Sosyal Medya

Gündem

MİGROS’TA COCA-COLA ÜRÜNLERİ NEDEN YOK?

yazar

Yayınlayan

on

Türkiye’nin en büyük perakende zincirlerinden Migros’ta Coca-Cola, Fanta, Sprite ve Monster Energy gibi popüler içeceklerin rafları boş kaldı. Migros ve Coca-Cola tarafından yapılan açıklamalara göre bu durum, bir tedarik sorununun sonucu. Ancak, yaşanan aksaklığın detayları “hukuki nedenlerden ötürü” paylaşılmıyor.

TÜM ÜLKEYİ ETKİLİYOR

Tedarik sorunu, Migros’un İsviçre genelindeki şubelerini etkiliyor. Ancak, bazı mağazalarda Coca-Cola ürünleri hala belirli boyut ve çeşitlerde bulunabiliyor. Örneğin, Zürih’teki Limmatplatz şubesinde Monster Energy içecekleri tükenmiş durumda, Coca-Cola’nın 900 ml şişesi ise tamamen raflardan kalkmış görünüyor.

FİYAT KRİZİ Mİ?

Uzmanlar, bu tedarik kesintisinin sebebinin fiyat anlaşmazlıkları olabileceğini düşünüyor. Benzer bir sorun, Migros’un bir yan kuruluşu olan Denner ile Coca-Cola arasında 2014 yılında yaşanmıştı. O dönemde Denner, fiyat artışını protesto etmek için Çekya’dan kola ithal etmiş ve bu kriz aylarca sürmüştü. Nihayetinde 2015 yazında bir anlaşmaya varılmıştı.

YENİDEN RAFLARDA OLACAK MI?

Migros, şu an Coca-Cola ile görüşmelerin sürdüğünü belirtiyor. Şirketin basın sözcüsü, “Önümüzdeki haftalarda rafların aşamalı olarak tekrar dolmasını bekliyoruz” açıklamasında bulundu. Ancak bu süreçte müşterilerin alternatif ürünlere yönelmesi muhtemel.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

İSVİÇRELİ ŞİRKETLER YURT DIŞINA 18 MİLYAR FRANK ARAŞTIRMA YATIRIMI YAPIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Yatırımlar artıyor, ancak yurt dışına kayıyor
İsviçreli özel sektör şirketlerinin 2023 yılında araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) için yaptığı harcama 18 milyar Franka ulaştı. Bu, 2021 yılına göre 1,2 milyar Franklık bir artışa işaret ediyor ve yıllık yüzde 3,5’lik bir büyümeyi yansıtıyor. Ancak dikkat çeken nokta, bu araştırma fonlarının giderek daha fazla yurt dışına yönelmesidir. İsviçre Federal İstatistik Ofisi (BfS) tarafından yapılan açıklamaya göre, 2023 yılı itibariyle İsviçreli firmalar yurt dışından toplam 7,9 milyar Franklık araştırma hizmeti satın aldı. Bu da 2021 yılına kıyasla 1,6 milyar Franklık bir artışı ifade ediyor.

BfS, bu araştırma fonlarının yurt dışına kaymasının İsviçre’nin rekabetçilik kaybı anlamına gelmediğini belirtiyor. Her iki yılda bir yapılan bu araştırma, İsviçreli şirketlerin araştırma ve geliştirme harcamalarını derliyor.

Yurt Dışından Yatırım Artışı
İlginç bir şekilde, 2021 ile 2023 yılları arasında yurt dışındaki firmaların İsviçre’de gerçekleştirdikleri araştırma harcamaları iki katına çıkarak 1 milyar Franktan 2 milyar Franka yükseldi. Bu, İsviçre’ye yapılan dış yatırımların arttığını gösteriyor. Rudolf Minsch, İsviçre’nin iş dünyası çatı örgütü Economiesuisse’in başekonomisti, firmaların araştırma ve geliştirme faaliyetleri için daha çok uygun lokasyonları tercih ettiğini belirtiyor. Bu bağlamda, araştırmaların giderek küreselleştiği vurgulanıyor.

İlaç Sektörü Lider Konumda
2023 yılında en fazla araştırma ve geliştirme harcaması yapan sektör yine ilaç sektörü oldu. 2023 yılında İsviçreli ilaç firmaları, yapılan toplam Ar-Ge harcamasının yüzde 31’ini, yani 5,5 milyar Frankı yatırdı. Ancak, bu sektördeki harcamalar 2021 yılına göre yılda ortalama yüzde 6 oranında azaldı.

