Sosyal Medya

Genel

Galatasaray Young Boys’a Yenilerek Elendi

yazar

Yayınlayan

on

Galatasaray Avrupa’ya Veda Etti! Teknik Direktörlerden Maç Sonrası Açıklamalar

Galatasaray, UEFA Şampiyonlar Ligi play-off turu rövanş maçında Young Boys’a 1-0 mağlup oldu ve Devler Ligi hayallerine veda etti. Sarı-kırmızılıların teknik direktörü Okan Buruk ve Young Boys’un teknik direktörü Patrick Rahmen, maç sonrası önemli açıklamalarda bulundu.

Okan Buruk’un Açıklamaları:

Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, maç sonrası yaptığı açıklamalarda, sahada bekledikleri oyunu oynayamadıklarını belirterek şunları söyledi:

“Hayal ettiğimiz ile maç içinde gerçekleşen örtüşmedi. Kağıt üstünde oyuncu bazında inanılmaz bir kalite farkı var. Daha iyi bir performans ortaya koyabilirdik. Geçen sene burada oynadığımız Molde maçına benzettim. Zaman zaman üzerimizde 5’er 10’ar kilo ağırlık varmış gibi hareket ettik. Baskıdan mı, bazen çok iyi hazırlanırsınız, bu da etkiler. Ne paslarımız ne dikine oyunumuz ne parselizasyonumuz iyiydi. Çok fazla pas hatası yapıp rakibe geçiş şansı verdik. İkinci yarıda biraz daha dengeledik, rakip kaleye gittik, pozisyon ürettik. Son bölümde daha çok rakip kalede oynadık. Maçı çevirecek pozisyonu yakaladık. Icardi’nin vuruşu rakipten döndü, o pozisyon dönüp gol oldu. İlk baştan sorumlu benim. Maça hazırlayan teknik adam, oyuncuları seçen teknik adam. Birinci sorumlu benim.”

Buruk, oyuncularının elinden geleni yaptığını ve taraftarların desteğine teşekkür ederek şöyle devam etti:

“Oyuncularım en iyisini yapmaya çalıştı. Muhteşem bir taraftar vardı. Maçtan önce, maç içinde ve maçtan sonra desteklediler. Onların istedikleri galibiyeti getiremedik. Üzgünüz. Ama şu da var, bu takım burada Şampiyonlar Ligi play-off oynadıysa geçen sene şampiyon olduğu için oynadı. Bu oyuncular kazandı, yine kazanacak olan bu oyuncular. Prestijli turnuvanın içinde olamamak üzüyor ama tekrar ligdeki şampiyonluğa, Avrupa Ligi’ni kazanmayı hedefliyoruz. Bunu yapacak potansiyelimiz, gücümüz var.”

Buruk, maç esnasında yaşanan şanssızlıklar ve eksiklerin de etkilediğini belirtti:

“Şanssızlık da var. Davinson sakatlandı. Abdülkerim kırmızı kart gördü. İlk maçta Kaan yoktu. Geriden oyun kurarken çok zorlandık. Topu öne itmede, hızda Davinson’un olmaması çok büyük eksikti. Galatasaray her türlü yürümeliydi hedefine ama yapacağımız 1-2 takviyeden sonra takımımız şampiyonluk ve Avrupa için yarışacak. Önümüzde çok maç var. Başarılı olan iki senedir bu oyuncular. Onlara tekrar güveneceğiz, başarılara gideceğiz.”

Patrick Rahmen’in Açıklamaları:

Young Boys’un teknik direktörü Patrick Rahmen, Galatasaray karşısında elde ettikleri başarıdan dolayı mutlu olduğunu belirterek, iki maçta da üstün performans sergilediklerini dile getirdi:

“Evimizde ve deplasmanda Galatasaray karşısında son derece etkileyici bir performans sergiledik. Son haftalarda sergilediğimiz tavırla gurur duyuyorum. Son 2 maçtaki performansımız da beni çok sevindirdi. İlk maçtaki pozisyon kalitemiz oldukça fazlaydı. İki maçta da alınan sonuçları hak ettiğimizi düşünüyorum.”

