Sosyal Medya

İsviçre

Art Basel 2024: Milyonluk Satışlar ve Sanat Piyasasının Dinamikleri

yazar

Yayınlayan

on

Art Basel öncesinde sanat piyasasında durgunluk endişeleri hâkimdi. 2023 yılında küresel satışlar %4 düşüş göstermişti, ancak Art Basel CEO’su Noah Horowitz, piyasanın hâlâ güçlü olduğunu vurguladı.

Art Basel 2024, dikkat çekici satışlarla öne çıktı:

  • Yayoi Kusama’nın “Aspiring to Pumpkin’s Love, the Love in My Heart” heykeli 5 milyon dolara satıldı.
  • Arshile Gorky’nin çizimi, fuarın ilk gününde 16 milyon dolara alıcı buldu.
  • Georgia O’Keeffe’nin “Sky with Moon” eseri, 13,5 milyon dolara önemli bir koleksiyoncu tarafından satın alındı.
  • Philip Guston’un “Orders” adlı tablosu 10 milyon dolara alıcı buldu.
  • Louise Bourgeois’nin 1954 tarihli küçük çalışması 3,5 milyon dolara satıldı.
  • Joan Mitchell’in “Sunflowers” tablosu ise 20 milyon dolara fuarın en pahalı eseri oldu.
  • Gerhard Richter’in “Abstraktes Bild” eseri 6 milyon dolara satıldı.

Zürih’teki Hauser & Wirth Galerisi’nin sahibi Iwan Wirth, fuarın sanatın ötesinde bir deneyim sunduğunu belirterek, sanat piyasasının direnç gösterdiğini vurguladı. Art Basel, büyük galerilerin etkisini gösterdi ve sanat ticaretinde önemli bir rol oynadı.

Art Basel 2024, sanat piyasasının gücünü ve direncini bir kez daha kanıtladı.

#ArtBasel2024 #SanatPiyasası #MilyonlukSatışlar #SanatDünyası #DirençliPiyasa #ArtBaselSales #FlorianOegerli #SanatFuarı #KültürSanat #GaleriSatışları #ArtBasel2024 #Kunstmarkt #Millionenverkäufe #Kunstwelt #WiderstandsfähigerMarkt #ArtBaselSales #FlorianOegerli #Kunstmesse #KulturundKunst #Galerieverkäufe

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İsviçre

İSVİÇRE’DE GRİP DALGASI REKOR SEVİYEYE ULAŞTI

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre’de mevsimsel grip dalgası etkisini artırarak devam ediyor. Federal Sağlık Dairesi’ne (BAG) göre, geçen hafta ülkede 2500’den fazla yeni grip vakası kaydedildi. Bu rakam, bu sezon için yeni bir rekor anlamına geliyor.

BAG’nin bugün yayımladığı verilere göre, her 100.000 kişi başına düşen grip vaka sayısı yaklaşık 28 olarak hesaplandı. Geçen yılın aynı döneminde bu oran 26,5 olarak kaydedilmişti. Uzmanlar, bu yılki grip dalgasının önceki yıla kıyasla daha şiddetli seyrettiğini belirtiyor..

DOKTOR ZİYARETLERİNDE ARTIŞ
19-25 Ocak haftasında grip benzeri semptomlarla doktor ziyaretlerinde de belirgin bir artış yaşandı. Yüksek ateş, öksürük ve boğaz ağrısı şikayetleriyle 21.054 kişi doktora başvurdu. Bu, grip benzeri hastalıklar nedeniyle bir haftada kaydedilen en yüksek rakamlar arasında yer alıyor. Son olarak, 2020 baharında benzer seviyelere ulaşılmıştı.

RSV VE COVID-19 GERİLİYOR
Gribin yanı sıra, solunum yollarını etkileyen RSV virüsü de toplum içinde yayılmaya devam ediyor. Ancak BAG’nin değerlendirmesine göre, RSV salgınının zirve noktasını geçtiği düşünülüyor. Öte yandan, Covid-19 vakalarında düşüş eğilimi gözleniyor. Kanalizasyon analizleri, zorunlu bildirim sistemi ve Sentinella raporları, SARS-CoV-2 enfeksiyonlarının birkaç haftadır azaldığını gösteriyor..

Haberin Devamını Oku

Gündem

BÜTÜN OKUL YÖNETİMİ İSTİFA ETTİ, YENİ ADAY BULUNAMIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma süresi: 4 dakika

Zürih’in Dänikon-Hüttikon bölgesinde uzun yıllardır devam eden okul krizi, okul yönetiminin topluca istifa etmesiyle yeni bir boyut kazandı. Kanton yetkilileri duruma el koyarak bir geçici yönetim atadı. Ancak şu anki en büyük sorun, okul yönetimine yeni aday bulamamak.

Kriz Nasıl Başladı?

Dönemin okul müdürü, “yaş gruplarının karışık öğrenimi” (adL) uygulamasını başlatarak okulda büyük bir tartışma yarattı. Ancak 2022’de okul yönetimindeki siyasi dengelerin değişmesiyle okul müdürü şartsız olarak görevden alındı. Bu karar, kasaba sakinleri arasında büyük bir bölünmeye yol açtı.

Ağır İthamlar ve Yasal Süreç

Krizin kökleri derinleştirken, çok sayıda şikayet dile getirildi. Bazı öğrencilerin diğerlerini zorbalıkla suçladığı ve hatta okul yöneticilerinin çocuklarına “cinsel taciz” iddialarıyla suç duyurularında bulunuldu. Polis tarafından başlatılan soruşturma neticesinde herhangi bir suç unsuruna rastlanmazken, yaşananlar, aileler arasında gerilimi artırdı.

Bütçe Krizi ve Ebeveyn Baskısı

Bölgedeki bir ebeveyn derneği, okul yönetimini sert bir dille eleştirerek, iki kez okul bütçesinin onaylanmasını engelledi. Kantonal yetkililer, devreye girerek bütçeyi zorunlu olarak onaylamak zorunda kaldı.

Okulda Personel Krizi

Yaşanan gerginliklerin sonucu olarak son yıllarda okulda ciddi bir yönetim ve öğretmen eksikliği yaşandı. Birçok öğretmen ve okul yöneticisi istifa etti ve okulda kalmak isteyen personel bulunamıyor.

Kasaba Halkının Tepkisi

Kasaba sakinleri, sorunun uzun süredir çözülememesi nedeniyle artan bir huzursuzluk yaşıyor. Bazı aileler okullarından memnuniyetsizliklerini düzineyle okuyucu mektubu yazarak dile getirirken, diğerleri mevcut durumun daha da kötüye gitmesinden endişe ediyor.

Gelecek Ne Getirecek?

Şu ana kadar yeni bir okul yönetimi için aday bulunamazken, başvuru süresi 26 Şubat’a kadar uzatıldı. Ancak kimsenin bu sorumluluğu almak istememesi, okulun geleceği için ciddi bir tehlike oluşturuyor.

Forum Rotflue’den Heiko Beyer konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu: “Bütün okul yönetiminin istifa etmesi okulun sürekliliğini tehlikeye atıyor. Uzun yılların bilgi birikimi kayboldu ve bu durum okula zarar verebilir. Umarım, artık istikrar sağlanır.”

Haberin Devamını Oku

Gündem

İSVİÇRE’DE DÜŞÜK DOĞUM ORANI: ÇÖZÜM EBEVEYN İZNİ Mİ?

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma süresi: 4 dakika

İsviçre’de doğum oranları giderek düşüyor. Demografi uzmanlarına göre, bu durumun temel nedenleri arasında artan yaşam maliyetleri ve belirsiz gelecek kaygıları yer alıyor. Uzmanlar, ebeveyn izninin doğum oranlarını artırmada tek başına yeterli olmayacağını, ancak devlet desteklerinin ve geleceğe dair olumlu beklentilerin önemli bir rol oynayabileceğini vurguluyor.