Orta Büyüklükteki Şirketlerin Yükselişi
Yeni yapılan araştırmalar, 50 ila 99 çalışanı bulunan orta büyüklükteki firmaların Ar-Ge faaliyetlerini 2021 yılına kıyasla iki katına çıkardığını gösteriyor. Büyük şirketlerin Ar-Ge yatırımları ise durağan kaldı ve bu büyük firmalar, araştırma yatırımlarını genellikle yurt dışında gerçekleştirdi.

Sağlık Sektörüne Büyük Yatırımlar
İsviçreli şirketler, araştırma faaliyetlerinde en fazla kaynağı sağlık sektörüne yönlendirdi. Bu alanda 8,5 milyar Frank yatırım yapıldı ve bu da tüm Ar-Ge harcamalarının yüzde 47’sine denk geliyor. Ayrıca, yüksek teknoloji aletleri ve makine endüstrisindeki araştırma harcamaları da arttı.

“Cam Yarım Dolu”
Rudolf Minsch, İsviçre’nin araştırma ve geliştirme alanındaki genel durumunu değerlendirirken, ülkenin küresel yenilik endeksinde birinci sırada olduğunu belirtti. İsviçre’nin araştırma merkezi olarak hala güçlü olduğunu, araştırma harcamalarının arttığını ve araştırmaya yatırım yapan şirket sayısının her yıl ortalama yüzde 4 arttığını vurguladı. Ancak, İsviçre’nin diğer ülkelerle, örneğin Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ile karşılaştırıldığında, gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranla daha az araştırma harcaması yaptığını da ekledi.

Araştırma Yatırımları İçin İyi Koşullar Gerekiyor
İyi bir araştırma merkezi olabilmek için sağlam bir çerçeveye ihtiyaç olduğunu belirten Minsch, İsviçre’nin bazı yönlerden eksiklikler taşıdığını ifade etti. Özellikle Avrupa Birliği ile ilişkiler, klinik araştırmalarda veri koruma sorunları ve Kasım ayında sunulan hayvan deneyi yasağı gibi düzenlemeler bu eksikliklerin başında geliyor.

Haberin Devamını Oku

Gündem

META, TIKTOK, GOOGLE: İSVİÇRELİ UZMANLAR PAZAR GÜCÜNÜN DÜZENLENMESİNİ ÖNERİYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Bundesrat Federal Hükümet tarafından görevlendirilen medya komisyonu, egemen teknoloji şirketlerine karşı ek önlemler öneriyor


Dijital platformlar, özellikle sosyal medya ağları ve arama motorları, yalnızca kullanıcı etkileşimlerini değil, aynı zamanda kamuoyunu da şekillendiriyor. Bu durum, demokratik süreçlerin işleyişini doğrudan etkileyebiliyor. Şu anda, İsviçre’nin önde gelen medya düzenleyici kurumu olan Eidgenössische Medienkommission (Emek), bu platformların denetlenmesi için kapsamlı bir strateji öneriyor. Bu strateji, teknoloji şirketlerinin piyasadaki baskın rollerine karşı ek düzenlemeler getirilmesini içeriyor.

Teknoloji Şirketlerinin Gücü
Emek, sosyal medya platformları ve arama motorlarının sadece büyük pazarlara sahip olmadığını, aynı zamanda içeriklerin şekillendirilmesinde önemli bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Bu şirketler, kullanıcıların karşısına çıkan içerikleri algoritmalar aracılığıyla seçiyor ve bu süreç genellikle ticari çıkarlarla yönlendiriliyor. Ancak, bu algoritmalar, demokratik bir toplumda olması gereken şeffaflık ve tarafsızlık ilkesine aykırı şekilde tasarlanmış durumda.

Emek’in önerdiği kapsamlı strateji, sadece İsviçre hükümetinin hazırladığı ve iletişim platformları üzerine odaklanan yasayı aşan bir yaklaşımı içeriyor. Bu strateji, pazardaki egemenlik gücüne karşı düzenlemeler getirilmesini, ticari olmayan algoritma alternatiflerinin geliştirilmesini ve platformlara karşı daha sıkı toplumsal denetimlerin yapılmasını içeriyor.

