Avrupa
DUBLİN ANLAŞMASI: SIĞINMACILAR İÇİN AVRUPA’DAKİ KURALLAR NASIL İŞLİYOR?
📌 Sığınmacılar için ilk giriş yaptığı ülke sorumludur
📌 Parmak izi EURODAC sistemine kaydediliyor
📌 Başka bir ülkede tekrar başvuru yapılamıyor
DUBLİN ANLAŞMASI NEDİR?
Dublin Anlaşması, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn tarafından uygulanan bir sistemdir. 2013 yılında yürürlüğe giren Dublin III Tüzüğü, iltica başvurularını hangi ülkenin değerlendireceğini belirler. Temel kural, sığınmacının ilk giriş yaptığı ülkenin başvurudan sorumlu olmasıdır.
TEMEL İLKELER
📍 İlk Giriş Yapan Ülke Sorumludur
Sığınmacı, ilk girdiği Dublin ülkesinde iltica başvurusu yapmak zorundadır. Eğer başka bir ülkeye geçip başvuru yaparsa, genellikle ilk giriş yaptığı ülkeye geri gönderilir.
📍 Aile Birleşimi Hakkı
Sığınmacının AB içinde yasal olarak yaşayan aile üyeleri varsa, başvurusu onların bulunduğu ülkede değerlendirilme hakkına sahip olabilir.
📍 Tekrar Başvuru Engeli
Bir Dublin ülkesinde iltica başvurusu reddedilen sığınmacı, başka bir Dublin ülkesinde tekrar başvuru yapamaz.
📍 Veri Kaydı ve EURODAC Sistemi
Sığınmacılardan parmak izi alınıp EURODAC veri tabanına kaydedilir. Bu sistem, başvuruların çifte yapılmasını önlemek ve ilk giriş yapılan ülkeyi belirlemek için kullanılır.
EURODAC SİSTEMİ: SIĞINMACILARDAN PARMAK İZİ ALINIYOR MU?
Evet, Dublin Anlaşması kapsamında 14 yaş ve üzeri tüm sığınmacıların parmak izleri alınıyor ve EURODAC sistemine kaydediliyor.
📌 Kimlerden parmak izi alınıyor?
✔️ 14 yaş ve üzeri tüm sığınmacılar
✔️ Yakalanan düzensiz göçmenler (örneğin, vizesiz veya yasa dışı yollarla AB’ye girenler)
📌 EURODAC sisteminin amacı nedir?
🔹 İlk giriş yapılan ülkeyi belirlemek: Eğer sığınmacı başka bir ülkede başvuru yaparsa, ilk giriş yaptığı ülkeye geri gönderilmesini sağlamak
🔹 Tekrar başvuruları önlemek: Aynı kişinin farklı ülkelerde mükerrer başvuru yapmasını engellemek
📌 Veriler ne kadar süre saklanıyor?
📌 Sığınmacılar için: 10 yıl
📌 Düzensiz göçmenler için: 18 ay (Eğer kişi Dublin bölgesinden ayrılırsa, veriler silinir.)
📌 Kimler erişebilir?
✔️ AB ülkeleri, İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn
✔️ Polis ve güvenlik güçleri belirli koşullar altında erişebilir
ELEŞTİRİLER VE HUKUKİ TARTIŞMALAR
⚠️ Güney Avrupa Ülkelerine Fazla Yük Biniyor
Yunanistan ve İtalya gibi ülkeler, coğrafi konumları nedeniyle çok fazla sığınmacı alıyor ve bu durum sistemi dengesiz hale getiriyor.
⚠️ İnsan Hakları Endişeleri
Bazı Dublin ülkelerinde sığınmacı kamplarındaki kötü koşullar nedeniyle, insan hakları örgütleri Dublin geri gönderme sürecini eleştiriyor. Özellikle Yunanistan ve Macaristan gibi ülkeler, zor şartlar nedeniyle iltica sürecinde ağır eleştirilere maruz kalıyor.
⚠️ Bazı Ülkeler Uygulamaktan Kaçınıyor
Özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkeler, bazı Dublin ülkelerine sığınmacı göndermeyi insan hakları gerekçesiyle durdurabiliyor.
DUBLİN ANLAŞMASINDA REFORM TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR
Dublin sistemi, Avrupa’da sığınmacı başvurularını düzenleyen bir çerçeve sunuyor. Ancak sistem adil olmadığı ve Güney Avrupa ülkelerine fazla yük bindirdiği için sık sık tartışma konusu oluyor. AB içinde, sığınmacıların sorumluluğunu daha adil dağıtan yeni bir reform yapılması için çalışmalar devam ediyor.
Avrupa
AŞI MAĞDURLARI ADALET ARIYOR: SORUMLULARA AÇIK MEKTUP
COVID-19 aşılarının yan etkileri ve mağdurlara yönelik destek eksikliği tartışılmaya devam ediyor. Kezia-Melinda Kumpf isimli bir aşı mağduru, yetkililere açık mektup yazarak sağlık otoritelerini ve hükümetleri sorumluluk almaya çağırdı.
AŞI SONRASI HAYATI DEĞİŞENLER
34 yaşındaki Kumpf, 2021 yılında güvenle aşı yaptırdığını ancak iki ay sonra ağır sağlık sorunlarıyla mücadele etmeye başladığını belirtti. Baş dönmesi, kulak çınlaması, baş ağrıları, uyuşma, sırt ağrıları gibi belirtilerle başlayan sürecin giderek kötüleştiğini anlattı.
Kendi yaşadığı mağduriyetin yanı sıra çevresindeki birçok kişinin de benzer sağlık sorunları yaşadığını ya da hayatını kaybettiğini belirten Kumpf, “Benim gibi genç ve sağlıklı olan birçok insan şu an ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Bazıları ise hayatta değil. Ama kimse bu mağdurları dinlemiyor” dedi.
AİLELERİN İDDİALARI: AŞI SONRASI ÖLÜMLER GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Kumpf, yalnızca kendi deneyiminden değil, etrafında duyduğu birçok trajik olaydan da bahsederek, aşı sonrası hayatını kaybeden kişilerle ilgili resmi makamların gerekli incelemeleri yapmadığını ve ailelerin çaresiz bırakıldığını söyledi:
- Stiefbruder (üvey erkek kardeşi), aşıdan kısa süre sonra sabah yatağında ölü bulundu.
- Çocukluk arkadaşı, 32 yaşında kalp durması sonucu hayatını kaybetti.
- Bir komşusunun babası, aşıdan üç gün sonra boğularak hayatını kaybetti; annesi ise kısa süre sonra iki taraflı felç geçirdi.
- Eski bir iş arkadaşının kayınpederi, sabah aniden yere yığılarak öldü.
- Bir tanıdığının teyzesi, 20 gün sonra felç geçirdi; amcası ise bir hafta içinde bağırsak enfarktüsü sonucu hayatını kaybetti.
- Bir başka komşu, aşıdan sonra multipl skleroz (MS) hastalığına yakalandı.
“BİZİ PSİKOLOJİK RAHATSIZ OLARAK ETİKETLEDİLER”
Tüm bu vakalara rağmen, mağdurların büyük kısmı hastanelerde ve sağlık otoriteleri tarafından ciddiye alınmadığını söylüyor. Kumpf, “Doktorlar bizim hastalıklarımızın aşıdan kaynaklandığını kabul etmiyor. Ya ‘stres’ diyorlar ya da ‘psikolojik sorun’ olarak nitelendiriyorlar. Bu durum bizi daha da çaresiz bırakıyor” dedi.
Aşı sonrası ciddi sağlık sorunları yaşayan pek çok kişi, uzun süren tıbbi muayenelere rağmen net bir teşhis alamadıklarını ve sağlık sisteminin kendilerini yalnız bıraktığını dile getiriyor. Bazı doktorların mağdurları ‘komplo teorisyeni’ olarak suçladığını da iddia eden Kumpf, “Bize ‘uzun Covid’ teşhisi koyuyorlar ama ‘Post-Vac’ sendromunu kabul etmiyorlar” dedi.
BİLİMSEL BULGULAR VE TEST SONUÇLARI
Kumpf, kişisel olarak yaptırdığı tıbbi testlerin, bağışıklık sistemi ve sinir sisteminde ciddi bozukluklar yaşadığını gösterdiğini belirtti. Uzman test sonuçlarına göre, şu hastalıklarla mücadele ettiğini ifade etti:
- Mitochondriopathie (ME/CFS, kronik yorgunluk sendromu)
- Nöroenflamasyon (beyin iltihabı)
- Leaky-Gut-Syndrom (bağırsak geçirgenliği hastalığı)
- Endotelit (damar iltihabı)
- Otoimmün bozukluklar ve tromboz eğilimi
Ancak, bu teşhislere rağmen devletin ve sağlık kuruluşlarının herhangi bir özel destek sunmadığını belirtti. Özel laboratuvarlarda yapılan testlerin çoğu kişisel bütçeden karşılanmak zorunda.
HUKUKİ MÜCADELE VE SORUMLULARA DAVA
Kumpf, aşı üreticilerine ve sorumlu sağlık yetkililerine karşı hukuki mücadele başlattığını belirtti. Johnson & Johnson firmasına açtığı dava, şirketin iflas başvurusu nedeniyle sonuçsuz kaldı. Ancak BioNTech CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin, Almanya eski Sağlık Bakanı Jens Spahn, mevcut Sağlık Bakanı Karl Lauterbach ve Paul-Ehrlich Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Klaus Cichutek hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
DEVLETLERE VE SAĞLIK OTORİTELERİNE ÇAĞRI
Kumpf, açık mektubunda sağlık kurumları ve yetkililere şu çağrılarda bulundu:
- Aşı mağdurlarının resmen tanınması ve tıbbi destek sağlanması
- Post-Vac sendromu konusunda bilimsel araştırmaların artırılması
- Aşı kaynaklı sağlık sorunlarıyla ilgili şeffaf raporların yayımlanması
- Sağlık sigortalarının mağdurların tedavi masraflarını karşılaması
- Aşı üreticilerinin ve yetkililerin sorumluluk alması
- Yetkililer Sessiz
- Alman sağlık yetkilileri ve ilaç firmaları, Covid-19 aşılarının yan etkileriyle ilgili tartışmalara karşı temkinli yaklaşıyor. Resmi açıklamalarda, Covid-19 aşılarının büyük ölçüde güvenli olduğu ve ciddi yan etkilerin son derece nadir görüldüğü belirtiliyor. Ancak, Kumpf ve benzer vakalar, yaşadıkları sağlık sorunlarının aşı kaynaklı olduğunu savunarak, kapsamlı araştırmalar yapılmasını talep ediyor.
- Mağdurların sesi olmaya çalışan Kumpf ve benzer deneyimler yaşayan kişiler, toplumda farkındalık yaratmak ve aşı sonrası mağduriyetlerin resmen tanınmasını sağlamak için mücadelelerini sürdüreceklerini belirtiyorlar.
- #AşıYanEtkileri #Sağlık #Covid19 #PostVac #Almanya #AdaletTalebi
Avrupa
ZANAAT SEKTÖRÜNDE ALARM: DÜŞÜK FİYATLAR KAÇAK İŞCİLER İŞİ ZORLAŞTIRIYOR
İsviçre’deki zanaat sektörü, düşük fiyatlar nedeniyle ciddi bir krizle karşı karşıya. Bu fiyatlar, işlerin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor ve sektördeki küçük işletmeler büyük zorluklar yaşıyor. Özellikle, Avrupa Birliği ile yapılan yeni anlaşmanın, kaçak çalışmayı daha da kötüleştirebileceği uyarıları yapılıyor.
İsviçre’deki zanaat sektörü, son yıllarda “dumping fiyatları” (aşırı düşük fiyatlar) ile mücadele ediyor. Bu fiyatlar, hem sektörün kar marjlarını zorluyor hem de kaliteyi düşürüyor. Özellikle inşaat sektöründe, düşük fiyatlarla yapılan işlerin ardında genellikle kaçak işçilik ve yurt dışından getirilen ucuz malzemeler bulunuyor. Bu durum, sektörde milyarlarca frank değerinde zarar yaratıyor.
Kaçak Çalışma ve Düşük Fiyatlar Arasındaki Bağlantı
Oberarth’ta (SZ) faaliyet gösteren MHS Haustechnik’in sahibi olan ve 9 yıldır kendi işini yürüten Beni Mulaj, “Sektördeki fiyatlar son beş yıldır giderek daha kötüleşiyor. Eskiden rakiplerim 2 ya da 3 firma olurdu, şimdi 8 firma ile rekabet ediyorum” diyor. Mulaj, özellikle yenilenebilir enerji sektöründe, örneğin bir ısı pompasının fiyatının 35.000 ila 40.000 frank arasında değiştiğini, ancak bazı firmaların aynı ürünü 25.000 frank gibi düşük fiyatlarla sattığını belirtiyor. Bu durumda kar etmenin neredeyse imkansız hale geldiğini ifade ediyor.
Kalite Sorunu
Düşük fiyatlar aynı zamanda kaliteyi de olumsuz etkiliyor. Mulaj, “Bazen müşteriler, fiyatı üçte bir oranında düşük olan rakip firmayı tercih ediyor. Ancak sonrasında beni arıyorlar, çünkü o firma işin yarısında işi bırakıyor” diye anlatıyor. Küçük işletmeler, büyük firmaların aldığı kamu ihaleleri ile rekabet edemiyor. Bu durum, sektördeki büyük firmaların daha az sorun yaşamasına sebep olurken, küçük işletmelerin hayatta kalabilmek için bu düşük fiyatlara uyum sağlamak zorunda kalmalarına neden oluyor.
Kaçak İşçilik Sorunu Derinleşiyor
İsviçre’nin İnşaat ve Boyacılar Birliği (Swiss Painters and Plasterers Association) Direktörü Silvia Fleury, kaçak işçiliğin sektördeki istikrarı tehdit ettiğini belirtiyor. “Düşük fiyatlarla çalışan firmaların sektörü tehlikeye attığını gözlemliyoruz” diyen Fleury, “Kaçak işçilik sorunu, özellikle fiyatların düşürülmesinde önemli bir etken” diye ekliyor.
AB Anlaşması Kaçak Çalışmayı Teşvik Edebilir
İsviçre Sendikalar Birliği’nden Urban Hodel, “Kaçak işçilik sorunumuz var. İnşaat, temizlik gibi birçok sektörde bu tarz suç faaliyetleri görülüyor” diyor. Ancak, AB ile yapılan yeni anlaşma, bu sorunun daha da kötüleşmesine yol açabilir. “Bu anlaşma, işçi hakları ve denetimlerin zayıflamasına neden olacak ve kaçak işçilikle mücadeleyi daha zor hale getirecek” şeklinde uyarılarda bulunuyor.
Sonuç: Hem Kalite Hem de Toplum Zarar Görüyor
Kaçak işçilik, sosyal sigorta primlerinin ödenmemesi ve KDV’nin kaçırılması gibi sorunlarla birleştiğinde, tüm toplum zarar görüyor. Fleury, özel inşaat sahiplerine, genel müteahhitlere ve kamu ihale kurumlarına, sadece fiyata değil, aynı zamanda kaliteye ve şirketin ciddiyetine de dikkat etmeleri çağrısında bulunuyor.
Avrupa
YETKİLİLERİN İHMALİ Mİ? BİÇAKLI SALDIRI: 2 YAŞINDAKİ YANNIS VE BİR ADAM HAYATINI KAYBETTİ
Almanya’da bir Afgan tarafından gerçekleştirilen bıçaklı saldırıda biri çocuk olmak üzere iki kişi öldü. Saldırganın sınır dışı edilmesi gerekirken hâlâ ülkede bulunmasının nedeni ise aşırı yük altındaki iltica dairesi olarak gösterildi.
Almanya’nın Aschaffenburg kentinde geçtiğimiz hafta meydana gelen bıçaklı saldırıda 2 yaşındaki Yannis ve 41 yaşındaki bir adam hayatını kaybetti. Saldırıyı gerçekleştiren 28 yaşındaki Afgan’ın, iltica başvurusu daha önce reddedilmesine rağmen Almanya’da kaldığı ortaya çıktı.
İltica Dairesinin Aşırı Yük Altında Olması, Sınır Dışı Kararını Geciktirdi
Almanya İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir rapora göre, saldırganın sınır dışı edilmemesinin sebebi Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’nin (BAMF) aşırı iş yükü altında olmasıydı. Rapora göre, saldırganın iltica başvurusu 19 Haziran 2023’te reddedilmiş, ancak BAMF, sınır dışı kararını içeren resmi bildirimi ancak 26 Temmuz’da gönderebilmişti. Bu gecikme nedeniyle sınır dışı işlemleri zamanında gerçekleştirilemedi.
2023 yılında Almanya’daki iltica başvurularında büyük bir artış yaşanmıştı. BAMF verilerine göre 2023 yılında 329.120 iltica başvurusu yapıldı. Bu rakam, bir önceki yıla kıyasla 100 bin daha fazla. 2024’te ise başvurular 100 bin kişi azalarak düştü.
İçişleri Bakanı BAMF’i Sorumlu Tutuyor
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, olayın ardından BAMF’i daha fazla sorumluluk almaya çağırdı. Almanya hükümeti, BAMF’in uzun süren işlem süreleri nedeniyle önlem aldığını belirtti. 2024 yılında BAMF’e 1.140 ek personel tahsis edildi.
Olayın ardından, saldırının Almanya’daki siyasi gündeme ve seçimlere etkisi olup olmayacağı da tartışılıyor.
-
E-Dergi12 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi11 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam10 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre11 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Gündem3 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Dünya3 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem3 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
-
Kültür Sanat1 yıl önce
Ferdi Tayfur’un Mücadele Dolu Hikayesi: Şeker Hastalığı ve Organ Nakli