Sosyal Medya

Kültür Sanat

Röportaj: İrem Çamlıca ile Sanat ve Aşk Üzerine Sohbet

yazar

Yayınlayan

on

Cemil Baysal

Röportajı dergide okumak için tıkla

Sanatın evrensel temaları ile dans eden ve zihnimizi şekillendiren izler bırakan İrem Çamlıca ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu sohbet, sanat dünyasına olan yolculuğu, felsefi ve ruhani temaların nasıl işlendiği, eğitim hayatı ve uluslararası deneyimleri üzerine odaklanarak, İrem Çamlıca’nın sanat anlayışını ve kişisel gelişimini keşfetmeye yönelik bir yolculuğa dönüştü.

”Onun eserleri sadece tuval üzerine çizilen resimlerle sınırlı değil; aynı zamanda sanatını sadece bir yaratım aracı olarak değil, aynı zamanda derin bir düşünsel serüvenin kapılarını aralayan bir anahtar olarak görüyoruz. ”

”Onun eserlerinin sadece tuval üzerine çizilen resimlerle ve bir yaratım aracı olarak sınırlı kalmadığını, aynı zamanda derin bir düşünsel serüvenin kapılarını aralayan bir anahtar olduğunu gördük.”

Soru : Sanat dünyasına giriş hikayeni bizimle paylaşabilir misin? Sanata olan ilgin nasıl başladı?

İrem Çamlıca: Erken yaşlarda insanların dünyaya bakış açılarıyla, algılarının ve düşüncelerinin şekillendiğini fark ettim. Görsel unsurlara ve bu unsurların yaratıcı düşüncelere nasıl katkıda bulunduğuna olan ilgim, küçük yaşlarda başladı. İnsanların sadece dış görünüşleriyle semiyotik bir dil oluşturabilmesi ve bu dilin önyargıları ve davranışları nasıl etkilediği konusu beni derinden etkiledi. Ayrıca, reklam sektörünün toplumsal çözümlemeleri nasıl ele aldığını anlamak da ilgi alanıma girdi. Bu nedenle, kendi üretim biçimime yakın olan Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünü tercih ederek, Işık Üniversitesi’nde eğitim almaya karar verdim. Daha sonra, bu semiyotik dilin etkileyici gücünü sanatta özgün ve evrensel bir biçimde kullanmak amacıyla, Londra’da University of the Arts, Central Saint Martins’te BA Fine Art bölümünde eğitimime devam ettim.

Soru : Işık Üniversitesi’nde Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünden birincilikle mezun oldun. Bu süreçteki deneyimlerinden bahseder misin?

İrem Çamlıca: Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Türkiye’nin değerli sanat profesörleri tarafından kurulan ve birçok önemli sanatçının eğitim verdiği bir okuldu Grafik Sanatlar ve Grafik Tasarım bölümünde çeşitli konularda sağlam bir eğitim aldım. Okulun sunduğu geniş ders yelpazesi, her öğrencinin uzmanlaşmak istediği alana yönlendirilmesine olanak sağlıyordu. Grafik Sanatlar alanındaki dersler, sanatçı olarak kariyerime yön bulmam konusunda bana rehberlik etti. Sadece kendi bölümümle sınırlı kalmadım; resim bölümü hocalarıyla etkileşim kurarak sanat yolculuğumu daha da zenginleştirdim ve sonrasında Londra’da BA Fine Art bölümünde eğitimimi sürdürdüm.

Soru : University of the Arts, Central Saint Martins’te eğitim almak nasıl bir deneyimdi? Londra’da geçirdiğin süre sanatına nasıl etki etti?

İrem Çamlıca: Londra’da geçirdiğim süre, sanat kariyerimde önemli bir dönemdi. Central Saint Martins Fine Art hocalarıyla yaptığım görüşmeler, okuldaki zengin kütüphane kaynakları ve Londra’nın kültürel etkinlikleri, sanat anlayışıma daha geniş bir perspektif kazandırdı. Londra’ya gitmeden önce resim yapmaya başlamıştım ve tarzımı şekillendirmiştim, ancak bu süreçte sanatta farklı manifestoların mümkün olduğunu ve esas olanın yaptığın işi anlamak, savunmak ve arkasında durmak olduğunu öğrendim.

Soru : Yurt dışında eğitim almanın sanat anlayışına kattığı özel bir perspektif var mı?

