Sosyal Medya

Dünya

ABD GÜMRÜK VERGİLERİNİN İSVİÇRE’YE ETKİSİ NE OLACAK?

yazar

Yayınlayan

on

ETH Zürih Ekonomik Araştırmalar Merkezi Eş Başkanı Hans Gersbach’a göre, ABD’nin yeni gümrük vergileri İsviçre için şimdilik endişe verici bir durum yaratmıyor.

Şu an için vergilerin doğrudan İsviçre’yi hedef almadığını belirten Gersbach, bu durumun kısa vadede İsviçre ihracatına fırsatlar bile sunabileceğini ifade etti. Diğer ülkelerin daha yüksek maliyetlerle karşılaşması, İsviçreli üreticilere avantaj sağlayabilir.

Ancak Gersbach’a göre, eğer ticaret savaşı uzar ve kriz derinleşirse, küresel tedarik zincirlerinde büyük aksaklıklar yaşanabilir. Bu da dolaylı olarak İsviçre’nin ihracatını olumsuz etkileyebilir.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

ÇİN, İSVİÇRE’DEKİ UYGURLARI TAKİP EDİYOR VE TEHDİT EDİYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Winterthur’da yaşayan bir Uygur, anonim tehditlere maruz kalıyor. Çin’in, burada yaşayan Tibetliler ve Uygurları izlediği iddia ediliyor. Ancak İsviçre hükümeti, bu konuda hazırlanan raporu yayınlama konusunda tereddüt gösteriyor.

Özeti:

  • Çin, yıllardır Uygurları sistematik olarak izliyor ve insan haklarını ihlal ediyor.
  • İsviçre’deki Uygurlar da, Çin’in gözetiminden korunamıyor.
  • Hükümet, bu konuda hazırlanan raporun yayınlanmasını erteliyor.

2016’da Çin’den kaçan ve Winterthur’da ailesiyle birlikte yaşayan Habibulla Izchi, 2019 ve 2024 yıllarında anonim telefonlarla tehdit edildi. “Neredesin, ne yapıyorsun biliyoruz” şeklindeki tehditler alan Izchi, tehditlerin kaynağının aynı kişi olabileceğinden şüpheleniyor. İkinci tehdit telefonunda, “Çin’de kardeşlerin var mı?” sorusu soruldu.

Izchi’nin ailesi, Çin’deki baskılar nedeniyle büyük acılar yaşadı. Kız kardeşi ve eşi yıllardır toplama kamplarında tutuluyor, bir erkek kardeşi ise kaybolmuş durumda.

Izchi, İsviçre’de kendisini genellikle güvende hissetse de, sık sık gözetlendiğini belirtiyor. Zaman zaman Zürich sokaklarında takip edildiğini, günümüzde ise tehditlerin çoğunlukla çevrim içi olarak geldiğini vurguluyor. Birleşmiş Milletler etkinliklerinde, Cenevre’de açıkça fotoğraflandığı bile oldu.

Çin’in Zorbalığı Sırrını Kaybetti

Çin’in, İsviçre’deki azınlıkları ve muhalifleri tehdit etmesi uzun zamandır bilinen bir durum. İsviçre Federal İstihbarat Servisi, yıllardır bu konuda uyarılarda bulunuyor.

Ancak şimdi, bu meseleye dair kapsamlı bir rapor hazırlandı, fakat hükümetin raporu yayımlaması gecikiyor. Bunun nedeni, rapordaki bulguların çok hassas olması. Rapor, Çin’in İsviçre’deki Tibetlileri ve Uygurları nasıl izlediğini gözler önüne seriyor.

Hükümetin Tepkisi

İsviçre hükümeti, Çin’i kızdırmamak adına temkinli davranıyor. Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis’in bakanlığı, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini savunuyor. Çünkü şu anda, Çin ile serbest ticaret anlaşması güncelleniyor.

