Sosyal Medya

Gündem

AVRUPA’DA SIĞINMA BAŞVURULARI REKOR SEVİYEYE ULAŞTI: 2023 YILININ GÖÇ İSTATİSTİKLERİ

yazar

Yayınlayan

on

Okuma süresi: 5 dakika

Haber: Cemil Baysal


2023 yılı, Avrupa’da göç dalgalarının zirveye ulaştığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Eurostat verilerine göre, Avrupa Birliği (AB) ve diğer bazı Avrupa ülkelerinde sığınma başvuruları, ciddi artış gösterdi. AB üyesi 27 ülke ve Norveç, İsviçre, Birleşik Krallık gibi ülkelerde toplamda 1 milyon 49 bin 20 kişi ilk kez sığınma başvurusunda bulundu.

Almanya Başvuruların Merkezi

Almanya, Avrupa genelindeki en fazla başvuru yapılan ülke olarak dikkat çekti. Toplamda 329 bin 35 kişi Almanya’da sığınma talebinde bulundu. Almanya’yı, İspanya (160 bin 460), Fransa (145 bin 95), ve İtalya (130 bin 565) takip etti.

Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nden ayrılmış olmasına rağmen hala önemli bir başvuru merkezi olmaya devam ediyor. Burada yapılan başvuru sayısı 44 bin 250 olarak kaydedildi. Diğer önemli başvuru merkezleri arasında Yunanistan (57 bin 895), Avusturya (55 bin 605) ve Hollanda (38 bin 320) yer alıyor.

Asya ve Afrika’dan Gelen Sığınmacılar Yoğunlukta

Sığınma başvurusunda bulunan kişilerin geldiği ülkelere bakıldığında, Asya kıtası başı çekiyor. 2023 yılı boyunca Asya ülkelerinden toplamda 449 bin 130 kişi Avrupa’da sığınma talebinde bulundu. Suriye ve Afganistan, başvuruların büyük bir kısmını oluşturan ülkeler oldu. Sadece Suriye‘den 184 bin 585 kişi başvuru yaparken, Afganistan‘dan bu sayı 101 bin 190 oldu.

Afrika kıtasından gelen sığınma başvuruları da dikkat çekici. Toplamda 245 bin 920 başvuru ile Fas, Mısır, Gine ve Fildişi Sahili gibi ülkeler öne çıktı. Marokko‘dan gelen başvuru sayısı 28 bin 355, Mısır‘dan 25 bin 570 olarak kaydedildi.

Türkiye Başvurularda İlk Sırada

Avrupa’dan yapılan başvurular arasında ise Türkiye başı çekiyor. Türkiye’den 90 bin 500 kişi Avrupa ülkelerinde sığınma başvurusunda bulundu. Gürcistan ve Rusya’dan yapılan başvurular ise sırasıyla 21 bin 845 ve 19 bin 5 oldu. Ukrayna’dan gelen başvuru sayısı, savaşın etkisiyle birlikte 13 bin 905 olarak belirlendi.

Amerika Kıtası ve Diğer Bölgelerden Gelenler

Amerika kıtasından gelen başvurular da dikkat çekici bir artış gösterdi. Venezuela ve Kolombiya, başvuruların büyük bir kısmını oluşturdu. Özellikle Venezuela’dan 67 bin 185, Kolombiya’dan ise 62 bin 200 başvuru yapıldı.

İsviçre’de Başvuru Sayısı Yükseliyor

AB üyesi olmayan ancak sığınma başvurularında önemli bir rol oynayan İsviçre, 2023 yılında 26 bin 820 başvuruyu kabul etti. İsviçre, Avrupa’nın en yüksek başvuru kabul eden ülkelerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Avrupa’nın Karşı Karşıya Olduğu Zorluklar

Bu başvurular, Avrupa’da göç politikaları üzerindeki baskıyı daha da artırmış durumda. Özellikle Almanya gibi yüksek sayıda başvuru alan ülkeler, mevcut sığınma politikalarının gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. AB ülkeleri, bu başvuruların işlenmesi ve başvuru sahiplerinin entegrasyonu konusunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalırken, başvuru sayılarına bağlı olarak sosyal hizmetler ve barınma gibi alanlarda da yük artmış durumda.

