İsviçre
SAĞLIK SİGORTASI PRİMLERİ YENİDEN ARTACAK: 10 SORU VE CEVAPLA PRİM ARTIŞINI ANLAYIN
İsviçre’de sağlık sigortası primleri, 2025 yılı için %6 oranında bir artış gösterecek. Bu, 2023 ve 2024 yıllarındaki artışların ardından gelen üçüncü artış olarak kaydediliyor. Uzmanlar, artışın sebepleri ve gelecekteki olası senaryolar hakkında bilgi veriyor.
Haber: Cemil Baysal
1. Neden primler artıyor?
Federal Hükümet, sağlık hizmetlerinde yaşanan maliyet artışlarını gerekçe gösteriyor. İlk altı ayda kişi başına sağlık harcamaları %4,1 oranında artış gösterdi. Yeni ilaçlar, artan sağlık hizmeti talebi ve ekonomik koşullar bu durumu etkiliyor.
2. Gelecekte primler daha da yükselebilir mi?
Evet, sağlık maliyetlerinin yaşlanan nüfus ve yeni tedavi yöntemleri nedeniyle artmaya devam etmesi bekleniyor. Uzmanlar, etkili bir maliyet düşürme önlemi alınmadığı sürece, bu artışların süreceğini belirtiyor.
3. 2025 için beklenen prim tutarları neler?
2025 yılı için ortalama sağlık sigortası primi 378,70 Frank olacak. Bu, 2024 yılına göre 21,60 Franklık bir artış anlamına geliyor. Yetişkinler için prim 449,20 Frank’a, genç yetişkinler için 314,10 Frank’a, çocuklar içinse 117,90 Frank’a yükselecek.
4. Bu durum ailelerin mali yükünü artırıyor mu?
Kesinlikle. Uzmanlar, düşük gelirli aileler için sağlık sigortası primlerinin önemli bir mali yük oluşturduğunu ifade ediyor. Düşük gelirli bir ailenin gelirin %15’ini sağlık sigortası primlerine harcadığını belirtiyorlar.
5. Ekstra sigorta primleri artacak mı?
Uzmanlar, ekstra sigorta primlerinin her zaman artış göstermeyeceğini belirtiyor. Ancak bazı sigorta şirketlerinde ayarlamalar olabileceğini de ifade ediyorlar.
6. Neden bazı kantonlarda primler daha yüksek?
Temel sağlık sigortası hizmetleri tüm sigorta şirketlerinde aynı olmasına rağmen, kantonlar arasındaki farklılıklar fiyatları etkiliyor. Her sigorta şirketinin sunduğu paketler ve fiyatlandırmalar değişkenlik gösteriyor.
7. Sağlık sigortasını değiştirmeli miyim?
Uzmanlar, sağlık sigortası seçiminde dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Uygun bir sigorta şirketi ve model seçimi ile maliyetlerin düşürülebileceğini belirtiyorlar.
8. Ne zaman değişiklik yapabilirim?
Sağlık sigortası yıllık olarak sözleşmeli olduğundan, genellikle 1 Ocak’ta değişiklik yapılabilir. Bunun için 30 Kasım’a kadar yazılı olarak iptal başvurusunda bulunmak gerekiyor.
9. Hangi sigorta şirketine geçmeliyim?
Uzmanlar, bireylerin bütçelerine ve ihtiyaçlarına uygun sigorta şirketine geçmeleri gerektiğini belirtiyor. Örneğin, evde doktor modelini seçmek, önemli ölçüde tasarruf sağlayabilir.
10. Karşılaştırma platformları güvenilir mi?
Tüketici Koruma Vakfı, bazı karşılaştırma platformlarının yanıltıcı olabileceği konusunda uyarıyor. Bu platformlar, tüm sigorta tekliflerini göstermeyebilir ve bu da ek maliyetlere yol açabilir. Güvenilir karşılaştırma seçenekleri olarak, doğrudan Tüketici Koruma Vakfı veya hükümetin sunduğu hizmetler öneriliyor.
2025 yılı için beklenen prim artışları, birçok hane için ek mali yükler getirirken, sağlık sigortası konusunda doğru seçimler yapmak büyük önem taşıyor.
