Kültür Sanat
Röportaj: İrem Çamlıca ile Sanat ve Aşk Üzerine Sohbet
Cemil Baysal
Röportajı dergide okumak için tıkla
Sanatın evrensel temaları ile dans eden ve zihnimizi şekillendiren izler bırakan İrem Çamlıca ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu sohbet, sanat dünyasına olan yolculuğu, felsefi ve ruhani temaların nasıl işlendiği, eğitim hayatı ve uluslararası deneyimleri üzerine odaklanarak, İrem Çamlıca’nın sanat anlayışını ve kişisel gelişimini keşfetmeye yönelik bir yolculuğa dönüştü.
”Onun eserleri sadece tuval üzerine çizilen resimlerle sınırlı değil; aynı zamanda sanatını sadece bir yaratım aracı olarak değil, aynı zamanda derin bir düşünsel serüvenin kapılarını aralayan bir anahtar olarak görüyoruz. ”
”Onun eserlerinin sadece tuval üzerine çizilen resimlerle ve bir yaratım aracı olarak sınırlı kalmadığını, aynı zamanda derin bir düşünsel serüvenin kapılarını aralayan bir anahtar olduğunu gördük.”
Soru : Sanat dünyasına giriş hikayeni bizimle paylaşabilir misin? Sanata olan ilgin nasıl başladı?
İrem Çamlıca: Erken yaşlarda insanların dünyaya bakış açılarıyla, algılarının ve düşüncelerinin şekillendiğini fark ettim. Görsel unsurlara ve bu unsurların yaratıcı düşüncelere nasıl katkıda bulunduğuna olan ilgim, küçük yaşlarda başladı. İnsanların sadece dış görünüşleriyle semiyotik bir dil oluşturabilmesi ve bu dilin önyargıları ve davranışları nasıl etkilediği konusu beni derinden etkiledi. Ayrıca, reklam sektörünün toplumsal çözümlemeleri nasıl ele aldığını anlamak da ilgi alanıma girdi. Bu nedenle, kendi üretim biçimime yakın olan Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünü tercih ederek, Işık Üniversitesi’nde eğitim almaya karar verdim. Daha sonra, bu semiyotik dilin etkileyici gücünü sanatta özgün ve evrensel bir biçimde kullanmak amacıyla, Londra’da University of the Arts, Central Saint Martins’te BA Fine Art bölümünde eğitimime devam ettim.
Soru : Işık Üniversitesi’nde Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünden birincilikle mezun oldun. Bu süreçteki deneyimlerinden bahseder misin?
İrem Çamlıca: Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Türkiye’nin değerli sanat profesörleri tarafından kurulan ve birçok önemli sanatçının eğitim verdiği bir okuldu Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünde çeşitli konularda sağlam bir eğitim aldım. Okulun sunduğu geniş ders yelpazesi, her öğrencinin uzmanlaşmak istediği alana yönlendirilmesine olanak sağlıyordu. Grafik Sanatlar alanındaki dersler, sanatçı olarak kariyerime yön bulmam konusunda bana rehberlik etti. Sadece kendi bölümümle sınırlı kalmadım; resim bölümü hocalarıyla etkileşim kurarak sanat yolculuğumu daha da zenginleştirdim ve sonrasında Londra’da BA Fine Art bölümünde eğitimimi sürdürdüm.
Soru : University of the Arts, Central Saint Martins’te eğitim almak nasıl bir deneyimdi? Londra’da geçirdiğin süre sanatına nasıl etki etti?
İrem Çamlıca: Londra’da geçirdiğim süre, sanat kariyerimde önemli bir dönemdi. Central Saint Martins Fine Art hocalarıyla yaptığım görüşmeler, okuldaki zengin kütüphane kaynakları ve Londra’nın kültürel etkinlikleri, sanat anlayışıma daha geniş bir perspektif kazandırdı. Londra’ya gitmeden önce resim yapmaya başlamıştım ve tarzımı şekillendirmiştim, ancak bu süreçte sanatta farklı manifestoların mümkün olduğunu ve esas olanın yaptığın işi anlamak, savunmak ve arkasında durmak olduğunu öğrendim.
Soru : Yurt dışında eğitim almanın sanat anlayışına kattığı özel bir perspektif var mı?
İrem Çamlıca: Yurt dışında eğitim almak, sanat anlayışıma özel bir perspektif kazandırdı. Yaptığım işi daha iyi anlamayı, tarihsel birikimle ilişkisini kurmayı, Türkiye’de ve İstanbul’da yaşayan bir sanatçı olarak sanatıma bulunduğum konumu nasıl dahil edebileceğimi, düşünsel süreçlerimi sanatıma daha organize şekilde aktarmayı öğrendim. Kendi sanatsal dilimi geliştirmeme yardımcı olan bu deneyim, eserlerimde daha derin anlamlar ve evrensel bir perspektif arayışımı güçlendirdi.
Soru : İlk atölyeni Galata Kuledibi’nde kurduğunda hissettiklerin nelerdi? Bu süreçte karşılaştığın zorluklar ve öğrenimler nelerdi?
İrem Çamlıca: İlk atölyemi Galata Kuledibi’nde kurmak büyük bir heyecan ve yeni bir başlangıç hissiyatı yaratmıştı. Hayalimde Galata’da Tarihi Yarımada manzarası olan bir yerde atölyemin olması fikri vardı ve manzaralı terası olan uygun bir yer bulduğumda atölyem burası olmalı dedim. Bu süreçten öğrendiklerim ve atölyede yaşamaya başlamam sanatsal vizyonuma yeni bir derinlik kazandırdı.
Soru: ‘Aşk Bir Havuz Problemi’ ve ‘Gerçek Aşkın Kainatı’ gibi sergi isimlerinin hikayesini paylaşabilir misin?
İrem Çamlıca: Elbette. Bu sergi isimleri, eserlerimin temelinde yatan felsefi ve ruhani içeriği ifade ediyor. Eserlerimde, mikrodan makroya uzanan kainat algısını felsefi ve sembolik bir perspektifle resmediyorum. On yıllık bir süreç içinde bilincin genişlemesini temsil eden bu serilerde, öznel basamakları adım adım resmettim. Nihai basamak olarak belirttiğim ‘Tezahür Etmemiş Mutlak’ ise maddesel olarak ifade edilemeyen bir evreyi simgeliyor.
‘Aşk Bir Havuz Problemi’ sergisi, bir olma yolundaki aşk hikayesini temsil eder. Her resim, bireysel bir ruhu simgeler ve su metaforuyla ego – ruh ilişkisini kurar. Su dalgalar olmadan var olabilir, ancak dalgalar su olmadan var olamaz. Bu metafor, bireylerin birleşerek bir olmalarını anlatır. Her parça kendi dünyasını temsil ederken, birleşerek izleyiciyi kendiyle birleşmeye çağırır.
‘Gerçek Aşkın Kainatı’ ise küresel bir perspektifle, aynı formların çok yönlü görünümleriyle dolu bir dünyayı tasvir eder. Mekansallık, iç içe geçişler ve renkler, birbirine kaynamış bir aşk hikayesini anlatır. Her şey birbiriyle ilişkilidir ve birbirine kaynamıştır, bu da bir olma yolundaki bir aşkı temsil eder. Bu sergilerin adları, içerdikleri derin anlamları ifade etmek için seçildi.
Soru : “İstanbul Kanatlarımda” adlı sergide şehirle kurduğun bağı anlatabilir misin?
İrem Çamlıca: “İstanbul Kanatlarımda” sergisi, sanatımdaki evrimin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bu sergi, diğer sergiler arasında düşünsel bir köprü kurarak, benim için son basamaklardan biri oldu. İstanbul’u kendi kanatlarıma alırken, soyut kavramları resmetmeye yönelik bir çaba içeriyordu. Sergide, İstanbul ve evrenin genelindeki konuları işleyerek düalizm, kozmos, sonsuzluk, yansıma, frekans, an gibi soyut kavramları ele aldım. İstanbul’un bir geçiş ve dönüşüm şehri olması, bu anlatıyla mükemmel bir şekilde örtüştü. Sergi, yaşadığım deneyimleri ve farkındalıkları ele alırken, adeta kainata açılan bir geçişi temsil etti.