Algoritmaların Gücü ve Etkileri
Emek, sosyal medya platformlarının ve diğer dijital hizmetlerin, medya organları, reklam verenler ve kullanıcılar arasındaki etkileşimi belirleyen kuralları koyduğunu belirtiyor. Bu gücün daha da arttığı bir nokta ise, bu platformların aynı zamanda yapay zeka (YZ) sistemleri sağlayan büyük şirketler olması. Bu durum, şirketlerin algoritmalara dayalı içerik seçimi yaparak, kamuoyunun nasıl şekillendiğini doğrudan etkileyebilmesine olanak tanıyor.

Bu tür platformların büyük bir pazara sahip olması, aynı zamanda onların önemli bir “fikir gücü” taşımalarına da yol açıyor. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş içeriklerle, haber akışlarında, önerilerde veya yapay zeka ile üretilen yanıtlarda karşılaşıyorlar. Ancak, Emek, bu içeriklerin genellikle ticari hedeflere odaklandığını ve gazetecilik ya da demokrasiye hizmet etmediğini vurguluyor.

Pazardaki Gücün Potansiyel Kötüye Kullanımı
Bu önerilerde dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise, teknoloji devlerinin pazardaki güçlerini kötüye kullanma potansiyeli. Emek, büyük teknoloji şirketlerinin, kendi içeriklerini ve hizmetlerini önceliklendirerek, sözleşme ya da kullanım şartlarını tek taraflı olarak belirleyerek kullanıcıları ve diğer şirketleri dezavantajlı duruma sokabileceğini belirtiyor.

Emek’in önerdiği stratejiler arasında şeffaflık ilkesinin güçlendirilmesi ve platformların hesap verebilirliğinin artırılması yer alıyor. Ayrıca, platformların dijital içerikler üzerindeki etkilerinin, özellikle de demokratik süreçlere zarar verme olasılıklarının titizlikle incelenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Haberin Devamını Oku

Gündem

AVRUPA KOMİTESİ’NE GÖRE İSVİÇRE’DE POLİS UYGULAMALARI ENDİŞE VERİCİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), geçtiğimiz Mart ayında dört Batı İsviçre kantonunda gerçekleştirdiği incelemelerin ardından, ülkedeki polis uygulamaları ve cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşma konularında ciddi endişelerini dile getirdi. Komite, “Freiheitsentzug” (özgürlükten yoksun bırakma) sırasında, özellikle yabancı uyruklu kişiler tarafından bildirilen aşırı şiddet ve kötü muamele iddialarını kaydetti.

Bunlar arasında polis köpeklerinin ısırması, copla vurma, kafa atma, yumruklama, tekmeleme ve yere sert şekilde düşürme gibi uygulamalar da yer alıyor. Şikayetler, özellikle Cenevre, Valais ve Vaud kantonlarında tutuklama sırasında meydana gelen olaylara dayanıyor. Komite, ayrıca Freiburg kantonunu da ziyaret etti.

Cenevre kantonunda, kasıtlı işkenceye dair artan iddiaların, polis şiddetinin süreklilik arz eden bir uygulama haline geldiğini gösterdiğini belirtti. CPT, bu tür vakaların önlenmesi için daha etkin önlemler alınması gerektiğini vurguladı.

Cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşma, özellikle Cenevre ve Vaud kantonlarında büyük bir sorun olarak öne çıkıyor. Ziyaret sırasında Bois-Mermet VD Cezaevi’nde doluluk oranı %166, Champ-Dollon GE Cezaevi’nde ise %132 olarak kaydedildi.

Aşırı kalabalıklaşmanın, tutuklu koşullarını ve personel çalışma şartlarını olumsuz etkilediği ifade edildi. CPT, cezaevlerinin nüfusunun azaltılması için tüm adalet sistemini kapsayan kapsamlı bir strateji uygulanması gerektiğini önerdi.

İsviçre Hükümeti Cevap Verdi

Hükümet, CPT raporuna detaylı bir yanıt vererek, kantonal yetkililerin güvenlik güçleri tarafından işkencenin kabul edilemez olduğunu ve olası suiistimallerin sistematik olarak bildirildiğini ve soruşturulduğunu belirtti. Ayrıca, cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşmanın azaltılması için alternatif cezalandırma yöntemlerinin daha fazla kullanılmasının planlandığı belirtildi.

Federal hükümet, tutuklamaların sadece çok kısa bir süreliğine, kimlik kontrolü amacıyla yapılan özgürlük kısıtlamaları olduğunu ve mevcut yasal çerçevenin, adli garantilerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için yeterli olduğunu ifade etti.

Haberin Devamını Oku

Trendler