Rahmen, Galatasaray’ın güçlü bir rakip olduğunu vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:

“Galatasaray; sahadaki 11’ine, futbol niteliklerine ve deneyimlerine bakınca bizim için üst düzey bir rakipti. Çok büyük bir iş başardık. Bu çekebileceğimiz en zorlu kuraydı. İki maçta da alınan sonuçlar, takımımın verdiği mücadelenin ve performansın bir yansıması oldu. Gurur duyuyorum.”

Young Boys, Galatasaray karşısında iki maçta da galibiyet alarak Şampiyonlar Ligi gruplarına katılmaya hak kazandı ve büyük bir başarıya imza attı.

#Galatasaray #OkanBuruk #PatrickRahmen #ŞampiyonlarLigi

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Genel

SP EŞ BAŞKANI WERMUTH: 12 MİLYON NÜFUSLU İSVİÇRE “YAPILABİLİR”

yazar

Yayınlayan

on

By

SP Eş Başkanı Cédric Wermuth, İsviçre’nin altyapı açısından artan nüfusa hazır olduğunu ifade etti. Tamedia gazetelerine verdiği röportajda Wermuth, “12 milyon insan mı? Bu benim bir arzum değil, ancak bu mümkün,” dedi. Bununla birlikte, ne 10, ne 12, ne de 16 milyon nüfusun bir hedef olmadığını, önceliğinin mevcut İsviçre halkının refahı olduğunu vurguladı.

Wermuth, göçün ülkeye getirdiği ekonomik faydalara dikkat çekerken, İsviçre’nin vatandaşlık partilerinin önerdiği gibi bir “Alplerin Singapur’u” olmaması gerektiğini söyledi. Bu modelin düşük vergiler ve şirketler için neredeyse hiç sosyal, çevresel veya eşitlik politikası kuralı içermediğini ifade etti.

AB İLE ANLAŞMA PAKETİNE DESTEK ŞARTLI

Wermuth, İsviçre’nin Avrupa Birliği ile yaptığı müzakerelere ilişkin de önemli açıklamalarda bulundu. AB ile anlaşma paketine yalnızca hizmet sektörünün ve maaşların yeterince korunması durumunda destek vereceğini belirtti. Ancak bazı siyasi aktörlerin bu paketin başarısız olması için çaba sarf ettiğini de ekledi. Wermuth, “Avrupa fikrini savunmak zorundayız,” diyerek özellikle güvenlik politikalarındaki güncel zorluklara dikkat çekti.

İSVİÇRE-AB MÜZAKERELERİNDE İLERLEME KAYDEDİLDİ

İsviçre ile Avrupa Birliği arasında süren müzakerelerde önemli aşamalar kaydedildi. İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Maros Sefcovic, Çarşamba akşamı Bern yakınlarındaki Lohn konutunda gerçekleştirdikleri çalışma toplantısında, yıl sonuna kadar anlaşmanın büyük ölçüde tamamlanmasının hedeflendiğini açıkladı.

Mart ayından bu yana yürütülen müzakerelerde toplamda 170’ten fazla toplantı yapıldığı bildirildi. Bu yoğun çaba, İsviçre ile AB’nin ikili ilişkilerini güçlendirme ve geleceğe taşıma konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.

Haberin Devamını Oku

Genel

SIĞINMACI KRİZİ: İSVİÇRE’DEKİ KAPASİTE ZORLANIYOR, SIĞINMACILAR SORUNLARINA MUHATAP BULAMIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma Süresi: 3 dakika

2023 yılında İsviçre’ye yapılan sığınma başvurularında rekor artış yaşandı. İsviçre Göçmen Dairesi’nin (SEM) verilerine göre, yılın ilk 9 ayında yaklaşık 27.000 kişi İsviçre’ye sığınma başvurusunda bulundu. En fazla başvuru yapan ülkeler Afganistan, Türkiye, Eritre ve Suriye oldu. Avrupa genelinde yaşanan göç dalgası, sadece İsviçre’de değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde kapasitelerin zorlanmasına neden oldu. İsviçre, ilk kez bu kadar yoğun bir sığınmacı başvurusu ile karşı karşıya kaldı.

İsviçre’deki mülteci sayısı da hızla artıyor. Ağustos 2024 sonu itibarıyla İsviçre’de 86.800 civarında tanınmış mülteci yaşamaktadır. Bu sayı, 2023 yılının sonunda kaydedilen en yüksek seviyeyi de aşarak yaklaşık yüzde 7 artış gösterdi.

İsviçre’de sığınmacı krizinin bir diğer önemli boyutu da sosyal yardımlar ve entegrasyon sürecinde karşılaşılan zorluklar. Son verilere göre, İsviçre’deki sığınmacıların yaklaşık yüzde 80’i, ülkedeki ilk beş ila yedi yıl içinde sosyal yardıma bağımlı oluyor. Bu, sığınmacıların büyük çoğunluğunun uzun bir süre boyunca iş bulamayıp, devlet yardımları ile geçinmek zorunda kaldığını gösteriyor.

Federal hükümet, kantonlara her bir oturum izni almış kişi başına yıllık 18.000 Frank ödeme yapıyor. Bunun yanı sıra, entegrasyon desteği için kişi başı bir defaya mahsus 6.000 Frank‘lık ek bir ödeme sağlanıyor. Ancak, mültecilere ödenecek tek tip bir yardım tutarı bulunmuyor. Her kantonun göç hizmetleri, sığınmacıların bireysel durumlarını değerlendirerek yardım miktarını belirliyor.

Genel olarak, İsviçre devleti bir yetişkin için ortalama 500 Frank, bir çocuk için ise 250 Frank yardım ödüyor. Ancak, bir aile için ödenen toplam yardım miktarı 2.000 Frank’i geçmiyor. Bu sistem, kantonlar arasında farklılık gösterse de, sığınmacıların büyük çoğunluğu bu yardımlarla geçinmeye çalışıyor.

ENTEGRASYON VE SOSYAL BASKILAR

Sosyal yardıma bağımlı kalmak, birçok sığınmacı için hem maddi hem de psikolojik zorluklara neden oluyor.

İsviçreninsesi’ne son günlerde gelen telefon ve mesajlarda, sığınmacılar muhatap bulamama sıkıntısı yaşıyor. İsviçre’ye 8 ay önce sığınan Bellinzona’daki bir sığınmacı, yaşadığı durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Evde otura otura bıktım, bunalımdayım, depresyondayım. Çalışmak istiyorum ama iş bulamıyorum. Tanıdığınız işci arayan biri varsa lütfen yardımcı olun. Bu konuda muhatap olabileceğim kimseyi bulamıyorum. Ne arayan var ne soran. Oysa başvurumun reddi ya da kabul edilmesi yönünde en geç iki ay içinde karar verilmesi gerekiyordu.” Bu gecikmeler ve belirsizlik, sığınmacıların yaşam şartlarını daha da zorlaştırıyor.

Aileler Zor Koşullarda Yaşıyor

Zürih’te bir sığınmacı kampında yaşayan bir aile ise, iki ay içinde altı farklı kampa taşındıklarını belirterek, yaşadıkları belirsizliğe isyan ediyor: “En küçüğü 5 yaşında, en büyüğü 18 yaşında olan çocuklarımızla tek bir odada 6 kişi kalıyoruz. Artık bıktık. Göndereceklerse göndersinler ama bir muhatap bulamıyoruz. Kimse ne arıyor ne de soruyor.

Fribourg’daki bir başka aile ise yardım kuruluşları ve resmi kurumların baskılarından şikayetçi. Caritas gibi sivil toplum kuruluşlarından yeterince destek alamadıklarını belirten aile, yaşadıkları psikolojik baskının kendilerini olumsuz etkilediğini dile getiriyor.

SIĞINMACILAR MUHATAP BULAMIYOR

Yoğun sığınmacı akını karşısında İsviçre’nin idari yapısının yetersiz kalması ve süreçlerin gecikmesi, başvuru sahiplerinin sabrını zorluyor. Göçmenlerin yasal süreçleri hızlandırılmadığı gibi, birçok sığınmacı iletişim kuracak yetkili bulmakta da zorlanıyor. Sığınmacıların çoğu, başvurularının akıbetiyle ilgili bilgi almanın neredeyse imkansız hale geldiğini belirtiyor.

KRİZİN BOYUTLARI VE GELECEK ADIMLAR

İsviçre hükümeti, sığınmacı göçmen başvurularındaki bu artış karşısında daha fazla barınma alanı oluşturma ve idari süreçleri hızlandırma yönünde adımlar atacağını belirtse de, sığınmacılar için kısa vadede bir çözüm öngörülmüyor. Diğer taraftan da kamuoyu baskısı, sağ ve orta merkez partinin geçici mültecilerin aile birleşimini kısıtlama girişim ve görüşmeleri sürüyor. Uzun süreli barınma ve temel ihtiyaçlar konusunda yaşanan sıkıntılar, özellikle çocuklu aileler için büyük bir sorun haline gelmiş durumda. İsviçre genelinde birçok sığınmacı, bu zor süreçte en azından bir muhatap bulmayı umuyor.

#İsviçre #Sığınmacılar #Göç #Kriz #asyl #migration #sığınmacı #türkiye #schweiz #schwiiz #isviçrehaberleri #isviçreninsesi #suisse #svizzera #switzerland #haber #avrupa

Haberin Devamını Oku

Genel

Aslında bu hayattaki tüm korkumuz yalnızlık olabilir mi?

yazar

Yayınlayan

on

Belki de başlıktaki ifadeyi iddialı buldunuz. Öyle ise gelin biraz birlikte düşünelim yalnızlık korkusu üzerine.

Bu hayatta öğrendiğimiz tüm sosyal kalıpları anımsayalım: arkadaşlar ediniriz, sevgililerimiz olur, çalışırız, sosyalleşiriz, evleniriz, çocuk sahibi oluruz; hatta bir çocuk yetmez der, başka çocuklarımız da olsun isteriz. Kısaca bu hayata geldiğimiz andan itibaren yaşama uyumlanmak adına pek çok eylemde bulunuruz.

Yaşama uyum sağlayamamak, yabancılaşmak ve yalnızlık… Hayatının bir döneminde dahi olsa bundan korkmayan olmuş mudur? Çocuklukta herkes teneffüste birlikte oynarken sınıfın bir köşesinde tek başına oturan hüzünlü öğrenci. Ya da hiç arkadaşı olmadığı için sürekli odasında tek başına oynayan çocuk. Bu görüntüler adeta sorunlu geçecek bir hayatın başlangıç fotoğrafları gibi geliyor, değil mi?

Sevdiklerimizi kaybetmek ise hemen hemen hepimizin en büyük korkularından biridir. Küçükken zaman zaman gördüğüm bir rüya vardı; annem veya babam değişik kazalarda birdenbire ölürlerdi. Rüyaların o ölçülemeyen hızında gerçeklik duygusunun sapmasıyla birlikte yaşadığım paniğin ardından, uyanıp da sadece bir rüya olduğunu anladığımdaki rahatlama dünyalara bedel olurdu.

Bu hayatta yalnız kalmamayı hedeflemek daha çocuk yaşlarda kodlanmış bir duygumuz. Var olan diğer korkularımız yetişkinliğe doğru ilerledikçe azalabilse de, yalnızlık korkusu hiç değişmiyor. Hatta belki de yaşlandıkça artabiliyor. Bize yanlış evlilikler yaptıran, toksik ilişkileri ve arkadaşlıkları sürdürten, çocuk sahibi olma kararımızı etkileyen, kibar olmak ve onaylanmak adına içimizden farklı düşünürken ağzımızdan başka yorumlar çıkmasına sebep olan, hatta onaylamadığımız olayları veya eylemleri dahi bazen sineye çektirtebilen bir korku bu. Üstelik epeyce de sinsi. Hiç farkettirmese bile gölge gibi peşimizden gelir ve üzerimizdeki gücü bizi tamamen yanlış hayatların başrol oyuncusu yapmaya kadar varır!

Sonuca baktığımızda doğru olmayan evlilikler bizi mutsuz eder veya toksik arkadaşlıklardan şikayet eder bir türlü bitiremeyiz. Yaşlılıkta yalnız kalmamak için çocuklar yapar, sonra onlar kendi hayatlarına uçup bize ilgilerini azaltınca hayal kırıklıklarıyla dolu mutsuz yaşlılara dönüşürüz.

Hepimiz sevilmek isteriz

Romanlarını çok sevdiğim Sabahattin Ali, eşi Aliye’ye yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: “Sonra muhakkak sevilmek ister insan, bunun için de başkalarını sever. Düşün, dünyada yalnızlık kadar feci şey var mıdır? Tabii yalnızlıktan kafa yalnızlığı kastediyorum, yoksa dünya bir sürü kuru kalabalıkla dolu…”

Sevilme ihtiyacı bu dünyada varolduğumuz sürece bizimle olan bir özelliğimiz. Sevilmeme endişesinin özünde yatan ise yine yalnız kalma korkusu. Terk edilmek, istenmemek…İnsanın bir kez başına geldiğinde belki de hayat boyu etkisi geçmeyen, sonradan kurulan ilişkileri ve yaşamı şekillendiren tecrübeler.

“Senden artık hoşlanmıyorum.”

Martin McDonagh’ın İrlanda kırsalında geçen etkileyici filmi The Banshees of Inisherin’de Colm, eski dostu Pádraic’e bir gün gelip ansızın böyle der. Filmin açılış sahnesidir bu. Tüm film boyunca Pádraic’in koygun hayal kırıklığına, dostunu tekrar kazanma ve sevilme çabasına şahit olurken, onun derin üzüntüsünü izleyici olarak adeta biz de hissederiz. İster arkadaştan, ister sevgiliden olsun insanın istenmemesi, hele de artık sevilmediği için yalnızlığa terkedilmesi yıkıcı bir güce sahip. Yalnızlığa yüklediğimiz anlam ne kadar büyükse, yıkıcılığı da o kadar güçlü oluyor.

Varoluşçu psikolog ve yazar Rollo May’e göre yalnızlık çoğunlukla güçlü ve acı verici bir tehdit olduğundan çoğu insan tek başına olmanın olumlu yanlarını göremez. Birey olma deneyimini ilişkilerimizde bir anlamda bize ayna görevi gören diğer kişilerle ilişkilendirerek gerçekleştiriyoruz, ki bu aslında oldukça sağlıklı bir durum. Ancak asıl olan, yalnız kaldığımızda da birey olma deneyimini yitirmekten korkmamak ve kendimizle başbaşa kalmaktan kaçmak adına gürültüye ve aktivitelere sığınmamak. Kişiler arası yalnızlıktan kaçarken farketmeden kendi iç dünyamızdan kopup kendi benliğimizle olan yalnızlığa takılıyoruz. Oysa varoluşsal yalnızlığımız ancak kendimizi keşfederek azalabilir ve yalnız olma hali sayesinde “benliğimiz” oluşur.

Bir de bırakın korkmayı, yalnız olmayı tercih edebilme durumu var ki işte o zaman, yalnızlık yalnızlık olmaktan çıkıp “kendiyle başbaşa olma” keyfine dönüşüyor ve insanı zenginleştiren, geliştiren bir kavram haline geliyor. Üstelik yalnızlığın kaçınılmazlığını ve üzerimizdeki olumlu etkisini kabul ettiğimizde ilişkilerimiz de endişelerden arındığı için anlam kazanıyor ve derinleşiyor.

Tercih ettiğinizde tek başınalığın keyfini çıkarmanız temennisiyle, harika bir hafta olsun!

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler