Sosyal Medya

İsviçre

EMEKLİLİKTE BORCU ÖDEYEMEYENLER EVLERİNİ SATMAK ZORUNDA KALIYOR

yazar

Yayınlayan

on

Cemil Baysal
Okuma süresi: 4 DAKİKA

İsviçre’de birçok kişi yaşlandığında kendi evinde huzur içinde yaşamanın hayalini kurarken, yeni bir araştırma bu hayalin her üç kişiden biri için sona erdiğini gösteriyor. Helvetia ve Moneypark tarafından yapılan 2025 Konut Hayali Araştırması’na göre, emekli olan her üç ev sahibinden biri mali nedenlerle evini satmak zorunda kalıyor.

Araştırmaya göre, 50-65 yaş arası ev sahiplerinin yalnızca yüzde 15’i emeklilikte hipoteklerini rahatça ödeyebileceğini düşünüyor. Geri kalan yüzde 85’lik kesim için emeklilik dönemi, finansal açıdan ciddi riskler barındırıyor. Bu durumun temelinde ise konut alırken emeklilik tasarruflarının (pensionskasse) kullanılması yatıyor. Bu kaynak kullanıldığında, emeklilikte gelir azalıyor ama evin masrafları devam ediyor.

İsviçre’de ev sahibi olmak bir zamanlar hayat boyu sürecek bir güvence anlamına gelirken, yeni araştırmalar bu algının hızla değiştiğini gösteriyor. Moneypark ve Helvetia’nın ortaklaşa gerçekleştirdiği 2025 Konut Hayali Araştırması’na göre, emeklilik nedeniyle her üç ev sahibinden biri evini satmak zorunda kalıyor. Aynı anda, konut arzındaki yetersizlik nedeniyle kiralar patlama yaşıyor. Raiffeisen’in güncel analizleri ise büyük şehirlerde her 100 yeni konut karşılığında ortalama 31 eski konutun yıkıldığını ortaya koyuyor.

EMEKLİLİKTE KREDİLERİ ÖDEYEMEYENLER ARTIYOR

Araştırmaya göre, İsviçre’deki ev sahiplerinin %29’u, emekli olduktan sonra evlerini finanse edemedikleri için satışa gitmek zorunda kalıyor. 50-65 yaş grubundaki ev sahiplerinin yalnızca %15’i emeklilik döneminde ipoteklerini sorunsuz ödeyebilecek durumda. Bu durumun başlıca nedeni, ev alırken emeklilik fonlarından (Pensionskasse) çekilen paraların ileriki yıllarda oluşan finansal boşluklara yol açması.

Helvetia Müşteri Yönetimi Başkanı Jan Kundert uyarıyor: “Finansal planlama emekliliğe yaklaştıkça ertelenmemeli. Aksi takdirde, insanlar en değerli varlıklarını kaybedebilirler.”

YENİ EVLER YAPILIRKEN ESKİLER KAYBOLUYOR

Raiffeisen’in konut sektörüne dair yayımladığı en son rapor ise konut arzının neden yetersiz kaldığını net bir şekilde gözler önüne seriyor. İsviçre genelinde, özellikle büyük şehirlerde yeni konut projeleri genellikle mevcut eski yapıların yıkımıyla gerçekleştiriliyor. Örneğin; Zürich, Cenevre, Basel, Lozan ve Bern gibi şehirlerde yapılan her bir yeni konut projesi ortalama 10 ila 20 yeni konut sağlasa da, bunun için önce ucuz ve eski dairelerin yok edilmesi gerekiyor.

Raiffeisen Başekonomisti Fredy Hasenmaile, “Ersatzneubau” yani yerini yenileme inşaatlarının, yoğun yapılaşmanın kaçınılmaz bir sonucu olduğunu belirtirken, bu yöntemin sosyal ve ekolojik etkilerine daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor.

GÜNCEL YATIRIM TERCİHLERİ: KONFOR ENERJİDEN ÖNDE

Araştırmalar, ev sahiplerinin artık pahalı enerji çözümlerindense (örneğin güneş panelleri), bahçe düzenlemesi, dış cephe boyası ve banyo yenileme gibi daha az maliyetli konfor odaklı yatırımlara yöneldiğini gösteriyor. Enerji yatırımlarının liste başından sekizinci sıraya düşmesi, maliyet baskısının ve gelecek kaygılarının ne denli etkili olduğunu gösteriyor.