DOĞUM ORANLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN NEDENLERİ

Demografi uzmanı Hendrik Budliger’e göre, İsviçre’deki düşük doğum oranlarının başlıca sebepleri yüksek yaşam maliyetleri ve geleceğe yönelik olumsuz beklentiler. Budliger, “Çocuk bakım maliyetlerinin yüksekliği ve iş kaybı riskleri gibi ekonomik faktörler, ailelerin çocuk sahibi olma kararlarını ertelemesine neden oluyor,” diyor.

Ancak Budliger, sorunun yalnızca İsviçre’ye özgü olmadığını belirterek, kuzey Avrupa ülkelerinde de benzer bir eğilim görüldüğünü ifade ediyor. İsveç gibi ülkelerde uzun süreli ebeveyn izinleri uygulanmasına rağmen doğum oranlarındaki gerileme devam ediyor.

SAYILARLA DOĞUM ORANLARI

İsviçre’de 2023 yılında 80.024 bebek dünyaya gelirken, bu sayı 2022’de 82.371, 2021’de ise 89.644 olarak kaydedildi. En düşük doğum oranı 1978 yılında 71.375 olarak kayıtlara geçmişti. Günümüzde doğum oranlarında iyileşme işareti görülmezken, bu eğilimin sürdüğü belirtiliyor.

İsviçre’de doğurganlık oranı kadın başına 1,4 çocuk seviyesinde bulunuyor. Budliger bu durumu şu şekilde açıklıyor: “1.000 kadın 1.400 çocuk dünyaya getiriyor ve bunların yarısı kız çocuğu. İki nesil sonrasında bu sayı 490’a düşüyor. Nüfusun sürdürülebilirliği için bu oran yeterli değil.”

AZALAN DOĞUM ORANININ ETKİLERİ

Budliger’e göre, doğum oranlarındaki düşüş, ekonomik ve sosyal yapıyı doğrudan etkiliyor. “Azalan doğum oranı, iş gücü açığına, emekli maaşlarının sürdürülebilirliğine, tüketici sayısının azalmasına ve yatırımcı eksikliğine yol açıyor. Bu açığın kapatılması için göçmen işgücüne ihtiyaç duyuluyor,” diyor. Ancak, göç veren ülkelerde de benzer yaşlanma sorunlarının yaşandığını vurguluyor.

EBEVEYN İZNİ ÇÖZÜM MÜ?

Bazı kesimler, doğum oranlarını artırmak için daha uzun ebeveyn izinlerinin çözüm olabileceğini savunuyor. Budliger ise ebeveyn izninin tek başına bir çözüm olmadığını, ancak önemli bir destekleyici faktör olabileceğini belirtiyor. “İsveç gibi ülkelerde ebeveyn izni 480 gün ve ebeveynler bu süreyi esnek bir şekilde paylaşabiliyor. Bu sayede annelerin iş hayatında karşılaştığı ayrımcılık azalıyor,” diyor.

DOĞUM ORANLARINI ARTIRMAK İÇİN NE YAPILMALI?

Uzmanlara göre, düşük doğum oranlarına karşı alınabilecek en etkili önlemler şunlar:

  • Devlet destekleri: Çocuk bakım hizmetlerinin devlet tarafından sübvanse edilmesi.
  • Vergi indirimleri: Ailelerin üzerindeki ekonomik yükün hafifletilmesi.
  • Gelecek beklentileri: Genç aileler için pozitif bir ekonomik ve sosyal ortamın sağlanması.

Budliger, “Ailelerin çocuk sahibi olabilmesi için maddi ve sosyal güvencelere sahip olması gerekiyor. Politikacıların bu konuya daha fazla önem vermesi şart,” diye ekliyor.

Haberin Devamını Oku

Trendler