İrem Çamlıca: Yurt dışında eğitim almak, sanat anlayışıma özel bir perspektif kazandırdı. Yaptığım işi daha iyi anlamayı, tarihsel birikimle ilişkisini kurmayı, Türkiye’de ve İstanbul’da yaşayan bir sanatçı olarak sanatıma bulunduğum konumu nasıl dahil edebileceğimi, düşünsel süreçlerimi sanatıma daha organize şekilde aktarmayı öğrendim. Kendi sanatsal dilimi geliştirmeme yardımcı olan bu deneyim, eserlerimde daha derin anlamlar ve evrensel bir perspektif arayışımı güçlendirdi. 

Soru : İlk atölyeni Galata Kuledibi’nde kurduğunda hissettiklerin nelerdi? Bu süreçte karşılaştığın zorluklar ve öğrenimler nelerdi?

İrem Çamlıca: İlk atölyemi Galata Kuledibi’nde kurmak büyük bir heyecan ve yeni bir başlangıç hissiyatı yaratmıştı. Hayalimde Galata’da Tarihi Yarımada manzarası olan bir yerde atölyemin olması fikri vardı ve manzaralı terası olan uygun bir yer bulduğumda atölyem burası olmalı dedim. Bu süreçten öğrendiklerim ve atölyede yaşamaya başlamam sanatsal vizyonuma yeni bir derinlik kazandırdı. 

Soru: ‘Aşk Bir Havuz Problemi’ ve ‘Gerçek Aşkın Kainatı’ gibi sergi isimlerinin hikayesini paylaşabilir misin?

İrem Çamlıca: Elbette. Bu sergi isimleri, eserlerimin temelinde yatan felsefi ve ruhani içeriği ifade ediyor. Eserlerimde, mikrodan makroya uzanan kainat algısını felsefi ve sembolik bir perspektifle resmediyorum. On yıllık bir süreç içinde bilincin genişlemesini temsil eden bu serilerde, öznel basamakları adım adım resmettim. Nihai basamak olarak belirttiğim ‘Tezahür Etmemiş Mutlak’ ise maddesel olarak ifade edilemeyen bir evreyi simgeliyor.

‘Aşk Bir Havuz Problemi’ sergisi, bir olma yolundaki aşk hikayesini temsil eder. Her resim, bireysel bir ruhu simgeler ve su metaforuyla ego – ruh ilişkisini kurar. Su dalgalar olmadan var olabilir, ancak dalgalar su olmadan var olamaz. Bu metafor, bireylerin birleşerek bir olmalarını anlatır. Her parça kendi dünyasını temsil ederken, birleşerek izleyiciyi kendiyle birleşmeye çağırır.

‘Gerçek Aşkın Kainatı’ ise küresel bir perspektifle, aynı formların çok yönlü görünümleriyle dolu bir dünyayı tasvir eder. Mekansallık, iç içe geçişler ve renkler, birbirine kaynamış bir aşk hikayesini anlatır. Her şey birbiriyle ilişkilidir ve birbirine kaynamıştır, bu da bir olma yolundaki bir aşkı temsil eder. Bu sergilerin adları, içerdikleri derin anlamları ifade etmek için seçildi.

Soru : “İstanbul Kanatlarımda” adlı sergide şehirle kurduğun bağı anlatabilir misin?

İrem Çamlıca: “İstanbul Kanatlarımda” sergisi, sanatımdaki evrimin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bu sergi, diğer sergiler arasında düşünsel bir köprü kurarak, benim için son basamaklardan biri oldu. İstanbul’u kendi kanatlarıma alırken, soyut kavramları resmetmeye yönelik bir çaba içeriyordu. Sergide, İstanbul ve evrenin genelindeki konuları işleyerek düalizm, kozmos, sonsuzluk, yansıma, frekans, an gibi soyut kavramları ele aldım. İstanbul’un bir geçiş ve dönüşüm şehri olması, bu anlatıyla mükemmel bir şekilde örtüştü. Sergi, yaşadığım deneyimleri ve farkındalıkları ele alırken, adeta kainata açılan bir geçişi temsil etti.

Soru : BIWC 2014 ve Saint Petersburg Ex Libris yarışmalarındaki başarıların hakkında daha fazla bilgi verir misin? Bu ödüller, sanat anlayışına nasıl yansıdı?

İrem Çamlıca: Saint Petersburg Ex Libris yarışmasına öğrenci iken katıldım ve CGD Ex Libris kategorisinde birincilik ödülü kazandım. BIWC 2014’te ise Chamlija markamız için ürettiğim şarap etiketleri ile Sofya’daki yarışmada altın madalya ile ödüllendirildik. Bu ödüller, sanat anlayışıma önemli katkılarda bulundu. Öğrencilik yıllarımda kazandığım ödül, motivasyonumu artırdı ve sanatımın uluslararası platformda tanınmasına olan inancımı güçlendirdi. Chamlija şarap etiketlerinin ödüllendirilmesi ise sanatımın sadece galeri duvarlarında değil, günlük hayatta da estetik bir etki bırakabileceğini gösterdi.

Soru : ‘About Women’ sergisinde İspanya’da yer alman nasıl bir deneyimdi?

İrem Çamlıca: ‘About Women’ sergisi, dünya genelinden başarılı sanatçıların katılımıyla düzenlenen önemli bir etkinlikti. Serginin Barcelona’da gerçekleşmesi ve eserlerimin sergilenmesi benim için büyük bir onurdu. Ayrıca, serginin duyurusunda eserimin afişte kullanılması, uluslararası alanda tanınan bir etkinlikte yer almamın özel bir ifadesiydi. İspanya’daki bu deneyim, sanatımın farklı kültürlerle buluşmasını sağlayarak, uluslararası sanat camiasındaki etkileşimimi artırdı ve perspektifimi zenginleştirdi.

Soru : ‘Aşk Festivali’ ve ‘MillArt Koleksiyon Sergisi’ gibi etkinliklere katılmanın sana kattığı deneyimler neler?

İrem Çamlıca: ‘MillArt Koleksiyon Sergisi’nde yer alan eserlerimin tamamı Katarlı bir koleksiyoner tarafından satın alınmıştı. Bu, eserlerimin farklı ülkelerden, yaş gruplarından ve kültürlerden gelen insanlar tarafından değer gördüğünü bilmek benim için oldukça anlamlıydı. Bu deneyim, sanatımın evrensel bir kabul gördüğünü ve farklı coğrafyalardan izleyicilere ulaştığını fark etmemi sağladı. ‘Aşk Festivali’nde yer alan eserim ise özellikle anlamlıydı. Şu an ürettiğim resimleri, Murat Revo’nun benim adıma ithaf ettiği ‘Ah Meri’ isimli şiir kitabındaki şiirlerden etkilenerek aşk için üretiyorum. Bu nedenle, aşk için yazılmış şiirlerden esinlenerek ürettiğim resmimin, Aşk Festivali’nde yer alması güzel bir birliktelik oldu.

Soru : Chamlija Etiket Tasarımları üzerine yapılan akademik tez çalışmasından bahseder misin?

İrem Çamlıca: Bu akademik tez çalışması, Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde Mine Gürevin tarafından gerçekleştirildi ve Türkiye’de bu konuda yapılan ilk spesifik tez çalışmasıdır. Chamlija şarap etiketlerini detaylı bir şekilde inceleyerek, İrem Çamlıca’nın eserlerinin semiyotik dilini irdeleyip Türkiye’de ‘şarap etiketleri’ alanında özgün bir çalışma ortaya koymuştur. Mine Gürevin, çalışmada İrem Çamlıca’nın eserlerinin zevkli bir analizini yaparak, Türk şarap etiketlerine sanatsal bir bakış açısı getirmiştir. 

Soru : Sanatın toplum üzerindeki etkisi hakkındaki düşüncelerini paylaşabilir misin? Toplumsal konulara duyarlı sanat üretimindeki rolün nedir?

İrem Çamlıca: Toplumsal dönüşümün temelinin bireyde başladığına inanıyorum. Bir toplumun niteliği, bireylerin durumuna bağlı olarak şekillenir. Birey, kendi içsel dönüşümünü gerçekleştiremediği sürece topluma olumlu bir etki yapamaz. Bu nedenle, bireyin önce kendini olumlu bir yönde dönüştürmesi gerektiğine inanıyorum. Bu dönüşüm, bireyin diğerlerine yardım etmesine, olumlu bir örnek olmasına ve toplumsal bilince katkıda bulunmasına olanak tanır. Sanat, bu süreçte önemli bir rol oynayabilir. Sanat eserleri, toplumun ve dünyanın ötesini sezdirebilir, içsel dönüşümü tetikleyebilir ve toplumsal bilinci genişletebilir.

Soru : Gelecekteki projelerin ve hedeflerin nelerdir? İlerleyen dönemde neler yapmayı planlıyorsun?

İrem Çamlıca: Teorik bir anlatı üzerinden resim serileri arasında bağ kurduğum çalışmam, kainatın kendisinin en büyük eser olduğu sonucuna vararak tamamlandı. Bundan sonra aşk için resimler yapmaya devam edeceğim. Murat Revo’nun bana ithaf ettiği ‘Ah Meri’ isimli kitabından esinlenerek ürettiğim bu seriyi ‘Aşkın İfadeleri’ olarak adlandırdım. Bu seride ürettiğim saf ve sezgisel üretimler ile, resimleri gerçek sevgi nesnelerine dönüştürerek izleyicide olumlu duygular uyandırmayı amaçlıyorum.

Soru: “Contemporary International Ex-Libris Artists” gibi kitaplara katılımın hakkında daha fazla bilgi verir misin?

İrem Çamlıca: ‘Contemporary International Ex-Libris Artists’, Portekizli Mota Miranda tarafından yayımlanmış bir kitaptır. Bu kitap, birçok Ex Libris sergisine katıldıktan ve Saint Petersburg Ex Libris yarışmasında birincilik ödülü aldıktan sonra öğrencilik yıllarımda Ex Libris alanında yer almam nedeniyle benim için önemli bir kayıttır. Kitap, uluslararası düzeyde Ex Libris sanatçılarını bir araya getirerek bu sanat alanına katkıda bulunmayı amaçlar.

Soru 15: Sanatsal tarzında zamanla nasıl bir evrim geçirdin? Kişisel ve sanatsal gelişimini nasıl değerlendiriyorsun?

İrem Çamlıca: Başlangıçta, sanatsal tarzım genellikle toplumsal konulara ve eleştirilere odaklanan işleri içeriyordu. Ruhani temalar da işlerim arasında yer alıyordu. Ancak zamanla, toplumsal konulardan uzaklaşarak daha çok spiritüel alegorilere odaklanmaya başladım. İnsanın toplumla ilişkisi üzerine düşündükten sonra doğayı, uzayı ve şehir manzaralarını semiyotik anlamlarla resmettim Bu dönemden sonra, içsel dünyama daha yoğun bir şekilde odaklanarak resimler üretmeye başladım. Şu anda, kendi içsel dünyamı Murat Revo’nun şiirlerinde bahsettiği dünyayla örtüştürerek kişisel ve spiritüel anlamlarla dolu resimler üretiyorum.

Soru : Son olarak Aşk ve Özel Hayatınızı Konuşalım.

İrem Çamlıca: Murat Revo ile 12 yıldır birlikteyiz. İlk başlarda birbirimizin hayallerindeki kişi olarak karşılaştık ve birlikte büyüdük, geliştik. İnsanlar yaşam tarzı ve düşünsel anlamda zaman içinde değişiyorlar, ancak birbirlerinin en gerçek halini anlamak ve kabul etmek önemlidir. Koşulsuz bir sevgiyle birbirimizi destekleyerek ve gelişmemize olanak sağlayarak bu uzun süreçte birbirimize nasıl destek olduğumuzu gördük. Bu, gerçek bir dostluğu ve birlikteliği beraberinde getirdi. Aşk olmadan ve egoyu aşmadan bir olmak mümkün değil. Hayatlarımızı birleştirdiğimiz gibi sanatlarımızı da birleştirdik. Murat Revo’nun bana ithaf ettiği kitabındaki şiirlerden ilham alarak, bu şiirlerin bende uyandırdığı duyguları resimlerime yansıtıyorum. 

İrem Çamlıca
Chamlija Wines
‘the art of fine wine’
www.iremcamlica.com/art

Attracts by the Labels Impresses by the Quality

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İsviçre

Schweizer Filmwerke: DACH Bölgesinde Yenilikçi Pazarlama Çözümleriyle Yeni Bir Döneme Adım Atıyor

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre merkezli pazarlama ajansı Schweizer Filmwerke, genişleyen hizmet yelpazesini ve yeni stratejik hedeflerini büyük bir gururla duyurdu. Ajans, CEO Ayse Aslantepe liderliğinde, pazarlama sektöründe tanınmış isimler Karsten Schröder (Silent Expert Marketing) ve çoklu altın ve platin ödüllü yönetmen Orkan Çe’nin katkılarıyla, DACH bölgesinde faaliyet göstermeye devam edecek.

Schweizer Filmwerke, stratejik pazarlama kampanyalarından kapsamlı marka ve tasarım çözümlerine, dijital ve sosyal medya stratejilerinden yaratıcı film üretimlerine kadar geniş bir hizmet yelpazesi sunmaktadır. Ajans, Mercedes-Benz AG, Rolls-Royce ve Sony gibi prestijli markalarla gerçekleştirdiği başarılı projelerle adından söz ettirmiştir.

Ayse Aslantepe, duyurusunda şu ifadelere yer verdi: “Müşterilerimizin bize olan güveni ve desteği, daha büyük başarılara imza atmamız için bize ilham veriyor. Birlikte büyük işler başarmak için sabırsızlanıyoruz. Hizmetlerimiz ve projelerimiz hakkında daha fazla bilgi edinmek için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.”