#Krankenkassen #Prämienerhöhung #İsviçre #Haber #Leitzins #Zinssenkung #İsviçreEkonomisi #Kira #Hipotek #isvicre #isviçre #schweiz #schwiiz #suisse #svizzera #switzerland #haber #isviçreninsesi
Gündem
İsviçre’de “10 Milyon Nüfus” Tartışması: Politikacılardan Kırsal Bölgeler İçin Uyarı
İsviçre’de göç ve nüfus artışı yeniden siyaset gündeminin en üst sıralarına taşındı. “10-Milyon-İsviçre” adıyla bilinen halk inisiyatifi, ülke nüfusunun 2050 yılına kadar 10 milyon kişiyle sınırlandırılmasını hedefliyor. Ancak birçok siyasetçi ve uzman, bu girişimin özellikle kırsal ve sınır bölgeleri için ciddi riskler barındırdığı uyarısında bulunuyor.
Göç Sınırı ve Serbest Dolaşım Endişesi
İnisiyatif, başta SVP (İsviçre Halk Partisi) olmak üzere göç karşıtı çevreler tarafından destekleniyor. Girişimin temel amacı, göçü sert biçimde sınırlayarak İsviçre’nin nüfus artışını durdurmak. Ancak bu hedefe ulaşmak için Avrupa Birliği ile yürürlükte olan serbest dolaşım anlaşmasının (Personenfreizügigkeit) fiilen sona erdirilmesi gerekebileceği ifade ediliyor.
Bu durumun, İsviçre’nin AB ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerini zedeleyebileceği belirtiliyor. Özellikle iş gücü piyasasında AB ülkelerinden gelen çalışanlara bağımlı olan sektörlerin bundan ağır darbe alacağı vurgulanıyor.
“En Büyük Zararı Kırsal Bölgeler Görür”
Ständerat üyesi Benedikt Würth (Merkez Parti), inisiyatifin kabul edilmesi halinde sonuçların büyük şehirlerden önce kırsal ve sınır bölgelerinde hissedileceğini söylüyor. Würth’e göre, göçün kısıtlanması:
- Sağlık ve bakım sektöründe personel açığını büyütecek,
- Tarım, turizm ve küçük işletmelerde iş gücü bulmayı zorlaştıracak,
- Zaten nüfus kaybı yaşayan bölgelerin daha da zayıflamasına yol açacak.
Benzer bir uyarı Sosyal Demokrat Parti’den Jon Pult tarafından da dile getiriliyor. Pult, “Bu inisiyatif İsviçre’yi daha sürdürülebilir hale getirmez, aksine ekonomik olarak içine kapanan ve bölgeler arası eşitsizliğin arttığı bir ülkeye dönüştürür” değerlendirmesinde bulunuyor.
Ekonomi ve Refah Risk Altında
Eleştirmenlere göre nüfus artışını yalnızca göçle ilişkilendirmek, İsviçre ekonomisinin gerçeklerini göz ardı ediyor. Ülkede birçok sektör — özellikle sağlık, inşaat, bilişim ve sanayi — yabancı iş gücü olmadan ayakta kalmakta zorlanıyor. Göçün sert şekilde sınırlandırılması, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve refah seviyesinin düşmesi riskini beraberinde getiriyor.
Ayrıca serbest dolaşımın sona ermesi durumunda, İsviçre’nin Avrupa Birliği ile yaptığı diğer ikili anlaşmaların da tehlikeye girebileceği hatırlatılıyor. Bu da ihracat, araştırma projeleri ve eğitim alanlarında ciddi sonuçlar doğurabilir.
Parlamento Olumsuz, Son Söz Halkın
Federal Parlamento’nun her iki kanadı da söz konusu inisiyatifin reddedilmesini tavsiye ediyor. Hükümet ve iş dünyası temsilcileri, nüfus artışıyla mücadelenin yasaklar ve sert kotalar yerine, altyapı yatırımları ve akılcı planlama ile yapılması gerektiğini savunuyor.
Buna rağmen son karar İsviçre halkına ait olacak. “10-Milyon-İsviçre” inisiyatifi, 2026 yılında yapılması beklenen halk oylamasında sandığa gidecek.

İsviçre
Ankara ile Lozan Arasında:Max Schweizer Türkiye–Avrupa İlişkilerini Anlatıyor
Ankara ile Lozan Arasında:
Max Schweizer Türkiye–Avrupa İlişkilerini Anlatıyor
Avrupa dış politikasının yakından tanıdığı isimlerden biri olan İsviçreli diplomat Max Schweizer, editörlüğünü üstlendiği “Ankara ile Lozan Arasında: Türkiye’nin Avrupa Yolculuğu” başlıklı kitapta, Türkiye–Avrupa–İsviçre ilişkilerini tarihsel ve siyasal boyutlarıyla ele alıyor.
1950 yılında Zürih’te doğan Schweizer, otuz yılı aşkın süre İsviçre Dışişleri Bakanlığı’nda görev yaptı. Avrupa ve Orta Doğu diplomasisinin kesişim noktalarında çalışan Schweizer, aktif diplomatik kariyerinin ardından ZHAW School of Management and Law’da ders verdi.
Farklı yazarlardan oluşan bu derleme eser, Lozan Antlaşması’ndan günümüz jeopolitik gerilimlerine uzanan geniş bir çerçevede Türkiye–Avrupa ilişkilerinin uzun soluklu seyrini inceliyor. Kitapta özellikle İsviçre’nin, bu ilişkiler ağında zaman zaman bir gözlem ve dengeleme alanı olarak üstlendiği role dikkat çekiliyor.
Türkiye’nin siyasal kimliği, Avrupa bütünleşmesi, göç olgusu ve ekonomik karşılıklı bağımlılık gibi başlıkların öne çıktığı çalışmada, Türkiye; çelişkileri, stratejik öncelikleri ve değişken konumlanışıyla ele alınıyor. Bu kapsamlı çerçeveden hareketle Max Schweizer ile kitabının temel tezlerini, Avrupa’daki Türkiye algısındaki dönüşümü ve geleceğe dair öngörülerini konuştuk.
“Bu kitabın çıkış noktası ortak tarihsel temasların zenginliğiydi”
– Türkiye’yi Avrupa bağlamında ele alan bir derleme çalışmayı başlatmanızdaki temel motivasyon neydi?
Asıl itici güç, ortak temas noktalarının beklediğimden çok daha zengin olmasıydı. Örneğin İsviçre Medeni Kanunu’nun Türkiye’de benimsenmesi… Bunun hangi bağlamda gerçekleştiğini anlamak istedim. Ya da Migros gibi bir perakende devinin Türkiye’ye nasıl girdiği… Bir diğer örnek de Zürih’ten Türkiye’ye gönderilen üniversite profesörleri. Bunların her biri, iki ülke arasındaki ilişkinin derinliğini gösteren çarpıcı örneklerdi.
– Farklı yazarların katkılarını bir araya getirdiğinizde hangi ortak çizgiler ya da kırılmalar öne çıktı?
(Okuyucuya bırakılan, kitapta sezilen bir tartışma alanı.)
“Lozan, modern Türkiye’nin kuruluş belgesidir”
– Lozan Antlaşması’nı bugünkü siyasal tartışmalar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim açımdan Lozan Antlaşması, modern Türkiye’nin bir tür kuruluş belgesidir. İsviçre için Rütli Çayırı ne anlama geliyorsa, Lozan da Türkiye için benzer bir simgesel değere sahiptir. Elbette Türkiye, yoğun ve zorlu müzakerelerin sonunda ortaya çıkmış bir devlettir.
– Türkiye’nin tarihsel öz algısı ile Avrupa’daki algı arasında temel farklar neler?
(Bu soru, kitabın genel çerçevesinde dolaylı olarak ele alınıyor.)
Avrupa entegrasyonu ve kırılma anları
– AB–Türkiye ilişkilerinde size göre en belirleyici dönemler hangileriydi?
Kuruluş yılları mutlaka önemli; o dönem aynı zamanda Batı Avrupa’dan bir ölçüde mesafelenmeyi de içeriyordu. Sovyetler Birliği ile olan ilişkiler, Stalin’in toprak taleplerine kadar sürdü. NATO üyeliği ve ardından gelen Soğuk Savaş dönemiyle Türkiye Batı’nın bir müttefiki haline geldi. Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlaması ise başlı başına olağanüstü bir girişimdi ve ilişkilerin çerçevesini netleştirdi.
– Avrupa’nın Türkiye’ye yönelik tutumunda tutarlı bir çizgi görüyor musunuz?
Avrupa entegrasyon tarihine baktığınızda mutlak bir tutarlılık beklemek gerçekçi olmaz. Farklı dönemler, farklı aktörler ve değişen öncelikler söz konusu.
– Soğuk Savaş sonrası Türkiye’nin jeostratejik önemi Avrupa açısından nasıl değişti?
Soğuk Savaş dönemindeki değerlendirmeyle bugünkü arasında ciddi farklar var. Silah teknolojileri ve uluslararası dengeler değişti. Örneğin ABD, Körfez Savaşı sırasında Türkiye dışında başka ortaklara yönelmek zorunda kaldı.
– Türkiye’nin AB üyeliği bugün hâlâ gerçekçi bir senaryo mu?