Soru : BIWC 2014 ve Saint Petersburg Ex Libris yarışmalarındaki başarıların hakkında daha fazla bilgi verir misin? Bu ödüller, sanat anlayışına nasıl yansıdı?
İrem Çamlıca: Saint Petersburg Ex Libris yarışmasına öğrenci iken katıldım ve CGD Ex Libris kategorisinde birincilik ödülü kazandım. BIWC 2014’te ise Chamlija markamız için ürettiğim şarap etiketleri ile Sofya’daki yarışmada altın madalya ile ödüllendirildik. Bu ödüller, sanat anlayışıma önemli katkılarda bulundu. Öğrencilik yıllarımda kazandığım ödül, motivasyonumu artırdı ve sanatımın uluslararası platformda tanınmasına olan inancımı güçlendirdi. Chamlija şarap etiketlerinin ödüllendirilmesi ise sanatımın sadece galeri duvarlarında değil, günlük hayatta da estetik bir etki bırakabileceğini gösterdi.
Soru : ‘About Women’ sergisinde İspanya’da yer alman nasıl bir deneyimdi?
İrem Çamlıca: ‘About Women’ sergisi, dünya genelinden başarılı sanatçıların katılımıyla düzenlenen önemli bir etkinlikti. Serginin Barcelona’da gerçekleşmesi ve eserlerimin sergilenmesi benim için büyük bir onurdu. Ayrıca, serginin duyurusunda eserimin afişte kullanılması, uluslararası alanda tanınan bir etkinlikte yer almamın özel bir ifadesiydi. İspanya’daki bu deneyim, sanatımın farklı kültürlerle buluşmasını sağlayarak, uluslararası sanat camiasındaki etkileşimimi artırdı ve perspektifimi zenginleştirdi.
Soru : ‘Aşk Festivali’ ve ‘MillArt Koleksiyon Sergisi’ gibi etkinliklere katılmanın sana kattığı deneyimler neler?
İrem Çamlıca: ‘MillArt Koleksiyon Sergisi’nde yer alan eserlerimin tamamı Katarlı bir koleksiyoner tarafından satın alınmıştı. Bu, eserlerimin farklı ülkelerden, yaş gruplarından ve kültürlerden gelen insanlar tarafından değer gördüğünü bilmek benim için oldukça anlamlıydı. Bu deneyim, sanatımın evrensel bir kabul gördüğünü ve farklı coğrafyalardan izleyicilere ulaştığını fark etmemi sağladı. ‘Aşk Festivali’nde yer alan eserim ise özellikle anlamlıydı. Şu an ürettiğim resimleri, Murat Revo’nun benim adıma ithaf ettiği ‘Ah Meri’ isimli şiir kitabındaki şiirlerden etkilenerek aşk için üretiyorum. Bu nedenle, aşk için yazılmış şiirlerden esinlenerek ürettiğim resmimin, Aşk Festivali’nde yer alması güzel bir birliktelik oldu.
Soru : Chamlija Etiket Tasarımları üzerine yapılan akademik tez çalışmasından bahseder misin?
İrem Çamlıca: Bu akademik tez çalışması, Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde Mine Gürevin tarafından gerçekleştirildi ve Türkiye’de bu konuda yapılan ilk spesifik tez çalışmasıdır. Chamlija şarap etiketlerini detaylı bir şekilde inceleyerek, İrem Çamlıca’nın eserlerinin semiyotik dilini irdeleyip Türkiye’de ‘şarap etiketleri’ alanında özgün bir çalışma ortaya koymuştur. Mine Gürevin, çalışmada İrem Çamlıca’nın eserlerinin zevkli bir analizini yaparak, Türk şarap etiketlerine sanatsal bir bakış açısı getirmiştir.
