Sosyal Medya

Gündem

İSVİÇRE’DE E-HASTA DOSYASI ZORUNLU HALE GELİYOR

yazar

Yayınlayan

on

28 Eylül 2024 | 09:07 | Okuma Süresi: 2 dakika

İsviçre Federal Hükümeti, elektronik hasta dosyasının (EPD) uygulama alanını genişletme kararı aldı. Cuma günü yapılan toplantıda alınan karara göre, yeni yasa tasarısı, 2025 baharında parlamentoya sunulacak. Bu düzenleme ile EPD’nin teknik altyapısı, merkezi olarak federal hükümet tarafından yönetilecek.

E-Patientendossier’in Kapsamı Genişliyor

Yeni düzenleme ile birlikte, elektronik hasta dosyasının sağlık hizmetlerinin tüm aşamalarında zorunlu hale gelmesi bekleniyor. Hastaneler ve bakım kuruluşlarının yanı sıra, doktorlar, eczacılar, fizyoterapistler ve kiropraktörler gibi ambulans hizmeti sunan sağlık profesyonelleri de EPD sistemine katılacak ve tedavi ile ilgili tüm verileri kaydetmekle yükümlü olacak.

Otomatik ve Ücretsiz EPD Uygulaması

Tüm İsviçre vatandaşları, otomatik olarak ücretsiz bir EPD alacak. Ancak, bu dosyayı istemeyen bireylerin itiraz etme hakkı bulunacak. Bu adım, hasta verilerinin daha erişilebilir hale getirilmesini ve sağlık hizmetlerinin entegrasyonunu sağlamayı hedefliyor.

İsviçre Federal Hükümeti’nin bu tarihi kararı, sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmayı ve hasta bilgilerinin güvenli bir şekilde saklanmasını amaçlıyor. EPD uygulamasının getireceği yenilikler ve etkileri, sağlık sektöründe büyük bir değişim yaratması bekleniyor.

#EPatitentendossier #SağlıkReformu #İsviçre #HükümetKararı #isviçre #schweiz #suisse #svizzera #switzerland #sağlık #isviçretürkleri

Not: Haberin görselleri ve içeriği izinsiz kopyalanamaz.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

ALMANYA REDDEDİLEN TÜRK SIĞINMACILARI SINIR DIŞI EDECEĞİNİ AÇIKLADI, ANKARA YALANLADI

yazar

Yayınlayan

on

By

Tarih: 27 Eylül 2024, Okuma Süresi: 3 dakika

Almanya, geri çevrilen Türk sığınmacıların sınır dışı edileceğini duyurdu. Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Ankara ile varılan anlaşma çerçevesinde, her hafta başvurusu reddedilen 500 Türk sığınmacının Türkiye’ye geri alınacağını belirtti. Ancak, Ankara hükümeti bu iddiaları yalanlayarak, böyle bir anlaşmanın olmadığını ve bu bilgilerin gerçekleri yansıtmadığını ifade etti.

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından yapılan açıklamada, “Vatandaşlarımızın toplu olarak sınır dışı edilmesine ilişkin hiçbir uygulamaya onay verilmemiştir,” denildi. Bu yalanlamanın ardından, Almanya’nın bu adımına insan hakları savunucularından gelen eleştiriler dikkat çekti.

Nancy Faeser, aynı gün yaptığı paylaşımda, “Türkiye’ye dönüşlerin daha hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilebileceği bir noktaya ulaştık,” ifadelerini kullandı. Anlaşmanın, düzensiz göçün engellenmesinde “bir yapı taşı” olduğunu vurguladı. Faeser, Berlin ve Ankara arasındaki müzakerelerin ardından Türkiye’nin haftada 500 Türk vatandaşını geri almayı kabul ettiğini söyledi.

Alman basınında yer alan haberlerde, ilk etapta 200 Türk vatandaşının çeşitli havalimanlarından tarifeli seferlerle Türkiye’ye geri gönderileceği belirtildi. Bu durum, Türkiye’nin “özel uçuş” adı altında gerçekleştireceği seferlerle gerçekleşecek.

Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) verilerine göre, 2023 yılı içerisinde 900’den az Türk vatandaşı sınır dışı edildi. Ancak, bu yıl başından bu yana 28.492 Türk vatandaşının sığınma başvurusunun karara bağlandığı ve şu anda 15.561 Türk vatandaşının sınır dışı edilmesi gerektiği iddia ediliyor. Bu, Almanya’nın sığınmacı politikalarında önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Almanya’nın bu yeni yaklaşımı, Avrupa’daki düzensiz göç tartışmalarının yeniden alevlendiği bir dönemde ortaya çıktı. Almanya, 16 Eylül’den itibaren yeni kara sınır kontrolleri uygulamaya koydu. Ağustos ayında Solingen’de yaşanan bıçaklı saldırı, göç ve sınır dışı etme konularındaki eleştirileri yeniden gündeme getirdi.

Bu gelişmeler, Almanya’nın Türkiye ile olan ilişkilerini güçlendirmesi beklenirken, sığınmacıların durumu hakkında dünya genelinde tartışmaların artmasına neden olabilir. Türkiye’de sürekli tartışma konusu olan “Avrupa’nın mülteci çöplüğü mü Türkiye?” sorusu, bu anlaşmanın gerçekleşmesi ve yürürlüğe girmesi durumunda daha da alevlenecek.

Sığınmacıların durumuyla ilgili endişeler, yalnızca politik bir mesele olmaktan öte, sosyal ve insani boyutları da beraberinde getiriyor. Türkiye, yıllardır Suriyeli mültecileri kabul ederek büyük bir yük altına girmiş durumda. Ancak, bu durum bazı gruplar tarafından eleştiriliyor ve ‘Türkiye Avrupa’nın mülteci çöplüğü mü?’ gibi tepkilerle Türkiye’nin Avrupa’nın mülteci yükünü taşımak zorunda kalıp kalmadığı tartışmalarını beraberinde getiriyor.

Anlaşmanın hayata geçmesi halinde, mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesi, Türkiye’deki insan hakları aktivistleri ve sığınmacılar için daha fazla sorun yaratabilir. Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerle birlikte, bu durum Türkiye’nin mülteci politikasının yeniden sorgulanmasına neden olabilir. Avrupa’nın mülteci politikalarının eleştirilmesi, Türkiye’nin de bu tartışmalardan payını alması ile birlikte, kamuoyunda tepkilerin artmasına yol açabilir.

Bu bağlamda, Türkiye’deki insan hakları savunucularının, sığınmacıların haklarının korunmasına yönelik çağrıları ve tepkileri daha da önem kazanacaktır. Alınan önlemler ve yapılacak anlaşmalar, bu mülteci akınının yönetilmesinde belirleyici bir rol oynayabilirken, sığınmacıların durumu, dünya genelinde de gündem oluşturmaya devam edecektir.


#Almanya #Türkiye #Sığınmacılar #GeriGönderme #İnsanHakları #asyl #iltica #sığınmacılar #mülteciler #haber #sondakika #avrupa #deutschland #germany #gurbetciler #migration

Haberin Devamını Oku

Gündem

İNTİHAR KAPSÜLÜNE BÖYLE GİRDİ – SON FOTOĞRAF

yazar

Yayınlayan

on

By

Schaffhausen, 25 Eylül 2024 – Schaffhausen’de, Sarco isimli intihar kapsülünün ilk kullanımı sırasında 64 yaşındaki bir Amerikalı kadın yaşamına son verdi. Olay, bölgedeki ormanlık alanda gerçekleşti ve kadının son anlarına tanıklık eden bir Hollandalı fotoğrafçı, bu durumu detaylı bir şekilde anlattı.

Kadın, Sarco kapsülünün önünde kısa bir dua ettikten sonra tereddüt etmeden kapsüle girdi ve uzandı. 24 saat geçerli olan bir erişim kodu kullanarak bilgisayar programını aktive etti. Bir robot sesi ona birkaç soru yöneltti ve son olarak, “Eğer ölmek istiyorsanız bu düğmeye basın” dedi. Kronik bir hastalıkla mücadele eden kadın, bir an bile tereddüt etmeden düğmeye bastı.

Birkaç dakika sonra, kapsülün içindeki oksijen azot gazıyla değiştirildi ve saat 16:01’de kadın ölü olarak ilan edildi. Olayı gözlemleyen fotoğrafçı, kadının ölümünün “huzurlu ve acısız” geçtiğini belirtti.

Yasal Süreç ve Açıklamalar

Sarco kapsülünü ortaya çıkaran Philip Nitschke, 77 yaşında ve Hollanda’da yaşıyor. İsviçre’deki olaya ilişkin incelemeleri yürüten Schaffhausen Savcılığı, tutuklamalar hakkında detaylı bilgi vermedi. Ancak raporlara göre, Amerikan kadın dışında dört kişi daha olay anında oradaydı; bunlar arasında fotoğrafçı ve “The Last Resort”un başkan yardımcısı olan psikolog Florian Willet de bulunuyordu.

Kadın, kapsüle girmeden önce iki yıl boyunca yaşadığı ciddi sağlık sorunlarına dair bir açıklama yapmak zorundaydı ve iki oğlu, kararını tamamen desteklediklerini ifade etti.