Schweizer Filmwerke’nin sunduğu başlıca hizmetler arasında şunlar bulunmaktadır:

  • Reklam ve İmaj Filmleri: Markanızı özgün ve etkileyici bir şekilde tanıtın.
  • Sosyal Medya İçeriği: Sosyal ağlardaki varlığınızı güçlendirin.
  • Marka Oluşturma: Otantik ve ikna edici marka kimlikleri geliştirin.
  • Belgeseller: Hikayenizi etkileyici ve sürükleyici belgesellerle anlatın.
  • Müzik Videoları: Müziğinizi mükemmel bir görsellikle canlandırın.
  • Web Tasarımı ve Funnels: Fonksiyonellik ve tasarımı birleştiren web siteleri oluşturun.

On yılı aşkın deneyimi ve 700’den fazla başarılı projesiyle Schweizer Filmwerke, markaların görsel içeriklerini profesyonelce sunarak güçlü bir etki yaratmalarına yardımcı oluyor. Lidl, Rolls-Royce, Mercedes-Benz, Prime Video ve RTL gibi büyük markalarla çalışarak edindikleri tecrübeyi, yeni projelerde de en iyi şekilde kullanmayı hedefliyor.

Schweizer Filmwerke hakkında daha fazla bilgi almak ve projelerinizi hayata geçirmek için www.schweizer-filmwerke.ch adresini ziyaret edebilir, bugün bir danışma talebi oluşturabilirsiniz.

İletişim: Ayse Aslantepe, CEO Orkan Çe, CMO Karsten Schröder, COO Web: www.schweizer-filmwerke.ch

SchweizerFilmwerke #Pazarlama #YeniHedefler #AyseAslantepe #KarstenSchröder #OrkanÇe #DACHBölgesi #İsviçre #StratejikHedefler #HizmetYelpazesi

Haberin Devamını Oku

Kültür Sanat

Özlem Vural ile röportaj

yazar

Yayınlayan

on

Sevgili kitapseverler, 

Bugün sizlerle, çocuk edebiyatının büyülü dünyasında değerli bir yazarla buluşmanın heyecanını paylaşacağız. Çocukların hayal gücünü zenginleştiren, onları farklı maceralara ve duygusal yolculuklara çıkaran nitelikli kitapların yaratıcısı sevgili Özlem Vural ile birlikteyiz . 

Bu röportajda, yazarımızın ilham kaynaklarını, yazım süreçlerini ve çocuk edebiyatına olan sevgisini, atölyelerini  konuştuk. 

Şimdi, bu keyifli sohbet için hazır olun ve çocuk edebiyatının büyüleyici dünyasına adım atın!

1)Hem yeni kitabınızı hem de yaptığınız ilham verici atölyelerinizi konuşacağız ama önce sizi daha yakından tanıyabilir miyiz? 

1983 yılında Ankara’da doğdum ve hala orada yaşamaktayım. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra uzun yıllar özel okullarda rehber öğretmenlik yaptım. Ardından bir kreşte kurum müdürlüğü yaparken, yazma sürecime daha çok vakit ayırabilmek adına radikal bir kararla çalışma hayatıma bir nokta koyup, içinde kitapların olduğu, bunun yanında çocukların somut olarak üretebileceği her ne varsa, ikisinin de harmanlandığı atölyeler yapma kararı aldım. Şu an yazma sürecimin yanında, çocuk ve ebeveynatölyelerine devam ediyorum.

2) Her konuğuma sorduğum bir soru bu; Neden çocuk edebiyatı? 

Öznel bir cevap vermek isterim bu sorunuza.

Ne kadar yetişkin olduğumuzu söylesek de, hep çocuk yanımızdan kırılır, hüzünlenir, korkar, utanır, coşar, eğleniriz. Kendi adıma ne zaman yaşamda zorlansam çocuk kitaplarına sığınır orada anlaşıldığımı hisseder kendimden parçaları bulur selamlarım. 

Benim için bir yaşam pusulası.

3)İlk kitabınızı yazma fikri nasıl ortaya çıktı? 

Aslında bunun duygusal bir cevabı var bende. Şu an aramızda olmayan çok yakın bir arkadaşımın da bir yazarlık serüveni olmuştu. Onun kitabı basılmadan önce yazdığı öyküleri beraber okur değerlendirmeler yapardık. Onunheyecanı tutkusu, benim de içimde üstünü hep örttüğüm, ertelediğim, cesaret edemediğim şeylerin kıpırdanmasına neden oldu. 

Zaten o bir kere kıpırdanmaya başlayınca çok da duramıyorsunuz. 

Arkadaşımın kaybıyla da, içimdeki üzüntüyü şifalandıracakşeyin onun yarıda bırakmak zorunda olduğu tutkusunu devam ettirmek olduğunu düşündüm ve eğitimlere katılmaya başladım. 

Özellikle çocuk ve yetişkin kitapları yazan Serhan Kansu’nun yazarlık atölyesine katıldıktan sonra yapabileceğime olan inancım arttı. 

Kendimi deneyebildiğim, ilk adımı bana attıracak cesareti o atölye sayesinde yani Serhan Kansu sayesinde bulabildim. Ona teşekkürlerim hiç bitmez bu yüzden.

Yine tam da o zamanlarda çok şanslıyım ki yıllarca takip ettiğim, çizimlerini çok sevdiğim, iki kitabımın da çizeri Cem Güventürk’ün de desteğiyle hayaller bir anda gerçeğe dönüşüverdi. Bu iki önemli insanın ilk kitabımın oluşumunda benim yanımda oluşu paha biçilemez.

Kitabım Hihi Hipo çocuklarla buluştu ve daha da önemlisi kaybetmiş olduğum arkadaşıma ithaf edebilme şansı buldum.

4) Yazım sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?  

Kendi adıma buna zorluk demek yerine şöyle demek daha anlamlı olur.

Yazdıklarınızın çocuklar tarafından okunacak olması birçokşeye dikkat etmenizi gerektiriyor. Bir araya getirilenkelimelerin onların dünyasında karşılık bulacağı şey çok önemli. Mesleki olarak da büyüme süreçlerine çok kez tanık olduğum çocukların hissettiklerini fazlasıyla önemsiyorum. Bu yüzden de yazdığım şeylerin çokça sağlamasını yaptığım oluyor.

5)Kitaplarınızın ana teması nedir? Ve karakterlerinizi oluştururken nelerden ilham aldınız?  

Özellikle bir tema üzerinden gitmiyorum aslında ama bazen mesleğimin dezavantajını yaşadığım da olmuyor değil. Duygusal gelişimi çok önemsiyorum. Düşüncelerimin gerisinde, onların yaş alırken, gelişim süreçlerinde karşılaştıkları problemler, baş etmekte zorlandıkları şeyler, yazma sürecinde hep benimle oluyor. Bunu yaparken de mizahı kullanıyorum. Çünkü kendim de en çok gülebildiğim kitapları seviyorumJ

6) Kitabınızın illüstrasyonları nasıl ortaya çıktı? 

İllüstratörle nasıl bir işbirliği yaptınız?  Yukarıda da bahsettiğim gibi iki kitabımın da çizeri Cem Güventürk. İki kitapta da birlikte çalıştığımız için birbirimizin ne istediğini de iyi biliyoruz. O anlamda iş birliğimiz çok kuvvetli. İllüstrasyonların oluşum sürecinde Cem Güventürk’ün yaratıcılığına çok güvendiğim için bana da keyifle sonucu beklemek kalıyor.

7)Kitaplarınızı çocuklara okurken veya tanıtırken karşılaştığınız ilginç bir anınız var mı?  

Çocuklarla gerçekleştirdiğimiz bir buluşmada bir öğrenci “ Ee sen bu kitabı neden bitirmedin. Hani bunun sonu yok. Böyle kitap olmaz.” demişti. 

Kendince haklı tabi. Çünkü çoğu kitabın bir sonu varJ   

İlk kitabımda düşünme becerilerini desteklemek adına sonunuçocuklar tamamlasın istedim ve bir son yazmadım. 

Ben de onlara “Kitabı ben sonlandırsaydım sadece bir tane sonu olurdu ama istedim ki siz tamamlayın, kitabımın bir sürü sonu olsun.” demiştim. Neyse ki cevabımdan sonra biraz ikna oldu.

8) Son olarak atölyenizle ilgili bir sorum olacak: Çok tatlı bir proje başlattınız ve çocuk&ebeveyn atölyeleri yapıyorsunuz? Neler var atölyede? Medyadan takip ettiğim kadarıyla en son iştah açıcı makarnalar yaptınız sanırım?:)

“Hikayenin Tadına Bak” atölyelerimizden bir tanesi içeriği şöyle,

aslında tüm atölyelerimizin değişmez aracı kitaplar eşliğinde, çocuklara yaşam becerilerini destekleyen etkinlikler sunuyoruz. Etkileşimli kitap okuma uygulamaları yaparak, hikaye ağı nasıl oluşturulur ona değiniyoruz. Sonra hep birlikte, o atölyenin ürünü bir kurabiyeyse bazen kurabiye malzemelerinin kahraman olduğu (un,yağ,yumurta vb.) bazen de kendi seçtikleri kurabiye kalıplarının kahraman olduğu bir hikaye yazıyoruz, ardından hikayemizin kurabiyelerimizi yapıp, pişirip afiyetle yiyoruz.

Çocukların yaşamda paydaş olduğu birçok şeyi atölyemizde onlarla yapma keyfi gerçekten bir başka oluyor.

Söyleşi : Kader Varlık

Haberin Devamını Oku

Kültür Sanat

Türk TV Dizileri Endüstrisi Dünya Çapında İlgi Görüyor ve Turizmi Canlandırıyor

yazar

Yayınlayan

on

By

AP tarafından yayımlanan habere göre, Türk televizyon dizileri dünya çapında büyük bir popülarite kazanarak hem ülkenin uluslararası imajını güçlendirdi hem de turizmi canlandırdı. İşte AP’nin haberi:

AP tarafından yayımlanan bir habere göre, Türkiye televizyon dizileri ihracatında lider bir ülke olarak ön plana çıkmış durumda. Bu gelişme, ülkenin uluslararası imajını güçlendirirken, dünya çapında milyonlarca izleyici ve turisti, birçok dizinin arka planını oluşturan tarihi ve kültürel mekanlara çekiyor. Bu başarı, milyar dolarlık bir endüstriyi beslemiş ve uzmanlar, bu sektörün Türkiye’nin küresel ölçekte yumuşak gücünü büyük ölçüde artırdığını belirtiyor.

İşte AP Haberi

Kavurucu Türk güneşi altında, turistler Osmanlı ve Bizans dönemine ait kaleleri yeniden yaratan setlerde dolaşıyor, geleneksel Osmanlı kostümleri içindeki aktörlerle fotoğraf çektiriyor ve at sırtında yapılan dublör performanslarını izliyorlar. Aralarında 22 yaşındaki Finlandiyalı Riia Toivanen de var. Toivanen, annesiyle birlikte sevdiği Türk dizilerinin dünyasını keşfetmek için İstanbul’a gelmiş.

Dünya çapında yaklaşık 8.000 mil (12.800 kilometre) ötede, Arjantin’in Villa Carlos Paz kentinde, emekli öğretmen Raquel Greco, İstanbul’a yaptığı unutulmaz geziden kalan hatıralarla dolu bir ortamda Türk romantik komedilerinden bir bölüm izliyor. Greco, bu yılın Nisan ayında yaptığı ziyaret hakkında, “Her gün dizilerde gördüğüm şeyi yaşadığıma inanamıyordum,” dedi.

Türk TV dizilerinin küresel popülaritesi – Türkçe’de “dizi” – Türkiye’yi televizyon ihracatında önde gelen bir konuma getirdi. Bu durum, uluslararası imajını büyük ölçüde güçlendirdi ve dizilerin arka planını oluşturan tarihi ve kültürel mekanlara dünya çapında milyonlarca izleyici ve turisti çekti.

Gelişen Milyar Dolarlık Endüstri

Televizyon dizilerinin başarısı, yeni pazarlara doğru genişlemeye devam eden milyar dolarlık bir endüstriyi besledi. Uzmanlara göre, bu dizilerin popülaritesi Türkiye’nin yumuşak gücünü küresel ölçekte büyük ölçüde artırıyor.

Parrot Analytics adlı araştırma şirketine göre, 2020 ile 2023 yılları arasında Türk dizilerine olan küresel talep %184 arttı ve Türkiye, dünyanın en büyük TV dizi ihracatçılarından biri haline geldi.

Global Agency CEO’su İzzet Pinto, “Her gece dünya çapında 400 milyon izleyiciye ulaşıyoruz,” dedi. “Türk dizileriyle yarattığımız yumuşak güç, siyasette yapılabileceklerle kıyaslanamaz.”

Tarihi Başarılar ve Küresel Etkiler

“Deli Yürek” 2001 yılında Kazakistan’a ihraç edilen ilk Türk dizisi olmasına rağmen, 2005 yapımı romantik dizi “Gümüş,” Türk dizilerini küresel şöhrete kavuşturdu. Geleneksel bir geçmişe sahip bir kadının şehir yaşamına uyum sağlamasını konu alan bu dizi, Orta Doğu’da büyük popülerlik kazandı. 2006 yapımı romantik drama “Binbir Gece,” modern İstanbul’da geçen Orta Doğu halk masallarından esinlenmiştir ve Balkanlar’da izleyicileri büyülemiştir. 16. yüzyıl Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman’ı konu alan “Muhteşem Yüzyıl,” tarihi kurgu dizilerine öncülük etti.

Bir zamanlar Latin Amerika telenovela ithalatçısı olan Türkiye, şimdi dizilerini bu bölgeye ihraç ediyor. Venezuelalı Başkan Nicolás Maduro, 2018’de tarihi drama dizisi “Diriliş: Ertuğrul” setini ziyaret ederek, dizinin ülkesindeki cazibesini vurguladı.

Türk TV dizileri hayran platformu “Dizilah”ın kurucusu Haley Uganadi, dizilerin popülaritesinin aile, arkadaşlık ve aşk gibi temalara odaklanmasından kaynaklandığını söylüyor. Platformu, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Yunanistan, Hindistan ve Pakistan’dan hayranlarla aylık yaklaşık 1.5 milyon izleyici alıyor.

Pinto, Türk dizilerinin aile odaklı doğasına dikkat çekiyor. “Müstehcenlik yok, küfür veya kötü söz yok, çok fazla nefret yok. Bu nedenle aile tarafından izlenebilir hale geliyor,” diye açıklıyor.

Çeşitlilik ve Gelecek

Endüstri büyüdükçe, “Kırmızı Güller” gibi dizilerin konularını genişletiyor. Bu dizi, katı laik Batı yanlısı bir aile ile kurgusal bir İslami kardeşlik arasındaki dinamikleri keşfediyor.

Oyuncu Özcan Deniz, sektörün gelişmesi için çeşitliliğin şart olduğunu belirtiyor. “Farklı bir türe dönüşemeyen ülkeler, dizi ihracatında şimdi geride kalıyor,” dedi. “Türkiye bu momentumu yakaladı ama çeşitlenemezse, farklı şeyler anlatamazsa, bir yerde sona erecektir.”

Toivanen ve annesi, tarihi Osmanlı dönemi yapımlarının çekildiği geniş bir kompleks olan Bozdağ Film Stüdyoları’nı geziyordu. Toivanen, “Kara Para Aşk” ve “Sonsuz Aşk” gibi romantik dizilere olan sevgisinin onu İstanbul’a getirdiğini söylüyor. “Türk kültürünü çok seviyorum,” dedi. “(Diziler) çok dostça ve sıcak, ve çok fazla drama var.”

TRT’nin Urduca YouTube kanalında “Diriliş: Ertuğrul”un ilk bölümü 157 milyonun üzerinde izlenme aldı, dedi yapımcı ve senarist Mehmet Bozdağ. “Kuruluş: Osman” ise 110’dan fazla ülkede yayınlandı.

Parrot Analytics’e göre, “Diriliş: Ertuğrul,” Mayıs 2020’de dünya çapında en çok talep gören dördüncü dizi olarak zirveye ulaştı ve ortalama bir dizinin dünya çapındaki talebinin 68 katından fazlasını elde etti.

Bahçeşehir Üniversitesi’nde film ve TV yardımcı doçenti Dr. Deniz Gürgen Atalay, Türk medyasına göre, 2023 yılında sektörün yurt dışı ihracatından 1 milyar dolar elde ettiğini ve turizm üzerinde önemli bir etkisi olduğunu belirtti.

“Atalay, “İstanbul’un dizilerde sunulan görüntüsü, burada yenilen yemekler, içilen içecekler, dinlenen müzikler, yaşam standartları ve buradaki kültür, diziler çerçevesinde çok hoş bir beğeni yeri sunuyor,” dedi.

“Kırmızı Güller” dizisinin ikinci sezonunun Eylül sonunda gösterime girmesi beklenen yıldızı Mert Yazıcıoğlu, çekimlere ara verdiğinde karakterinin İslami bir tarikat üyesi olarak giydiği kıyafetlerle sohbet etti.

Dizi, 31 yaşındaki sessiz yıldızı şöhrete kavuşturdu ve Türkiye’nin medyası her adımını izliyor. “Türk kültürünü yurt dışında tanıttık. Bu bizi çok mutlu ediyor,” dedi, karakterinin bol bej pantolonu ve uyumlu yeleğiyle.


AP gazetecileri Hernan Munoz (Barselona, İspanya), Mario Tizon (Los Cocos, Arjantin), Suzan Fraser (Ankara, Türkiye), ve Khalil Hamra ve Mehmet Guzel (İstanbul, Türkiye) bu habere katkıda bulunmuştur.

#TürkDizileri #Diziİhracatı #TürkiyeTurizmi #YumuşakGüç #DiziEndüstrisi #TürkKültürü #İstanbul #APHaber #GlobalBaşarı #TVDramaları

Haberin Devamını Oku

Trendler