Soru : Sanatın toplum üzerindeki etkisi hakkındaki düşüncelerini paylaşabilir misin? Toplumsal konulara duyarlı sanat üretimindeki rolün nedir?
İrem Çamlıca: Toplumsal dönüşümün temelinin bireyde başladığına inanıyorum. Bir toplumun niteliği, bireylerin durumuna bağlı olarak şekillenir. Birey, kendi içsel dönüşümünü gerçekleştiremediği sürece topluma olumlu bir etki yapamaz. Bu nedenle, bireyin önce kendini olumlu bir yönde dönüştürmesi gerektiğine inanıyorum. Bu dönüşüm, bireyin diğerlerine yardım etmesine, olumlu bir örnek olmasına ve toplumsal bilince katkıda bulunmasına olanak tanır. Sanat, bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Sanat eserleri, toplumun ve dünyanın ötesini sezdirebilir, içsel dönüşümü tetikleyebilir ve toplumsal bilinci genişletebilir.
Soru : Gelecekteki projelerin ve hedeflerin nelerdir? İlerleyen dönemde neler yapmayı planlıyorsun?
İrem Çamlıca: Teorik bir anlatı üzerinden resim serileri arasında bağ kurduğum çalışmam, kainatın kendisinin en büyük eser olduğu sonucuna vararak tamamlandı. Bundan sonra aşk için resimler yapmaya devam edeceğim. Murat Revo’nun bana ithaf ettiği ‘Ah Meri’ isimli kitabından esinlenerek ürettiğim bu seriyi ‘Aşkın İfadeleri’ olarak adlandırdım. Bu seride ürettiğim saf ve sezgisel üretimler ile, resimleri gerçek sevgi nesnelerine dönüştürerek izleyicide olumlu duygular uyandırmayı amaçlıyorum.
Soru: “Contemporary International Ex-Libris Artists” gibi kitaplara katılımın hakkında daha fazla bilgi verir misin?
İrem Çamlıca: ‘Contemporary International Ex-Libris Artists’, Portekizli Mota Miranda tarafından yayımlanmış bir kitaptır. Bu kitap, birçok Ex Libris sergisine katıldıktan ve Saint Petersburg Ex Libris yarışmasında birincilik ödülü aldıktan sonra öğrencilik yıllarımda Ex Libris alanında yer almam nedeniyle benim için önemli bir kayıttır. Kitap, uluslararası düzeyde Ex Libris sanatçılarını bir araya getirerek bu sanat alanına katkıda bulunmayı amaçlar.
Soru 15: Sanatsal tarzında zamanla nasıl bir evrim geçirdin? Kişisel ve sanatsal gelişimini nasıl değerlendiriyorsun?
İrem Çamlıca: Başlangıçta, sanatsal tarzım genellikle toplumsal konulara ve eleştirilere odaklanan işleri içeriyordu. Ruhani temalar da işlerim arasında yer alıyordu. Ancak zamanla, toplumsal konulardan uzaklaşarak daha çok spiritüel alegorilere odaklanmaya başladım. İnsanın toplumla ilişkisi üzerine düşündükten sonra doğayı, uzayı ve şehir manzaralarını semiyotik anlamlarla resmettim Bu dönemden sonra, içsel dünyama daha yoğun bir şekilde odaklanarak resimler üretmeye başladım. Şu anda, kendi içsel dünyamı Murat Revo’nun şiirlerinde bahsettiği dünyayla örtüştürerek kişisel ve spiritüel anlamlarla dolu resimler üretiyorum.
Soru : Son olarak Aşk ve Özel Hayatınızı Konuşalım.
İrem Çamlıca: Murat Revo ile 12 yıldır birlikteyiz. İlk başlarda birbirimizin hayallerindeki kişi olarak karşılaştık ve birlikte büyüdük, geliştik. İnsanlar yaşam tarzı ve düşünsel anlamda zaman içinde değişiyorlar, ancak birbirlerinin en gerçek halini anlamak ve kabul etmek önemlidir. Koşulsuz bir sevgiyle birbirimizi destekleyerek ve gelişmemize olanak sağlayarak bu uzun süreçte birbirimize nasıl destek olduğumuzu gördük. Bu, gerçek bir dostluğu ve birlikteliği beraberinde getirdi. Aşk olmadan ve egoyu aşmadan bir olmak mümkün değil. Hayatlarımızı birleştirdiğimiz gibi sanatlarımızı da birleştirdik. Murat Revo’nun bana ithaf ettiği kitabındaki şiirlerden ilham alarak, bu şiirlerin bende uyandırdığı duyguları resimlerime yansıtıyorum.
İrem Çamlıca
Chamlija Wines
‘the art of fine wine’
www.iremcamlica.com/art
Attracts by the Labels Impresses by the Quality
Kültür Sanat
Almila Bağrıaçık – Kariyer ve Özel Hayat
Almila Bağrıaçık, Alman sinema ve televizyon dünyasının parlayan yıldızlarından biri. Tesadüfen keşfedildiği Berlin’deki bir kulüpten, başarılı bir oyunculuk kariyerine uzanan bu yolculukta, Almila Bağrıaçık dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. 10 Temmuz 1990’da Ankara’da doğan oyuncu, ailesiyle birlikte beş yaşında Berlin’e taşındı ve Kreuzberg’de büyüdü. Almila, genç yaşına rağmen önemli başarılara imza attı ve seyircilerin gönlünde taht kurdu.
Özel Hayat
Almila Bağrıaçık, başarılı kariyerinin yanı sıra özel hayatında da mutlu ve huzurlu bir yaşam sürüyor. Berlin Kreuzberg’de büyüyen Almila, kendini bu semtte her zaman evinde hissettiğini ve buranın çok kültürlü yapısının hayatına büyük etkisi olduğunu sıkça dile getiriyor. Kalabalık şehir hayatından uzaklaşmak istediğinde ise soluğu Schrebergarten’de alıyor. Bahçeyle ilgilenmek, köpeği Mavi ile vakit geçirmek, yoga ve meditasyon gibi aktivitelerle rahatlıyor.
Aile ve İlişkiler
Almila, 2021 yılında eski basketbolcu ve diş mücevheri girişimcisi Sebastian Gündel ile üç yıllık ilişkisini sonlandırdı. Şu anda yönetmen Finn Christoph Stroeks ile mutlu bir birliktelik yaşıyor. Çift, Ağustos 2023’te ilk çocuklarını kucaklarına aldı. Almila, annelik heyecanını yaşarken, kariyerine ara vermek istemediğini ve yeni projelerle izleyicilerin karşısında olacağını belirtiyor.
Toplumsal Katkıları
Almila Bağrıaçık, sadece ekranda değil, toplum için de aktif bir figür. Feminist hareketlere ve ırkçılık karşıtı kampanyalara olan desteğiyle biliniyor. Kendi hikayesinden yola çıkarak, göçmen kökenli gençlerin sesi olmayı hedefliyor ve toplumsal eşitlik konusunda duyarlılığını her fırsatta dile getiriyor.
Sahne ve Mikrofon Yetenekleri
Televizyon ve sinemadaki başarılarının yanı sıra, Almila tiyatro sahnelerinde de boy gösterdi. Schauspielhaus Bochum ve Münchner Kammerspiele gibi prestijli tiyatrolarda sahne aldı. Ayrıca, “Tatort” serisi için şarkı söyleyerek müzikal yeteneklerini de ortaya koydu. Bu çok yönlülüğü, onu sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda sahne sanatları konusunda yetenekli bir sanatçı yapıyor.
Gelecekteki Projeler
Almila Bağrıaçık, gelecekte de birçok farklı projeyle izleyicilerin karşısında olacak. Özellikle “Tatort” serisindeki rolüne devam edeceği biliniyor. Hem kariyerinde hem de özel hayatında mutlu ve dengeli bir yaşam süren Bağrıaçık, başarılarına yenilerini eklemeye kararlı. Hayranları ise onu büyük bir heyecanla izlemeye devam ediyor!
#AlmilaBagriacik #Tatort #AlmanSinema #Berlin #Kreuzberg #TürkAlmanSanatçı #FilmveDizi #Schauspielerin #Kariyer #Feminism #Antirassismus #AileHayatı #Oyuncu #YeniProje #Sinema #Televizyon #Annelik #Başarı #Almanya #deutschland #berlin #ankara
İsviçre
Atze Brauner’in Torunu Boğaz’da Görkemli Bir Düğünle Evlendi: Türk Gelin Yahudi İnancına Geçti
İstanbul, 29 Ağustos 2024 – İsviçre sinemasının efsanevi ailesi Brauner, uzun bir aradan sonra sevindirici bir haberi duyurdu. 100 yaşında hayata veda eden Atze Brauner’in (†100) torunu, yatırım yöneticisi David Zechbauer (26), İstanbul’da muazzam bir düğünle diş hekimi Melodi Kepir (27) ile hayatını birleştirdi. Bu özel gün, hem Türk hem de Yahudi kültürlerinin birleşiminden oluşan eşsiz bir kutlama ile taçlandırıldı.
David Zechbauer, ünlü film yapımcısı Alice Brauner’ın (58) ikiz oğullarından biri olarak dikkat çekiyor. Düğün, Boğaz’ın muhteşem manzarası eşliğinde gerçekleşti. Alice Brauner, düğünle ilgili duygularını şöyle ifade etti: “Türk danslarını öğrendim, Melodi’nin ailesi ise Yahudi danslarına katıldı. Aramızda hiçbir önyargı yoktu. Bu iki kültürün birleşimi gerçekten harika bir deneyimdi.” Brauner, bu özel günün iki kültür arasında mükemmel bir uyum ve anlayış sağladığını vurguladı.
David ve Melodi’nin aşk hikayesi, Berlin Zoo Palast’ta düzenlenen büyükbabası Artur Brauner’in 100. doğum günü partisinde başlamıştı. Alice Brauner, “David ve Melodi, büyükbabamın doğum günü partisinde tanıştılar ve o günden itibaren aralarındaki bağ güçlendi” dedi.
Düğün, sadece kültürel bir birleşim değil, aynı zamanda önemli bir kişisel dönüşümü de içeriyor. Melodi Kepir, evlilikle birlikte Yahudi inancını benimseme kararı aldı. Alice Brauner, “Melodi, Yahudi inancına geçmek istiyor çünkü bu onun için önemli bir adım. Yahudi inancında çocuklar anneleri Yahudi olduğunda Yahudi olarak kabul edilir. Melodi’nin Türk ailesi bu geçişi tamamen destekliyor ve her iki kültürün bayramlarını birlikte kutlayacaklar” şeklinde bilgi verdi.
Düğün töreni, renkli bir atmosferde gerçekleşti. Alice Brauner ve kuzeni Laura, düğün boyunca Türk ve Yahudi şarkıları eşliğinde dans ederek kutlamaya renk kattı. Ayrıca, Melodi’nin Yahudi inancına geçişinin ardından, gelecek yıl Münih’te büyük bir Yahudi düğünü düzenlenecek ve bu etkinlikte 400 konuk ağırlanacak.
#BosporusDüğünü #TürkYahudiKültürü #DavidveMelodi #AtzeBrauner #Yahudiİnancı #KültürlerarasıEvlilik #İstanbulDüğünü #AliceBrauner #istanbul #turkiye #schweiz #svizzera #suisse #isviçre #MelodiKepir #DavidZechbauerMelodiKepir
Gündem
Thun 2024 Kültür Ödüllerini Sahiplerine Veriyor
Thun şehri, her yıl olduğu gibi bu yıl da profesyonel kültür emekçilerini ödüllendiriyor. 2024 Kültür Ödülleri’nde, görsel sanatçı Dominik Stauch büyük kültür ödülüne, pop-rock grubu The Souls müzik ödülüne, Jugendsinfonieorchester Arabesque ise Kültürstreuer ödülüne layık görüldü. Kültür Teşvik Ödülü ise grafik tasarımcı Jana Sofie Liebe ve sanatçı-illüstratör Dimitri Grünig arasında paylaşıldı.