2018 Yılında Başlatılan Kampanya

Rapora dair süreç, 2018 yılına dayanıyor. Bu tarihte, Tibetlilerin İsviçre’de daha iyi korunması için bir dilekçe verildi. Daha sonra, araştırma Uygurları da kapsayacak şekilde genişletildi. Basel Üniversitesi’nden Ralph Weber, bu araştırmayı yürütmek üzere görevlendirildi.

Weber’in bulguları, Bern’de kaygı yaratmış durumda. Kaynağa göre, raporda bazı değişiklikler yapılması talep edildi.

Raportun Yayınlanması Bekleniyor

Birçok ulusal milletvekili, raporun ne zaman yayımlanacağı konusunda sabırsızlanıyor. Başlangıçta 2024’te yayımlanması beklenen rapor, şimdi Şubat 2025’e ertelendi.

Federal Hükümet, şu ana kadar sessizliğini koruyor.

Çin uzmanı Selina Morell, “Çin ile yapılan serbest ticaret anlaşması, insan hakları ihlallerinin göz ardı edilmesine yol açmamalıdır,” diyerek İsviçre’nin bu konuda net bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtiyor.

Izchi’nin durumu, tehdidin ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak, kendisi hala herhangi bir suç duyurusunda bulunmamış. “Araştırmaya bilgi verdim,” diyor. Artık, söz İsviçre hükümetine düşüyor; gerçeğin açığa çıkması için adımlar atılmalı.

YASAL UYARI: Bu haberin tüm yayın hakları www.isvicreninsesi.ch sitesine aittir. İçerikler, izinsiz olarak kopyalanamaz, paylaşılmaz ve sosyal medya platformlarında içerik üretimi amacıyla kullanılamaz. İsviçre dışındaki paylaşımlarda, haberin linki kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sosyal medya platformlarında, sayfamız @isvicreninsesi etiketlenmeden paylaşım yapılması yasaktır.

Haberin Devamını Oku

Dünya

TALİBAN, CENEVRE MERKEZLİ VAKFA AİT LÜKS OTELİ ELE GEÇİRDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

📍 Kabil, Afganistan

Taliban yönetimi, Afganistan’ın başkenti Kabil’de bulunan ve ülkenin en prestijli otellerinden biri olarak kabul edilen Serena Hotel’in kontrolünü ele geçirdi. Otel, Cenevre merkezli Aga Khan Vakfı’na aitti.

OTEL FAALİYETLERİNE SON VERİLDİ

2005 yılında açılan ve Kabil’in simgelerinden biri olan otelin faaliyetleri 1 Şubat itibarıyla durduruldu. Otelin yönetimi, Afganistan’daki kamuya ait bir otel işletmesi tarafından devralındı. Serena Otel Grubu, yaptığı açıklamada Kabil’deki otelin artık web sitelerindeki konaklama seçenekleri arasında yer almadığını duyurdu. Konuya ilişkin Taliban yetkililerinden ve Aga Khan Vakfı’ndan herhangi bir açıklama gelmedi.

GÜVENLİK TEHDİTLERİ VE TALİBAN SALDIRILARI

Serena Hotel, geçmişte Taliban’ın hedef aldığı yerlerden biri olmuştu. 2008 yılında düzenlenen intihar saldırısında altı kişi hayatını kaybetmiş, aralarında Amerikalı ve Norveçli gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaşamını yitirmişti. Taliban’ın mevcut İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkanî, saldırının arkasındaki isim olmakla suçlanmıştı.

2014 yılında otel, silahlı bir Taliban grubu tarafından bir kez daha saldırıya uğramış, aralarında bir AFP gazetecisi ve ailesinin de bulunduğu dokuz kişi öldürülmüştü.

Taliban’ın Ağustos 2021’de yeniden yönetimi ele geçirmesinin ardından ABD ve İngiltere vatandaşlarını lüks otellerden, özellikle Serena Hotel’den uzak durmaları konusunda uyarmıştı.

EKONOMİ VE KADIN İSTİHDAMI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Serena Hotel, yalnızca diplomatik misyonlar ve iş insanları için bir konaklama merkezi değil, aynı zamanda Afganistan’da kadınların iş hayatına katılımına öncülük eden işletmelerden biri olarak görülüyordu. Otel ayrıca yerel ekonomiye ve işletmelere önemli katkılar sunan bir merkez olarak kabul ediliyordu.

