Dünya
Küresel Krizlerde Sığınılacak En Güvenli Ülke: İsviçre Zirvede, ABD Geride
																								
												
												
											Dünya yeni bir belirsizlik çağında. Savaşlar, ticaret gerilimleri ve teknolojik devrimler gezegeni sarsarken, bir araştırma hangi ülkelerin bu fırtınadan en az hasarla çıkabileceğini ortaya koydu. Sonuç şaşırtmadı: İsviçre, küresel krizlerde yaşanabilecek kaos ortamında dünyanın en güvenli ülkesi seçildi.
Araştırma, uluslararası göç ve yatırım danışmanlığı şirketi Henley & Partners ile veri analiz platformu Alphageo tarafından hazırlandı. “Küresel Risk ve Dayanıklılık Endeksi (Global Risk and Resilience Index)” adını taşıyan çalışmada ülkeler, ekonomik dayanıklılık, sosyal istikrar, yönetişim kalitesi, çevresel güvenlik ve yaşam koşulları gibi kriterler üzerinden değerlendirildi.
Henley & Partners Başkanı Christian Kälin, Neue Zürcher Zeitung’a (NZZ) yaptığı açıklamada, dünyanın giderek “darwinci bir yarışa” girdiğini vurguladı:
“Artık en güçlüler değil, değişime en hızlı uyum sağlayan ülkeler ayakta kalacak. Direnç, yeni çağın en değerli sermayesi.”
Avrupa Dirençli, ABD Kırılgan
Endeksin sonuçlarına göre, Avrupa genel olarak en güvenli bölge konumunda. Son yıllarda ekonomik durgunlukla anılsa da, kıta ülkeleri güçlü kurumları, sosyal dayanışma kültürü ve yüksek yaşam standartlarıyla dikkat çekti.
Alphageo’nun kurucusu Parag Khanna, Avrupa’nın hâlâ küresel ölçekte istikrarın simgesi olduğunu belirtiyor:
“Evet, Avrupa zorlu bir dönemden geçiyor ama kötümserlik abartılı. ABD kadar yenilikçi olmayabilir; ancak sürdürülebilirlik, sosyal denge ve eğitim gibi alanlarda hâlâ çok güçlü.”
Buna karşın, Amerika Birleşik Devletleri düşük puan alan ülkelerden biri oldu. Khanna, bunun nedenlerini şöyle sıralıyor:
- Zayıflayan toplumsal bağlar
 - Düşük yaşam beklentisi
 - Yüksek kamu borcu
 - Eskiyen altyapı
 
Yani küresel siyasetin süper gücü ABD, dayanıklılık testinde sınıfta kaldı.
İsviçre: Kriz Dönemlerinin Güvenli Limanı
İsviçre, sadece ekonomik gücüyle değil, politik tarafsızlığı, güçlü bankacılık sistemi, sosyal uyumu ve doğal kaynak yönetimiyle de öne çıkıyor. Uzmanlara göre ülke, küresel krizler sırasında hem vatandaşlarını hem de sermayesini koruma kapasitesiyle rakiplerinden ayrışıyor.
Yeni Çağın Şifresi: Uyum Yeteneği
Dünya aynı anda iklim değişikliği, yapay zekâ devrimi ve jeopolitik gerilimlerle sarsılıyor. Kälin, bu dönemin “uyum çağını” başlattığını söylüyor:
“Artık mesele gücü korumak değil, değişime dirençli toplumlar yaratmak. Hükümetlerin görevi, vatandaşlarını bu çok katmanlı şoklara hazırlamak.”
Türkiye’nin Durumu
Henley & Partners raporunda Türkiye’ye dair ayrıntılı bir sıralama açıklanmadı. Ancak uzmanlara göre, Türkiye genç nüfusu ve dinamik ekonomisiyle avantajlı, buna karşın politik istikrarsızlık, yüksek enflasyon ve bölgesel riskler dayanıklılığı sınırlayan faktörler arasında yer alıyor.
Dünya
Görme Engelli Kahin Baba Vanga’nın 2026 Kehaneti: Yapay Zekâ İnsanlığa Karşı mı Gelecek?
														Yapay zekânın isyanı, dünya dışı yaşamla temas ve yıkıcı doğa olayları… Bulgar kahin Baba Vanga’ya atfedilen 2026 yılı kehanetleri, insanlığın geleceğine dair karanlık bir tablo çiziyor.
Bir Efsanenin Kökeni
1911 yılında Bulgaristan’da doğan Vangeliya Pandeva Guşterova, halk arasında bilinen adıyla Baba Vanga, modern çağın en gizemli figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Genç yaşta geçirdiği bir kaza sonucu görme yetisini kaybeden Vanga, bu olayın ardından geleceğe dair vizyonlar görmeye başladığını iddia etmişti.
Onun ünü, bazı öngörülerinin sonradan gerçekleştiği iddialarıyla hızla yayıldı. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Stalin’in ölümü, Tchernobil faciası, Prenses Diana’nın ölümü, 11 Eylül saldırıları ve hatta Covid-19 salgını… Bu olayların her biri, Baba Vanga’nın adıyla anılan kehanetler arasında gösteriliyor.
2026: Kader Yılı mı?
Avrupa medyasında yer alan Sky History ve Faktastisch gibi kaynaklara göre, Baba Vanga 2026 yılı için üç büyük gelişme öngörmüştü:
- İnsanlığın dünya dışı yaşamla karşılaşması,
 - Küresel ölçekte doğa felaketleri,
 - Yapay zekânın kontrolden çıkması.
 
Bazı yorumcular, “uzaylı temasına” dair bu kehaneti, kısa süre önce keşfedilen 3I/ATLAS adlı gök cismiyle ilişkilendiriyor. Diğerleri ise bunu, NASA’nın önümüzdeki yıllarda Mars’tan toprak örnekleri getirip inceleme planlarıyla bağlantılı görüyor.
Doğanın Öfkesi
Vanga’nın 2026 yılı için öngördüğü doğa olayları da dikkat çekici. Çeşitli kaynaklara göre o, volkanik patlamalar, depremler ve aşırı iklim olaylarının dünya yüzeyinin yaklaşık yüzde 8 ila 10’unu etkileyeceğini belirtmişti.
Bu tür felaketler, Vanga’nın kehanetlerinde sıkça tekrarlanan temalardan biri. Nitekim 2025 yılı için “binlerce insanı etkileyecek büyük yangınlar” öngörüsünde bulunduğu iddia edilmişti — ve aynı yılın başında ABD’nin batı kıyısında yaşanan geniş çaplı orman yangınları, bu sözleri yeniden gündeme taşıdı.
Yapay Zekâ Tehlikesi: İnsanlığın Yeni Sınavı
Vanga’ya göre 2026 yılı, insanlığın teknolojiyle olan ilişkisinde bir kırılma noktası olacak. Faktastisch’in haberine göre görme engelli kahin, yapay zekânın artık yalnızca bir yardımcı araç olmaktan çıkıp insanlık için tehdit oluşturacak bir güce dönüşeceğini öngörmüştü.
Teknolojinin küresel siyaseti bile etkileyebileceğini iddia eden bu kehanet, çağdaş uzmanların dile getirdiği endişelerle örtüşüyor. Yapay zekâ araştırmacısı Jonas Andrulis, 2023 yılında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:
“Yapay zekânın sınırı yok. İnsan zekâsının ulaştığı noktada durmayacak; aksine, ötesine geçecek.”
Bu sözler, etik ve kontrol sorularını yeniden gündeme taşıyor: Yapay zekâ, insanın hizmetinde mi kalacak, yoksa bir gün ona karşı mı dönecek?
Gerçeklik Perdesi
Baba Vanga’nın kehanetlerinin doğruluğu ise hâlâ tartışmalı. Öngörülerinin hiçbiri yazılı kaynaklarda yer almıyor; hepsi, yakın çevresindeki kişilerin sözlü aktarımlarına dayanıyor. Bu durum, hangi kehanetlerin gerçekten ona ait olduğu konusunda belirsizlik yaratıyor.
Yine de “görme engelli kahin”in mirası, hem bilimin sınırlarını hem de insanlığın bilinmez geleceğe duyduğu merakı sorgulatan güçlü bir efsane olarak yaşamayı sürdürüyor.
Dünya
Maldivler’den Tarihi Adım: 2007 Sonrası Doğanlara Kalıcı Tütün ve E-Sigara Yasağı Yürürlükte
														Maldivler, genç nesilleri nikotin bağımlılığından korumak amacıyla dünyada bir ilke imza attı. Ülkede, 1 Ocak 2007 tarihinden sonra doğan herkes için tütün ve elektronik sigara kullanımı kalıcı olarak yasaklandı. Böylece Maldivler, “tütünsüz nesil” politikasını yasal zemine oturtan ilk ülke unvanını kazandı.
Almanya’nın önde gelen basın kuruluşlarından Deutschlandfunk, Die Zeit ve FOCUS Online’da yer alan haberlere göre, yasa uyarınca 2007 sonrası doğan hiçbir birey ülkede sigara, puro, nargile, tütün çiğneme ürünleri, elektronik sigara (e-sigara) veya nikotin içeren vaping cihazları satın alamayacak, bulunduramayacak ya da tüketemeyecek.
Maldivler Sağlık Bakanlığı, düzenlemenin temel amacının genç kuşakları erken yaşta bağımlılıktan korumak ve ülke genelinde tütün kullanımını kademeli olarak ortadan kaldırmak olduğunu açıkladı. Yeni düzenleme, hem tütün hem de nikotin içeren tüm alternatif ürünleri kapsıyor.
Yasanın yürürlüğe girişi, Maldivler genelinde düzenlenen “Tütünsüz Gelecek” temalı meşale yürüyüşüyle kutlandı. Yetkililer, bu adımın ülkeyi halk sağlığı alanında küresel ölçekte örnek bir konuma taşıyacağını belirtti.
Uzmanlar, uygulamanın Yeni Zelanda’nın 2008 sonrası doğanlara yönelik sigara yasağı modelinden esinlendiğini, ancak Yeni Zelanda’nın 2024’te söz konusu yasayı iptal etmesine karşın Maldivler’in bu politikayı kararlılıkla hayata geçirdiğini vurguluyor.
Yeni yasa ile birlikte, satış yapan işletmelere yönelik sıkı denetim ve ağır para cezaları da yürürlüğe girdi. Hükümet, yasağın ihlal edilmesi durumunda hem satıcılara hem de yasa dışı ürün bulunduran kişilere yaptırım uygulanacağını duyurdu.