Açık konuşmak gerekirse, artık anlamlı bulmuyorum. Benim bakış açıma göre Türkiye’nin AB’ye katılım senaryosu artık bir anlam ifade etmemektedir. Bu durum, tarafların hareket alanını gereksiz yere ciddi biçimde kısıtlamakta ve er ya da geç verilmesi gündeme gelecek serbest dolaşım hakkıyla birlikte çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Buna ek olarak din meselesi de tartışma konusudur.
İsviçre: “Yan sahne ama etkisiz değil”
– İsviçre, Türkiye–Avrupa ilişkilerinde nasıl bir rol oynuyor?
İsviçre’nin resmî olarak tanımlanmış bir arabuluculuk rolü yok. Daha çok bir yan sahne diyebiliriz: Büyük ve nüfuslu Türkiye ile küçük İsviçre arasında doğal bir asimetri var.
– İsviçre’deki Türk diasporası ilişkileri nasıl etkiliyor?
İsviçre makamları, Türkiye içi çatışmaların ülke topraklarına taşınmamasını önemsiyor. Aksi durum ilişkileri gereksiz yere zorluyor. Bern’den Türk büyükelçisinin geri çağrılması ve Ankara’daki temsilcimizin sınır dışı edilmesi hâlâ aklımdadır.
– Ekonomik ilişkilerde potansiyel alanlar neler?
Küreselleşme çerçevesinde Türkiye ile İsviçre arasındaki iş bölümü çok değerli. Türkiye, İsviçre için bir tür üretim üssü olabilir. Genç nüfusu ise yaşlanan İsviçre toplumu için dengeleyici bir unsur. Ancak bu bizi göç sınırlamaları tartışmasına getiriyor.
Algılar, kültür ve yanlış okumalar
– Batı Avrupa’da Türkiye algısı son yıllarda nasıl değişti?
Son yıllarda bu algı, maalesef İslam–Hristiyanlık karşıtlığı üzerinden şekillendi. Bu dini karşıtlık, bana göre neredeyse sorumsuzca abartıldı ve bundan büyük üzüntü duyuyorum.
– Kültür ve bilim diplomasisi, siyasi gerilim dönemlerinde ne kadar etkili olabilir?
Eğer hükümetler kültür politikalarını gerilim artırmak için kullanıyorsa, diplomatik dengeleme çok zorlaşıyor.
Gelecek için tek kelime: “Pragmatizm”
– Önümüzdeki on yıl için Türkiye–Avrupa ilişkilerinde nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?
Benim için tek bir kelime yeterli: Pragmatizm. Elbette gerçekçilik temelinde.
– Türkiye’nin gelecekte Avrupa güvenlik mimarisindeki rolü ne olur?
Moskova’daki aktörlerin bizi hangi maceralara sürükleyeceğini zaman gösterecek. Bu gelişmeler Türkiye’nin rolünü de doğrudan etkileyecektir.
– Genç kuşakların bu ilişkilerde özel bir rolü olacak mı?
Açıkçası özel bir rol atfetmiyorum.
– İsviçre–Türkiye ilişkileri nasıl derinleşebilir?
Bugün Dostluk Derneği ve Swiss Turkish Business Council’in yürüttüğü gibi, sağlıklı ve sakin bir “normal ilişki” çizgisi en doğru yol.
Kişisel bir anı, kalıcı bir ders
– Türkiye’ye bakışınızı kalıcı olarak etkileyen bir anınız var mı?
Evet. Diplomatik kariyerimin başında, ilk tatilimi Türkiye’de geçirmek istedim. Ailemi Zürih’ten güney sahillerine uçurdum. Diplomatik pasaportum yanımdaydı ama Türk diplomatik kimliğimi ofiste bırakmıştım. Çıkışta görevli memur ülkede kalış süremi aştığımı fark etti… Öğretici bir deneyimdi.
– Avrupa’da Türkiye hakkında en sık karşılaştığınız yanlış algı nedir?
Küçümseme. Ya turistik çay–halı deneyimleriyle sınırlı bir algı var ya da tam tersine, bir kitap ve kısa bir ziyaretle Türkiye’nin anlaşılabileceği sanılıyor. Oysa Türkiye’yi anlamak, çok daha derin bir çaba gerektirir.
Kitabı sipariş etmek isteyen okurlar için: : Link
Almanca Haber:
İsviçre
İsviçre’de Ofis ve Konut Kiralarında Çıkış (Fesih) Şartları
Yazılı Bildirim, Süreler ve “Postaya Verdim” Meselesi
İsviçre’de kira sözleşmelerinin feshi (çıkış bildirimi), şekil ve süre açısından katı kurallara tabidir. Yanlış veya geç yapılan bir bildirim, kiracının bir sonraki dönemi de ödemek zorunda kalmasına yol açabilir.
