Sosyal Medya

Gündem

SWISSMEDIC’İN YASAKLARI BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TEHDİT EDİYOR

yazar

Yayınlayan

on

İsviçre’nin ilaç düzenleme kurumu Swissmedic, hakkında yapılan gazetecilik faaliyetlerini engellemeye devam ediyor. Özellikle Ozempic gibi ilaçlarla ilgili yapılan haberler, kurumun müdahaleleriyle karşı karşıya kalıyor. Medya organları, bu yaklaşımı aşırı ve basın karşıtı bir tutum olarak değerlendiriyor.

Swissmedic’in müdahalesiyle, basın özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit oluşmuş durumda. İsviçre’de kilo verme ilaçları olarak bilinen kilo verme iğneleri ”Abnehmspritzen” adıyla bilinen ürünlere büyük bir ilgi var. Ancak, bu iğne ve ilaçlarla ilgili yapılan gazetecilik haberleri, Swissmedic tarafından engelleniyor. Özellikle Ozempic ve benzeri ilaçların etkileri, kullanım yöntemleri ve fiyatları hakkında yapılan haberler, kurum tarafından “reklam” olarak nitelendirilerek yayından kaldırılmaya çalışılıyor.

Swissmedic’in Baskısı Ne Anlama Geliyor?

Son dönemde, Özellikle Yeni Zürcher Zeitung, Ringier ve 20 Minuten gibi büyük medya organlarına, Swissmedic tarafından verilen uyarılar ve baskılar arttı. Bu medya kuruluşları, Ozempic ve benzeri ilaçlarla ilgili haberlerde, bu ilaçları tanıtıcı bir dil kullanmakla suçlanıyor. Swissmedic, bu tür haberlerin reçeteyle satılan ilaçların tanıtımı anlamına geldiğini ve bunun yasalara aykırı olduğunu belirtiyor.

Swissmedic’in yazdığı bir uyarı mektubunda, “Sadece ilaçların kullanımına dair bilgilendirme yapmak bile, bu bilginin insanları tüketim davranışlarını değiştirmeye teşvik etmesi durumunda, yasaklı reklam olarak kabul edilir” deniyor.

Hukuki Açıdan Durum Nedir?

Swissmedic’in bu uygulamaları, hukuki olarak doğru sayılabilir. Celine Weber, ilaç reklamcılığı konusunda uzman bir avukat, “Reçeteyle satılan ilaçların isimlerinin medya organlarında geçmesi, yasalar gereği yasaktır. Bu bağlamda Swissmedic’in müdahalesi doğru bir yaklaşım olabilir” diyor. Ancak, Weber, günümüz dijital dünyasında internetteki bilgiye ulaşmanın çok daha kolay olduğunu ve bunun, Swissmedic’in daha esnek bir yaklaşım benimsemesini gerektirdiğini vurguluyor.

Weber, İsviçre’deki ilaç reklamcılığı yasalarının, internetin etkisiyle çağın gerisinde kaldığını belirtiyor. “Bu yasaların reforme edilmesi gerekiyor. İlaçlarla ilgili doğru bilgilerin, özellikle uzman kişiler tarafından medyada verilmesi çok önemli,” şeklinde açıklamalar yapıyor.

Medya Tepkileri ve Basın Özgürlüğü Üzerindeki Etkiler

Medya organları, Swissmedic’in bu müdahalesini oldukça sert şekilde eleştiriyor. Ringier sözcüsü Daniel Riedel, “Swissmedic, ilaçlarla ilgili neredeyse her türlü haberi reklam olarak değerlendiriyor ve bu durum gazetecilik faaliyetlerini zorlaştırıyor” diyor. Riedel, Swissmedic’in çok katı tutumunun, Ozempic gibi ilaçlarla ilgili bilgi aktarımını neredeyse imkansız hale getirdiğini belirtiyor.

İsviçre medyasında, halkın bu ilaçlarla ilgili doğru bilgilere ulaşma hakkının, kurum tarafından engellenmeye çalışılmasının basın özgürlüğüne ciddi zararlar vereceği ifade ediliyor.

Medya Uzmanları Ne Düşünüyor?

Zürih Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde medya etkileri üzerine çalışan Thomas N. Friemel, “Bu konuda halkın doğru ve tarafsız bilgiye ulaşması gerektiği çok açık. Medyanın bu konuda tarafsız ve güvenilir içerikler sunması çok önemli” diyor. Friemel, Swissmedic’in kısıtlamalarının sosyal medya gibi alanlardaki düzensiz bilgilere karşı nasıl etkili olacağı konusunda şüphelerini dile getiriyor.

