Sosyal Medya

Gündem

Dolandırıcılık Şüphesi: İsviçre Demokrasisi İmza Skandalıyla Sarsıldı

yazar

Yayınlayan

on


İsviçre’de, doğrudan demokrasiyi tehdit eden büyük bir dolandırıcılık skandalı patlak verdi. İmza toplama şirketlerinin sistematik dolandırıcılık yaptığı iddiaları, bazı halk girişimlerinin gerekli geçerli imza sayısına ulaşmadan referanduma sunulmuş olabileceğini ortaya koyuyor.

Suçlamalar ve Soruşturmalar

İsviçre’nin Lausanne kentindeki Incop isimli organizasyon ve lideri Franck Tessemo, seçim dolandırıcılığıyla suçlanıyor. Service-Citoyen-Initiative’nin Eş Başkanı Noémie Roten, Incop ve Tessemo’yu dolandırıcılık yapmakla itham etti. Federal Savcılık, Incop ve diğer bilinmeyen kişilere yönelik seçim sahtekarlığı şüphesiyle soruşturma başlattı.

Dolandırıcılıkla İlgili Detaylar

Noémie Roten ve Franck Tessemo arasında yapılan anlaşmaya göre, Incop, bir ay içinde 10.000 imza toplayacak ve her imza için 4,50 İsviçre Frangı ödenecek. Ancak, toplanan imzaların büyük bir kısmı geçersiz çıktı. Lausanne’dan gelen 1.159 imzadan 423’ü, Freiburg’dan gelen 167 imzadan 61’i ve Coppet’ten gelen 13 imzadan 12’si geçersizdi. Bu oranlar, genellikle %8 ila %12 arasında olan geçersizlik oranlarının oldukça üzerinde, %35’ten %90’a kadar değişiyor. Ayrıca, Zürich’teki merkezlerde sistematik dolandırıcılığa dair birçok belirti bulundu. Bu belirtiler arasında, belirtilen köylerde yaşamayan kişilerin imzaları, sahte doğum tarihleri ve farklı yazı stillerinde tekrar eden imzalar yer alıyor. Bazı durumlarda, imza formlarının tamamen kopyalandığı da tespit edildi.

Etkilenen Girişimler

Skandal, geniş bir siyasi yelpazeyi kapsayan birçok girişimi etkiliyor:

  • Sağcı Girişimler:
    • Nükleer Enerji İnisiyatifi “Blackout durdur”
    • SVP’nin Tarafsızlık İnisiyatifi
    • SVP’nin 10 Milyon İsviçre İnisiyatifi
    • Gıda Güvenliği İnisiyatifi
    • İki Anti-Abortus İnisiyatifi (Toplama aşamasında başarısız oldu)
  • Ekolojik Girişimler:
    • Kitlesel Hayvan Yetiştiriciliğine Karşı İnisiyatif
    • Hayvan Hakları İhlalleri İçin Pelz Ürünlerinin İthalatına Karşı İnisiyatif
    • Foie Gras’ın İthalatına Karşı İnisiyatifi
    • Hayvan Deneyleri Yasağı İnisiyatifi
  • Diğer Girişimler:
    • Federal Hakimlerin Çekilişle Belirlenmesi İçin Adalet İnisiyatifi
    • Service-Citoyen İnisiyatifi

Tepkiler ve Önlemler

Federal Savcılık, seçim sahtekarlığı şüphesiyle birkaç dava yürütüldüğünü ve çeşitli zorunlu tedbirler, özellikle de ev aramaları ve sorgulamalar yaptığını doğruladı. Soruşturmalar, çeşitli halk girişimlerini ve imza toplayıcı firmaları kapsıyor. Federal İdare ise, girişimlerin veya referandumların yeterli geçerli imzaya sahip olmadan oylamaya sunulduğu görüşüne karşı çıkıyor. Yüksek geçersizlik oranlarının, belediyelerin kontrol görevlerini titizlikle yerine getirdiğini belirtiyor.

Uzman Görüşü

İmza onayı uzmanı Marc Wilmes, durumu “demokrasiye saldırı” olarak nitelendiriyor. Dolandırıcılık şüphesiyle referanduma sunulan girişimlerin yüksek olasılıkta olduğunu ve İsviçre’nin demokratik süreçlerini daha iyi koruyup denetlemesi gerektiğini vurguluyor.

#İsviçreSkandalı #schweiz #suisse #svizzera #isviçrehalkoylaması #referandumisviçre #İmzaDolandırıcılığı #DemokrasiTehlikede #İsviçreKrizi #SeçimSahtekarlığı #İmzaSahtekarlığı #DemokrasiSarsıldı #İsviçreDolandırıcılığı #SeçimSkandalı #İsviçreİmzaSkandalı

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

MİGROS’TA COCA-COLA ÜRÜNLERİ NEDEN YOK?

yazar

Yayınlayan

on

By

Türkiye’nin en büyük perakende zincirlerinden Migros’ta Coca-Cola, Fanta, Sprite ve Monster Energy gibi popüler içeceklerin rafları boş kaldı. Migros ve Coca-Cola tarafından yapılan açıklamalara göre bu durum, bir tedarik sorununun sonucu. Ancak, yaşanan aksaklığın detayları “hukuki nedenlerden ötürü” paylaşılmıyor.

TÜM ÜLKEYİ ETKİLİYOR

Tedarik sorunu, Migros’un İsviçre genelindeki şubelerini etkiliyor. Ancak, bazı mağazalarda Coca-Cola ürünleri hala belirli boyut ve çeşitlerde bulunabiliyor. Örneğin, Zürih’teki Limmatplatz şubesinde Monster Energy içecekleri tükenmiş durumda, Coca-Cola’nın 900 ml şişesi ise tamamen raflardan kalkmış görünüyor.

FİYAT KRİZİ Mİ?

Uzmanlar, bu tedarik kesintisinin sebebinin fiyat anlaşmazlıkları olabileceğini düşünüyor. Benzer bir sorun, Migros’un bir yan kuruluşu olan Denner ile Coca-Cola arasında 2014 yılında yaşanmıştı. O dönemde Denner, fiyat artışını protesto etmek için Çekya’dan kola ithal etmiş ve bu kriz aylarca sürmüştü. Nihayetinde 2015 yazında bir anlaşmaya varılmıştı.

YENİDEN RAFLARDA OLACAK MI?

Migros, şu an Coca-Cola ile görüşmelerin sürdüğünü belirtiyor. Şirketin basın sözcüsü, “Önümüzdeki haftalarda rafların aşamalı olarak tekrar dolmasını bekliyoruz” açıklamasında bulundu. Ancak bu süreçte müşterilerin alternatif ürünlere yönelmesi muhtemel.

Haberin Devamını Oku

Gündem

META, TIKTOK, GOOGLE: İSVİÇRELİ UZMANLAR PAZAR GÜCÜNÜN DÜZENLENMESİNİ ÖNERİYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Bundesrat Federal Hükümet tarafından görevlendirilen medya komisyonu, egemen teknoloji şirketlerine karşı ek önlemler öneriyor


Dijital platformlar, özellikle sosyal medya ağları ve arama motorları, yalnızca kullanıcı etkileşimlerini değil, aynı zamanda kamuoyunu da şekillendiriyor. Bu durum, demokratik süreçlerin işleyişini doğrudan etkileyebiliyor. Şu anda, İsviçre’nin önde gelen medya düzenleyici kurumu olan Eidgenössische Medienkommission (Emek), bu platformların denetlenmesi için kapsamlı bir strateji öneriyor. Bu strateji, teknoloji şirketlerinin piyasadaki baskın rollerine karşı ek düzenlemeler getirilmesini içeriyor.

Teknoloji Şirketlerinin Gücü
Emek, sosyal medya platformları ve arama motorlarının sadece büyük pazarlara sahip olmadığını, aynı zamanda içeriklerin şekillendirilmesinde önemli bir etkiye sahip olduğunu belirtiyor. Bu şirketler, kullanıcıların karşısına çıkan içerikleri algoritmalar aracılığıyla seçiyor ve bu süreç genellikle ticari çıkarlarla yönlendiriliyor. Ancak, bu algoritmalar, demokratik bir toplumda olması gereken şeffaflık ve tarafsızlık ilkesine aykırı şekilde tasarlanmış durumda.

Emek’in önerdiği kapsamlı strateji, sadece İsviçre hükümetinin hazırladığı ve iletişim platformları üzerine odaklanan yasayı aşan bir yaklaşımı içeriyor. Bu strateji, pazardaki egemenlik gücüne karşı düzenlemeler getirilmesini, ticari olmayan algoritma alternatiflerinin geliştirilmesini ve platformlara karşı daha sıkı toplumsal denetimlerin yapılmasını içeriyor.