Serena Otel Grubu yaptığı açıklamada, “Otel, devlet adamları, diplomatlar, iş insanları ve gezginler için önemli bir buluşma noktası olmanın yanı sıra yerel toplulukların ekonomik gelişimine büyük katkı sağlamıştır” ifadelerine yer verdi.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

ALMANYA’DA MÜLTECİ PATERNİTELİĞİ TARTIŞMASI: İRANLI KADIN’A TEPKİ DALGASI

yazar

Yayınlayan

on

By

Almanya’da göç ve entegrasyon konularında süregelen tartışmalar, İran asıllı iş insanı Emitis Pohl’un yaptığı öneriyle yeniden alevlendi. Köln’de yaşayan 51 yaşındaki Pohl, FOCUS Online’a verdiği röportajda, “Her birey bir mültecinin sorumluluğunu almalı ve onu birebir desteklemeli” şeklindeki önerisini dile getirdi. Ancak bu görüşü kamuoyunda büyük yankı uyandırdı; kimileri desteklerken, kimileri ise sert eleştirilerde bulundu ve hatta ağır hakaretlere varan tepkiler gösterdi.

DEVLETİN ENTEGRASYONDA BAŞARISIZ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Emitis Pohl, Alman devletinin mülteci entegrasyonu konusunda “tamamen başarısız olduğunu” savundu. Bu başarısızlığın sonuçlarının, son dönemde Solingen, Magdeburg ve Aschaffenburg’daki mülteci kökenli kişilerin gerçekleştirdiği şiddet olaylarında açıkça görüldüğünü belirtti.

Almanya’ya 1988 yılında 13 yaşında mülteci olarak gelen ve burada iş dünyasında başarılı bir kariyer yapan Pohl, önerisinin temel amacının mültecilerin entegrasyon sürecine halkın doğrudan dahil olması olduğunu söyledi:

“Her birey bir mülteciye birebir rehberlik etmeli, onu adım adım desteklemeli ve bu süreçte resmi makamlarla sürekli temas halinde olmalıdır. Devlet de bu tür gönüllü ‘patronaj’ sistemlerini vergi teşvikleriyle desteklemelidir.”

Pohl’un bu açıklamaları, özellikle sosyal medyada sert tepkilere yol açtı.

CİNSİYETÇİ VE IRKÇI SALDIRILARA MARUZ KALDI

Röportajın yayımlanmasının ardından Pohl, büyük bir nefret kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Gelen mesajların bir kısmı doğrudan kişisel saldırılar içerirken, bazıları ise ırkçı ve cinsiyetçi hakaretlerle doluydu. FOCUS Online, bu mesajlardan bazılarını yayımlayarak durumun vahametini gözler önüne serdi.

Nefret Söylemi ve Şiddet: Göçmenlere Yönelik Korkutucu Yorumlar Gündemde

Almanya’da son dönemde göçmenlere yönelik şiddet içerikli ve nefret dolu yorumlar sosyal medyada büyük yankı uyandırıyor. FOCUS Online tarafından yapılan araştırmalar, bazı yazarlardan gelen tehditkar, aşağılayıcı ve insanlık dışı mesajları belgelemeyi amaçladı. Bu yorumlar, sadece dilsel saldırılarla kalmayıp, açıkça şiddet çağrılarını da içeriyor.

Göçmenlere ve özellikle Emitis Pohl’e yönelik olarak yapılan bazı korkunç yorumlar, insanlık sınırlarını zorluyor. Yorumlar, ırkçı ve cinsiyetçi dil kullanılarak göçmenlere hakaret ediliyor, ayrıca insanları hedef alan tehditler yer alıyor. İşte bu şok edici yorumlardan bazıları:

