Sağlık
HER SİGARA 20 DAKİKA HAYATINIZI ÇALIYOR

🕒 Okuma süresi: 2 dakika
Şok Araştırma: Günde Bir Paket Sigara 7 Saatlik Yaşam Süresini Yok Ediyor
22 Temmuz 2025 | Viyana – Sigara kullanımıyla ilgili çarpıcı bir araştırma sonucu kamuoyuyla paylaşıldı. Journal of the American Medical Association (JAMA) dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, her içilen sigara bireyin yaşam süresinden yaklaşık 20 dakika çalıyor. Günde bir paket sigara içen bir bireyin ise bu nedenle günde ortalama 7 saatlik yaşam süresi kaybettiği hesaplandı.
Araştırma, sigaranın sadece yaşam süresini kısaltmakla kalmadığını, aynı zamanda kalan yılların kalitesini de önemli ölçüde düşürdüğünü ortaya koyuyor. Bu durum, hem bireyin sağlığını hem de sosyal çevresiyle geçireceği zamanı doğrudan etkiliyor. Özellikle çocuklar, eşler ve yakın çevre, bu kaybın dolaylı mağdurları arasında yer alıyor.
🔍 Araştırmanın Temel Bulguları:
- Her sigara ortalama 20 dakika yaşam kaybına neden oluyor.
- Günde bir paket sigara (yaklaşık 20 adet) içen kişiler, günlük yaklaşık 7 saat yaşamdan feragat etmiş oluyor.
- Sigaranın zararları yalnızca ölümcül sonuçlarla sınırlı değil; kaliteli yaş alma şansını da yok ediyor.
🟢 Umudu Olanlar İçin Mesaj:
Araştırma, tüm bu çarpıcı verilerin yanı sıra önemli bir umut ışığı da taşıyor. Uzmanlar, sigarayı bırakan bireylerin vücudunda zamanla olumlu geri dönüşlerin gözlemlendiğini ve yaşam kalitesinde ciddi artışların kaydedildiğini belirtiyor.
Uzmanlar, kamuoyunun bu tür bilimsel verilere erişiminin artırılmasının, sigara bırakma oranlarını yükselteceğini ve toplum sağlığı açısından önemli kazanımlar sağlayacağını ifade ediyor.
🕓 Hayat kısa, bir sigarayla daha da kısalmasın.


Gündem
KİLO VERDİREN İĞNELERDE HAYAL KIRIKLIĞI: TEDAVİ BİTİNCE KİLOLAR GERİ DÖNÜYOR

🕒 Okuma süresi: 2 dakika
Zayıflama iğnesi olarak tanınan Ozempic ve benzeri ilaçların kilo kaybını sağladığı ancak tedavi bırakıldığında kiloların hızla geri döndüğü ortaya çıktı. 20 Minuten gazetesinde yayımlanan analiz, kamuoyunda büyük ilgi gören bu ilaçların uzun vadeli etkilerine dair önemli soru işaretleri doğurdu.
📌 YENİ ANALİZDEN ÇARPICI SONUÇLAR
Yeni yayımlanan uluslararası bir meta-analiz, toplamda 2.400’den fazla katılımcının dahil olduğu 11 farklı klinik çalışmayı inceledi. Buna göre:
- Tedavinin sona ermesinden sonraki ilk 4 hafta boyunca ağırlık değişimi görülmedi.
- Ancak 8. haftadan itibaren ciddi bir kilo artışı başladı.
- 20. haftaya kadar kilolar hızla geri alındı ve bu artış 52. haftaya kadar sürdü.
Özellikle tedavi süresince en çok kilo kaybedenlerin, ilacı bıraktıktan sonra en fazla kilo alan grup olduğu gözlemlendi.
🧪 OZEMPIC, WEGOVY VE MOUNJARO GİBİ İLAÇLAR İNCELENDİ
İncelemeye konu olan ilaçlar arasında Semaglutid (Ozempic/Wegovy), Tirzepatid (Mounjaro) ve Naltrekson-Bupropion (Mysimba) gibi GLP-1 reseptör agonistleri yer aldı.
Bu ilaçlar, başlangıçta kan şekeri düzenleyici olarak diyabet tedavisinde geliştirilmiş olsa da, iştahı bastırıcı ve kilo kaybettirici etkileri nedeniyle obezite tedavisinde de yaygınlaştı.
⚠️ NEDEN KİLOLAR GERİ DÖNÜYOR?
Uzmanlar, ilaç bırakıldığında görülen bu jo-jo etkisini üç temel nedene bağlıyor:
- Hormonel Etki: İştahı baskılayan GLP-1 hormonu etkisi sona eriyor.
- Metabolizma: İlaçla yavaşlayan metabolizma, tedavi sonrası normale dönüyor.
- Davranışsal Faktörler: İlacın sağladığı motivasyon kayboluyor; birey eski alışkanlıklarına dönüyor.
💬 UZMANLAR UYARIYOR
Uzmanlar, bu tür ilaçların mucizevi bir çözüm değil, uzun vadeli bir yaşam tarzı değişikliğiyle birlikte düşünülmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca ani bırakma yerine kademeli azaltma ve davranışsal destek programları öneriliyor.
SONUÇ:
Ozempic ve benzeri zayıflama ilaçları, kısa vadeli başarı sağlasa da uzun vadede kalıcı sonuçlar için yalnızca bir araç. Kalıcı kilo kontrolü için diyet, egzersiz, psikolojik destek ve gerekirse uzun süreli tıbbi takip şart.
📍 Kaynak: 20min.ch, BMC Medicine, The Independent, DPA
Sağlık
ŞAŞIRTICI DOĞUM ARAŞTIRMASI: ANNELER, ÇOCUKLARIN CİNSİYETİNİ ETKİLEYEBİLİR

TARİH: 19.07.2025 – OKUMA SÜRESİ: 3 DAKİKA
Harvard Üniversitesi’nin yaptığı kapsamlı bir araştırma, çocukların cinsiyetinin yalnızca “şans” eseri belirlenmediğini ortaya koydu. Annelerin yaşı ve genetik yapısı, yeni doğan bebeğin kız mı yoksa erkek mi olacağı üzerinde etkili olabilir. Araştırma, çocukların cinsiyet dağılımının tamamen rastlantısal olduğu yönündeki geleneksel varsayımı çürütüyor.
Harvard T. H. Chan Halk Sağlığı Okulu’nun bilim insanları, 1956 ile 2015 yılları arasında doğum yapmış yaklaşık 58.000 kadınla ilgili verileri analiz etti. İncelenen 146.000 hamilelik kaydına göre; yaşı ilerleyen annelerde yalnızca kız veya yalnızca erkek çocuk sahibi olma olasılığı daha yüksek.
Örneğin, üst üste üç erkek çocuk doğuran bir annenin dördüncü çocuğunun da erkek olma ihtimali yüzde 61. Aynı durum kız çocuklar için de geçerli: Üç kız çocuğu olan annelerin tekrar kız bebek doğurma ihtimali yüzde 58.
Araştırmaya göre, bu durum sadece yaşla değil, annenin genetik yapısıyla da bağlantılı. Araştırmada, spermde X ve Y kromozomlarının eşit dağıldığı erkek katkısının ötesinde, annenin yaşı ilerledikçe yumurtalık yapısında ve vajinal ortamda biyolojik değişikliklerin cinsiyet seçilimini etkileyebileceği ifade ediliyor.
Bilim insanları, yumurtalıklardaki foliküllerin olgunlaşma süresinin kısalmasının Y kromozomlu (erkek) embriyoların hayatta kalma şansını artırabileceğini veya vajinal ortamın pH düzeyinin X kromozomu taşıyan (kız) sperm hücreleri lehine olabileceğini belirtiyor.
Araştırma hâlâ bazı yönleriyle spekülatif olmakla birlikte, annenin biyolojik koşullarının cinsiyet üzerinde önemli bir rol oynayabileceğini güçlü verilerle ortaya koyuyor. Veya en azından, şansın sandığımız kadar “eşit” dağılmadığını.

İsviçre
RUH SAĞLIĞINDA TÜRKİYE ENDİŞELENDİRİYOR, İSVİÇRE FARKINDALIĞIYLA ÖNE ÇIKIYOR

Ipsos’un AXA için gerçekleştirdiği “Mind Health Report 2025” raporuna göre, Türkiye’de halkın %38’i depresyon, kaygı bozukluğu veya ruhsal sıkıntılar yaşadığını bildirerek, 16 ülke arasında ABD’nin ardından ikinci sırada yer aldı. Araştırma 8 Ekim – 11 Kasım 2024 tarihleri arasında yapıldı, rapor ise 2025’te yayımlandı.
🔴 ABD, %40 ile en yüksek ruhsal sorun oranına sahip ülke oldu.
🔴 Türkiye, %38 oranla ikinci sırada yer aldı.
🔵 İsviçre ise %15 civarında kalarak ortalama seviyede yer aldı ancak halkın %74’ü ruh sağlığını fiziksel sağlık kadar önemli bulduğunu söyledi.
ABD, %40 ile ruhsal sorunların en yaygın olduğu ülke olurken; Türkiye %38 ile ikinci sırada. İsviçre’de ise bu oran %15 civarında seyrediyor. Ancak halkın %74’ü ruh sağlığını fiziksel sağlık kadar önemli bulurken, %41’i sağlık sisteminin hâlâ fiziksel sağlığa daha çok öncelik verdiğini düşünüyor.
📌 Türkiye’de özellikle genç yetişkinlerde ruhsal rahatsızlıklar daha sık görülüyor. Uzmanlara göre sosyal baskılar, ekonomik zorluklar ve gelecek kaygısı bu yüksek oranların temel nedenleri arasında.
📌 İsviçre’de toplumsal farkındalık yüksek olsa da, sistemin ruh sağlığına yatırım yapma konusunda daha fazla adım atması gerektiği vurgulanıyor.
📍Araştırmaya katılan 16 ülke:
ABD 🇺🇸, Türkiye 🇹🇷, İngiltere 🇬🇧, İsviçre 🇨🇭, Fransa 🇫🇷, Almanya 🇩🇪, İtalya 🇮🇹, İspanya 🇪🇸, İrlanda 🇮🇪, Meksika 🇲🇽, Japonya 🇯🇵, Hong Kong 🇭🇰, Tayland 🇹🇭, Filipinler 🇵🇭, Endonezya 🇮🇩, Birleşik Arap Emirlikleri 🇦🇪


-
E-Dergi1 yıl önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi1 yıl önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
İsviçre1 yıl önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Yaşam1 yıl önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
Gündem8 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Dünya8 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem7 ay önce
TELEGRAM’DA ŞOK EDEN GRUPLAR: TECAVÜZ AĞLARI VE K.O. DAMLALARI
-
Gündem8 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