Politikacıların Yorumları

SVP (İsviçre Halk Partisi) Ulusal Milletvekili Rémy Wyssmann, Swissmedic’in tutumunu sert bir şekilde eleştiriyor. Wyssmann, 20 Minuten’de yayınlanan haberin “bilgilendirici ve tarafsız” olduğunu ifade ederek, “Swissmedic, basın özgürlüğünü tehdit ediyor. Bu tür haberlerin engellenmesi, gerçekleri halktan saklamak anlamına gelir” diyerek eleştirilerini dile getiriyor.

Basın Etik Kutulu – Presserat’ın Görüşü

İsviçre Presserat Genel Müdürü Ursina Wey de konuyla ilgili yorum yaptı. Wey, “İnsanların Kilo Verme İğne ve ilaçları ”Abnehmspritzen” hakkında bilgi edinme hakkı bulunmaktadır. Basın, bu bilgiyi doğru ve dengeli bir şekilde sunmalıdır. 20 Minuten’in yaptığı haberin editoryal anlamda herhangi bir sorun teşkil etmediği görülüyor” diyor.

Wey, Swissmedic’in yaklaşımının basın özgürlüğüne zarar verici bir nitelik taşıdığını belirtse de, kurumun uygulamaları hakkında daha fazla bilgi sahibi olunması gerektiğini ifade ediyor.

Sonuç Olarak Ne Oluyor?

Swissmedic’in bu tür müdahaleleri, İsviçre’de gazetecilik faaliyetlerinin sınırlarını yeniden tartışmaya açtı. Özellikle sosyal medyada hızla yayılan yanlış veya yanıltıcı bilgilerin önüne geçmek adına medya organlarının doğru, tarafsız ve açık kaynaklı bilgileri halka sunma sorumluluğu daha da önemli hale geliyor. Ancak Swissmedic’in mevcut yaklaşımı, basın özgürlüğüne zarar veriyor ve gazetecilerin özgürce haber yapma haklarını kısıtlıyor.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

BELÇİKALI HÂKİMİN BELÇİKA’DA TECAVÜZ DAVASINDA SADECE PARA CEZASI: YARGI KARARI ÜLKE GENELİNDE TEPKİLERE YOL AÇTITARTIŞMALI KARARI ÜLKE GENELİNDE TEPKİ ÇEKTİ

yazar

Yayınlayan

on

By

📍 Belçika, 17 Nisan 2025 – 08:51

LEUVEN – Belçika’nın Leuven kentinde görülen bir tecavüz davası, verilen cezanın ağırlığı değil, hafifliğiyle ülke genelinde tartışma başlattı. 24 yaşındaki bir tıp öğrencisinin, alkol etkisiyle kendini savunamayacak durumda olan sınıf arkadaşına cinsel saldırıda bulunduğu belgelenmesine rağmen, sanık hakkında yalnızca 3800 Euro para cezası verildi ve bu ceza da şartlı olarak ertelendi.

MAHKEMEDEN TARTIŞMALI GEREKÇE: “GENÇ YAŞ VE YÜKSEK POTANSİYEL”

Davaya bakan hâkim, failin genç yaşta olduğunu ve “gelecek vadeden bir jinekolog” olarak tanındığını belirterek, hapis cezası yerine para cezası uygulanmasına karar verdi. Ayrıca failin sabıka kaydına bu olayın işlenmemesi yönünde de hüküm verildi. Karar, Belçika kamuoyunda özellikle kadın hakları savunucuları ve hukuk çevrelerinde büyük tepkiyle karşılandı.

GÜVENLİK KAMERALARI: MAĞDUR AYAKTA DURAMIYORDU

Davanın delilleri arasında yer alan güvenlik kamerası görüntülerine göre, mağdur kadın olay sırasında ayakta duramayacak kadar sarhoştu. Belçika yasalarına göre, böyle bir durumda rıza geçerli sayılmadığından, cinsel ilişki açıkça tecavüz suçu kapsamında değerlendiriliyor.

ÜNİVERSİTE HASTANESİNDEN İDARİ TEDBİR

Fail öğrencinin bağlı olduğu Leuven Üniversitesi Hastanesi, olayın basına yansımasının ardından öğrenciyi geçici olarak görevinden uzaklaştırdı. Üniversite, sürecin adli ve etik yönden titizlikle değerlendirileceğini duyurdu.

TOPLUMSAL TEPKİLER: GENT VE LEUVEN’DE PROTESTOLAR

Kararın ardından özellikle Gent ve Leuven şehirlerinde öğrenciler ve kadın hakları savunucuları protesto gösterileri düzenledi. Göstericiler “adalet değil, sınıf ayrıcalığı” sloganlarıyla yargının tarafsızlığına tepki gösterdi. Eleştirmenler, mahkemenin failin “potansiyelini” mağdurun uğradığı zararın önüne koyduğunu savundu.

“YARGI SİSTEMİ MAĞDURUN DEĞİL, FAİLİN YANINDA”

Kadın hakları aktivistleri ve hukukçular, kararın “sınıf adaleti” örneği olduğunu belirterek, sistemin mağdurun yaşadığı travmayı değil, failin kariyer geleceğini öncelikli gördüğünü ifade etti. Eleştiriler arasında, adalet sisteminin cinsel suçlar karşısında yetersiz ve duyarsız kaldığı yönünde görüşler de yer aldı.

SAVCILIK İTİRAZ ETTİ, KARAR HENÜZ KESİNLEŞMEDİ

Belçika Federal Savcılığı, verilen cezaya itiraz ettiğini ve davayı temyize taşıyacağını duyurdu. Bu nedenle karar henüz kesinleşmedi. Ancak karar, şimdiden Belçika’da kadınlara karşı şiddetin cezalandırılmasında çifte standart tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

“YARGIYA GÜVEN SARSILIYOR”

Uzmanlar, bu tür kararların kamuoyunda yargıya duyulan güveni sarstığını ve özellikle genç kadınlar arasında büyük bir adaletsizlik duygusu oluşturduğunu belirtiyor. Yargının mağdur odaklı yaklaşım geliştirmesi gerektiği ve benzer vakalarda cezai yaptırımların daha caydırıcı olması gerektiği yönünde çağrılar artıyor.

Haberin Devamını Oku

Gündem

İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI SRG’YE YAĞAN ŞİKAYETLERİN ODAĞINDA:

yazar

Yayınlayan

on

By

TARAFSIZLIK TARTIŞMASI

BERN – 16 Nisan 2025 – İsviçre Radyo ve Televizyon Kurumu’na (SRG) yapılan şikayetlerin dörtte biri, geçtiğimiz yıl Orta Doğu’daki İsrail-Filistin çatışmasına yönelik yayınlarla ilgiliydi. Bu konuda hem İsrail yanlısı hem de Filistin yanlısı izleyicilerden benzer sayıda şikayet geldi.

UBI’nin (Radyo ve Televizyon Bağımsız Şikayet Kurulu) 2024 yılına ait raporuna göre, toplam 852 şikayetin yaklaşık 213’ü Orta Doğu’daki gelişmelerle ilgiliydi. Özellikle İsrail’in kısmen işgal ettiği Gazze Şeridi’ndeki savaş, izleyiciler arasında büyük tartışmalara yol açtı.

Taraflar Diyaloğa Kapalıydı

SRG Deutschschweiz’in açıklamasına göre, tıpkı çatışmanın tarafları gibi, şikayette bulunan taraflar da birbirinin görüşüne kapalı ve uzlaşmaz bir tutum sergiledi. Her iki taraf da genellikle karşıt görüşe açık olmadan kendi bakış açılarını savundu. Sunulan argümanların çoğu yüzeysel kaldı ve bazı durumlarda olaylar kişisel ideolojiye uyacak şekilde çarpıtıldı.

SRF Yayınları Genel Olarak Tarafsız Bulundu

Ombudsman ofisi, İsviçre Radyo ve Televizyonu’nun (SRF) Orta Doğu ile ilgili haberlerinin büyük ölçüde tarafsız ve doğru olduğunu belirtti. Bu değerlendirme, birçok şikayetçinin aksi yöndeki iddialarına rağmen sürdürüldü.

Şikayetlerde Genel Artış

Geçtiğimiz yıl işlenen toplam 852 şikayetin %8,7’si (önceki yıl %5) Ombudsstelle tarafından tamamen veya kısmen haklı bulundu. Bu şikayetlerin çoğu video içerikler, internet yayınları ve sosyal medya kanallarıyla ilgiliydi. SRF’nin sosyal medya platformlarındaki etkinlikleri izleyiciler tarafından giderek daha fazla izleniyor. Ombudstelle “şikayet mercii” olarak bilinir. Bu makam, vatandaşların medya kuruluşlarına yönelik şikayetlerini iletebilecekleri bağımsız bir denetim birimidir.

UBI Hakkında

UBI, 1984 yılında kurulan ve İsviçre’de radyo-televizyon yayınlarıyla ilgili şikayetleri inceleyen bağımsız bir federal komisyondur. 9 gönüllü üyeden ve 3 kişilik bir sekreterlikten oluşmaktadır.

Haberin Devamını Oku

Gündem

İSVİÇRE NÜFUSU 2041’DE 10 MİLYONUNU AŞACAK

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre’nin nüfusu, önümüzdeki yıllarda hızla artmaya devam edecek. Yeni açıklanan verilere göre, 2023 yılı itibarıyla 9 milyon kişiye ulaşan İsviçre nüfusunun 10 milyonluk eşiği 2041 yılında aşılacak. Federal İstatistik Dairesi’nin (BFS) açıkladığı verilere göre, bu artışın temel nedeni göç olacak. 2055 yılına kadar İsviçre’deki nüfusun 10,5 milyona ulaşması bekleniyor.