Hukuki Süreç Devam Ediyor

Olaydan sonra, “The Last Resort” adlı yardım kuruluşunun bazı yetkilileri geçici olarak gözaltına alındı. Bu kuruluş, Sarco kapsülünü ilk kez kullanan organizasyon olarak biliniyor. Schaffhausen Savcılığı, gözaltına alınanlara karşı intihar konusunda yardım ve teşvik suçlamasıyla soruşturma başlattı. Üç kişi serbest bırakılırken, fotoğrafcı ve kuruşunun başkan yardımcısının tutukluluk hali devam ediyor.

İsviçre Sağlık Bakanı Elisabeth Baume-Schneider, Sarco kapsülünün yasadışı olduğunu belirterek, “Bu cihaz, ürün güvenliği yasalarına ve kimyasal düzenlemelere aykırı” ifadelerini kullandı.

#SarcoKapsül #İsviçre #SonSeçim #Özgürİrade #Euthanasia #KronikHastalık #PhilipNitschke #HuzurluÖlüm #TıbbiYardım #YaşamSonlandırma #schweiz #suisse #svizzera #switzerland #isviçre #schwiiz #svizra

Haberin Devamını Oku

Dünya

OKTOBERFEST: KADINLAR İÇİN NE KADAR TEHLİKELİ?

yazar

Yayınlayan

on

By

Münih’teki Oktoberfest, her yıl milyonlarca insanı ağırlayan büyük bir etkinlik. Ancak bu coşkulu festivalin gölgeleri ve karanlık yönleri de var: Her yıl, kadınlara karşı birçok cinsel saldırı gerçekleşiyor.

Kısa Bilgiler:

  • 2023’te Oktoberfest’te 73 cinsel suç rapor edildi; bunlardan 6’sı tecavüz.
  • Üçte iki Wiesn garsonu cinsel tacize uğradı.

Almanya’nın en büyük halk festivali olan Oktoberfest, her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlarken, kutlamaların gölgesinde cinsel taciz olayları da artış göstermektedir. Festivalin her geçen yıl daha fazla katılımcıyı çekmesi, aynı zamanda kadınların güvenliğini tehlikeye atan olayların da sayısını artırmaktadır.

Cinsel Saldırılar Artıyor

Geçtiğimiz yıl Münih’teki Oktoberfest’te, polis tarafından kaydedilen 73 cinsel saldırı olayı arasında altı vergi ve altı da cinsel taciz vakası yer aldı. Bu yıl da benzer endişeler devam ediyor; daha etkinlik başlarken, 22 yaşında bir kadına yönelik cinsel saldırı ve bir “upskirting” olayı (bir kişinin, genellikle bir kadının, izni olmadan eteğinin altından fotoğraf çekilmesi) gündeme geldi. Bu durum, kadınların festivalde kendilerini koruma ihtiyacı hissetmelerine neden oluyor.

Garson kadınların Durumu

Oktoberfest’te çalışan kadın garsonlar da bu sorunla baş başa kalıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, Wiesn’de çalışan kadın garsonların %76’sı cinsel tacize maruz kalıyor. Bu oran, festivalin sadece katılımcıları için değil, aynı zamanda çalışanları için de riskli bir ortam oluşturduğunu gösteriyor.

Kadınlar Kendilerini Koruma Yollarını Arıyor

Birçok kadın, cinsel tacizle karşılaşmamak için önlem almak zorunda kalıyor. 20 yaşındaki Vicky, kendisi ve arkadaşlarının aldıkları önlemleri şöyle aktarıyor: “Tam şarjlı telefonlarla geliyoruz, yalnız tuvalete gitmiyoruz ve birimiz sürekli içecekleri kontrol ediyor ve izliyor.” Ayrıca, “upskirting” olaylarına karşı da hazırlıklı olduklarını belirten Vicky, eteklerinin altına bisiklet şortu giydiklerini ifade etti.

Festival Yönetimi Ne Yapıyor?

Oktoberfest yönetimi, yaşanan cinsel saldırılar karşısında bir “Güvenli Alan” oluşturmuş durumda. Bu alan, kadınlar ve kız çocukları için destek sağlayan, güvenli bir ortam sunan bir alan olarak işlev görüyor. Güvenli Alan ekibi, kadınların saldırılara maruz kalmalarında herhangi bir sorumluluk taşımadığını vurguluyor. Güvenli Alan lideri Lisa Löffler, “Suçlu her zaman saldırgandır” ifadelerini kullanarak, konunun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

#Oktoberfest #CinsiyetEşitliği #CinselTaciz #GüvenliAlan #Münih #Almanya #KadınHakları #almanyadatürkler #deutschland #germany #münchen #stuttgart #berlin #hessen #konstanz #hamburg #sexuelleübergriff #vergewaltigung

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler