Sosyal Medya

Gündem

VAUD MORGES’TEKİ AİLE, DEVLETTEN 200 BİN FRANK TAZMİNAT TALEP EDİYOR

yazar

Yayınlayan

on

Morges (VD): 2020 yılında Morges’teki bir döner dükkanında öldürülen Portekizli bir adamın ailesi, devletin ihmali nedeniyle 200 bin frank tazminat talep ediyor. Aile, devlet savcılığını sorumsuzlukla suçluyor.

İsviçre’deki ilk ölümcül cihatçı saldırısı olarak kayıtlara geçen olayda, saldırgan bir Türk kökenli İsviçre vatandaşıydı ve suçunu işledikten bir gün sonra Renens (VD) bölgesinde yakalanmıştı.

Ailenin savcılığa gönderdiği dilekçede, 2019 yılında bir akaryakıt istasyonuna yönelik saldırı girişiminden dolayı şartlı tahliye edilen saldırganın, her hafta polise bildirimde bulunması gerektiği, ancak bu kuralları defalarca ihlal ettiği vurgulanıyor. Buna rağmen, söz konusu savcılık tarafından herhangi bir cezai işlem uygulanmamıştı.

Ailenin avukatları, saldırganın serbest bırakılmasından yalnızca üç ay sonra, bir döner dükkanında “Allahü Akbar” diyerek masum bir kişiyi öldürmesini, devletin ihmali olarak değerlendiriyor. Aile, devlet savcılığını “şaşırtıcı bir şekilde hareketsiz kalmakla” suçluyor ve bu durumu, sevdiklerinin hayatına mal olan bir hata olarak nitelendiriyor.

İsviçre Federal Hesap Verebilirlik Yasası’na göre, devlet, kamu görevlilerinin hata yapması durumunda sorumlu tutulabiliyor. Ancak Federal Savcılık, bu tür olayların çok sayıda aktörün katılımını gerektirdiğini belirtiyor. Şu anda, İsviçre Maliye Bakanlığı söz konusu tazminat talebini incelemeye devam ediyor ve önümüzdeki aylarda kararını verecek.

#İsviçre #TazminatTalebi #İhmalkarlık #Morges #Savcılık #DevletSorumluluğu

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

COVID-19’UN ÇOCUKLARDA DİABETES TİP-1 OLUŞUMUNDA ARTIŞA NEDEN OLABİLECEĞİ TARTIŞMASI

yazar

Yayınlayan

on

By

Diabetes Tip-1, çocuklar ve gençler arasında en yaygın metabolik hastalıklardan biridir. Corona pandemisi sırasında dünya çapında uzmanlar, hastalık oranlarının belirgin bir şekilde arttığını gözlemlediler. Yapılan çalışmalar, bu artışın COVID-19 ile ilişkili olabileceğini öne sürüyor.

COVID-19, Çocuklarda Diabetes Tip-1’İ Tetikleyebilir mi?

Pandemi öncesinde, çocuklar arasında diabetes Tip-1 hastalığının yeni vakaları nispeten sabitti ve sadece hafif bir artış gösteriyordu. Ancak pandemi sırasında, dünya genelinde doktorlar, bir anda artan vaka sayıları ile karşılaştılar. Bu durum, hastaneleri ve klinikleri kapasite sınırlarına kadar zorladı.

Clemens Kamrath, Freiburg Üniversitesi Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabetoloji Bölüm Başkanı, hastalığı anlatırken şunları belirtti:
“Ebeveynlerle konuşurken, bu tanıyı verdiklerinde gözyaşları dökülüyor. Gerçekten de büyük bir değişiklik; özellikle hastalığın geri dönmeyeceği fark edilince, bu çocuklar için kalıcı bir durum oluyor.”

Diabetes Tip-1’in Belirtileri Geç Göstermeye Başlar

Diabetes Tip-1, tedavi edilmezse ölümcül olabilen, tedaviye dayalı, iyileşmesi mümkün olmayan bir otoimmün ve metabolik hastalıktır. Erken dönemde, genellikle küçük yaşlarda, bağışıklık sistemi pankreasta insülin üreten hücreleri yok etmeye başlar. Bu süreç gizlice ilerler, bazen aylar veya yıllar sürebilir. Ancak, hastalığın üçüncü aşamasında şunlar görülür: aşırı susuzluk, fazla idrar ve kilo kaybı.
Kamrath’a göre Almanya’da her yıl yaklaşık 3.500 diabetes manifestasyonu yaşanıyor. Ancak COVID ile birlikte bu sayılarda önemli bir artış yaşandı:
“Pandemi sırasında yeni hastalık oranında %20’lik bir artış gördük. Önceden yıllık %2 artış vardı, ancak pandemi ile birlikte yıllık %20 artış görüldü. Yani oran yaklaşık on kat arttı.”

