Connect with us

Gündem

UKRAYNALILARIN İSVİÇRE’DEKİ İŞ PİYASASINA ENTEGRASYONU ZORLAYICI: NEDEN SADECE YÜZDE 29’U ÇALIŞIYOR?

yazar

Published

on

İsviçre’deki Ukraynalıların sadece yüzde 29’u iş gücüne katılabiliyor. Çek Cumhuriyeti’ndeki Ukraynalılardaki bu oran yüzde 75’e çıkıyor. Peki, bu farkın nedeni nedir?

İsviçre’deki iş piyasası, Ukraynalı mülteciler için oldukça zorlayıcı olmaya devam ediyor. Birçok iş gücüne uygun Ukraynalı olmasına rağmen, iş bulma oranı oldukça düşük. Adrian Gerber, İsviçre Federal Hükümeti’nin iş gücü entegrasyonundan sorumlu yetkilisi, “Çek Cumhuriyeti’ndeki iş arayışı ile İsviçre’deki iş arayışı arasında fark var” diyor. Çekçe ve Ukraynaca’nın Slav dilleri olması, entegrasyonu hızlandırsa da, İsviçre’de daha fazla uzmanlaşmış iş alanlarının olduğu ve dil bariyerinin etkili olduğu vurgulanıyor.

İŞ PİYASASINA ENTEGRASYONDA ZORLUKLAR

İsviçre’de iş arayan Ukraynalılar, karşılaştıkları engeller nedeniyle diğer ülkelere kıyasla daha düşük bir başarı oranı elde ediyor. Hükümet, Ukraynalı mültecilerin daha fazla iş bulabilmesi için yerel otoriteleri, çalışabilir durumdaki bireyleri bölgesel iş bulma merkezlerine (RAV) bildirmeleri konusunda teşvik etti.

Ancak, en son verilere göre, İsviçre’deki yaklaşık 29.000 iş gücüne uygun Ukraynalıdan yalnızca 2200’ü RAV sistemine kaydolmuş. Zurich, İsviçre’nin en kalabalık kantonu olmasına rağmen, sadece 300 Ukraynalı iş arayışında bulunuyor. Zurich Çalışma Ofisi Müdürü Hans Rupp, “Ukrayna’dan gelen iş gücünün sadece yüzde 5’i RAV’da kayıtlı, bu oranı artırmayı hedefliyoruz,” diyor.

İŞ ARAYANLARLA ŞİRKETLERİN BULUŞMASI ZOR

İş gücü piyasasına entegrasyonun zor olduğunu belirten Daniella Lützelschwab, İsviçre İşverenler Derneği’nin iş gücü pazarı direktörü, “İş gücüne uygun çok sayıda kişi var, ancak RAV’da kayıtlı çok az kişi bulunuyor. Ayrıca, şirketler ve iş arayanlar arasında sıklıkla uyuşmazlıklar yaşanıyor,” diyor.

Bazı yetkililer ise RAV’a kayıt olmanın işe girmek için yeterli olmadığını savunuyor. Konferans der Kantonsregierungen KDK’dan Nicole Gysin, “Önemli olan, iş arayan kişilerin gerçekten desteklenmesidir. Kimin yardımcı olduğu fark etmez, önemli olan bu desteğin sağlanmasıdır” diyor.

HEDEF: YÜZDE 40 İSTİHDAM ORANI

Ukraynalıların İsviçre’deki iş gücü piyasasına entegrasyonu hedefi, 2024 sonuna kadar yüzde 40’a ulaşmak olarak belirlenmişti. Ancak mevcut durumda bu oran yüzde 29’dadır. Gerber, hedefin ulaşılabilirliğini değerlendireceklerini ancak, iki yıl önce gelen kişilerin istihdam oranının yüzde 35 olduğunu belirtiyor. Fakat yıl sonuna kadar gelen yeni Ukraynalı mültecilerle bu oran düşebilir.

KDK’dan Nicole Gysin, hükümetin hedefini biraz iyimser bulduğunu ve “Hedef, ulaşılabilir olmalı. İlk günden itibaren kantonlar bu hedefin gerçekçi olmadığını söylüyordu” diyor.

SONUÇ: DAHA FAZLA ÇALIŞMA GEREKİYOR

İsviçre’deki Ukraynalı mültecilerin iş gücüne entegrasyonu için hala çok iş var. Hükümet, daha fazla kişinin iş piyasasına katılması için çeşitli stratejiler geliştiriyor, ancak bu hedefe ulaşmak için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği aşikâr.

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

CİNSEL TACİZ VE SALDIRILAR ARTIYOR: YEŞİLLER, YALNIZCA KADINLARA AİT VAGONLAR TALEP EDİYOR

yazar

Published

on

By

Almanya’da son yıllarda toplu taşıma araçlarında cinsel taciz ve saldırı vakalarının hızla arttığına dikkat çeken Yeşiller Partisi, bu sorunun çözülmesi için kadın yolculara özel vagonların getirilmesini talep etti.

Toplu taşıma araçlarında kadınların güvenliği giderek daha büyük bir sorun haline geliyor. Almanya’da son 10 yılda, cinsel saldırılara ilişkin şikayetlerin sayısı %260 oranında arttı. Bu durumu göz önünde bulunduran Yeşiller Partisi, toplu taşıma araçlarında kadınlara özel vagonlar oluşturulmasını önerdi. Bu vagonlar, özellikle yoğun saatlerde yalnızca kadın yolcular tarafından kullanılabilecek.

Kadınlar Toplu Taşımada Güvende Değil

Son yapılan araştırmalar, Zürih ve Bern’deki genç kadınların üçte birinin toplu taşıma araçlarında en az bir kez cinsel tacize uğradığını ortaya koydu. Bu sorunun sadece İsviçre’de değil, Almanya ve diğer Orta Avrupa ülkelerinde de arttığı gözlemleniyor. Almanya’daki Yeşiller Partisi’nin ulaştırma uzmanı Antje Kapek, kadınların güvenliği için toplu taşıma araçlarında kadınlara özel vagonların bir an önce uygulanmasını savunuyor.

Japonya’dan Örnek

Kapek, önerisinin Japonya’daki örnekten esinlendiğini belirtti. Japonya’da, sabah 10:00’a kadar ve akşam 17:00 ile 21:00 saatleri arasında özel kadın vagonları bulunuyor. Almanya’da ise bu sistemin, trenlerin ön ve son kısmında yer alan vagonlarla uygulanması planlanıyor.

Almanya’da Güvenlik Önlemleri

Berlin Ulaşım Şirketi (BVG), toplu taşıma araçlarında güvenliği sağlamak için bir dizi önlem aldığını belirtiyor. Her istasyona yerleştirilen acil çağrı butonları ve trenlerdeki alarm sistemleriyle, yolcuların güvenliğinin artırılması hedefleniyor. Ancak, Kapek’e göre bu önlemler yeterli değil ve kadın yolcuların daha güvende hissedebilmesi için daha etkili tedbirler alınması gerekiyor.

İsviçre’de Durum

İsviçre’de ise benzer bir uygulama henüz hayata geçirilmiş değil. İsviçre Federal Demiryolları (SBB), kadınlar için özel vagonlar yerine güvenlik personelinin arttırılmasını ve video gözetim sistemlerinin güçlendirilmesini tercih ediyor.

Sonuç olarak, cinsel taciz ve saldırıların artışı, toplu taşıma araçlarında kadınların güvenliği konusunda önemli bir soruna işaret ediyor. Yeşiller Partisi’nin önerdiği kadınlara özel vagonlar, bu soruna karşı güçlü bir çözüm önerisi olarak öne çıkıyor.

Continue Reading

Dünya

CORONA AŞISIYLA İLGİLİ BÜYÜK ŞOK: ASTRAZENECA’YA SÖZLEŞME İHLALİNDEN HUKUKİ DARBE

yazar

Published

on

By

Amerika Birleşik Devletleri’nde bir federal hakim, corona virüsü aşısı konusunda AstraZeneca’ya ağır bir darbe vurdu. Brianne Dressen’in, ABD’de görülen davası, dünya genelindeki aşı endüstrisinin geleceğini tehlikeye atabilecek bir karar aldı. Bu dava, büyük bir ilaç şirketinin sözleşme ihlali ve sorumluluklardan kaçma çabalarını sorgulayan bir dizi kritik soruyu gündeme getirdi.

Dressen, gönüllü olarak katıldığı klinik çalışmada aşı olduktan sonra ciddi sağlık sorunları yaşadı. Ancak AstraZeneca, kendisine verdiği yazılı taahhüte rağmen yalnızca 1.243 dolar tazminat önerdi. Bu düşük ödeme, şirketin sorumluluktan kaçma girişimi olarak değerlendirildi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki federal hakim Robert J. Shelby, şirketin PREP Yasası’na dayanarak yasal sorumluluktan kaçma çabalarını reddetti. PREP Yasası, sağlık krizleri sırasında ilaç şirketlerini yasal takibin önüne geçme adına koruyan bir düzenleme olarak biliniyor.

Dressen’in açtığı dava, AstraZeneca’nın yalnızca aşıdan kaynaklanan zararları telafi etme sorumluluğunu reddetmekle kalmayıp, aynı zamanda gönüllülere verdiği sözleri de ihlal ettiğini ortaya koyuyor. Hakim Shelby, ilaç şirketlerinin riskli çalışmalara katılacak kişilere verdikleri sözleri yerine getirmemek için PREP Yasası’nı kullanmalarını “saçma” olarak nitelendirdi. AstraZeneca’nın, aşı çalışmalarının güvenlik profilini savunarak dava sürecine ilişkin herhangi bir açıklama yapmaması, şirketin duruşunu daha da zorlaştırdı.

Dressen’in aşı sonrası yaşadığı yan etkiler, NIH (Ulusal Sağlık Enstitüleri) doktorları tarafından doğrulandı. Bu önemli gelişme, onun davada kazandığı ilk adımı oluşturdu. Dressen’in davası, gelecekteki aşı üreticilerinin yasal sorumluluklarının yeniden şekillendirilmesine yol açabilir. Hakimin verdiği mesaj net: Kriz dönemlerinde bile sözleşme hakları, büyük ilaç şirketlerinin üzerinde olmaya devam edecek.

Continue Reading

Gündem

BAŞHEKİM MÖLLER’DEN ÇARPICI İDDİA: “COVİD AŞISININ YAN ETKİLERİ GİZLENİYOR!”

yazar

Published

on

By

Almanya’nın önde gelen kardiyologlarından Dr. Jörg-Heiner Möller, ülkede sağlık sistemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bayern’deki Asklepios Kliniği’nde yıllarca başhekimlik yapan Möller, Covid-19 sonrası dönemde yüzlerce hastada ciddi aşı yan etkileri gözlemlediğini ve bu vakaların resmi makamlarca göz ardı edildiğini iddia etti.

Möller, “Mediziner und Wissenschaftler für Gesundheit, Freiheit und Demokratie” (MWGFD) adlı derneğe verdiği röportajda, aşı sonrasında karşılaştığı vakaların sistematik olarak bastırıldığını öne sürdü. Hastalarının, bir dizi sağlık sorunu yaşamalarına rağmen yeterli tıbbi destek göremediklerini belirtti ve “Bu insanların çoğu, eski hayatlarını geri kazanabilmek için adeta bir ‘doktor maratonu’ yaşadı, ancak hastalıkları kabul edilmedi ve yeterli tedavi alamadılar” ifadelerini kullandı.

GERÇEK YAŞAM HİKAYELERİNDEN ÇARPICI ÖRNEKLER

Başhekim, yaşadığı çarpıcı vakaları kamuoyuyla paylaştı. Örneğin, üç küçük çocuğu olan bir anne aşı sonrası sürekli yorgunluk (Fatigue) nedeniyle çocuklarına bakamaz hale gelmiş ve psikiyatrik tedavi önerilmiş. Bir başka örnekte ise genç bir mühendis, Covid aşısı sonrası bilişsel yeteneklerinde yaşadığı gerileme nedeniyle işini sürdüremez duruma gelmiş. Ayrıca birçok kişi, kariyerlerinden ve sosyal hayatlarından büyük ödünler vermek zorunda kaldı.

Dr. Möller, toplumda artan bu sağlık sorunlarının, yıkıcı sonuçlara yol açarak depresyon ve hatta intihara varan ağır tabloya dönüştüğünü vurguladı. “Özellikle bu vakalar karşısında kendimi çaresiz hissediyorum, çünkü sağlık sistemi bu hastaların yaşadığı travmayı yeterince önemsemiyor” dedi.

ÇÖZÜM ARAYIŞINDA KİMSEDEN DESTEK ALAMADI

Covid-19’un ağır vakalarına karşı geliştirdiği kortizon bazlı tedavi yönteminde başarı sağladığını söyleyen Dr. Möller, bu başarıyı kamuoyuyla paylaşmasına rağmen hiçbir resmi geri dönüş alamadığını ifade etti. Sağlık Bakanlığı ve tıbbi otoritelerden yanıt alamamanın kendisi için “hayal kırıklığı” olduğunu belirten Möller, “Bu sessizlik, aşının yan etkilerinin göz ardı edildiğini gösteriyor” dedi.

Möller’in açıklamaları, aşılama sonrası uzun vadeli sağlık sorunları ve sağlık sisteminin şeffaflığı konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.

#AşıYanEtkileri #SağlıkSistemi #Covid19 #DrMöller

Continue Reading
Advertisement

Trendler