KİRACILAR UMUTLU AMA KORKULU

Öte yandan, kira ödemekten bıkan her beş kişiden biri önümüzdeki sekiz yıl içinde ev sahibi olmayı planlıyor. Ancak konut fiyatlarının artmaya devam etmesinden endişe ediliyor. İsviçre Merkez Bankası’nın son bir yılda politika faizini dört kez düşürmesi, ipotekli kredi oranlarını cazip hale getirse de, bu gelişmenin aynı anda konut fiyatlarını da artıracağı tahmin ediliyor.

ZENGİNLER KAZANIYOR, DÜŞÜK GELİRLİLER KAYBEDİYOR

Ersatzneubau projeleri sonucunda genellikle düşük gelirli ailelerin yaşadığı uygun fiyatlı daireler ortadan kalkıyor. Yeni yapılan lüks daireler ise daha yüksek fiyatlarla kiraya veriliyor. Bu da şehir merkezlerinde yaşayan düşük gelir gruplarını kırsal bölgelere göç etmeye zorluyor. Hasenmaile’ye göre, “Beş kuruşa köfte yok.” Mevcut kent içi alanlarda yeni konut üretimi, toplumun tüm kesimleri için erişilebilir kalabilmesi adına dikkatli bir sosyal planlama gerektiriyor.

SONUÇ: KONUT ARTIK BİR LÜKS

İsviçre’de ev sahibi olmak artık yalnızca bir hayal değil, aynı zamanda bir yük haline geliyor. Emeklilik döneminde finansal planlamasını iyi yapmayanlar evlerini kaybederken, şehirlerdeki dar gelirliler de modernleşmenin getirdiği “yerinden edilme” dalgasına kapılıyor. İsviçre’nin konut sorunu artık sadece bir arz-talep meselesi değil, aynı zamanda sosyal bir kriz haline gelmiş durumda.

Haberin Devamını Oku

Ekonomi

CREDIT SUISSE HİSSELERİNDE ZARAR EDEN AİLEYE KÖTÜ HABER: FEDERAL MAHKEME DEVLETİ SORUMLU TUTMADI

yazar

Yayınlayan

on

By

Haber: Cemil Baysal

BERN – İsviçre Federal Mahkemesi, Credit Suisse (CS) hisselerinde ciddi zarar eden bir çiftin devlete açtığı tazminat davasını reddetti. Karara göre, İsviçre devleti, CS hisselerindeki değer kaybından sorumlu tutulamaz.

Dava süreci, 2023 yılında Credit Suisse’in krizle sarsıldığı günlerde başladı. Bir çift, CS’nin iflas etmeden kısa süre önce, 84 bin Frank’tan fazla ödeyerek toplam 38 bin adet hisse satın aldı. Alım kararını verirken, “bankanın sağlam sermaye yapısına sahip olduğu” yönündeki resmi açıklamalara güvendiklerini savundular.

Ancak 19 Mart 2023’te UBS’in Credit Suisse’i devralacağı açıklanınca, hisseler değer kaybetti. Çift, ertesi gün hisseleri sadece 30 bin Frank’a satmak zorunda kaldı ve 54 bin Frank’tan fazla zarar etti.

Mahkeme: “Devlet sorumlu değil”
Çift, bu kaybın devletin güven verici açıklamalarından kaynaklandığını savunarak Federal Mahkeme’ye başvurdu. Ancak mahkeme bugün açıkladığı kararla davayı reddetti. Devletin bu zarardan hukuki olarak sorumlu tutulamayacağı hükme bağlandı.

Federal Mahkeme kararında, bu kararın yalnızca bu dava özelinde geçerli olduğu vurgulandı. Yani, benzer zararlar yaşayan diğer yatırımcılar için emsal teşkil etmeyeceği belirtildi.

Kısa not: CS’nin çöküşü sonrası UBS’e devri, küresel bankacılık tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuş ve birçok küçük yatırımcı mağduriyet yaşamıştı.

Haberin Devamını Oku

Gündem

ZÜRİH’TE ŞOKE EDEN OLAY: BİLETİ OLMADAN UÇAĞA BİNDİ, CEZA ALDI

yazar

Yayınlayan

on

By

Cemil Baysal Okuma süresi: 2 dakika
ZÜRİH – Haziran 2024’te Zürih Havalimanı’nda bir kadın, geçerli bileti olmadan Amsterdam uçağına binmeyi başardı. Kadın, biniş kartı kontrolünden görevlinin kısa süreliğine dikkatini başka yöne çevirmesinden faydalanarak hızla geçiş yaptı. Olay, uçaktaki yolcu sayımı sırasında ortaya çıktı.