BFS’nin raporunda, nüfus artışının en yoğun şekilde Zürih ve Cenevre gibi büyük şehirlere yakın kantonlarda görüleceği belirtiliyor. Bu kantonlarda nüfus yoğunluğunun artacağı öngörülüyor.

Yüksek Senaryo: 2050’de 11,7 Milyon

BFS, daha yüksek bir büyüme senaryosu da sunuyor. Bu senaryoya göre, daha fazla doğum, uzun yaşam süreleri ve yüksek göç oranları ile İsviçre’nin nüfusu 2050 yılına kadar 11,7 milyona ulaşabilir.

Luzern’de Öne Çıkan Büyüme

İsviçre’deki nüfus artışı kantonlara göre değişiklik gösterecek. Orta senaryoya göre, Luzern kantonu, önümüzdeki 30 yıl içinde nüfusunun yaklaşık üçte bir oranında artacağı bekleniyor. Bu da yaklaşık 150.000 kişilik bir artış anlamına geliyor. St. Gallen ve Vaud kantonları da sırasıyla %26,6 ve %23,1 oranında büyüme gösterecek.

Daha Düşük Büyüme Gösteren Bölgeler

Nüfus artışının daha düşük olacağı bölgeler arasında Jura, Neuenburg ve Schaffhausen yer alıyor. Bu kantonlarda nüfus artışı oldukça düşük olacak, sadece %0,3 ila %0,8 arasında bir artış bekleniyor.

SVP’nin 10 Milyonluk Sınır İnisiyatifi

İsviçre’deki nüfus artışı, popüler bir siyasi tartışma konusu olmaya devam ediyor. İsviçre Halk Partisi (SVP), 2050 yılına kadar İsviçre nüfusunun 10 milyonu aşmaması gerektiğini savunuyor ve bunun için bir anayasa değişikliği öneriyor. Bu öneriye göre, 10 milyon nüfus sınırının aşılması durumunda, İsviçre’nin Avrupa Birliği ile olan serbest dolaşım anlaşmasını sonlandırması gerektiği öne sürülüyor. Ancak İsviçre hükümeti, bu inisiyatife karşı çıkmakta ve göçün etkilerini dengeleyecek bir dizi önlem almayı planlıyor.

Bu veriler, İsviçre’nin gelecekteki nüfus yapısını şekillendirecek önemli bir perspektif sunuyor. Özellikle büyük şehirlerdeki yoğunlaşma ve daha sakin bölgelerdeki büyüme farkları, ülkenin sosyo-ekonomik yapısını etkileyecek gibi görünüyor.

İsviçre, 2041 yılında nüfusunun 10 milyon sınırını aşacak. Bunun başlıca nedeni, göç ve yüksek yaşam standartları. Federal İstatistik Dairesi’nin (BFS) açıklamalarına göre, İsviçre’nin nüfusu bu tarihte 10 milyon olacak ve sonrasında daha da artacak.

İşte bu büyümenin detaylı sebepleri:

  1. Göç: İsviçre’nin büyümesinin ana kaynağı göç. Ülkeye gelen yabancıların sayısındaki artış, nüfusun hızla büyümesine neden olacak.
  2. Doğum ve Yaşam Süresi: Uzun yaşam süreleri ve doğum oranlarının da artması bekleniyor. İsviçre’nin gelişmiş sağlık sistemleri ve yaşam koşulları, insanların daha uzun yaşamasına ve doğum oranlarının daha yüksek olmasına katkı sağlıyor.
  3. Büyük Şehirlere Yoğunlaşma: Zürih ve Cenevre gibi büyük şehirlere yakın kantonlar, daha fazla nüfus artışı gösterecek. Bu bölgelerdeki altyapı, iş imkanları ve yaşam standartları, daha fazla insanın bu bölgelere göç etmesine neden olacak.
  4. Kantonlara Göre Farklılaşan Artış: Bazı kantonlar, örneğin Luzern, St. Gallen ve Vaud, nüfuslarının oldukça fazla artması beklenen yerler. Luzern’de, nüfusun 30 yıl içinde yaklaşık %33 oranında artması öngörülüyor.

2041’den Sonra Ne Olacak?

BFS’nin tahminlerine göre, 2055 yılı itibarıyla İsviçre nüfusunun 10,5 milyon civarına ulaşması bekleniyor. Eğer yüksek göç ve doğum oranları devam ederse, bu büyüme 2050’de 11,7 milyon kişiye kadar çıkabilir.

Kısacası, 2041’de 10 milyonluk sınırın aşılması, göç ve iç dinamiklerin etkisiyle mümkün olacak. Bu, İsviçre’nin gelecekteki demografik yapısının önemli bir göstergesi olacak.

Haberin Devamını Oku

Trendler