Görsel Sanatçı Dominik Stauch’a Büyük Kültür Ödülü
1962 doğumlu Dominik Stauch, büyük kültür ödülü ve 15.000 Frank ile onurlandırıldı. Renk ve form üzerine yaptığı yoğun çalışmalarıyla tanınan Stauch’un eserleri, ünlü koleksiyonlarda yer almakta ve birçok kamusal sanat projesine imza atmıştır. Kültür komisyonu, sanatçının uzun yıllara dayanan yaratıcılığını ve eserlerindeki çok yönlülüğü takdir etti.
Thun’dan Hit Listeleri Zorlayan Bir Grup: The Souls
Thun’un pop-rock grubu The Souls, 10.000 Frank değerindeki müzik ödülünü kazandı. Başarılı albümler ve kapalı gişe gerçekleşen turneleriyle müzik sahnesinde ilham verici sanatçılar olarak yerlerini sağlamlaştırdılar. Canlı performanslarıyla dinleyicilerine unutulmaz anlar yaşatan grup, birçok genç müzik grubuna da ilham kaynağı oluyor.
Klasik Müzikte Genç Yeteneklere Destek: Jugendsinfonieorchester Arabesque
Kültürstreuer Ödülü’nü 5000 Frank ile kazanan Jugendsinfonieorchester Arabesque, otuz yılı aşkın süredir müzikal eğitim ve genç yeteneklerin gelişimine katkı sağlıyor. Şef Georgios Balatsinos yönetiminde her yıl birçok konser programı düzenleyen orkestra, genç müzisyenlere sahne deneyimi sunuyor.
Uluslararası Başarıya Sahip Grafik Tasarımcı: Jana Sofie Liebe
1999 doğumlu Jana Sofie Liebe, 5000 Frank değerindeki Kültür Teşvik Ödülü ile ödüllendirildi. Disiplinler arası çalışma tarzı ve özgün tasarım diliyle uluslararası alanda tanınan Liebe, “Walking as Research Practice” projesiyle yenilikçi kitap bağlama tekniklerini tanıtarak birçok ödül kazandı.
İllüstratif Gazeteci: Dimitri Grünig
1995 doğumlu Dimitri Grünig, 5000 Frank değerindeki Kültür Teşvik Ödülü’nü kazandı. Çeşitli eğitimlerin ardından çizimli röportajlar ve görsel denemeler üzerine yoğunlaşan Grünig, sosyal ve toplumsal konuları şeffaf ve mizahi bir şekilde ele alıyor.
Ödül Töreni 28 Kasım’da KKThun’da
Ödül kazananlar, Thun şehrinin kültür komisyonu ve özel bir jüri tarafından belirlendi. Ödül fonları, Heinrich ve Martha Streuli Fonu ile Thun İdari Bölgesi Belediyeler Birliği’nden sağlandı. Kamuya açık ödül töreni 28 Kasım’da KKThun’da gerçekleştirilecek.
#ThunKültürÖdülleri #DominikStauch #TheSouls #JugendsinfonieorchesterArabesque #JanaSofieLiebe #DimitriGrünig #KültürTeşvikÖdülleri #isviçre #schweiz #suisse #svizzera #isviçrehaberleri #schweizernachrichten #thunnachrichten
-
E-Dergi7 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi6 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam5 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre6 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Gündem7 ay önce
İsviçre’nin Sesi Yankılanıyor…
-
Gündem8 ay önce
Biel’de Skandal: Cinsel İlişki Karşılığında Yabancılara Oturma İzni Belgesi!
-
Gündem7 ay önce
İsviçre’de Emeklilik Oylaması: Kritik Karar!
-
İsviçre7 ay önce
Fibula Travel’ın Başarısına Bir Bakış: Zürih Oerlikon Ofisi’nde Yapılan Ziyaret