1️⃣ Çıkış bildirimi mutlaka yazılı olmalıdır
- ❌ Sözlü bildirim (yüz yüze ya da telefonla) geçerli değildir
- ❌ WhatsApp / SMS fesih sayılmaz
- ⚠️ E-posta genellikle tek başına yeterli değildir
- ✅ Yazılı ve karşı tarafa ulaşmış bildirim şarttır
Hukuken geçerli olan şey:
Fesih bildiriminin, ev sahibinin ya da yönetimin eline geçmesi
2️⃣ Postaya verilen tarih mi, ulaştığı tarih mi esas?
📌 Esas olan ULAŞMA TARİHİDİR
- Mektubu ayın 30’unda postaya vermek yeterli değildir
- Ev sahibinin eline ayın 3’ünde geçerse → geç kalınmış sayılır
“Postaya verdim” demek, yasal açıdan çıkış yapılmış sayılmaz.
3️⃣ Sözlü bildirip sonra yazılı göndermek yeterli mi?
❌ Hayır.
Şu senaryo geçersizdir:
- Ayın 30’unda sözlü olarak çıkışı bildirmek
- Aynı gün mail atmak
- Yazılı bildirimin karşı tarafa ayın 3’ünde ulaşması
➡️ Çünkü:
- Sözlü bildirim hukuken yoktur
- Mail çoğu durumda resmi fesih sayılmaz
- Yazılı bildirimin zamanında ulaşması gerekir
4️⃣ E-posta (mail) ile çıkış mümkün mü?
🔹 Genel kural: Hayır
🔹 Ancak şu durumda mümkün olabilir:
- Kira sözleşmesinde açıkça e-posta ile fesih kabul edilir yazıyorsa
- Ev sahibi yazılı olarak maili kabul ettiğini belirtmişse
Bu istisnalar nadirdir. En güvenlisi her zaman yazılı mektuptur.
5️⃣ En güvenli yöntem: Taahhütlü mektup
✅ Eingeschriebener Brief (taahhütlü)
Önemli detay:
- Ev sahibi mektubu almasın bile
- Posta tarafından teslim edilebilir hale geldiği gün, hukuken “ulaşmış” sayılabilir
Bu nedenle taahhütlü mektup en güçlü yöntemdir.
6️⃣ Çıkış süreleri – Konut ve Ofis farkı
🏠 Konut kiraları
- Genellikle 3 ay çıkış süresi
- Çıkış tarihleri çoğunlukla:
- 31 Mart
- 30 Haziran
- 30 Eylül
(Sözleşmeye göre değişebilir)
🏢 Ofis / ticari kiralar (önemli ekleme)
- Bazı ofis sözleşmelerinde her ay çıkış yapılabilir
- Ancak: En az 3 ay önceden yazılı bildirim şarttır
Yani:
- Ay sınırı yok (her ay olabilir)
- Ama bildirim süresi genelde minimum 3 aydır
- Daha uzun süreler (6 ay gibi) sözleşmede yer alabilir
📌 Ofis kiralarında her şey sözleşmeye bağlıdır, mutlaka kontrol edilmelidir.
7️⃣ Net sonuç (özet)
- ❌ Sözlü bildirim geçerli değildir
- ❌ Postaya veriliş tarihi esas alınmaz
- ✅ Yazılı bildirimin zamanında karşı tarafa ulaşması gerekir
- 🏢 Ofislerde bazı durumlarda her ay çıkış mümkündür
- Ama genelde en az 3 ay çıkış süresi vardır
8️⃣ Pratik ve güvenli tavsiye
- Son güne asla bırakma
- Taahhütlü mektubu en az 5–7 gün önce gönder
- Aynı gün:
- Taahhütlü mektup
- bilgilendirme amaçlı e-posta
- Taahhütlü mektup
Bu kombinasyon pratikte sorun çıkarmaz.

-
Gündem1 yıl önceTELEGRAM’DA ŞOK EDEN GRUPLAR: TECAVÜZ AĞLARI VE K.O. DAMLALARI
-
Ekonomi2 yıl önceİsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
E-Dergi2 yıl önceİsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
İsviçre2 yıl önceDünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Yaşam2 yıl önceKıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
Gündem1 yıl önceERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Dünya1 yıl önceMETA’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem1 yıl önceTÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ


