Connect with us

İsviçre

Eski Zürih Başkonsolosu Gürsel Demirok’un Akçağaç Hikayesi

yazar

Published

on

Gürsel Demirok’un Zürih’teki Akçaağaç Hikayesi:

Gürsel Demirok, Medya Günlüğü sayfasında kaleme aldığı bu yazısında, İsviçre Türk Kadınlar Derneği’nin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında düzenlediği Haber özel bir kahvaltı programını ve bu etkinlik çerçevesinde 20 yıl önce Zürih’te dikilen akçaağacın hikayesini anlatyor. 19 Mayıs 2004’te, Winterthur’da dikilen bu akçaağaç, İsviçre’deki Türk toplumunun kültürel ve manevi değerlerine bağlılığının ve entegrasyonunun bir sembolü olarak büyük bir anlam taşıyor. Gürsel Demirok, bu anlamlı ağacın dikim sürecine ve bugünkü kutlamalara dair duygu ve düşüncelerini paylaşıyor.

Medya Günlüğü’nde yazdığı yazı Linki

İşte Yazının tamamı:

“İsviçre Türk Kadınlar Derneği, 19 Mayıs Pazar günü 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında özel bir kahvaltı programı düzenledi.

Winterthur’da gerçekleştirilen bu etkinliğe çok sayıda vatandaş katılım gösterdi. Etkinlikte, 20 yıl önce dönemin Zürih Başkonsolosu Gürsel Demirok’un önerisiyle dikilen ağacın yıl dönümü kutlandı. Kahvaltının ardından katılımcılar, 20 yıllık ağacı ziyaret etti ve bu özel anı hep birlikte kutladı. İsviçre Türk Kadınlar Derneği’nin o dönemdeki başkanı olan Fatma Jäggli, bugünkü programın anlam ve önemini anlattı. Jäggli, bu ağacın Türk toplumunun İsviçre’deki varlığını ve birlikteliğini simgelediğini vurgulayarak, bu tür etkinliklerin toplumsal bağları güçlendirdiğini belirtti.”

İsviçre’den dostum Cemil Baysal’ın yukarıdaki yazısını geçenlerde sosyal medyada okudum ve çok mutlu oldum. Yazının altında o yıllardaki dernek başkanı Fatma Jaggli’nin ağacın öyküsünü anlatan bir video mesajı vardı. Jaggli mesajında, önerim üzerine dikilen ağacın İsviçre toprağının yanı sıra tarafımdan Türkiye’den getirtilen toprakla beslendiğini hatırlatıyordu.

19 Mayıs 2004’te Zürih’te (Winterthur) İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından bir parka akçaağaç dikilmişti. Ağaç, İsviçre’ye gelen birinci nesilin anısına, İsviçre’deki Türk toplumunun kültürel ve manevi değerlerine bağlılığının, aynı zamanda İsviçre’ye entegrasyonunun, orada kök salmış olmalarının bir simgesi niteliğindeydi.

Cemil Baysal’ın yazısı beni çok mutlu etti ve duygulandırdı ,yıllar öncesine götürdü. “Bu akçaağaç da nereden çıktı?” diye düşünenler olabilir. Anlamlı bir öyküsü var, anlatayım.

Zürih’te Başkonsolos iken (2000-2004) Avrupa Türkleri ile ilgili gözlem ve düşüncelerimi Post gazetesinde yazarak insanlarımıza ulaşmaya çalışırdım. Bu yazıların yol gösterici olduğu söylenirdi. Bu yazılardan biri de “Neden olmasın?” başlığı ile Kasım 2003’te yayınlanmıştı Post gazetesinde. Yazıda, 25 yıl sonra İsviçre’deki Türk toplumunun ulaşacağı konum ve karşılaşacağı sorunlar bir öykü olarak anlatılıyordu. Öykünün kahramanı İsviçre Türk Toplumu Başkanı Betül Hanım, ITT’nin kuruluşunun 25. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen etkinlikler hakkında bilgi verirken şöyle konuşuyordu:

“… Oradan bir parka gidilecek. Parkta bir çınar ağacımız var. Bu çınar ağacı bizler için ayrı bir anlam ve öneme sahip. Umuda yolculuğa çıkan dedelerimizin, ninelerimizin buralara taşıdıkları kültürel ve manevi değerlerimizin sembolü olarak görüyoruz o ağacı. Ayrıca hepimizin gönlünde yaşayan Türkiye ve Avrupa sevdasının, yaşadığımız bu güzel ülke İsviçre ve İsviçre halkıyla bütünleşmemizin ve yılların deneyimleriyle güçlü bir toplum haline gelmemizin bir sembolü olarak da görüyoruz o ağacı. Çınar ağacının dalları, çocuklarını koruyup kollayan bir annenin müşfik kolları gibidir. Analarımız dikmiş yıllar önce bir fidan olarak. Yavrularının kültürel ve manevi değerlerini korumalarına nasıl özen gösteriyorlar ise, toprak ana gibi, fidanı korumuşlar, iyice kök salsın güçlensin diye. Bugün o fidan koca bir çınar. Sanki Tûba’nın kendisi. İnsanlarımız, sık sık bu parka gelerek bu ağacın altında, hamileriymiş gibi, dal budak sarmış gövdesinin yaydığı huzura, serin gövdesinin verdiği ferahlığa koşarlar…”

Toplumumuz tarafından ilgiyle karşılanan bu öyküden esinlenerek İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Fatma Jajjli ve Yönetim Kurulu üyelerine bir parka, öyküde söz edildiği gibi, bir ağaç dikmelerini telkin etmiştim. Sağ olsunlar bu dileğimi gerçekleştirdiler. Dernek, 2004’te anlamlı bir günde, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda, birinci kuşağın anısına saygı olarak Winterthur’da bir parka Winterthur Şehir Belediyesi’nin değerli yardımlarıyla akçaağaç fidesi dikti. Bir plaket koydu. Oğlum Barış’ın Türkiye’den getirdiği toprağı da fidanın dibine döktük. Birinci kuşağın bin bir güçlüğü aşarak ve büyük bir mücadele vererek toplumumuzu bu noktaya ulaştırdığı göz önünde tutulduğunda dikilen akçaağaç fidesi daha büyük bir anlam kazanmaktaydı.

“Bir yıl sonrasını düşünen buğday eker, on yıl sonrasını düşünen ağaç diker, yüzyıl sonrasını düşünen de insan yetiştirir” demişler. Bu itibarla kadınlarımızın girişimi aynı zamanda Türk toplumunu yarınlara taşıyacak yavrularına karşı duydukları sorumluluk duygusunun ve ileriki yıllarda güçlü bir toplum haline gelme arzusunun bir ifadesiydi. Winterthur Şehir Belediyesi’nden temsilcilerin de katıldığı dikim töreninde ikinci kuşak kadınlarımızı görmeliydiniz. Her biri şefkatli avuçlarıyla fidanın köklerine İsviçre toprağıyla harmanlanan Türkiye’den getirdiğimiz ana vatan toprağını koymak ve körpe bedenini okşamak için sıraya girmişti. Fidanı hemen benimsemiş, bağırlarına basmışlardı. Bakıma muhtaç bir yavruya nasıl yaklaşılırsa, öyle yaklaşmışlardı ağaca. Eğilmesin diye destek yapmışlardı. Kimseler zarar vermesin diye çitle çevirmişlerdi.

Törenin en gözde konukları ise Hatun ve Tûba öğretmenlerin öğrencileriydi. Ellerinde Türk ve İsviçre bayraklarıyla merakla bakıyorlardı etraflarında olup bitenleri anaokulu öğrencileri anlayamamışlardı insanların dikilen fidana ve kendilerine bu denli ilgi göstermelerinin nedenini. Türkçe ve Türk Kültürü derslerine devam eden öğrenciler ise parka neden geldiklerini biliyorlardı. Anlatmıştı öğretmenleri ağacın insan yaşamındaki önemini, dikilen fidanın değerini. Dedeleriyle birlikte fidanın köklerine toprak koyarken mutluydular. Akçaağaç, birinci kuşağa duyulan şükran hislerinin yanı sıra, İsviçre’deki Türk toplumunun Türkiye sevdası ile İsviçre’ye entegrasyonunun bir sembolüydü.

Zaman çok hızlı geçiyor. Ancak o günlerin unutmadığım güzel anıları bende de taptaze. Dilerim “Neden Olmasın?” başlıklı öykünün kahramanı Betül Hanım’ın yukarıda işaret ettiğim konuşmasında dile getirdiği hususlar bir gün gerçekleşir. Akçaağaç, birinci kuşağa duyulan şükran hislerinin yanı sıra, İsviçre’deki Türk toplumunun Türkiye sevdasıyla İsviçre’ye entegrasyonunun bir sembolü. Toprak ağacı besleyen, yaşatan en önemli unsur. Tıpkı hava, su, güneş gibi. Hava, su, güneş İsviçre’nin toplumumuza, başta eğitim olmak üzere sağladığı olanaklar ise, toprakta birinci kuşağın oralara taşıdığı kültürel ve manevi değerlerimiz. Hepsi birbirini tamamlıyor. Entegrasyon bu olmalı.

20 yıl önce yazdığım bir yazımda şöyle demişim:

“Kadınlarımız, yavrularının kültürel ve manevi değerlerini korumalarına ve eğitimlerine nasıl özen özen gösteriyorlarsa, akçaağacın köklenmesine ve güçlenmesine öyle özen gösterecekler. Gençlerimiz de kadınlarımıza destek olacaklar. Aradan on yıllar geçecek ve 19 Mayıs’ta dikilen fidan büyüyüp İsviçre Türk toplumunun ağacı olacak, insanlarımız akçaağacın bulunduğu parkta her 19 Mayıs’ı birlikte kutlayacaklar…”

Akçaağacın dikilmesinin 20. yıl dönümünde Zürih’te düzenlenen kutlama bu açıdan benim için çok anlamlı. Kadınlarımızın akçaağaca sahip çıktıklarının, değer verdiklerinin bir göstergesi. Başta Fatma Jaggli, kendilerini içtenlikle kutluyorum, sevgi ve selamlarımı sunuyorum. Kutlamada, akçaağacın fidesinin dikimine katılmış çocuklarımızın da gençler olarak hazır bulunmuş olabileceğini düşünüyorum.

Öte yandan, insanlarımızın yoğun olarak yaşadığı diğer ülkelerdeki kadın derneklerimizin, İsviçre Türk Kadınlar Derneği’ni örnek alarak, yerel makamlarla iş birliği ile yaşadıkları yörelerdeki parklara sembol niteliğinde akçaağaçlar dikmelerini diliyorum.

Gürsel Demirok

Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi’ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1969’da Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar da referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan’ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

ST. GALLEN’DE İLK ASYA EŞEKARISI YUVASI BULUNDU

yazar

Published

on

By

St. Gallen Kantonu’nda, Asya Eşekarısı’na ait ilk yuva tespit edildi ve kaldırıldı. Bu tür, yerel bal arıları için tehdit oluşturuyor. Asya Eşekarısı, Güney Fransa üzerinden Avrupa’ya yayılmış bir istilacı tür olarak biliniyor.

Söz konusu yuva, kasım ayı başında Engelburg bölgesinde, 25 metre yükseklikte bir meşe ağacının tepesinde keşfedildi. Kantondan yapılan açıklamaya göre, önce bölgede tek bir Asya Eşekarısı görüldüğü bildirildi. Bunun üzerine, Avcılık, Doğa ve Balıkçılık Dairesi çevredeki arıcılara ve yerel arıcılık derneklerine bilgi verdi. Daha dikkatli bir gözetim yapılması istenirken, iki arıcı yuvayı tespit etti.

İNSANLAR İÇİN TEHDİT DEĞİL, BAL ARILARI İÇİN BÜYÜK TEHLİKE

Yetkililer, Asya Eşekarısı’nın insanlar için yerel eşekarısı ya da bal arılarından daha tehlikeli olmadığını belirtti. Ancak bu tür, avcı özelliklere sahip ve tüm bir arı kolonisini yok edebilecek kapasitede.

Kanton genelinde Asya Eşekarısı’nın yayılmasının muhtemel olduğu, ancak bu yayılımın yavaşlatılması için yuvaların derhal kaldırılacağı açıklandı. Yuva ve şüpheli Asya Eşekarısı görüldüğünde bildirim yapılmasının önemi vurgulandı. Bu amaçla, İsviçre genelinde www.asiatischehornisse.ch adlı bir platform üzerinden ihbarlar kabul ediliyor.

#AsyaEşekarısı #StGallen #BiyoçeşitlilikTehdidi

Continue Reading

Gündem

İSVİÇRE’DEKİ OTURUM TİPLERİ: L, B, C, F, N VE S OTURUMLARI , HAKLARI ve KISITLAMALAR

yazar

Published

on

By

Haber: Cemil Baysal

İsviçreninsesi okuyucularından gelen yorumlar ve özel mesajlar doğrultusunda, İsviçre’deki oturum tiplerini özetle paylaşıyoruz.
İsviçre’de oturum izinleri, bireylerin ülkede kalma ve çalışma haklarını düzenleyen farklı kategorilere ayrılmaktadır. Her bir oturum tipinin süresi, hakları ve kısıtlamaları birbirinden farklıdır. İşte İsviçre’deki oturum türlerinin kapsamlı bir özeti:


1. L OTURUMU (KISA SÜRELİ OTURUM)

  • Geçerlilik Süresi: 3 ay ile 12 ay arasında geçerli. Yenileme gerekçelere bağlıdır.
  • Kimlere Verilir: Geçici iş kontratıyla çalışanlar veya kısa süreli kurs gibi özel amaçlarla İsviçre’ye gelenler.
  • Haklar:
    • Çalışma izni genelde işverenle bağlantılıdır.
    • İsviçre’de belirli bir süre ikamet etme hakkı.
  • Kısıtlamalar:
    • Vatandaşlık başvurusu yapılamaz.
    • Ev satın almak genellikle mümkün değildir.

2. B OTURUMU (GEÇİCİ OTURUM)

  • Geçerlilik Süresi: 1 yıl süreyle verilir, yenilenebilir.
  • Kimlere Verilir: Çalışma izni olanlar, öğrenciler ve İsviçre’de evlilik yoluyla oturum hakkı kazananlar.
  • Haklar:
    • İsviçre içinde taşınma hakkı (kantona bağlı kısıtlamalar olabilir).
    • Aile birleşimi yapma imkânı.
    • Çalışma izni alma hakkı.
  • Kısıtlamalar:
    • Uzun süreli yurtdışında kalışlar (6 aydan fazla) oturumun iptaline neden olabilir.
    • Vatandaşlık başvurusu için 10 yıl süreyle sürekli oturum gereklidir.
    • Ev satın almak AB/EFTA vatandaşı olmayanlar için kanton kısıtlamalarına tabidir.

3. C OTURUMU (SÜRESİZ OTURUM)

C Oturumu Hakkında Bilgilendirme

C Oturumu nedir?

C Oturumu, süresiz oturum izni anlamına gelir. Geçerlilik süresi “süresiz” kabul edildiğinden yenilenmesi gerekmez. Ancak oturum kartlarının kimlik yenilemesi gibi işlemler için belirli bir süresi olabilir (örneğin 5 yıl). Bu durumda, yalnızca belge yenilenir; oturumun kendisi iptal edilmez.


Kimlere verilir?

  • AB/EFTA vatandaşları: İsviçre’de 5 yıl yasal ve kesintisiz ikamet sonrası verilir.
  • Diğer ülke vatandaşları: Genellikle İsviçre’de 10 yıl yasal ve kesintisiz ikamet sonrası verilir.
    • Not: Bazı özel durumlarda (örneğin yüksek entegrasyon düzeyi veya özel statüler), süre 5 yıla indirilebilir.

Haklar

  • Süresiz oturum hakkı: İsviçre’de kalıcı olarak yaşama ve çalışma hakkı sağlar.
  • Serbest iş seçimi: İsviçre’nin herhangi bir bölgesinde veya kantonunda çalışma ve iş değiştirme özgürlüğü.
  • Sosyal haklar: İsviçre’deki sosyal güvenlik sistemine tam erişim (emeklilik, sağlık sigortası gibi).
  • Eğitim ve mesleki haklar: İsviçre’de eğitim, meslek edinme ve kariyer geliştirme imkânları.
  • Aile birleşimi: Belirli şartlar altında aile üyelerini İsviçre’ye getirme hakkı.
  • Daha kolay vatandaşlık başvurusu: Uzun vadede, İsviçre vatandaşlığına geçiş sürecinde avantaj sağlar.
  • Yerel seçimlerde oy kullanma hakkı: Bazı kanton ve belediyelerde, C Oturumu sahipleri yerel düzeyde oy kullanma hakkına sahiptir. Ancak, seçilme hakkı yoktur.

Kısıtlamalar

  • İsviçre dışında uzun süreli kalış: İsviçre dışında belirli bir süre (genellikle 6 ay ila 2 yıl) ikamet edildiğinde oturum hakkı kaybedilebilir.
  • Suç işleme durumları: Ciddi bir suç işlenmesi durumunda oturum hakkı iptal edilebilir.
  • Sosyal yardım bağımlılığı: Uzun süre sosyal yardımlara bağımlı olunursa, oturum hakkı yeniden değerlendirilip iptal edilebilir.
  • İsviçre vatandaşlığı ile farklar: Oy kullanma hakkı yerel düzeyde bazı yerlerde olsa da, federal düzeyde oy kullanma ve seçilme hakkı kazanılmaz.

İptal edilebilir mi?

C Oturumu “süresiz” olsa da, aşağıdaki durumlarda iptal edilebilir:

  • İsviçre dışında uzun süre ikamet edilmesi,
  • Suç işlenmesi,
  • Sosyal yardımlara bağımlı hale gelinmesi.
  • C Oturumu ile İsviçre Dışında Ne Kadar Süreyle Kalınabilir?
  • İsviçre’de uzun süreli ikamet izni sağlayan C oturumunun geçerlilik süresi, oturum sahibinin İsviçre dışında geçirdiği süreye bağlıdır. C oturumu, kişi İsviçre dışında 6 ay boyunca kalırsa otomatik olarak sona erer. Ancak bazı özel durumlarda, İsviçre’deki oturum izninin kaybedilmemesi için bir çözüm bulunmaktadır.
  • Abwesenheitsbewilligung (Abwesenheitsgenehmigung) adı verilen bir düzenleme ile, oturum sahibi İsviçre dışında uzun süreli bir ikamet gerçekleştirecekse, 4 yıl süreyle C oturumunun askıya alınması talep edilebilir. Bu düzenleme, belirli şartlar altında başvurulabilir ve yalnızca oturum sahibinin kişisel durumuna göre uygulanabilir.
  • C oturumu sahiplerinin, uzun süreli yurtdışında kalmayı planladıklarında, ilgili oturum izinlerinin geçerliliğini kaybetmemek için gerekli başvuruları yapmaları önemlidir.

    4. F OTURUMU (GEÇİCİ KORUMA)

    • Geçerlilik Süresi: Yenilenebilir geçici statü.
    • Kimlere Verilir: İsviçre’ye iltica eden ancak başvurusu reddedilen veya korunmaya muhtaç kişiler.
    • Haklar:
      • Çalışma izni alabilirler.
      • Sosyal yardım alma hakkı vardır.
    • Kısıtlamalar:
      • Vatandaşlık başvurusu yapılamaz.
      • Ev satın alma hakkı yoktur.