Sonuç olarak, 2023 yılı, Avrupa’da göç hareketliliğinin en yüksek seviyelere ulaştığı bir yıl olarak kayda geçti. Bu durum, hem AB üyesi ülkelerde hem de Norveç ve İsviçre gibi diğer Avrupa ülkelerinde sığınmacılar ve göçmenler için yeni politikaların gerekliliğini ortaya koydu.

2023 Yılında AB Ülkelerine İlk Kez Sığınma Başvurusu Yapan Kişi Sayıları

Diğer Avrupa Ülkeleri Dahil Edilmiştir

  • AB-27 (Birleşik Krallık hariç): 1.049.020
  • Almanya: 329.035
  • İspanya: 160.460
  • Fransa: 145.095
  • İtalya: 130.565
  • Yunanistan: 57.895
  • Avusturya: 55.605
  • Birleşik Krallık: 44.250
  • Hollanda: 38.320
  • Belçika: 29.260
  • İsviçre: 26.820
  • Bulgaristan: 22.390
  • İrlanda: 13.220
  • Kıbrıs: 11.660
  • Romanya: 9.875
  • İsveç: 8.945
  • Polonya: 7.720
  • Slovenya: 7.185
  • Norveç: 5.135
  • Finlandiya: 4.450
  • İzlanda: 4.120
  • Estonya: 3.980
  • Lüksemburg: 2.615
  • Portekiz: 2.600
  • Danimarka: 2.355
  • Hırvatistan: 1.635
  • Letonya: 1.625
  • Çekya: 1.130
  • Litvanya: 510
  • Malta: 490
  • Slovakya: 370
  • Lihtenştayn: 70
  • Macaristan: 30

Not: İlk kez başvuru, kişinin o ülkede daha önce uluslararası koruma talebinde bulunmadığı anlamına gelir.

Kaynak: Eurostat
Grafik: SRF/BLAC

2023 Yılında AB ve Norveç’te İlk Kez Sığınma Başvurusu Yapanların Kıta ve Vatandaşlıklarına Göre Dağılımı

KıtaVatandaşlıkBaşvuru Sayısı
Asya449.130
Suriye184.585
Afganistan101.190
Bangladeş38.970
Pakistan30.460
Irak23.025
Afrika245.920
Fas28.355
Mısır25.570
Gine19.525
Fildişi Sahili18.950
Somali18.260
Amerika179.815
Venezuela67.185
Kolombiya62.200
Peru23.045
Küba4.610
Honduras4.030
Avrupa171.285
Türkiye90.500
Gürcistan21.845
Rusya19.005
Ukrayna13.905
Arnavutluk6.920
Diğer8.120
Okyanusya10
Vatansız1.910
Bilinmeyen6.200

Kaynak: Eurostat
#Göç #Sığınmacılar #Avrupa #Almanya #Türkiye #Suriye #sığınma #asyl #migration #migranten #avrupa #europa #deutschland #österreich #norwegen #norveç #schweiz #isviçre #svizzera #switzerland #svizra #göçmenler #sığınmacıkampları

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

HER GÜN 52 CİNSEL TACİZ ŞİKAYETİ: SAYILAR SON 6 YILDA İKİYE KATLANDI

yazar

Yayınlayan

on

By

Almanya’da cinsel taciz vakaları son yıllarda ciddi şekilde arttı. Federal Kriminal Dairesi’ne (BKA) göre, 2023 yılında yaklaşık 19.000 cinsel taciz soruşturması açıldı. Bu, günde ortalama 52 şikayet anlamına geliyor. Mağdurların yaşadığı psikolojik etkiler ise uzun süre devam ediyor.

YASAL DEĞİŞİKLİKLER VE ARTIŞ GÖSTEREN RAKAMLAR
Cinsel taciz, Almanya’da 2016 yılında Ceza Kanunu’nun 184i maddesiyle suç kapsamına alındı. Öncesinde, bir kişiye dokunma gibi durumlar sadece hakaret olarak değerlendiriliyordu. Yasanın ardından şikayetler hızlı bir şekilde arttı. 2017 yılında 9.619 olan şikayet sayısı, 2023’te 19.307’ye yükseldi.

TÜM TARAFLAR ÜZERİNDE DERİN ETKİLER
Şikayetlerde tespit edilen şüphelilerin %41,1’ini yabancı uyruklular oluşturuyor. Bu oran, 2021 yılında %39 seviyesindeydi. Vakaların çoğu, mağdurlar üzerinde kalıcı psikolojik travmalara yol açıyor. BILD’e konuşan iki kadın, bu tür olaylardan sonra hayatlarının nasıl değiştiğini anlattı.

“BANA ANİDEN SARILDI VE DOKUNDU”
Dresden’de bir gençlik misafirhanesinde temizlik görevlisi olarak çalışan Johanna V. (41), 8 Haziran 2024’te çalışırken bir otel misafiri tarafından tacize uğradı. Magdeburg’dan gelen Slatko A. (54), vedalaşma bahanesiyle Johanna’nın yanına gelip önce yanağından öptü, ardından göğsüne dokundu. Olayın ardından Johanna işinden ayrıldı ve daha mesafeli bir yaşam tarzı benimsedi. Mahkeme, Slatko A.’yı 1350 Euro para cezasına çarptırdı.

KARANLIK OTOPARKTA TACİZ
Bir diğer mağdur, Simone P. (35), Dresden ana tren garı yakınındaki bir otoparkta akşam saatlerinde tacize uğradı. Otoparkta yalnızken, Frank P. (61) isimli bir şahıs aniden arkasından yaklaşarak eteğinin altına dokundu. Simone P. hızlı bir şekilde tepki verip polise haber verdi ve şüpheli kısa sürede yakalandı. Mahkeme, Frank P.’yi sekiz ay hapis cezasına çarptırdı ancak ceza ertelendi.

TACİZE KARŞI MÜCADELE: GÖRÜNÜR OLUN
Her iki kadın da yaşadıklarını paylaşarak, diğer mağdurları cesaretlendirmeyi amaçlıyor. Simone P., “Psikolojik destek aldım ve bu tür saldırılara karşı sessiz kalmanın yanlış olduğunu düşünüyorum” dedi.

CEZA KANUNUNDA TACİZ TANIMI
Almanya Ceza Kanunu’nun 184i maddesi, bir kişiye cinsel amaçla fiziksel temasta bulunmayı suç sayıyor ve iki yıla kadar hapis cezası veya para cezası öngörüyor. Daha ağır vakalarda, ceza beş yıla kadar çıkabiliyor.


Haberin Devamını Oku

Gündem

İSVİÇRE VE AB ARASINDA YENİ İKİLİ ANLAŞMALAR: İSVİÇRE BASINININ DEĞERLENDİRMELERİ

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre ve Avrupa Birliği arasında yeni ikili anlaşmaların tamamlanmasının ardından İsviçre basını farklı bakış açılarını yansıtıyor. İşte, İsviçre basınında yer alan öne çıkan yorumlar:

Tagesanzeiger: Kamuoyundaki Belirsizlik ve Karşıt Görüşler

İsviçre’deki en köklü gazetelerden biri olan Tagesanzeiger, yeni anlaşmaların tamamlanmasından sonra iç politikada yaşanacak tartışmaların henüz başlamadığını vurguluyor. Gazete, İsviçre hükümetinin iç kamuoyunda karşılaşacağı zorluklara dikkat çekiyor. Çoğu siyasi parti, anlaşmaya ilişkin temkinli bir iyimserlik sergilerken, hükümetin henüz önemli sorunlara çözüm sunmadığı ifade ediliyor.

Özellikle, İsviçre’nin göçmenlik ve koruma sistemine dair önerilen “koruma maddesinin” nasıl uygulanacağı belirsizliğini koruyor. Bunun yanı sıra, dört önemli referandum önerisinin Federal Meclis’e sunulup sunulmayacağı ve nasıl bir sonuç alacağı konusunda belirsizlikler bulunuyor. Gazete, şu an için anlaşmanın karşıtlarının daha güçlü bir konumda olduğunu belirtiyor. “Kolonyal anlaşma” olarak nitelendirilen anlaşma, karşıtlar tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Ayrıca, Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis’in müzakereler sırasında gözlerden kaybolmuş olması ve basın toplantılarında coşkusuz bir tutum sergilemesi de dikkat çeken bir nokta.

Schweiz am Wochenende: İsviçre’nin Stratejik Yeri ve Müzakere Başarısı

Schweiz am Wochenende gazetesi, İsviçre’nin yeni anlaşmalarla Avrupa Birliği ile olan ilişkisini güçlendirdiğini savunuyor. Gazete, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırganlık sonrası İsviçre’nin AB ile daha yakın bir ilişki kurması gerektiğini belirtiyor. İsviçre, AB ile değerler paylaşan ve demokratik ilkelere bağlı bir ülke olarak, kriz dönemlerinde önemli bir stratejik konumda bulunuyor.

Gazete, Federal Hükümetin müzakerelerde başarılı bir performans sergilediğini, özellikle daha önceki çerçeve anlaşmasından daha verimli sonuçlar alındığını ifade ediyor. Bu anlaşmalar, İsviçre için özellikle iş gücü hareketliliği, eğitim ve araştırma alanlarında önemli kazanımlar sağlıyor. Ancak, gazete, bu anlaşmaların geniş çaplı bir tartışmaya ve siyasi onaya ihtiyaç duyduğunu vurguluyor.

Neue Zürcher Zeitung (NZZ): Dışişleri Bakanı Cassis’in İlgisizliği ve Hükümetin Durumu

İsviçre’nin en prestijli gazetelerinden Neue Zürcher Zeitung (NZZ), Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis’in müzakereler esnasındaki tutumunu eleştiriyor. Cassis, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile yaptığı görüşme sonrasında coşkusuz bir tavır sergileyerek, anlaşma hakkında daha fazla ayrıntı vermekten kaçındı. Gazete, Cassis’in görüşme sırasında basın karşısında heyecan eksikliği yaşadığını ve bu durumun müzakerelerin başarısını olumsuz etkileyebileceğini savunuyor.

Federal Hükümet’in, bu önemli dönemeçte, AB ile ilişkilerin geleceği hakkında daha net bir tutum benimsemesi gerektiği ifade ediliyor. NZZ, özellikle İsviçre’nin dış politika alanındaki hassasiyetlerine dikkat çekiyor ve ülkenin Avrupa ile olan ilişkilerinin istikrarlı bir şekilde sürdürülmesinin önemini vurguluyor.

Le Temps ve La Liberté: İsviçre’nin Avrupa ile İlişkilerinin Temeli

Le Temps ve La Liberté, İsviçre’nin Avrupa ile olan ilişkilerini oldukça önemli ve stratejik olarak değerlendiriyor. Le Temps, 20 Aralık’ı tarihi bir gün olarak nitelendiriyor ve İsviçre’nin Avrupa ile daha da yakınlaşmasının önemli bir adım olduğunu belirtiyor. Gazeteye göre, yapılan anlaşma, ülkeler arası derinleşen işbirliğinin temelini atıyor. İsviçre, AB ile olan ilişkilerinde her zamankinden daha fazla bağlılık hissediyor.

La Liberté, İsviçre’nin Avrupa için vazgeçilmez olduğunu savunuyor. Gazete, özellikle İsviçre’nin iş gücü piyasası, eğitim ve araştırma alanlarında Avrupa ile derin bağlara sahip olduğunu vurguluyor. Bu noktada, serbest dolaşım hakkı ve Avrupa’daki üniversitelerle olan işbirliklerinin İsviçre için kritik öneme sahip olduğu ifade ediliyor. La Liberté, İsviçre’nin AB için ne kadar önemli bir partner olduğunu ve bu ilişkilerin güçlendirilmesinin her iki tarafın da çıkarına olduğunu belirtiyor.

Tribune de Genève ve 24 Heures: Şüpheci Bir Yaklaşım

Tribune de Genève ve 24 Heures, anlaşmaların İsviçre’nin AB ile olan ilişkilerini iyileştireceğini kabul etmekle birlikte, şüpheci bir yaklaşım sergiliyor. Gazeteler, anlaşmaların kamuoyunda ikna edici bir şekilde savunulması gerektiğini belirtiyor. AB ile yapılan müzakerelerin sadece güvence altına alınması yeterli değil, aynı zamanda halkın da bu süreci kabul etmesi gerekiyor. Bu gazetelere göre, Avrupa ile ilişkilerde daha açık ve cesur bir duruş sergilenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Sonuç ve Gelecek Perspektifi

Yeni İsviçre-AB anlaşmalarının sonucu, iç politikadaki gelişmelere ve halkın bu anlaşmaları ne kadar benimseyeceğine bağlı olarak şekillenecek. Şu an için AB karşıtları daha güçlü bir kamuoyu oluşturmuşken, hükümetin ve müzakerecilerin ikna edici bir şekilde bu anlaşmaları halkla paylaşması gerekecek. Bu süreç, önümüzdeki aylarda İsviçre’nin siyasi geleceğini ve AB ile olan ilişkilerini yeniden şekillendirebilir.

Haberin Devamını Oku

Gündem

GAZETECİ ÖZLEM GÜRSES GÖZALTINDA

yazar

Yayınlayan

on

By

ÖZLEM GÜRSES VE NEVŞİN MENGÜ’NÜN GÖZALTI SÜREÇLERİ, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Özlem Gürses’in Gözaltı Süreci

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Özlem Gürses hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla bir soruşturma başlattı. Gürses, YouTube’daki “TV OZ” kanalında yaptığı yayında, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkında şu şekilde bir açıklama yapmıştı: “Gördüğünüz üzere IŞİD yapısı, yani TSK-SMO yapısı Kürtlerin olduğu bölgelerde küçük küçük kazanımlar elde etmiş.” Bu sözleriyle TSK’yı, işkence ve katliamlar gerçekleştiren terör örgütleriyle eşdeğer gösterdiği ve işgalci bir kurum olarak nitelendirdiği belirtildi.

Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Gürses’in bu açıklamaları nedeniyle soruşturma başlatıldığı ve gazetecinin gözaltına alındığı kaydedildi. Bu gelişme, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü üzerindeki mevcut baskıları bir kez daha gündeme getirdi. Gürses’in söz konusu yayındaki açıklamalarının, özellikle devlet kurumlarıyla ilgili terör örgütü benzetmesi içermesi, geniş bir hukuki süreci tetikledi.

Nevşin Mengü’nün Gözaltı Süreci

Nevşin Mengü’nün gözaltına alınması da benzer şekilde basın özgürlüğü tartışmalarını körükledi. Mengü, PYD/YPG terör örgütü elebaşı Salih Müslim ile yaptığı röportajı sosyal medya hesabında yayınladı. Röportajda, Salih Müslim’in görüşlerine yer verildiği ve terör örgütü ile eylemlerinin övüldüğü iddiası ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı.

Mengü, sosyal medya hesabından röportaj videosunu paylaştıktan sonra, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında hukuki bir risk olduğuna dair uyarı aldı ve videoyu kaldırma kararı aldı. Mengü, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Suriye’den yeni döndüm. Esad sonrası yeni bir dönemin hazırlıkları var. Bu yeni döneme girilirken, yabancı basına da Türkiye ile konuşmak istediğini söyleyen Salih Müslim’in değerlendirmesini almak istedim. Ancak TCK uyarınca bu röportajın suç ve suçluyu övmek kapsamına girebileceği konusunda hukukçu arkadaşlardan uyarı aldım. Bu nedenle söz konusu röportajı kaldırdım,” şeklinde bir açıklama yaptı.

İfade Özgürlüğü ve Basın Özgürlüğü Üzerindeki Etkiler

Gürses ve Mengü’nün gözaltı süreçleri, Türkiye’deki ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Her iki gazeteci de, devletin güvenlik birimleriyle ilgili yaptıkları açıklamalar ve röportajlar nedeniyle soruşturma sürecine dahil oldular. Gürses’in açıklamaları, TSK’yı terör örgütleriyle eşdeğer gösterdiği için “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla karşılaştı. Mengü’nün röportajı ise, terör örgütü PYD/YPG ve eylemlerinin övüldüğü gerekçesiyle soruşturma başlatılmasına yol açtı.

Bu gözaltılar, Türkiye’deki basın özgürlüğü üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Gazetecilerin, haber yaparken ve yorum yaparken hukuki sınırlar içinde kalmak zorunda olmaları gerektiği, ancak aynı zamanda basın özgürlüğünün de korunması gerektiği vurgulanıyor. Pek çok gazeteci ve sivil toplum kuruluşu, bu tür hukuki süreçlerin basının bağımsızlığını ve özgürlüğünü zedeleyeceğini ifade ediyor. Türkiye’deki basın mensuplarının, kendilerini hukuki riskler altında hissetmeden haber yapabilmeleri için özgür bir ortamın sağlanması gerektiği vurgulanıyor.

Haberin Devamını Oku

Trendler