?
Corona aşılarından zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat taleplerini gerçekleştirebilmeleri için belirlenen yasal süre, birçok kişi için sona ermiş olabilir. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) milletvekili Jessica Tatti, bu konuda hükümeti ve aşı üreticilerini eleştirerek, mağdurların haklarını kullanamadan zaman aşımına uğramalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Yan Etki İddiaları ve Hükümetin Tavrı
Jessica Tatti, Biontech-Pfizer’in “Comirnaty” adlı Corona aşısıyla ilgili bazı araştırmalara dikkat çekti. Bu araştırmalara göre, belirli aşı partilerinde DNA kontaminasyonu olduğu ve bu durumun insan sağlığı üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak Alman hükümeti, Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün değerlendirmesine dayanarak, bu iddiaların bilimsel olarak yeterince kanıtlanmadığını ifade etti ve aşıların güvenli olduğunu yineledi.
Zaman Aşımı Süresi ve Tartışmalar
Alman hukukuna göre tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi genellikle üç yıl olarak belirlenmiştir. Bu, 2021 yılına kadar aşılanan kişilerin zarar gördüğüne dair taleplerini 2024 yılının sonuna kadar iletmeleri gerektiği anlamına geliyor. Jessica Tatti, bu sürenin çok kısa tutulduğunu ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün aşı yan etkileriyle ilgili geniş bir listeyi ancak Kasım 2024’te yayımlayarak mağdurları harekete geçmek için yeterli zaman bırakmadığını iddia etti.
Tazminat ve Hukuki Sorumluluk
Alman hükümeti, Infektionsschutzgesetz (Enfeksiyon Koruma Yasası) kapsamında aşı mağdurlarına tazminat ödemeyi taahhüt etse de, Avrupa Birliği’nin aşı üreticileriyle yaptığı sözleşmeler, üreticileri yasal sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Bu durum, mağdurların zararlarının karşılanması konusundaki adalet arayışlarını zorlaştırıyor.
Untersuchungsausschuss ”Araştırma Komisyonu” Talebi
Jessica Tatti, Corona aşılarının olası yan etkileri ve aşı süreçlerindeki şeffaflığın yetersiz olduğu gerekçesiyle Almanya Federal Meclisi’nde bir araştırma komisyonu (Untersuchungsausschuss) kurulmasını talep etti. Bu komisyonun, özellikle aşılama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin, yan etki iddialarının ve hükümetin bu süreçteki tutumunun detaylı şekilde incelenmesini sağlaması amaçlanıyordu.
Ancak, bu tür bir komisyonun kurulabilmesi için Meclis’te mevcut 733 milletvekilinden en az dörtte birinin, yani 184 milletvekilinin desteği gerekiyor. Tatti’nin bu talebi yeterli siyasi destek bulamadığı için hayata geçirilemedi.
Tatti, bu durumu eleştirerek, mağdurların haklarının yeterince korunmadığını ve hükümetin şeffaflıktan uzak bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Araştırma komisyonu talebi, aşılama süreçlerinde olası ihmallerin ve zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya konulmasını hedefliyordu.
Özetle:
Corona aşılarından zarar gördüğünü düşünenlerin yasal haklarını korumaları için hızla harekete geçmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, konuya dair bilimsel araştırmaların daha geniş çaplı ve bağımsız olarak yürütülmesi, mağduriyetlerin tam olarak ortaya konulabilmesi açısından kritik bir öneme sahip.
Avrupa
ALMANYA WUPPERTAL’DA DAVA: 19 YAŞINDAKİ GENÇ KIZ SELİN BIONTECH’İ DAVA ETTİ
Zarar Gören Genç Kadın, BioNTech’ten 500.000 Euro Tazminat Talep Ediyor
15 Ocak 2025 – 19 yaşındaki Selin Islami, 2021’de Corona virüsüne karşı aldığı aşı sonrasında ağır bir otoimmün hastalığa yakalandı ve bu hastalığı aşının yol açtığını iddia ederek BioNTech’i mahkemeye verdi.
Zor Bir Yaşam:
Selin, “Myasthenia gravis” adı verilen nadir bir otoimmün hastalık nedeniyle vücut fonksiyonlarını kaybetti. Aşı sonrası yaşadığı sağlık sorunları, genç kadını neredeyse her gün hastaneye kaldırılacak duruma getirdi. 20’den fazla ameliyat geçirdi ve vücudundaki kaslar yorgunluk nedeniyle fonksiyonlarını kaybetti.
Dava ve Tazminat İsteği:
Selin, BioNTech’ten, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 500.000 Euro’luk bir tazminat talep ediyor. Şu anda ayda 934 Euro devlet yardımı alıyor, ancak bunun yaşamını sürdürebilmek için yeterli olmadığını belirtiyor.
Şirketin Yanıtı:
BioNTech, hastalığın aşının etkisiyle değil, bir enfeksiyon sonucu geliştiğini öne sürerek herhangi bir sorumluluk kabul etmiyor. Şirketin avukatları, “Myasthenia gravis’in aşının değil, bir enfeksiyonun sonucu olduğu iddiasını savunuyor.” açıklaması yaptı.
Mahkemede Gergin Anlar:
Selin’in annesi Aylin Dalgül, duruşmada duygusal anlar yaşandı. “Bir anne olarak, kızımı defalarca ölümün eşiğinden döndürdüm. Bunu anlamalarını beklemiyorum,” diyerek tepkisini gösterdi.
Mahkemenin karar vermesi için birkaç hafta daha beklemek gerekiyor. Sonuç, Selin’in yaşadığı zorlukların ne kadar telafi edilebileceğini belirleyecek. ⚖️👩⚖️
-
E-Dergi11 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi10 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam9 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre11 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Dünya2 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem2 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Gündem2 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
-
Kültür Sanat1 yıl önce
Ferdi Tayfur’un Mücadele Dolu Hikayesi: Şeker Hastalığı ve Organ Nakli