Bu kararla Maldivler, yalnızca Güney Asya’da değil, tüm dünyada nikotin ve tütünsüz bir nesil hedefiyle en radikal halk sağlığı reformunu hayata geçiren ülke konumuna geldi.
Dünya
Pakistan’da Dehşet: Kocasını Öldürüp Pişirdiği İddia Edilen Kadın 11 Yıl Sonra Serbest Bırakıldı
														Pakistan’ın Karaçi kentinde 2011 yılında ülke ve dünya kamuoyunun gündemine oturan korkunç bir cinayet davasında yeni bir gelişme yaşandı. Kocasını öldürüp cesedini parçaladıktan sonra pişirdiği iddiasıyla 2011’de tutuklanan Zainab Bibi, 11 yıl süren hapis cezasının ardından Aralık 2022’de serbest bırakıldı.
Korkunç Olay 2011’de Ortaya Çıktı
Karaçi’nin Shah Faisal Colony semtinde yaşayan Zainab Bibi, 2011 yılında eşi Ahmed Abbas’ı öldürmek ve cesedini parçalayarak kaynatmakla suçlanmıştı. Olay, komşuların evden gelen yoğun ve “garip bir koku” üzerine polisi aramasıyla ortaya çıktı. Polis eve girdiğinde tencerelerde insan kalıntıları bulmuş, Bibi ve yeğeni Zaheer Ahmed gözaltına alınmıştı.
“Kızımı Korumak İçin Yaptım”
Zainab Bibi, tutuklandıktan sonra yerel basına verdiği ifadede, eşinin üvey kızına cinsel saldırıda bulunmaya kalkıştığını ileri sürerek, “Kızımı o adamın dokunmasından önce öldürdüm” sözleriyle suçunu itiraf etmişti. Polis raporlarına göre Bibi, cinayeti işlemeden önce eşinin çayına uyku ilacı karıştırmış, ardından onu boğarak öldürmüştü.
Delilleri Yok Etmek İçin Cesedi Kaynattı
Soruşturma dosyalarına göre Zainab Bibi, cinayet sonrası cesedi parçalara ayırarak kaynatmaya çalışmış, böylece kanıtları ortadan kaldırmayı planlamıştı. Ancak komşuların şikâyeti üzerine polis eve baskın düzenleyince olay ortaya çıktı.
Mahkeme Süreci ve Tahliye Kararı
2018 yılında Bibi ve yeğeni Zaheer Ahmed ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ancak Sindh Yüksek Mahkemesi, Aralık 2022’de verdiği kararla, sanığın cezaevinde geçirdiği süreyi yeterli sayarak tahliyesine hükmetti. Mahkeme kararında, olayın “ağır tahrik altında işlendiği” ve sanığın “aile içi istismara karşı tepkisel davrandığı” yönünde değerlendirmeler yer aldı.
Zaheer Ahmed’in ise ömür boyu hapis cezası, “delil saklama” suçuna indirgenerek 7 yıla çevrildi.
Kamuoyunda Yankı Uyandırdı
Zainab Bibi davası, Pakistan’da kadına yönelik şiddet, aile içi istismar ve ceza adaleti tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Kadın hakları savunucuları, olayın dramatik yönünün ötesinde, kadınların sistematik şiddete maruz kalması ve hukuki koruma eksikliği konularına dikkat çekti.
Uzmanlar, Zainab Bibi’nin serbest bırakılmasının, “aile içi şiddet mağdurlarının cezai sorumluluğuna dair yeni bir emsal oluşturabileceğini” belirtiyor.
- 
																	
										
																			Gündem11 ay önceTELEGRAM’DA ŞOK EDEN GRUPLAR: TECAVÜZ AĞLARI VE K.O. DAMLALARI
 - 
																	
										
																					Ekonomi2 yıl önceİsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
 - 
																	
										
																			E-Dergi2 yıl önceİsviçre’nin Sesi Şubat 2024
 - 
																	
										
																			İsviçre2 yıl önceDünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
 - 
																	
										
																			Yaşam2 yıl önceKıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
 - 
																	
										
																			Gündem12 ay önceERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
 - 
																	
										
																			Dünya12 ay önceMETA’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
 - 
																	
										
																			Gündem12 ay önceTÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
 