  • „Haben Sie einen Knall? Vielleicht kann Ihnen ein Psychiater helfen?“ (Aklınız mı gitti? Belki bir psikiyatrist size yardımcı olabilir?)
  • „Junge bist du behindert!!!! Ich fick deinen Vorschlag dass jeder einen eigenen Flüchtling aufnehmen soll!!!“ (Çocuk, senin aklın mı yok? Herkesin bir mülteci alması fikrini si….m. Ne kadar da salaksın!)
  • „Ey Araberfotze. Warum hälst du nicht deine Fresse und kehrst in dein Gebirge zurück. Da kannst du den Schwanz von deinem Schweine fickenden Vater lutschen. Kleine dreckige Kanakenhure.“ (Ey Arap orospusu. Neden çeneni kapamıyorsun ve dağlarına geri dönmüyorsun? Orada domuzlarla cinsel ilişkiye giren babanın penisiyle oynarsın. Küçük orospu.)
  • „Sind Sie total durchgeknallt?????? Stecken Sie sich Ihr Klientel doch irgendwohin belästigen Sie uns nicht damit und überlegen Sie mal was Sie für einen Unsinn generieren. Gehen Sie zurück nach Teheran Deutschland braucht solche Leute wie sie hier nicht!!!!“ (Tamamen delirdiniz mi? Kendi kitlenizi bir yere sokun, bizi rahatsız etmeyin ve ürettiğiniz saçmalığı düşünün. Tahran’a geri dönün, Almanya sizin gibi insanlara ihtiyacı yok!)

Bu nefret dolu ifadelerin yanı sıra, bazı yorumlar göçmenlere yönelik açıkça şiddet ve aşağılama çağrıları yapıyor. Bazı yazarlara göre, göçmenlerin sadece “sahiplenilmesi” değil, “köle olarak kullanılmaları” ve “şiddet uygulanmaları” gerektiği belirtiliyor. Şok edici örnekler arasında şu tür ifadeler de yer alıyor:

  • „Geile Idee. Wir führen die Leibeigenen wieder ein. Er darf dann auch im Keller wohnen.“ (Harika fikir. Esirlik sistemini geri getirelim. Bodrumda yaşayabilir.)
  • „Bekommen wir jetzt einen Sklaven?“ (Şimdi bir köle mi alacağız?)
  • „Nur wenn es eine hübsche Latina Mitte 30 ist.“ (Sadece 30’larının ortasında güzel bir Latinli kız olursa.)
  • „Hallo Frau Emitis Pohl, ich nehme Sie gerne auf!“ (Merhaba Bayan Emitis Pohl, sizi memnuniyetle evimde kabul ederim!)
  • „Ich gehe mit meinem Baden! Davor bekommt er noch eine schöne Kette geschenkt! Panzerstahl.“ (Benimle gelenle birlikte giderim! Önce ona güzel bir zincir hediye ederim! Zırh çeliği.)
  • „gern blausäure im tee gibt einen netten mandelgeschmack“ (Çok memnun olurum, çaya sinir gazı eklerim, güzel bir badem tadı verir.)

Bu korkunç yorumlar, sadece dilsel saldırılarla sınırlı kalmayıp, ciddi bir şekilde şiddet içeren, tehditkar ifadelerle de göçmenlere hakaret edilmektedir. FOCUS Online’a konuşan göçmen hakları savunucusu Emitis Pohl, bu tür yorumlara karşı dayanıklı olduğunu belirtti: „Neyse ki artık kalın bir derim var,“ diyerek şunları söyledi.

Bu tür nefret söylemleri, toplumsal barışa ve insanların birbirine olan saygısına ciddi tehdit oluşturmaktadır. Göçmenlerin maruz kaldığı bu tür saldırılar, sadece bireylerin değil, tüm toplumun güvenliğini ve huzurunu tehlikeye atmaktadır.

Yetkililer ve toplum liderleri, nefret dolu söylemlerin yayılmasını engellemek için daha fazla önlem alınması gerektiğini vurguluyor. Bu tür davranışların toplumdan dışlanması ve yasal yaptırımların uygulanması gerektiği konusunda birleşiyorlar.

#NefretSöylemi #Şiddet #GöçmenHakları #Toplum #İnsanlık #SosyalMedya

Pohl, yaşananları şöyle değerlendirdi:

“Beni en çok endişelendiren şey, toplumun ne kadar radikalleştiğini görmek. İnsanların birbirine karşı bu kadar öfkeli, saldırgan ve kutuplaşmış olması korkutucu.”

Pohl’un 20 ve 23 yaşındaki kızları da annelerine yönelik saldırılardan duydukları üzüntüyü dile getirdi.

ALMANYA’NIN DEĞİŞİMİNDEN ENDİŞELİ

Pohl, Almanya’nın giderek daha fazla kutuplaştığını belirterek, geçmiş yıllara duyduğu özlemi dile getirdi:

“Eskiden Almanya’da saygı, değerler ve nezaket vardı. Politikacılar gerçekten halkın yararını gözetirdi. Ancak şimdi insanlar sürekli birbirine saldırıyor, çözüm aramak yerine suçlu arıyor.”

Pohl, 2015 yılındaki mülteci krizinde, Köln’deki toplu cinsel saldırılara tanık olduğunu ve o dönemde Merkel hükümetinin mülteci politikasını eleştirdiği için tepki aldığını hatırlattı.

“Bugün yine saldırıya uğruyorum, ama bu sefer karşı taraftan. Eskiden beni ‘mülteci karşıtı’ olmakla suçlayanlar vardı, şimdi ise mülteci yanlısı olmakla eleştiriliyorum. Oysa ben her zaman mantıklı ve insani çözümlerden yana oldum.”

DESTEKLEYENLER DE VAR

Pohl’un önerisi tamamen olumsuz tepkiler almadı. Sosyal medya ve profesyonel platformlarda, onun fikrini destekleyen pek çok kişi de oldu. Özellikle LinkedIn’de yapılan yorumlarda, birçok kişi Pohl’un görüşlerini destekleyerek entegrasyon konusunda daha aktif çözümler üretilmesi gerektiğini vurguladı.

Örneğin, Karlsruhe’de gönüllü olarak mültecilere iş bulmaya çalışan bir kişi, Pohl’un sözlerini desteklediğini belirterek, Almanya’daki bürokrasinin bu süreçte büyük bir engel oluşturduğunu ifade etti.

“EĞER BİRBİRİMİZE SALDIRMAYA DEVAM EDERSEK, KAYBEDEN BİZ OLURUZ”

Pohl, tepkilere rağmen mültecilerin daha iyi bir şekilde entegrasyonunu sağlamak için mücadele etmeye devam edeceğini söyledi:

“Eğer birbirimize saldırmaya devam edersek, kaybeden biz oluruz. Sorunlara çözüm odaklı yaklaşmak zorundayız. Birçok mülteci gerçekten yeni bir hayat kurmak istiyor ve onlara bu şansı vermeliyiz.”

Pohl, mülteci desteğiyle ilgili bir öneri daha sunarak, yalnız yaşayan yaşlıların mülteci çocuklarla iletişim kurmasını teşvik edebilecek projeler geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

“Neden yalnız yaşayan yaşlılarımız, bir mülteci çocuğa rehberlik ederek hem sosyal bağlarını güçlendirmesin hem de ek bir gelir elde etmesin? Toplum olarak birlikte çalışarak herkes için daha iyi bir sistem oluşturabiliriz.”

TARTIŞMA DEVAM EDİYOR

Pohl’un açıklamaları Almanya’da göç ve entegrasyon konusundaki hararetli tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Kamuoyunda mülteci politikasına dair bölünmüş görüşler devam ederken, Pohl’un önerisinin nasıl bir yankı uyandıracağı merak konusu.

YASAL UYARI: Bu haberin tüm yayın hakları www.isvicreninsesi.ch sitesine aittir. İçerikler, izinsiz olarak kopyalanamaz, paylaşılmaz ve sosyal medya platformlarında içerik üretimi amacıyla kullanılamaz. İsviçre dışındaki paylaşımlarda, haberin linki kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sosyal medya platformlarında, sayfamız @isvicreninsesi etiketlenmeden paylaşım yapılması yasaktır.

Haberin Devamını Oku

Trendler