Gündem
KÜRT SIĞINMACININ İSVİÇRE’DE TÜRKİYE ve ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
Şırnak’tan İsviçre’ye kaçan ve sosyal medyada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirilerde bulunduğunu belirten bir Kürt sığınmacının başvurusu, İsviçre Federal İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Mahkeme, sunulan belgelerin güvenilirliğinden şüphe ederken, suçlamaların sığınma hakkı için gerekli kriterleri karşılamadığına karar verdi.
SIĞINMACININ HİKAYESİ
Bir Kürt genç, yaklaşık iki yıl önce önce Bosna üzerinden İsviçre’ye yasadışı yollardan giriş yaptı ve sığınma başvurusunda bulundu. Türkiye’de lise mezunu olan ve ailesi tarımla geçinen genç, ekonomik açıdan bir sıkıntısı olmadığını ifade etti. Kendi ifadesine göre, Türkiye’de hem polis hem de askerlik hizmetinde baskılara maruz kalmış ve gördüğü baskılar, kendisine “terörist” denilmesi nedeniyle ülkesini terk ettiğini belirtti.
Sosyal medyada uzun süre sessiz kalan Kürt sığınmacı, İsviçre’de yeniden siyasetle ilgilenmeye başladı. Türkiye hükümetine yönelik eleştirilerini dile getirdi ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldı. Sosyal medyada 2018’den itibaren siyasi görüşlerini paylaşmayı bıraktığını ve HDP üyeliğinden de ayrıldığını ifade eden genç, İsviçre’ye yerleştikten sonra Türk hükümetine karşı protestolara katıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’deki Kürt bölgesine yönelik operasyonları sırasında “Killer Erdoğan çocuk öldürüyor” şeklinde bir paylaşım yaptı.
Bu paylaşımı sonrası, Türkiye’deki ailesinin evine polis baskını yapıldığı iddiasında bulunan sığınmacı, Türkiye’de kendisine yönelik “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “terör propagandası” suçlamalarıyla soruşturma açıldığını belirtti. İsviçre Göç Sekreterliği’ne (SEM) sunduğu belgelerle bu iddialarını desteklemeye çalıştı.
Ancak İsviçre Göç Sekreterliği (SEM), sığınmacının bu paylaşımlarını stratejik bir hamle olarak değerlendirdi. SEM’e göre, sığınmacı kasıtlı olarak suçlamalarla karşı karşıya kalmak için bu tarz eylemlerde bulunmuş olabilir.
SAHTE BELGE İDDİALARI
Sığınmacının sunduğu belgeler, SEM tarafından titizlikle incelendi ancak güvenilir bulunmadı. İsviçreli yetkililer, Türkiye’de rüşvet veya sahtecilik yoluyla resmi görünümlü belgelerin kolayca elde edilebildiğine dikkat çekti. Bu durum, sığınma başvurusunun temel dayanaklarını zayıflattı.
Mahkeme, Türkiye’deki yargı sisteminin yurtdışındaki vatandaşların sığınma hakkını istismar ettiğinin farkında olduğunu ve bu tür suçlamaların genellikle hapis cezası ile sonuçlanmadığını vurguladı. Ayrıca, bölgede güvenlik durumunun iyileşmesiyle geri dönüşlerin artık mümkün olabileceği kaydedildi.
FEDERAL MAHKEME KARARI
Federal İdare Mahkemesi, sığınmacının siyasi bir aktivist olarak değerlendirilemeyeceğine ve suçlamaların sığınma hakkı için gerekli kriterleri karşılamadığına hükmetti. Şırnak ve komşu Hakkâri bölgesindeki güvenlik durumunun da artık dönüş için uygun olduğunu belirtti.
Mahkeme, söz konusu belgelerin gerçek ya da sahte olup olmadığı konusunu ayrıca incelemenin gereksiz olduğunu belirtti. İsviçreli yetkililer, Türk vatandaşlarının yurtdışına çıktıktan sonra, sosyal medyada ve gösterilerde siyasi içerikli paylaşımlar yaparak sığınma taleplerine gerekçe yaratma çabasında olduklarını gözlemlediklerini vurguladı. Bu karar, hem Türkiye’den gelen sığınma başvurularındaki sahte belge iddialarını hem de İsviçre’nin bu tür başvurulara yönelik tutumunu bir kez daha gündeme taşıdı.
Bu karar, yalnızca bu vakayı değil, benzer durumdaki diğer başvuruları da etkileyen bir yasal değerlendirme niteliği taşıyor.
Mahkeme kararında şu noktalar öne çıktı:
- Türkiye’de “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “terör propagandası” suçlamalarının genellikle şartlı cezalarla sonuçlandığı ifade edildi.
- Türkiye mahkemelerinin, yurtdışındaki benzer davranışların sığınma taleplerini desteklemek amacıyla yapılmış olabileceğinin farkında olduğu belirtildi.
- Şırnak ve Hakkâri’deki çatışmaların azalması ve turizm sektöründeki canlanma, bölgenin artık daha güvenli olduğunu ortaya koyuyor.
TÜRKİYE’DEN SIĞINMA TALEPLERİNDE DÜŞÜŞ
Türkiye’den İsviçre’ye yapılan sığınma başvurularında kabul oranı son yıllarda ciddi bir düşüş gösterdi. 2021 yılında %86,6 olan kabul oranı, 2024 itibarıyla %32,9’a geriledi. Bu durum, sahte belgelerin artışı ve İsviçre’nin daha sıkı inceleme politikalarına bağlanıyor.
GENEL DEĞERLENDİRME VE TEPKİLER
Bu karar, İsviçre’nin Türkiye’den gelen sığınma taleplerine yönelik sıkı duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi. Sığınmacının başvurusu, İsviçre’nin sahte belge ve manipülasyon girişimlerine karşı geliştirdiği hassasiyeti de ortaya koyuyor.
Uzmanlar, bu tür kararların yalnızca bireysel vakaları değil, benzer durumdaki diğer sığınmacılar için de emsal teşkil edeceğini belirtiyor.
İsviçre #SığınmaHakkı #Türkiye #GöçmenHikayesi #FederalMahkeme #schweiz #asyl #iltica #avrupa #haber #haberler #sondakika #türkiye #şırnak
Dünya
DUISBURG’DA KORKUNÇ SALDIRI: 9 YAŞINDAKİ İLKOKUL ÖĞRENCİSİ AYŞEGÜL 15 YAŞINDAKİ ERKEK ÖĞRENCİNİN TUVALETTE SALDIRISINA UĞRADI
Almanya’nın Duisburg kentinde, bir ilkokul öğrencisi okul tuvaletinde 15 yaşındaki bir gencin saldırısına uğradı. Ayşegül (9) adlı küçük kız, annesinin ifadesine göre boğulma tehlikesi geçirerek ölümden döndü. Ailesi, hem saldırgana hem de okul yönetimine tepkili.
Olay Nasıl Gerçekleşti?
Olay, salı günü öğle saatlerinde Sternstraße İlkokulu’nda meydana geldi. Ayşegül, bahçeden geçerek okulun kızlar tuvaletine girdi. Ellerini yıkadığı sırada, 15 yaşındaki erkek öğrenci kızlar tuvaletine girerek aniden yanına yaklaştı ve hiçbir şey söylemeden küçük kıza saldırdı.
Anne, yaşananları şöyle anlattı:
“Kızımı yakaladı, defalarca yüzüne ve vücuduna vurdu. Daha sonra onu boğmaya çalıştı. Ayşegül elinden geldiğince direndi ancak sonunda gücü tükendi. Eğer o sırada başka bir kız içeri girmeseydi, kızım bugün hayatta olmayacaktı.”
