Sosyal Medya

Gündem

Marmara Denizi Krizle Karşı Karşıya: Uzmanlar “Koma” Halinde Olduğunu İfade Ediyor

yazar

Yayınlayan

on

Türk bilim insanları, Marmara Denizi’nin ciddi bir ekolojik krizle karşı karşıya olduğunu ve “komada” olduğunu belirtiyor. İstanbul kıyılarında tekrar ortaya çıkan büyük kaygan birikintiler, denizin yüzeyini kaplıyor ve bu durum, deniz ekosisteminin büyük bir tehdit altında olduğunu gözler önüne seriyor.

Deniz Sümüğü ve Oksijen Sorunu

Deniz sümüğü: Tek hücreli alglerin stres altında kaldığında ürettiği, yüzeyde biriken kaygan madde. Bu madde, deniz yüzeyini kaplayarak suyun oksijen seviyesini azaltabilir ve deniz canlılarının yaşamasını zorlaştırabilir. 2021 yılında Marmara Denizi’nde meydana gelen büyük deniz sümüğü felaketi, deniz yüzeyini gri bir tabaka ile kaplamış ve balıkçı ağlarını tıkamıştı. Birçok balık ve kerevit, bu sümük yüzünden boğulmuştu.

Deniz Boyoloğu – Meeresbiolog Mustafa Yücel, Marmara Denizi’nin mevcut durumunu “komada” olarak tanımlıyor. Yücel ve ekibi, Marmara Denizi’nin sıcaklık, kirlilik ve oksijen seviyelerini inceledi. Sonuçlar, 30 metreden derinlerde balıkların yaşaması için gerekli oksijen miktarının yetersiz olduğunu gösteriyor. Yücel, “150-200 metre derinlikte oksijen seviyeleri neredeyse sıfır. Bu derinliklerde oksijen seviyelerini ölçmekte zorlanıyoruz,” diyor.

Çevre Felaketi ve Ekosistem Üzerindeki Etkiler

Marmara Denizi’nde 2021 yılında meydana gelen ve deniz yüzeyini kaplayan gri sümük tabakası, denizdeki türlerin yaklaşık %60’ının yok olmasına neden olmuştu.

Tek hücreli algler: Su yüzeyinde yaşayan mikroskopik canlılar, stres altında kaldıklarında şekerli bir sıvı salgılarlar. Bu sıvı, suyun üst yüzeyinde yapışkan bir tabaka oluşturarak oksijen seviyesini düşürür ve deniz canlılarının yaşamını tehdit eder. Artan sıcaklıklar ve yüksek kirlilik, bu alglerin büyümesini teşvik eder.

Sülfhidrojen ve Çöküş Tehlikesi

Sülfhidrojen: Zehirli bir gaz, deniz tabanındaki organik maddelerin anaerobik bakteriler tarafından parçalanması sonucu oluşur. Bu gaz, çevre ve insan sağlığı için tehlikeli olabilir. Yücel, “Anaerobik bakteriler, oksijen olmayan ortamlarda organik maddeleri parçalayarak sülfhidrojen üretirler. Bu gaz, hem kokunun yayılmasına hem de çevre kirliliğine neden olabilir,” diyor.

Kirliliğin etkisiyle deniz suyu ısındıkça oksijen seviyesi azalıyor ve sülfhidrojen gibi zehirli maddeler artıyor. Bu durum, deniz yüzeyinde yeni bir tür sümüğün oluşmasına yol açabilir ve turizm ve balıkçılık sektörlerini tehdit edebilir. “Sülfhidrojenin deniz yüzeyindeki oksijenle birleşmesi, halk sağlığını tehdit edebilir ve ekosistem üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir,” diyor Yücel.

Acil Önlemler Gerekiyor

Yücel, Marmara Denizi’nde felaketi önlemek için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. “Atıkların denize akıtılması derhal durdurulmalı ve çevresel tedbirler artırılmalıdır. Eğer mevcut trend devam ederse, deniz ekosisteminin daha da kötüleşmesi kaçınılmaz olabilir,” diyor.

MarmaraDenizi #DenizBiyolojisi #ÇevreKriz #DenizSümüğü #OksijenSorunu #Sülfhidrojen #EkosistemKriz #DenizKirliliği #SuKirliliği #MarmaraDeniziFelaketi #ÇevreselTehlike #MarmaraDeniziKoma #DenizEkosistemi #AcilÖnlem #DenizBilimcisi #ÇevreKoruma #KüreselIsınma #AlgalBüyüme

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Şiddetli Psikolojik Sorunlar Yaşayan Sığınmacılar Dahi Sınır Dışı Ediliyor

yazar

Yayınlayan

on

By


Şiddetli psikolojik sorunlar yaşayan sığınmacılar, klinik tedavi altında dahi sınır dışı ediliyor. Uygulama Bern’de ve ülke genelinde yoğun eleştiri altında.

BERN – 11 Temmuz 2025 | İsviçre’nin Sesi / Cemil Baysal
İsviçre’de travma geçirmiş ya da intihar riski taşıyan sığınmacıların, psikiyatri kliniklerinde tedavi gördükleri sırada polis eşliğinde sınır dışı edilmeleri, insan hakları savunucuları ve sağlık otoriteleri tarafından sert şekilde eleştiriliyor. Özellikle Bern kantonunda yaşanan bazı olaylar bu tartışmaları yeniden alevlendirdi.

🧠 TEDAVİ ALTINDAKİLER SINIR DIŞI EDİLİYOR

Birçok vaka kamuoyuna yansımasa da, uzmanlar Almanca konuşulan bölgelerde her yıl çok sayıda benzer olayın yaşandığını belirtiyor. Sığınmacıların çoğu, Dublin Anlaşması kapsamında daha önce giriş yaptıkları AB ülkelerine iade ediliyor. Ancak bazıları, ruh sağlığı yerinde olmamasına rağmen tedavi gördükleri kliniklerden gece yarısı alınıp doğrudan havaalanına götürülüyor.

🧑‍⚖️ ÖRNEK OLAY: AFGAN AİLE TRAJEDİSİ

Afganistan’dan İsviçre’ye kaçan bir kadın, iki çocuğu ve yaşlı annesiyle birlikte 2022’de ülkeye sığındı. Büyükannede başlayan psikolojik çöküş, daha sonra genç kadını da etkiledi. Kadın, intihar girişiminde bulunduktan sonra Bern Üniversite Psikiyatri Kliniği’nde (UPD) tedaviye alındı. Ancak 2023 yılının Mart ayında, gece yarısı klinikten polis zoruyla çıkarılıp çocukları ve annesinin bulunduğu Zürih Havalimanı’na götürülerek sınır dışı edildi. Kadının WhatsApp mesajlarında yaşadığı çaresizlik ve korku açıkça görülüyor. Aileye destek veren Jürg Schneider, yaşananları “şok edici” olarak nitelendiriyor.

⚖️ ELEŞTİRİLER GİDEREK ARTIYOR

Sığınmacılara destek veren Asylex derneğinden avukat Elena Liechti ile Bern Psikiyatri ve Psikoterapi Derneği Başkanı Dr. Patrick Weihs, uygulamaların orantılı olmadığını ve tıbbi etikle bağdaşmadığını vurguluyor. Dr. Weihs, hastaların “gerçek kriz hâlinde” olduklarını ve semptomların rol yapmaktan ibaret olmadığını ifade etti.

🏛️ RESMÎ MAKAMLAR NE DİYOR?

Bern kantonu, her sınır dışı işlemin kliniklerle koordineli yapıldığını ve bir sağlık personelinin hazır bulunduğunu belirtirken, Dublin prosedürlerinin 6 ay içinde tamamlanması gerektiği yönündeki baskıya dikkat çekiyor. İsviçre Göç Sekreterliği (SEM) ise uygulamadan kantonların sorumlu olduğunu, tüm mağdurların kesinleşmiş sınır dışı kararlarına sahip olduklarını duyurdu.

🏥 KLİNİKLERİN TEPKİSİ

Kişisel verilerin korunması gerekçesiyle doğrudan açıklama yapmayan psikiyatri klinikleri, yasal yükümlülüklere uygun hareket ettiklerini bildirse de uzmanlar, sağlık kurumları üzerinde artan siyasi baskıdan rahatsız.

📌 MAHKEME DEVREDE: BERN İNCELEME YAPACAK

Afgan ailenin sınır dışı edilmesiyle ilgili açılan davada Bern İdari Mahkemesi, işlemin orantılı olup olmadığının yeniden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti. Ailenin şu anda hâlâ Avrupa’da olduğu, ancak geleceklerinin belirsizliğini koruduğu bildirildi.

Çok sayıda polis ve ağlayan insanlar: Afgan bir ailenin çocuğu sınır dışı edilmeyi resmederek işliyor


Haberin Devamını Oku

Gündem

GÜNDEMDE ÇİFTE STANDART TARTIŞMASI: SP ULUSAL MİLLETVEKİLİ TAMARA FUNICIELLO’DAN TEPKİ ÇEKEN ÇIKIŞ

yazar

Yayınlayan

on

By

📌 Okuma süresi: 4 dakika

“ERKEKLER HAVUZDAN DIŞARI!”
İsviçre Sosyalist Partisi (SP) Bern milletvekili Tamara Funiciello, sosyal medyada yaptığı çarpıcı bir paylaşımla kamuoyunun gündemine oturdu. Instagram üzerinden “Erkekler havuzdan dışarı!” başlığıyla yayınladığı mesajda Funiciello, şiddet, köken ve siyasi çifte standart konularına dikkat çekerek tartışma başlattı.

Ancak bu çıkışı mecaz anlam taşıyor: Funiciello’nun asıl amacı, toplumda hangi şiddet olaylarının gündeme taşındığı, hangilerinin ise göz ardı edildiği üzerine eleştirel bir düşünmeye davet etmek.

Kaynak: tamarafuniciello.ch SP ULUSAL MİLLETVEKİLİ TAMARA FUNICIELLO

“ŞİDDETİN BÜYÜK KISMINI ERKEKLER İŞLİYOR”

Funiciello, paylaşımında İsviçre’deki şiddet istatistiklerine dikkat çekiyor.
📌 1 Temmuz 2024’e kadar kayda geçen tüm tecavüz vakalarında failin erkek olduğu istatistiklerle sabit.
📌 Ağır bedensel yaralama vakalarında faillerin %96’sı erkek.
📌 Ordu içinde de cinsel şiddet yaygın ve çoğunlukla kadınları hedef alıyor.

Milletvekili, “Elbette tüm erkekler şiddet uygulamıyor, ancak ağır şiddet vakalarının büyük çoğunluğu erkeklerden kaynaklanıyor. Bunu tartışmadan, önleyici adımlar atmak mümkün değil,” diyerek farklı bir tartışma zemini açıyor.


“BEYAZ ERKEKLER AFFEDİLİYOR, GÖÇMENLER SUÇLANIYOR”

Funiciello, şiddet uygulayan beyaz erkeklerin genellikle “zor çocukluk”, “psikolojik sorunlar” ya da “alkollü olma” gibi mazeretlerle savunulduğunu, göçmen kökenli faillerde ise doğrudan kökenin hedef alındığını belirtiyor. Bu çifte standardı “yapısal ırkçılık” olarak nitelendiriyor.


PRUNTRUT HAVUZ KRİZİ VE AŞIRI SAĞIN SEVİNCİ

Funiciello’nun çıkışının arka planında, Jura kantonuna bağlı Pruntrut kasabasında yaşanan olay var. Temmuz 2025 itibarıyla kasaba yönetimi, yoğunluk gerekçesiyle sadece İsviçre vatandaşlarının, oturum izni ya da çalışma izni olanların yüzme havuzuna girmesine izin verileceğini açıkladı.
Bu karar, aşırı sağ çevrelerden yoğun destek alırken, sosyal medyada da büyük tartışmalara yol açtı. Üstelik, Pruntrut’a ait olmayan bir havuz videosu “doğrulama” olarak servis edilerek manipülasyon yapıldı.

Funiciello’ya göre bu uygulama ayrımcılığı meşrulaştırıyor:
“Şiddetin faili cezalandırılmıyor, onun kimliğindeki ‘yabancılık’ üzerinden genel bir tehdit yaratılıyor. Suç, bireyden alınıp bir topluluğa yükleniyor,” diyor.


“EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞI OLMAYAN KADINLAR DAHA SAVUNMASIZ”

Kadına yönelik şiddetin yalnızca kültürel ya da bireysel değil, aynı zamanda ekonomik ve yapısal bir sorun olduğunu vurgulayan Funiciello, şiddetten kaçmak için en önemli unsurun ekonomik özgürlük olduğunu belirtiyor:
“Kadınlar mali bağımsızlıkları olmadığında, şiddet dolu ilişkilerden uzaklaşamıyorlar. Asgari ücret gibi konularda yapılan kesintiler, şiddetin zeminini oluşturuyor.”

Ayrıca, İsviçre’de yapılan bir araştırmaya atıfta bulunarak, İsviçreli isme sahip faillerin karıştığı olaylarda polisin daha geç çağrıldığını; yabancı isme sahip olanlarda ise çok daha hızlı müdahale edildiğini aktarıyor.
“Bu da bazı kadınların daha uzun süre şiddet görmesine neden oluyor,” diyerek sistemsel ayrımcılığın tehlikesine işaret ediyor.