    5. N OTURUMU (İLTİCA OTURUMU)

    • Geçerlilik Süresi: İltica başvuru sürecinde geçerlidir. Bu süreç aylar veya yıllar sürebilir.
    • Kimlere Verilir: İsviçre’ye iltica başvurusu yapan kişilere.
    • Haklar:
      • Temel barınma ve sosyal yardım sağlanır.
      • Çalışma hakkı kanton onayına bağlıdır.
    • Kısıtlamalar:
      • Vatandaşlık başvurusu yapılamaz.
      • Ev satın alma hakkı yoktur.
      • Seyahat özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlıdır.

    6. S OTURUMU (GEÇİCİ KORUMA – ÖZEL DURUM)

    • Geçerlilik Süresi: Yenilenebilir geçici statü.
    • N oturumu, iltica başvuru sürecindeki kişilere verilen bir statüdür ve daha sınırlı haklar sunar. Buna karşılık, S oturumu, geçici koruma sağlanan kişilere verilen bir statü olup daha geniş haklar tanıyabilir. Son olarak, Ukraynalı mültecilere S oturumu verilmesi, diğer ülkelerden gelen mültecilere ise N oturumu tanınması tartışmalara yol açmıştı.
    • Kimlere Verilir: Savaş, doğal afet veya ciddi krizler nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalanlara.
    • Haklar:
      • İsviçre’de güvenli bir ortamda kalma hakkı.
      • Çalışma hakkı kanton onayına bağlıdır.
      • Sosyal yardım alma hakkı vardır.
    • Kısıtlamalar:
      • Vatandaşlık başvurusu yapılamaz.
      • Ev satın alma hakkı yoktur.

    İSVİÇRE VATANDAŞLIĞINA BAŞVURU KRİTERLERİ

    1. Minimum İkamet Süresi:
      • Genel olarak 10 yıl yasal ve sürekli oturum (C oturumu avantajlıdır).
      • Son 3 yıl boyunca kesintisiz İsviçre’de ikamet şartı aranır.
      • Evlilik yoluyla vatandaşlık süreci 3-5 yıl sürebilir.
    2. Dil Bilgisi:
      • İsviçre’nin resmi dillerinden birinde yeterlilik (B1 seviyesinde konuşma, A2 seviyesinde yazma).
    3. Uyum Şartları:
      • İsviçre kültürü ve değerlerine uyum.
      • Cezai sicil kaydı olmaması.

    KİMLER EV SATIN ALABİLİR?

    • C Oturumu Sahipleri: İsviçre vatandaşlarıyla eşit haklara sahiptir, serbestçe ev alabilirler.
    • B Oturumu Sahipleri: Daimi ikamet koşuluyla (örneğin aile birleşimi veya çalışma) bazı bölgelerde ev satın alabilir.
    • AB/EFTA Vatandaşları: İkamet durumuna bakılmaksızın genelde ev satın alabilirler.
    • L, N ve F Oturumu Sahipleri: Genelde ev satın almalarına izin verilmez.

    SÜRESİZ YURTDIŞINDA KALMA VE KISITLAMALAR

    • L, N ve B Oturumları: 6 aydan uzun yurtdışı kalışı oturumun iptaline neden olabilir.
    • C Oturumu: 6 aydan uzun yurtdışı kalışı için özel izin alınmalıdır. Aksi takdirde oturum iptal edilir.
    • Vatandaşlık Durumu: Vatandaşlık alındıktan sonra yurtdışında kalış süresiyle ilgili herhangi bir kısıtlama yoktur.
    • N VE S OTURUM SAHİPLERİNİN GELDİĞİ ÜLKEYE GİTME HAKKI
      N Oturumu (İltica Oturumu)
      Genel Durum: N oturumu sahipleri, iltica başvuru sürecinde oldukları için geldikleri ülkeye dönmeleri genellikle mümkün değildir.
      Neden:Başvuru sahipleri, ülkelerinde zulüm, savaş veya başka bir tehdit nedeniyle İsviçre’ye geldiklerini beyan ederler.
      Geldikleri ülkeye dönüş, İsviçre makamlarınca bu tehditlerin gerçek olmadığını gösterebilir ve iltica başvurusu iptal edilebilir.
      İstisnalar: Özel bir gerekçe varsa (örneğin, aile üyelerinin ciddi hastalığı), dönüş için özel izin başvurusunda bulunulabilir. Ancak bu durum oldukça nadirdir ve dikkatli değerlendirilir.

      S Oturumu (Geçici Koruma – Özel Durum)
      Genel Durum: S oturumu sahiplerinin de geldikleri ülkeye dönmeleri genellikle yasaktır.
      Neden:S oturumu, savaş, doğal afet veya benzeri nedenlerle acil koruma sağlanan kişilere verilir.
      Bu statüde olan bir kişinin ülkelerine dönüşü, korunma ihtiyaçlarının geçerli olmadığını düşündürebilir ve oturumun iptaliyle sonuçlanabilir.
      İstisnalar: Bazı özel durumlarda (örneğin, kısa süreli insani ziyaretler) dönüş izni talep edilebilir. Ancak bu süreç titizlikle değerlendirilir ve genelde onaylanmaz.

      Özet:
      N ve S oturumu sahipleri, geldikleri ülkeye tatil amacıyla dönemezler. Bu durum, İsviçre’deki oturum haklarının kaybına yol açabilir. Eğer acil insani bir neden varsa, dönüş için kanton makamlarından veya federal göçmenlik ofisinden (SEM) özel izin alınması gereklidir.
    • Oturum tiplerinin daha geniş ayrıntıları ingilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca dillerinde SEM sayfasında: Link
    • #İltica #GeçiciKoruma #OturumHakları #İsviçre #oturumhakkı #isviçredehayat #isviçredeyasam #isviçreninsesi #isviçrehaberleri

    Continue Reading

    Gündem

    TÜRKİYE’DEN YAPILAN SIĞINMA BAŞVURULARI DAHİL OLMAK ÜZERE, İSViÇRE’DEKİ SIĞINMA BAŞVURULARI GEÇEN YILA GÖRE %26 AZALDI

    yazar

    Published

    on

    By

    İsviçre’de sığınma başvuruları, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla önemli bir düşüş gösterdi. Ancak, Ekim 2024’te başvurular bir önceki ay olan Eylül’e göre artış gösterdi.

    Ekim 2024’te İsviçre’deki yeni sığınma başvuruları 2.597 olarak kaydedildi ve bu, Ekim 2023’e göre yaklaşık %26’lık bir azalma anlamına geliyordu. Ancak, Eylül ayına göre başvuru sayısı %10’a yakın bir artış gösterdi.

    İsviçre Göçmenlik Sekreterliği (SEM) tarafından açıklanan verilere göre, 2024 yılı başından Ekim ayına kadar toplam 23.559 sığınma başvurusu alındı. Bu rakam, 2023 yılının aynı dönemine göre %5’ten fazla bir düşüşü ifade ediyor.

    Ekim 2024’te sığınma başvurularının en fazla yapıldığı ülke, 608 başvuru ile Afganistan oldu. Ancak, geçen yılın Ekim ayına kıyasla Afganistan’dan yapılan başvurular %9 oranında azalmış durumda.

    Ekim ayında, başvuru yapan diğer önemli ülkeler ise Türkiye (384 başvuru), Cezayir (232 başvuru) ve Fas (142 başvuru) oldu. SEM, geçen ay ilk aşamada 2.766 sığınma başvurusu hakkında karar verdi. Bu başvuruların yaklaşık dörtte biri kabul edildi.

    Ekim ayında, İsviçre’den kendi isteğiyle ayrılan 698 kişi oldu, 408 kişi ise geldikleri ülkeye, sorumlu Dublin ülkesine ya da üçüncü bir ülkeye geri gönderildi.

    #İsviçre #asyl #iltica #avrupa

    Continue Reading
    Advertisement

    Trendler