Federal Sivil Havacılık Dairesi’nin verdiği cezaya göre kadın, “güvenlik bölgesine izinsiz giriş” suçundan 500 Frank para cezasına çarptırıldı. Ancak bu ilk ve son denemesi olmadı. Aynı kadın birkaç hafta sonra da bilet almadan Barselona’daki arkadaşlarını ziyaret etmek üzere yine havalimanına geldi. Bu sefer başka bir yolcunun hemen arkasına geçerek güvenlik kapısından birlikte geçti.

Girişimleri artıyor
SRF Investigativ’in aktardığına göre, bu tarz bilet kontrolü atlatma girişimlerinin sayısı artıyor. 2023’te yalnızca bir vaka kayıtlara geçerken, 2024 yılında dört olay yaşandı. 2025’te ise henüz Mayıs ayında dört farklı kişi kontrolü atlatarak güvenlik alanına girmeyi başardı.

Başka bir vakada, alkollü olduğu belirtilen bir erkek, “uçakta da trende olduğu gibi biletsiz seyahat edip edemeyeceğini test etmek” istediğini belirtti.

Güvenlik açığı mı?
Zürih Havalimanı sözcüsü Bettina Kunz, bu olayların ciddiyetle ele alındığını ancak gerçek bir güvenlik riski oluşturmadığını belirtti. Çünkü biniş kartı kontrolü ile güvenlik kontrolü arasında fark olduğunu vurguladı. Yolcular, biniş kartı olmasa bile vücut taraması ve bagaj kontrolünden geçirildiği için ciddi tehlike oluşturmadıkları ifade edildi.

Uçakla biletsiz uçmak mümkün mü?
Zürih’ten şimdiye kadar hiçbir kişinin biletsiz uçtuğu tespit edilmedi. Ancak yurtdışında bu tür örnekler var: Geçtiğimiz yıl Münih’ten İsveç’e bir adam, New York’tan Paris’e ise bir kadın biletsiz uçmuş ve her ikisi de yargı önüne çıkmıştı.

Haberin Devamını Oku

İsviçre

YENİ GÜVENLİK KURALI: SWISS KOKPİT ERİŞİMİNİ ZORLAŞTIRDI

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma süresi: 2 dakika
Cemil Baysal

ZÜRİH – İsviçre’nin ulusal havayolu şirketi SWISS, artan güvenlik endişeleri nedeniyle kokpit giriş prosedürlerini sıkılaştırdı. Mayıs ayı itibarıyla yürürlüğe giren yeni kurala göre, bir uçuş görevlisi kokpite girmek istediğinde, başka bir kabin görevlisinin yolcu bölümünü aktif şekilde gözlemlemesi gerekiyor.

SWISS, söz konusu uygulamanın kötüleşen küresel güvenlik durumu nedeniyle alındığını açıkladı. Şirket, “Bir mürettebat kokpite girerken, diğer bir mürettebat yolcu kabinini izleyerek hiçbir yolcunun kokpite yaklaşmamasını sağlamalı” dedi.

ABD’den bir adım ötesi: Çift kapı zorunluluğu
Amerikan havayolu şirketleri ise bu konuda daha da ileri gidiyor. ABD’de bu yazdan itibaren hizmete girecek tüm yeni uçaklarda kokpit kapısına ek olarak sabit bir ikinci güvenlik bariyerinin (ek kapı) bulunması zorunlu hale getirildi. Swiss yetkilileri, bu kuralın yakın zamanda ABD’ye uçan tüm yabancı havayolu şirketlerine de uygulanabileceğini öngörüyor.

Lufthansa olayı tetikledi
Bu tür güvenlik önlemlerinin arkasında geçmişte yaşanan olaylar da etkili. Örneğin, geçtiğimiz yıl Frankfurt-Sevilla seferini yapan bir Lufthansa uçağında kaptan kokpiti geçici olarak terk etti. Bu sırada kokpitte kalan yardımcı pilot epileptik kriz geçirdi. Kaptan, acil durum koduyla içeri girene kadar kapı açılmadı. Bu olay sonrası İspanyol Havacılık Güvenliği Kurulu (CIAIAC), bir pilot kokpiti terk ettiğinde içeride mutlaka ikinci bir yetkili kişinin bulunması gerektiğini önerdi.

Güvenlik, yolcu memnuniyetinden önce geliyor
Uzmanlar, bu tür önlemlerin yolcu deneyimini az da olsa etkileyebileceğini ancak uçuş güvenliğinin her zaman birinci öncelik olduğunu vurguluyor.

Haberin Devamını Oku

Trendler