Algoritmaların Gücü ve Etkileri
Emek, sosyal medya platformlarının ve diğer dijital hizmetlerin, medya organları, reklam verenler ve kullanıcılar arasındaki etkileşimi belirleyen kuralları koyduğunu belirtiyor. Bu gücün daha da arttığı bir nokta ise, bu platformların aynı zamanda yapay zeka (YZ) sistemleri sağlayan büyük şirketler olması. Bu durum, şirketlerin algoritmalara dayalı içerik seçimi yaparak, kamuoyunun nasıl şekillendiğini doğrudan etkileyebilmesine olanak tanıyor.

Bu tür platformların büyük bir pazara sahip olması, aynı zamanda onların önemli bir “fikir gücü” taşımalarına da yol açıyor. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş içeriklerle, haber akışlarında, önerilerde veya yapay zeka ile üretilen yanıtlarda karşılaşıyorlar. Ancak, Emek, bu içeriklerin genellikle ticari hedeflere odaklandığını ve gazetecilik ya da demokrasiye hizmet etmediğini vurguluyor.

Pazardaki Gücün Potansiyel Kötüye Kullanımı
Bu önerilerde dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise, teknoloji devlerinin pazardaki güçlerini kötüye kullanma potansiyeli. Emek, büyük teknoloji şirketlerinin, kendi içeriklerini ve hizmetlerini önceliklendirerek, sözleşme ya da kullanım şartlarını tek taraflı olarak belirleyerek kullanıcıları ve diğer şirketleri dezavantajlı duruma sokabileceğini belirtiyor.

Emek’in önerdiği stratejiler arasında şeffaflık ilkesinin güçlendirilmesi ve platformların hesap verebilirliğinin artırılması yer alıyor. Ayrıca, platformların dijital içerikler üzerindeki etkilerinin, özellikle de demokratik süreçlere zarar verme olasılıklarının titizlikle incelenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Haberin Devamını Oku

Gündem

AVRUPA KOMİTESİ’NE GÖRE İSVİÇRE’DE POLİS UYGULAMALARI ENDİŞE VERİCİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), geçtiğimiz Mart ayında dört Batı İsviçre kantonunda gerçekleştirdiği incelemelerin ardından, ülkedeki polis uygulamaları ve cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşma konularında ciddi endişelerini dile getirdi. Komite, “Freiheitsentzug” (özgürlükten yoksun bırakma) sırasında, özellikle yabancı uyruklu kişiler tarafından bildirilen aşırı şiddet ve kötü muamele iddialarını kaydetti.

Bunlar arasında polis köpeklerinin ısırması, copla vurma, kafa atma, yumruklama, tekmeleme ve yere sert şekilde düşürme gibi uygulamalar da yer alıyor. Şikayetler, özellikle Cenevre, Valais ve Vaud kantonlarında tutuklama sırasında meydana gelen olaylara dayanıyor. Komite, ayrıca Freiburg kantonunu da ziyaret etti.

Cenevre kantonunda, kasıtlı işkenceye dair artan iddiaların, polis şiddetinin süreklilik arz eden bir uygulama haline geldiğini gösterdiğini belirtti. CPT, bu tür vakaların önlenmesi için daha etkin önlemler alınması gerektiğini vurguladı.

Cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşma, özellikle Cenevre ve Vaud kantonlarında büyük bir sorun olarak öne çıkıyor. Ziyaret sırasında Bois-Mermet VD Cezaevi’nde doluluk oranı %166, Champ-Dollon GE Cezaevi’nde ise %132 olarak kaydedildi.

Aşırı kalabalıklaşmanın, tutuklu koşullarını ve personel çalışma şartlarını olumsuz etkilediği ifade edildi. CPT, cezaevlerinin nüfusunun azaltılması için tüm adalet sistemini kapsayan kapsamlı bir strateji uygulanması gerektiğini önerdi.

İsviçre Hükümeti Cevap Verdi

Hükümet, CPT raporuna detaylı bir yanıt vererek, kantonal yetkililerin güvenlik güçleri tarafından işkencenin kabul edilemez olduğunu ve olası suiistimallerin sistematik olarak bildirildiğini ve soruşturulduğunu belirtti. Ayrıca, cezaevlerindeki aşırı kalabalıklaşmanın azaltılması için alternatif cezalandırma yöntemlerinin daha fazla kullanılmasının planlandığı belirtildi.

Federal hükümet, tutuklamaların sadece çok kısa bir süreliğine, kimlik kontrolü amacıyla yapılan özgürlük kısıtlamaları olduğunu ve mevcut yasal çerçevenin, adli garantilerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için yeterli olduğunu ifade etti.

Haberin Devamını Oku

Trendler