Sosyal Medya

Türkiye

Yurt Dışından Cep Telefonu Alanlar Dikkat! İkinci Cihaz İçin Yeni Düzenleme

yazar

Yayınlayan

on

İkinci telefon yasak, el konulacak!

Yurt dışından getirilen cep telefonları için yeni bir düzenleme yapıldı. Ticaret Bakanlığı, vergi kaybını önlemek amacıyla ikinci cep telefonu için yeni kurallar getirdi. Artık yolcuların kişisel eşya statüsünde getirdikleri bir cep telefonuna muafiyet uygulanmaya devam ederken, ikinci cep telefonları gümrük ambarlarında üç ay bekletilecek.

Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, yabancı misyon mensupları hariç, yolcuların kimlik numarasına kayıtlı hatlarla kullanılması şartıyla üç takvim yılında bir adet cep telefonunu vergiden muaf olarak getirebileceği belirtildi. Ancak bu telefonlar kişisel eşya statüsünde gümrüksüz olarak serbest dolaşıma sokulabilecek.

Ayrıca, yolcuların hediyelik eşya statüsünde veya posta/hızlı kargo yoluyla cep telefonu getirmesinin mümkün olmadığı vurgulandı. Yolcu beraberinde getirilmek istenen ikinci cep telefonlarının, muafiyet limitini aşması durumunda, gümrük vergilerinin iki katı alınarak sahibine teslim edileceği ve ulusal ağa kaydedileceği belirtildi. Bu uygulama ile vergi kaybı ve kaçakçılığın önüne geçilmesi amaçlanıyor.

MUAFİYET FAZLASI CEP TELEFONU 3 AY GÜMRÜK AMBARINDA BEKLETİLECEK

Yeni düzenlemeye göre, yolcu beraberinde getirilen kişisel eşya statüsündeki bir adet cep telefonuna muafiyet tanınmaya devam edilecek. Ancak, ikinci cep telefonları artık gümrük vergileri ödenerek teslim edilmeyecek. Bunun yerine, bu telefonlar üç ay boyunca gümrük ambarlarında bekletilecek ve yolcu yurt dışına çıkarken geri alabilecek.

Bu düzenleme ile hem vergi kaybının önüne geçilmesi hem de yolcuların yurda getirdikleri cep telefonlarının daha sıkı bir şekilde kontrol edilmesi hedefleniyor. Yolcuların bu yeni kurallara dikkat etmeleri ve gereksiz vergi yükü ve bekleme süreleriyle karşılaşmamaları için planlarını buna göre yapmaları öneriliyor.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Turizm

Tatil Sezonunda Antalya Havalimanı’nda Kriz Büyüyor

yazar

Yayınlayan

on

By

Antalya Havalimanı’nda yaşanan aksamaların perde arkası gün yüzüne çıktı. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nde çalışan personelin uzun süredir bekledikleri zam ve çalışma koşullarının iyileştirilmemesi üzerine iş yavaşlatma eylemi başlattığı ortaya çıktı. Bu durum, Türkiye’nin en yoğun üçüncü, Avrupa’nın ise en yoğun 14’üncü havalimanı olan Antalya’da büyük sıkıntılara neden oldu.

Ayrıntılar:

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) personeli, 7-17 Haziran 2024 tarihleri arasında iş yavaşlatma eylemi gerçekleştirerek hava trafiğinde ciddi aksamalara yol açtı. HTK-SEN sendikası tarafından yapılan açıklamaya göre, hava trafik kontrolörleri ve diğer personel, uzun süredir talep ettikleri özlük haklarının iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için yapılan görüşmelerden sonuç alamamış olmanın tepkisini bu şekilde gösterdi.

Bu eylem sonucunda Antalya Havalimanı’nda günlük uçuşlarda yüzde 50’ye varan düşüşler yaşandı ve hava trafiği büyük ölçüde aksadı. Turizm sektörü ise bu durumdan olumsuz etkilendi. Turizmci Tolga Cömertoğlu, “Haklılar ise hak verilmeli ancak bu durum, Türkiye ekonomisinin temel taşlarından biri olan turizmi nasıl etkilediğimizi göz ardı edemeyiz” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Sendikanın Açıklaması: HTK-SEN sendikası, inisiyatif almadan çalışma faaliyetini 20-30 Haziran tarihleri arasında devam ettireceklerini duyurdu. Sendika yönetimi, “Haklı taleplerimizin karşılanması ve ülkemizin hava trafiği güvenliği için gereken adımların atılması adına kararlılıkla mücadele edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Antalya Havalimanı’nda yaşanan bu krizin, önümüzdeki günlerde de etkisini sürdürmesi bekleniyor. Yetkililer ise krizin çözümü için acil adımlar atılmasını bekliyor.

AntalyaHavalimanıKrizi #DHMİ #İşYavaşlatma #Turizm #TolgaCömertoğlu #HavaTrafikKontrolörleri #Antalya #Antalyaturizm #isviçre #turizm

Haberin Devamını Oku

İsviçre

Türkiye’deki İsviçre Ticaret Odası 40. Yıl Dönümünü Görkemli Bir Resepsiyonla Kutladı

yazar

Yayınlayan

on

By

Haber: Cemil Baysal

Türkiye’deki İsviçre Ticaret Odası (SCCT), kısa süre önce The Peninsula İstanbul Hotel’de düzenlenen unutulmaz bir resepsiyonla 40. yıl dönümünü kutlayarak önemli bir dönüm noktasına ulaştı.

Etkinlik, iş, toplum ve diplomasi çevrelerinden saygın konukları bir araya getirdi. SCCT Başkanı Arpat Şenocak ve Başkan Yardımcısı Müriel Keribar Hayırel’in ev sahipliğinde düzenlenen gece, kırk yıllık güçlü bağların bir kanıtı niteliğindeydi. İsviçre’nin İstanbul Başkonsolosu Roland Brun ve İsviçre’nin Türkiye Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Riccarda Torriani ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan gibi önemli isimlerin katılımıyla etkinlik daha da anlam kazandı.

Açılış Konuşması ve Vurgulanan Temalar

Açılış konuşmasında Arpat Şenocak, Türkiye iş dünyasında kırk yıl içinde oluşturulan güçlü ekosistemin sağladığı avantajlardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Şenocak, SCCT’nin odak noktalarının, ülkenin iş gücünü desteklemeye yönelik eğitim odaklı projeler olduğunu vurguladı. Bu özel gecede, Türk Eğitim Vakfı’na bağlı İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVITÖL) öğrencileri de olağanüstü yeteneklerini sergileyen özel bir konser verdi.

Teşekkürler ve Ödüller

Etkinlikte tüm sponsorlara desteklerinden ötürü teşekkür edildi. Kurucu üyelere ve eski başkanlara özel kalemler hediye edilerek katkıları takdir edildi. Bu cömert katkıların, etkinliği unutulmaz kıldığı ve misafirlerin aidiyet duygusunu pekiştirdiği ifade edildi. 5. dönem Başkanı Başkanı Ümit Özeflatun ve 6. dönem Başkanı Doğan Taşkent^e hizmetlerinden dolayı plaket verildi.

Ziyafet ve Katılımcılar

Yaklaşık 250 davetlinin katıldığı etkinlikte, Türk mutfağından ve İsviçre yemeklerinden raclette gibi nefis lezzetler sunuldu. Eğitim dönemini İsviçre’de geçirmiş ünlü isimler Mustafa Sandal, Cem Hako da geceye katılarak etkinliğe renk kattılar.

Video :

MÜRİEL KERİBAR HAYIREL – ARPAT ŞENOCAK – EDA AKALIN 

ROLAND BRUN – RICCARDA TORRIANI – CORNELIA CAMENZIND – ARPAT ŞENOCAK 

İsviçre’den Swiss Turkisch Business Council Kuruluşu da Başkan, Başkan Vekili ve Üyeleriyle etkinliğe katılanlar arasındaydı.

Bu görselin Alt özniteliği boş. Dosya adı: 448089454_1460814217861796_890515387692804987_n.jpg

5. dönem Başkanı Başkanı Ümit Özeflatun ve 6. dönem Başkanı Doğan Taşkent`e hizmetlerinden dolayı plaket verildi.

Almanca / Deutsch

Haberin Devamını Oku

Gündem

İsviçre’nin eski Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, İstifasının Perde Arkasını Anlattı

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre ‘nin Fransız Bölgesi Devlet Televizyon Kanalı RTS’deki Röportajı Link

En son Ankara’da İsviçre Büyükelçisi olan Jean-Daniel Ruch, İsviçre Konfederasyonu Güvenlik Politikaları Sekreteri  olarak atanması beklenirken, göreve başlamadan istifa ettiğini açıkladı. Ya da istifa etmeye zorlandı. Ruch, RTS 19:30 programında yaptığı konuşmada, istifasının ardında “etkili kişilerin” onun bu göreve gelmesini istemediği olduğunu belirtti. Diplomat, kişisel yaşamına dair yapılan medya kampanyasının kendisini hedef alarak, atanmasını engellediğini ifade etti.

Jean-Daniel Ruch: “Bazı Güçler Benim Güvenlik Politikalarından Sorumlu Devlet Sekreteri Olmamı İstemedi”

İsviçre’nin Güvenlik Politikası Devlet Sekreteri olarak atanması beklenen eski diplomat Jean-Daniel Ruch ile yapılan röportajda, görevinden istifa etme nedenleri üzerine konuşuldu.

Jean-Daniel Ruch, deneyimli bir diplomat olarak İsviçre’nin güvenlik politikasını yönetmesi gerekiyordu, ancak göreve başlamadan önce dışarı itildiğini belirtti. 19:30 programına konuk olan Ruch, özel hayatına yönelik yapılan bir medya kampanyasının kurbanı olduğunu söyledi: “Güçlü kişiler beni bu göreve istemiyordu.”

Geçen Eylül ayında, Jean-Daniel Ruch sürpriz bir kararla gündeme gelmişti. İsviçre’nin güvenlik politikası için prestijli bir göreve atanmasına rağmen, Batı İsviçreli diplomat göreve başlamadan istifasını açıklamıştı.

O dönemde, bu aksaklığı açıklamak için birkaç teori ortaya atıldı, ancak tam nedenler hala net değil. Basına göre, kişisel davranışları onu şantajlara açık hale getirmişti.

19:30 programında yapılan bir röportajda, Moutier kökenli olan Ruch, atanmasından bu yana ilk kez konuştu. “Bu göreve beni istemeyen güçlü kişiler vardı,” diyen Ruch, yaklaşık 15 yıl boyunca Sırbistan, Türkiye ve İsrail gibi ülkelerde büyükelçilik yapmıştı. Ancak “komplolar” terimini kullanmaktan kaçındı.

24 Mayıs Cuma günü, Favre yayınları tarafından “Suçlar ve Sarsıntılar” adlı bir kitap yayımlayan Ruch, bu ani istifa kararının ardındaki nedenlere biraz ışık tuttu. Özel yaşamına yönelik bir medya kampanyasının kurbanı olduğunu ve bu kampanyanın görünüşe göre planlandığını belirtti.

Ancak Jean-Daniel Ruch, her zaman için bu göreve uygun bir diplomat olarak nitelendirildi. Tarih boyunca her zaman doğru zamanda doğru yerdeydi. Kitabında, özellikle eski Yugoslavya Başsavcısı Carla Del Ponte ile yaptığı uzun diplomatik kariyerine değindi.

O dönemde, diplomat ve ekibi, birçok Balkan liderini soykırım, insanlığa karşı suçlar veya savaş suçları nedeniyle Lahey’deki hücrelere kadar takip eden bir politik strateji uyguladı.

Günümüzde, dünya sahnesindeki değişimlerle birlikte, savaşlar da farklı bölgelere yönelmiş durumda. Özellikle de Gazze Şeridi, bu değişimin en yoğun yaşandığı bölgelerden biri haline geldi. Bu noktada, bölgedeki deneyimleri üzerinden konuşan Jean-Daniel Ruch, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya yönelik bir tutuklama emri talebinin önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor. Hatırlatması üzerine, bu talebin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcıları tarafından yapıldığını belirtiyor.

Ruch’a göre, bu talep sadece bir hukuki süreç değil, aynı zamanda bölgedeki siyasi dinamikler açısından da bir kırılma noktası niteliği taşıyor. Avrupa’nın büyük ölçüde finanse ettiği ve İsrail liderlerini hedef alan bir mahkemenin varlığı, Batı’nın uzun zamandır eleştirilen “ikiyüzlü politika” anlayışıyla bağlantılı olarak önemli bir tartışma konusu haline geliyor. Ruch, bu durumun artık geçerli olmayacağını ve bölgedeki İsrail-Filistin çatışmasında uzun süredir devam eden hoşgörü döneminin sona erdiğini ifade ediyor. Bu açıklamalarıyla, Ruch, bölgedeki siyasi ve hukuki dinamiklerin değişimine işaret ediyor ve gelecekteki gelişmelerin nasıl şekillenebileceği konusunda bir fikir sunuyor.

2000’lerin başlarında, Jean-Daniel Ruch ayrıca, İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için bir alternatif barış planı olan Cenevre Girişimi’nde Micheline Calmy-Rey ile birlikte çalıştı. O dönemde, bugün bazı devletler tarafından terörist bir örgüt olarak görülen Hamas liderleriyle bir araya geldi. Ve ona göre, Orta Doğu’daki çatışmayı çözmek için aktörlerin er ya da geç bir masanın etrafına oturması gerekiyor.

Ruch’un görüşüne göre, Orta Doğu’daki çatışmanın çözümü için tarafların bir araya gelmesi gerekiyor. İsrail’in Hamas liderleriyle doğrudan görüşmeler yapması ve çatışmayı sona erdirmek için adımlar atmaya hazır olması gerektiğini belirtiyor.

Ruch, umutlu bir şekilde, bir ateşkesin sağlanabileceğine ve rehinelerin serbest bırakılabileceğine inanıyor. Ancak bu için İsrail’in, rehin tutanlarla diyalog kurmaya ve müzakerelere açık olması gerektiğini vurguluyor.

Gerçekten de ateşkesin sağlanmasını ve rehin alınanların serbest bırakılmasını umuyorum. Ancak bunun için İsrail’in onları elinde tutanlarla konuşmaya karar vermesi gerekiyor,” diye ekledi.

Jean-Daniel Ruch’un bu gelişmeler üzerine kamuoyuna yaptığı açıklamalar, İsviçre’nin güvenlik politikasıyla ilgili gelecekteki atamalarda dikkate alınacak önemli bir dönemeç olarak değerlendiriliyor.

Analiz:


Eylül ayında İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, İsviçre Konfederasyonu Güvenlik Politikaları Sekreteri olarak atanarak sürpriz bir hamleyle gündeme geldi. Ancak bu atama, İsviçre yönetiminde hızlı bir kariyer yapmış ve NATO’ya karşı sert bir ses olan Finlandiya vatandaşı Pälvi Pulli’nin beklenen atanması yerine geldi. Jean-Daniel Ruch, basın toplantısında İsviçre’nin tarafsızlığını vurgulamıştı, bu da olumlu bir işaret olarak kabul edilebilirdi. Ancak sağcı “Blick” ve “Sonntagsblick” gazeteleri, ekim ayında Ruch’a karşı düşmanca bir medya kampanyası başlattı. Onu aşağıladılar ve şantaja açık olmakla suçladılar.

Atama sonrasında Tuğgeneral Markus Mäder Güvenlik Politikaları Bakanı olarak atanırken, yardımcısı olarak ultra Atlantikçi Pälvi Pulli’nin seçilmesi tartışmalara yol açtı. İsviçre gazetesi “Weltwoche”, bu durumu bir “NATO darbesi” olarak nitelendirerek endişe verici bir soru sordu: Bu karara gizli servisler ve yabancı hükümetlerin müdahalesi var mı?

Bu atama karşısında SVP üyesi Alfred Heer tarafından başlatılan aşağılayıcı kampanya, İsviçre’nin tarafsızlığına gölge düşüren bir tartışma başlattı. Alfred Heer aynı zamanda İsrail’e yakın bir düşünce kuruluşu olan ‘Audiatur’ Vakfının da başkanıydı.

Ancak neden Siyonistler Büyükelçi Ruch’tan nefret ediyor? Cevap basit:

2016-2021 yılları arasında Tel Aviv’de İsviçre büyükelçisi olan Ruch, Hamas ile sürekli diyalog halindeydi ve Filistinliler tarafından da takdir edilen bir diplomat oldu. Ayrıca, 2022 baharında Büyükelçi Ruch, Ukrayna ile Rusya arasındaki barış görüşmelerinde (İngilizler tarafından sabote edilmiş olan)Türkiye’nin çabalarını desteklediği için dikkat çekmişti.

Haberin Devamını Oku

Trendler