COVID-19 ile İlişkili Artışlar

Almanya’da ilk 1.5 yıl içinde, beklenenden yaklaşık 670 çocuk daha diabetes Tip-1 hastalığına yakalandı. Bu artış yalnızca Almanya’da değil, dünya genelinde gözlemlendi. Ancak, nedenleri konusunda net bir açıklama yok. Veriler eksik ve bazen çelişkili. Fakat, çeşitli açıklama önerileri var: Bazı çalışmalar, SARS-CoV-2 enfeksiyonunun, bağışıklık sisteminin insülin üreten hücrelere saldırmasına neden olan otoimmün süreci tetiklemiş olabileceğini öne sürüyor.

Diğer çalışmalar ise, COVID’in, zaten başlamakta olan insülin hücresi yıkımını hızlandırmış olabileceğini gösteriyor. Üçüncü bir hipotez ise pandemi öncesi sağlık önlemleri ile ilişkilidir; örneğin, maske zorunluluğu ve okullarda uzaktan eğitim gibi faktörler bağlamında, bağışıklık sisteminin dış patojenlerle etkileşim eksikliğinin otoimmün hastalıkları tetikleyebileceği öne sürülüyor. Kamrath’a göre, “Diğer kış hastalıkları, grip, RSV gibi enfeksiyonları hiç görmedik. Yani bağışıklık sisteminin yeni patojenlerle etkileşimde bulunma fırsatı eksikti. Bence bu da otoimmün hastalıkların oluşumuna etki etmiş olabilir.” Ancak tüm bunlar kesin olarak kanıtlanmış değil.

Diabetes Vakaları Geriledi

Bununla birlikte, şu anda diabetes Tip-1 hastalığı vakalarının sayısı yeniden azalmış durumda ve pandemi öncesine göre daha düşük seviyelerde seyrediyor. Belki birkaç yıl sonra, pandeminin ilk yıllarında yaşanan artışın aslında ilerleyen yıllara kaymış olduğu görülecek. Ancak bu, zamanla netleşecek bir konu olup, daha fazla araştırma gerektirmektedir.

Haberin Devamını Oku

Gündem

FERDİ TAYFUR’A VEDA: TÜRK MÜZİĞİNİN ULU ÇINARI EBEDİYETE UĞURLANIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Gurbete gelmiş binler, yüzbinlerce insanın şarkılarını yıllarca dinlediği, hatırlarında yaşattığı, anavatan hasretini şarkılarıyla bir nebze giderdiği, çocukluğunun efsane şarkıcısıydı. Ferdi Tayfur, yalnızca sesiyle değil, yaşama dair sözleri ve samimi duruşuyla da gönüllerde taht kurmuş bir sanatçıydı.

Türk müziğinin unutulmaz ismi, şarkılarıyla gönüllere taht kurmuş büyük sanatçı Ferdi Tayfur, 79 yaşında hayata gözlerini yumdu. Karaciğer ve böbrek yetmezliği nedeniyle Antalya’da tedavi gören Tayfur, doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamadı. Vefat haberi, yalnızca ailesini değil, milyonlarca hayranını da derin bir yasa boğdu.

Türk müziğinin unutulmaz ismi, şarkılarıyla gönüllere taht kurmuş büyük sanatçı Ferdi Tayfur, 79 yaşında hayata gözlerini yumdu. Karaciğer ve böbrek yetmezliği nedeniyle Antalya’da tedavi gören Tayfur, doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamadı. Vefat haberi, yalnızca ailesini değil, milyonlarca hayranını da derin bir yasa boğdu.

Medical Park Antalya Hastanesi Başhekimliği tarafından yapılan açıklamada, Tayfur’un sağlık durumunun ameliyat sonrası bir süre iyiye gittiği, ancak dün öğlen saatlerinde hızlı ilerleyen organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakıma alındığı belirtildi. Başhekimlik, saat 19.38’de sanatçının vefat ettiğini bildirirken, Türk müziğinin bu büyük ismini kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadıklarını dile getirdi.

MÜZİĞİN VE SİNEMANIN “FERDİ BABA”SI

Ferdi Tayfur, yalnızca sesi ve şarkılarıyla değil, aynı zamanda sinemadaki başarısıyla da milyonların sevgisini kazandı. Şarkılarındaki samimiyet ve filmlerindeki halktan birini yansıtan rolleriyle herkesin hayatına dokundu. Sevenlerinin deyimiyle o, “gariban babası”ydı.

Cenazesi hastane önünde dualarla uğurlanırken, gözyaşları sel oldu. Sevenleri, “Ferdi Baba”nın şarkılarını açarak ona olan sevgilerini dile getirdi. Hastane önünde lokma dağıtıldı, dualar okundu.

“BİR DAHA BÖYLE BİR SANATÇI GELMEZ”

Hayranlarından Ayşegül Can, gözyaşları içinde duygularını dile getirdi:
“Çocukluğumuz Ferdi Tayfur’un şarkılarıyla geçti. Böyle bir sanatçı bir daha gelmez. Pijamalarımızla yola çıktık, ağlaya ağlaya geldik. Onu kaybetmek milletçe büyük bir kayıp.”

75 yaşındaki Süleyman Akdoğan ise Tayfur’la aynı mahallede büyüdüğünü belirterek, “O bizim aileden biriydi. Mahallemizin, Türkiye’nin gururuydu. Garibanın halinden anlardı. Türk milleti, çok kıymetli bir evladını kaybetti,” dedi.

SON YOLCULUĞUNA UĞURLANACAK

Sanatçının cenazesi, 4 Ocak Cumartesi günü İstanbul’da düzenlenecek bir törenle son yolculuğuna uğurlanacak. Tören, saat 12.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde başlayacak, ardından Emirgan Çınaraltı Camii’nde kılınacak ikindi namazıyla birlikte Yeniköy’de aile mezarlığına defnedilecek.

Ferdi Tayfur, ardında milyonların ezbere bildiği şarkılar, filmler ve unutulmaz bir miras bırakarak aramızdan ayrıldı. Onun sesi, yüreklere dokunan şarkılarıyla daima yaşamaya devam edecek.

Huzur içinde uyu, Ferdi Baba.

#FerdiTayfur #TürkMüziği #EfsaneSanatçı

Haberin Devamını Oku

Gündem

UÇUŞ KORKUSU: “Birçok İnsan Uçuşun Neden Bu Kadar Güvenli Olduğunu Anlamıyor”

yazar

Yayınlayan

on

By

Anja Zobrist | 20min | 1 Ocak 2025

Uçuş, dünya çapında en güvenli ulaşım yöntemlerinden biri olarak kabul ediliyor, ancak uçan birçok kişi hâlâ uçuş korkusuyla mücadele ediyor. Son dönemde yaşanan trajik uçak kazalarının ardından uçuş korkusuna yönelik talep artarken, uzmanlar bu korkunun çoğu zaman bilgisizlikten kaynaklandığını belirtiyor.

Pilot ve uçuş korkusu koçu Tom Schneider, uçuşun güvenliğine dair halk arasında oluşan yanlış anlayışların, bu korkuyu tetikleyen başlıca etkenlerden olduğunu vurguluyor. Schneider, uçuşun teknik süreçleri ve güvenlik önlemleri hakkında bilgi edinmenin, korkuyu aşmada önemli bir rol oynadığını ifade ediyor.

“Uçuş Korkusu Çoğunlukla Yanlış Anlamalardan Kaynaklanıyor”

Schneider, uçuş korkusunun çoğunlukla yanlış bilgi ve yanlış anlamalardan kaynaklandığını belirtiyor. “Birçok insan, uçmanın aslında neden bu kadar güvenli olduğunu anlamıyor. Bu anlayış eksikliği, kaygıyı artırıyor. İnsanlar, uçmanın fiziksel olarak güvenli olduğunu bilse de, bu bilgiyi anlamak ve sindirmek önemli” diyor.

Geçtiğimiz günlerde Güney Kore’nin Muan şehrinde meydana gelen bir uçak kazasında 179 kişi hayatını kaybetti. Bu tür olaylar, medya tarafından geniş bir şekilde yayıldıkça halk arasında uçuş korkusunu artırıyor. Bu olaylar sonrası, Schneider, uçuş korkusu konusunda artan talepler aldığını belirtiyor.

Uçuş Korkusunun Sebepleri

Schneider’e göre, uçuş korkusunun kökeninde genellikle iki temel faktör bulunuyor. İlk olarak, uçuşun güvenliğine dair eksik bilgi, insanları endişelendiren en büyük etkenlerden biri. Uçakların aslında otomobillerden çok daha güvenli olduğunu bilen kişiler bile, uçmanın güvenli olduğunu mantıklı bir şekilde anlamadıklarında korku duyarlar. Ayrıca, uçuş korkusu bazen aileden ya da çevreden aktarılan bir korku olabiliyor; yani, uçak korkusu, ailesinde uçmaktan korkan kişileri gözlemleyen bireyler tarafından da edinilebiliyor.

Güvenlik Tedbirleri ve Teknolojik Gelişmeler

Uçuşların güvenliği, modern teknolojiler ve sıkı güvenlik önlemleri sayesinde büyük oranda artırılmıştır. Schneider, kalkış ve inişin uçuşun en tehlikeli bölümleri olarak görülmesinin eski bir algı olduğunu belirtiyor. Günümüzde, bu aşamalar, yeni teknolojiler ve güvenlik standartlarıyla son derece güvenlidir. Ayrıca, uçuşlarda turbolans nedeniyle uçak kanatlarının kırılacağına dair korkuların da temelsiz olduğunu vurguluyor.

“Uçuş Korkusu Rasyonel Bir Şekilde Aşılabilir”

Tom Schneider, uçuş korkusunun aslında rasyonel ve etkili bir şekilde yönetilebileceğini söylüyor. “Korkular genellikle bilinçsizce yaşanır, ancak eğitim ve doğru bilgi ile bu korkular aşılabilir” diyor. Uçuşun fiziksel süreçlerini, hava koşullarını ve güvenlik sistemlerini öğrenmek, kişilerin kendilerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olabilir. Schneider, “Uçuş korkusuyla başa çıkmanın en iyi yolu, güvenliğin arkasındaki bilimsel gerçekleri anlamaktır. Bu, korku merkezimizi yatıştırarak korkularımızı kontrol edebilmemizi sağlar” şeklinde konuşuyor.

Korkuyu Yenmek İçin Yapılması Gerekenler

Uçuş korkusu yaşayanlar için, uçuş öncesi eğitim ve bilgi edinme süreci önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Uçuş korkusunu aşmanın bir diğer yolu ise bilinçli olarak bu korku ile yüzleşmek ve doğru bilgiyi öğrenmek. Özellikle tatil uçuşları yapan kişilerde korku daha geri planda kalabilirken, sık seyahat edenlerde bu kaygı daha yoğun yaşanabiliyor.

İlaç Kullanımı ve Kısa Vadeli Çözümler

Uçuş korkusu için bazı kişiler, uçmadan önce sakinleştirici ilaçlar kullanmayı tercih edebiliyor. Ancak uzmanlar, ilaç kullanımının yalnızca semptomları geçici olarak hafiflettiğine dikkat çekiyor. Schneider, “İlaçlar kısa vadede rahatlatıcı olabilir fakat uzun vadede çözüm getirmez. Gerçek çözüm, korkunun kökenine inmek ve onu aşabilmektir” diyor.

Uçakta Ne Yapmalı?

Aviophobi – uçma fobisi olan hastalarının uçak içinde rahatlamalarına yardımcı olabilecek bazı teknikler bulunuyor. Uçak içindeki kabin ekibine durumu önceden bildirerek, gerektiğinde destek almak faydalı olabilir. Ayrıca, uçuş boyunca dikkat dağıtıcı aktiviteler yapmak, örneğin müzik dinlemek veya podcast’ler dinlemek, kişinin kendini rahatlamasına yardımcı olabilir. Ancak, aşırı alkol tüketiminden kaçınılması gerektiğini belirten Schneider, bunun duygusal yoğunluğu artırarak korkuyu tetikleyebileceğini belirtiyor.

Uçuş korkusu, doğru yaklaşım ve bilgiyle yönetilebilen bir durumdur. Ancak, bu korkuyla başa çıkmak için atılacak ilk adım, uçuşun güvenliğine dair doğru bilgiyi edinmektir.

Haberin Devamını Oku

Trendler