Saldırgan Tespit Edildi
Saldırının ardından kaçan zanlı, güvenlik kameralarından elde edilen görüntüler ve tanık ifadeleri sayesinde iki gün sonra yakalandı. Gözaltına alınan 15 yaşındaki Alman- Türk Leon A., çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Leon A.’nın, polis tarafından tanınan bir isim olduğu öğrenildi.
Aileden Tepki
Ayşegül’ün annesi, yaşananlara büyük tepki gösterdi:
“Biz kızımıza hep gözümüz gibi baktık, onu koruduk. Ama bu korkunç olay her şeyi mahvetti. Kızım artık eski halinden çok uzak. Olay sonrası sürekli korku içinde.”
Küçük kızın vücudunda birçok morluk ve sıyrık bulunuyor. Olayın ardından okul yönetimi güvenlik önlemlerini artırdı; bir güvenlik görevlisi görevlendirildi ve çocukların tek başına dış tuvaletlere gitmesi yasaklandı. Ancak Ayşegül’ün ailesi için bu önlemler yeterli değil.
Yeni Bir Başlangıç Planı
Aile, yaşanan travmayı atlatabilmek için taşınmayı düşünüyor:
“Kızımızın yeni bir ortamda, bu olaydan uzakta hayatına devam etmesi için taşınmayı planlıyoruz.”
Duisburg #OkulGüvenliği #ÇocukHakları #Adalet #AyşegülünHikayesi #almanya #gurbetci #avrupa #haber #deutschland #türkiye
Dünya
COVID-19’UN ETKİLERİ: LONG-COVID VE AŞI YAN ETKİLERİ SAĞLIK SİSTEMİNİN AÇIKLARINI GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR
Eckart von Hirschhausen’ın yeni belgeseli, Long-Covid hastalarının ve aşı sonrası sağlık sorunları yaşayanların sağlık sisteminde karşılaştığı zorlukları çarpıcı bir şekilde ele alıyor. “Hirschhausen und der lange Schatten von Corona” adlı yapım, pandeminin bireyler üzerindeki uzun vadeli etkilerini ve çözüm bekleyen sorunları gündeme taşıyor.
Çarpıcı Örnekler
- Kabare sanatçısı Christine Prayon, ikinci COVID-19 aşısı sonrası kalp hasarı ve dolaşım bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunları yaşadığını belirtti. “Her iyileştiğimi düşündüğümde yeniden kötüleşiyorum,” diyen Prayon, sağlık sisteminden destek göremediğini ifade etti.
- ME/CFS hastaları, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanırken, sağlık sistemi içindeki bürokratik engellerle mücadele ediyor.
Ruhsal Sağlık Üzerindeki Etkiler
Pandeminin psikolojik etkileri de belgeselin odak noktalarından biri. İkinci karantina sırasında derin bir depresyon geçiren Karl, terapiler sayesinde toparlanmayı başaran isimlerden. “Hayata dönme kararımı terapi sürecine borçluyum,” dedi.
Sistemin Eksikleri
Hirschhausen’ın çalışması, sağlık sistemindeki boşlukları da gündeme getiriyor. Yetersiz uzmanlık, uzun bekleme süreleri ve finansal destek eksikliği, mağdurların sorunlarını daha da ağırlaştırıyor.
Belgesel, ARD Mediathek’te yayında ve 18 Kasım’da saat 20.15’te Almanya’nın birinci kanalında gösterilecek.
#COVID19 #LongCovid #AşıYanEtkileri #SağlıkSistemi #PandemiEtikleri #PsikolojikSağlık #HirschhausenDoku
Gündem
Freitodbegleitung (ÖLÜM YARDIMI) MERKEZİNİN HALKA VERGİ OLARAK NE KADAR MALİYETİ VAR?
İsviçre’nin Solothurn kantonunda, bu yılın başında açılan Freitodbegleitung (ölüm yardımı) merkezi, kamu maliyesi üzerinde önemli bir yük oluşturuyor. Pegasos Swiss Vakfı tarafından işletilen merkez, gönüllü olarak yaşamdan çıkmak isteyen kişilere hizmet veriyor. Ancak, merkezin faaliyetleri ve devletin bu süreçteki maliyetleri, yerel halkın ve siyasetçilerin gündeminde.
Merkezin Faaliyetleri Yasal mı?
Roderis köyü yakınlarında bulunan arazide, vakıf bir bina ve gölet inşa etti. Ancak, vakfın bu bölgedeki faaliyetlerinin yasal olup olmadığı hala inceleniyor. Nunningen belediye yetkililerinin yaptığı açıklamalara göre, bu konuda henüz net bir karar verilmedi. Bölge halkı ise, merkezi destekleyen ve karşı olan iki ayrı grup arasında gerilim yaşanmasına neden oldu. Eleştirmenler, merkezi yasal olmayan bir şekilde faaliyet gösterdiği iddialarını dile getirerek, belediyeye bir dilekçe sundu.
Devlete Ekstra Yük ve Maliyetler
Nunningen Kantonal Meclisi üyesi Kuno Gasser (Orta), bu durumu araştırmak üzere Solothurn hükümetine başvurdu. Gasser, vakfın faaliyetlerine dair gerekli izinlerin olup olmadığını ve kantona getirilen maliyetleri sorguladı. Hükümet, Pegasos’un yalnızca ölüm yardımı hizmeti sağladığını, sağlık hizmeti sunmadığını belirtti. Her ölüm için sağlanan Natrium-Pentobarbital infüzyonu dışında başka bir tıbbi müdahale yapılmadığı ifade edildi.
Ancak, her ölüm için kamuya yaklaşık 3.000 Frank bir maliyet yansıdığı belirtiliyor. Bu masraflar, Solothurn kantonunun vergi ödeyicileri tarafından karşılanmakta. Pegasos, yılda yaklaşık 300 ölüm yardımı gerçekleştiriyor ve çoğunlukla yurtdışından başvurular alıyor. Gasser, bu durumun adil bir şekilde düzenlenmesi için federal yasaların değiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
İdari Masraflar ve Ekstra Yükler
Freitodbegleitung hizmetlerinin bir başka yükü ise Dorneck-Thierstein Zivilstandesamt’a (Nüfus Dairesi) geliyor. Bu daire, ölüm işlemleri sırasında ilave idari işlem yapıyor. Ancak, yasa gereği, bu işlem için herhangi bir ücret alınamadığı ve dolayısıyla bu masrafların da vergi mükellefleri tarafından karşılandığı ifade ediliyor.
Pegasos, her ölüm yardımı için yaklaşık 10.000 Frank talep etse de, bu ücretin çoğunluğu idari ve ek masraflara gidiyor. Kuno Gasser, bu durumun daha kapsamlı bir yasal değişiklik gerektirdiğini belirtiyor ve bu tür hizmetlerin devlet tarafından nasıl karşılanacağına dair daha şeffaf ve adil bir düzenleme yapılması gerektiğini savunuyor.
-
E-Dergi9 ay ago
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi8 ay ago
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam7 ay ago
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre9 ay ago
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Gündem9 ay ago
İsviçre’nin Sesi Yankılanıyor…
-
Gündem2 ay ago
HÄGENDORF’TA TÜRKÇE “SİZ BENİ YAKTINIZ SİZ!” DİYE BAĞIRDIĞI DUYULAN ADAM KENDİNİ YAKTI: DURUMU AĞIR, HELİKOPTERLE HASTANEYE KALDIRILDI
-
Gündem10 ay ago
Biel’de Skandal: Cinsel İlişki Karşılığında Yabancılara Oturma İzni Belgesi!
-
Gündem10 ay ago
İsviçre’de Emeklilik Oylaması: Kritik Karar!