“KADINLAR NESNELEŞTİRİLİYOR, TAHRİK MEŞRULAŞTIRILIYOR”

Funiciello’nun paylaşımı, Zürih’teki kadınlara özel bir havuzda geçen yaz yaşanan başka bir olayla da çakışıyor. İki erkeğin uzaktan kadınları gözetlediği ve yorum yaptığı görüntüler sosyal medyada yayılmıştı.
Kent yönetimi tarihi havuz yapısını koruma gerekçesiyle perdeleme önlemi almazken, bu durum internet ortamında kadınları hedef alan cinsiyetçi söylemlere zemin hazırladı.
Bazı kullanıcılar, “Kadınlara bakmak da mı yasak artık?” diyerek tacizi normalleştirme yoluna gitti.


TAMARA FUNICIELLO’DAN ÇAĞRI: “KOMPLEKS KONULAR BASİTE İNDİRGEMEYİN”

SP’li vekil, kadınlara yönelik şiddetin popülist çözümlerle değil, gerçekçi ve derinlikli politikalarla ele alınması gerektiğini söylüyor. Şiddeti sadece kökene veya cinsiyete indirgemek yerine; ekonomik, sosyal ve yapısal nedenleri de kapsayan çok boyutlu bir yaklaşım çağrısında bulunuyor.


🗓 Güncelleme: 16 Temmuz 2025, 14:13

Haberin Devamını Oku

Gündem

İSVİÇRELİLER GELECEĞE KAYGILI BAKIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Her Dört Kişiden Biri Mali Durumunun Kötüleşeceğini Düşünüyor

📍 Bern | 17 Temmuz 2025 OKUMA SÜRESİ: 2 DAKİKA
İsviçre’de mali geleceğe yönelik umutlar zayıflıyor. Araştırma şirketi Comparis’in yayımladığı güncel ankete göre, yetişkinlerin dörtte biri 2025 yılı sonuna kadar kendi mali durumlarının kötüleşmesini bekliyor. Özellikle artan kira bedelleri ve sağlık sigortası primleri, hane bütçeleri üzerinde ciddi baskı oluşturuyor.

Gelir Yetmiyor, Harcamalar Kısılıyor

Ankete katılanların %24’ü, tüm faturaları ödeyebilmek için harcamalarını ciddi ölçüde kısmak zorunda kaldıklarını söylüyor. %6’lık bir kesim ise gelirlerinin asla yetmediğini açıkça belirtiyor.

En çok zorlanan grup 36 ila 55 yaş arası bireyler. Bu yaş grubunun %9’u, gelirlerinin ihtiyaçlarını karşılamadığını ifade ediyor. 18–35 yaş grubunda bu oran %4 iken, 55 yaş üstü bireylerde yalnızca %3.

Kadınlar Daha Kötümser

Finansal gelecek konusunda kadınlar erkeklerden daha karamsar. Kadınların yalnızca %18’i mali açıdan umutlu olduklarını söylerken, erkeklerde bu oran %29. Ayrıca kadınların %30’u durumlarının kötüleşeceğini öngörürken, bu oran erkeklerde %23.

Sağlık Sigortası Primleri Hâlâ Büyük Bir Yük

Her altı kişiden biri (%16), sağlık sigortası primlerini ödemekte zorlandığını dile getiriyor. Aylık geliri 4000 Frank’ın altında olan hanelerde bu oran %22’ye kadar çıkıyor.

Harcamalardan İlk Vazgeçilen: Teknoloji, Giyim, Sosyalleşme

Ekonomik baskı arttıkça, halk yeni teknolojik ürünlerden (%64), kıyafet ve aksesuarlardan (%61) ve dışarıda yeme-içme gibi sosyal aktivitelerden (%57) kolayca vazgeçiyor.

Kredi Kullanımı Artıyor

Parası yetmeyenlerin bir bölümü çözümü borç almakta ya da kredi çekmekte buluyor. Özellikle 18–35 yaş grubundaki her 10 kişiden biri (%11) krediye başvurma seçeneğini değerlendiriyor.

İklim Değişikliği Finansal Davranışı Etkilemiyor

Kamuoyunda büyük yer kaplayan iklim değişikliği tartışmaları ise halkın finansal kararları üzerinde pek etkili değil. Katılımcıların %77’si bu tartışmaların harcama ve tüketim alışkanlıklarını etkilemediğini söyledi.

Bu temsili anket, Haziran 2025’te Comparis adına Innofact araştırma şirketi tarafından İsviçre genelinde 1034 kişiyle gerçekleştirildi.


Haberin Devamını Oku

Trendler