Sosyal Medya

Kültür Sanat

Yazar Melek Turgay İle Keyifli Bir Sohbet

yazar

Yayınlayan

on

Bu sayıda çocuk edebiyatının değerli isimlerinden  Melek Turgay ile yazdığı kitaplar, ilham kaynakları ve çocuklara hitap eden hikayelerinin ardındaki dünyayı konuştuk.  Eserleri, sadece çocukların değil, aynı zamanda yetişkinlerin de ilgisini çeken derin duygusal anlatılar ve eğitici temalarla dolu. Onunla, yazma sürecini, karakterlerini nasıl yarattığını ve çocukların duygusal gelişimine olan katkısını bir kez daha birlikte keşfettik. Yazarın benzersiz bakış açısını ve eserlerine duyduğu tutkuyu daha yakından tanımaya ne dersiniz?

  • )Röportajımıza geçmeden önce yeni kitabını kutluyorum. Okuyanı, okutanı bol olsun. Gelen tepkiler nasıl? Neler hissediyorsun?

MT: Öncelikle çok teşekkür ederim. Yeni kitabım Uykumun Delikleri baskıdan çıkalı bir ay bile olmadı, çok taze henüz. Sevinçliyim. Bir hayalin ete kemiğe bürünmesi, elinizde, evinizde olması çok motive edici bir his. Uykumun Delikleri benim onuncu kitabım ve yeni hikâyelerin peşinde koşmaya hevesle devam ediyorum. Gelen tepkiler de çok güzel. Büyük ve eğitim kalitesi yüksek bazı okulların okul öncesi ve birinci sınıf listelerine şimdiden girdi bile. Beni kitap fuarlarıyla, okul buluşmalarıyla, söyleşilerle dolu bir kış bekliyor ve bunu düşünmek bile yüreğimi pır pır ediyor.

  • Bu kitapta çok değerli çizer Çağrı Odabaşı ile çalıştın. Nasıl oldu bu iş birliği? Çağrı Beyin takvimi her zaman yoğundur. Bu konuda şanlısın Melekciğim:)

MT: Çağrı ile çalıştığımız bu altıncı kitap aslında. Salça ile Havuç’un Maceraları serisini de o resimlemişti. Uykumun Delikleri’ni genel yayın yönetmenim sevgili Burcu Bilir Agalar ile konuştuğumuzda birbirimize, “Bu hikâyenin çizeri de kesinlikle Çağrı Odabaşı olmalı,” dedik ve heyecanla gülüştükJ Çağrı Odabaşı evet çok yoğun, takvimi oldukça dolu, uluslararası işlere de imza atıyor, eğitmenlik de yapıyor. Fakat onunla tüm süreçler boyunca aramızda güzel bir dostluk oluştu. Birlikte çalışırken birbirimize şans getirdiğimizi bile düşünüyoruzJ Çağrıcığım tüm yoğunluğuna rağmen Burcu’yu ve beni geri çevirmedi ve geleneksel yöntemle çalışarak bir sanat eseri yaptı. Onun çizimleri benim hikâyemle buluşunca, metin-resim ilişkisinin oldukça kuvvetli olduğu Uykumun Delikleri kitabı ortaya çıktı. Çağrı Odabaşı’nın sanatı da arkadaşlığı da benim için çok kıymetli. 

  • Peki çocuk kitapları yazmaya nasıl başladın? İlk ilham kaynağın neydi?

MT: Bence 90’lı yıllarda çocuk olmak bu anlamda çok besleyiciydi. Çünkü düşünsenize şimdiki gibi bir sürü uyaran yok. Ders çalışır, aile arasında paylaşılan işleri yapar, dışarıda oynar ve kalan sürede de eğer meraklı bir çocuksanız bol bol okur ve okuyunca da yazardınız, bundan keyif alırdınız. Benim hikâyem tam da bu aslında. Çocukken akşamları odamda kütüphaneden aldığım kitapları okur, hayaller kurar, kucağımda kitabımla uykuya dalardım. Kimi akşamlar ise sadece kafamdan geçenleri yazardım. Çocuk hikâyeleri yazmadan önce dergilerde, edebiyat sitelerinde, kişisel bloğum da farklı konularda hep yazdım ama çocuklara yönelik üretimlerim için başlangıç noktam kızım Nil’in hayatıma girmesiyle oldu. Ona anlatmak için kısa kısa hikâyeler yazmaya başladım. Sonrasında da bunu profesyonel olarak yapmaya karar verdim. Bu işin tekniğini öğrenmek için çok kıymetli yazar Fatma Burçak’tan ders aldım ve ilk kitabım Karnella’yı Çağıran Ses’i yazdım.

  • Çocuk kitabı yazmanın yetişkin kitabı yazmaktan farkları nelerdir?

MT:Çocuklar için yazmak aslında çok köşeleri olan bir iş. Çocukları hem görsel hem de düşünsel anlamda odağına alan bu metinlerde yukarıda da bahsettiğim gibi resim-metin ilişkisinin tam olması önemlidir. Çocuklara anlattığınız hikâyenizin olumsuz (suç işlemek, yalan söylemek, madde kullanımına özendirmek, şiddete meylettirmek ilk aklıma gelenler) unsurlar içermemesi gerekir. Onları düşündürecek, eğlendirecek, kendi hayatlarıyla bağ kurmalarını sağlayacak nüanslar kullanmak hoş olur. Çocuklara, serüven, merak, düş gücü, bilgi aktarımı odaklayan metinler yazılmalıdır. Özetle yetişkin edebiyatına nazaran dikkat edilmesi gereken hususlar çocuk edebiyatında daha fazladır.

  • Bir yazar için tüm karakterleri aynıdır ama yine de sormak istiyorum; Var mı kitaplarında şu karakterimin yeri ayrıdır dediğin? Ve karakterlerinin oluşum sürecini anlatabilir misin?

MT: Evet, çok haklısın Kaderciğim gerçekten tüm karakterlerin yeri ayrı kalbimde. Onları ayırmak zor olsa da belki de bu yolculuktaki ilk yol arkadaşım olduğu için Karnella karakterinin yeri ayrı. Şimdi düşününce ben de fark ediyorum ki karakterlerim gözlemlerimden doğuyor aslında. Bulunduğum her ortamda gözlemci yanım hep çok aktif olurJ ve bir yerlerde mutlaka bir hikâye beni bulur. O hikâyenin baş kahramanı da işte o buluşmada kesinlikle var olan ve benim dikkatimi çeken birisidir. Metne dönüşürken o kişinin ismi değişebilir, fiziksel özellikleri değişebilir ama benim zihnimdeki yeri onun dikkatimi çektiği halidir.

  • Ebeveynlerden veya çocuklardan aldığın geri dönüşlerden seni etkileyenler var mı?

MT: Evet, çok var ama ilk aklıma gelen şu oldu şimdi. Geçen sene İstanbul’da iki gün boyunca özel bir okulda çocuklarla buluşmuştum. O buluşmada güzel bir kız çocuğu biraz çekinerek yanıma gelmiş, yanakları heyecandan al al olmuş bir halde bana kitaplarımdan biri olan Neşe’nin Yıldızları’nı vererek imzalamamı rica etmişti. Ben ismini sorduğumda ise birden bana Kahramanmaraş depreminde evlerinin tamamen yıkıldığını, canlarını zor kurtardıklarını ve tüm kitaplarının yok olduğunu, kitapları arasında Neşe’nin Yıldızları’nın da olduğunu, çok severek okuduğunu ve o gün orada benimle tanışabildiği için, kitabını imzalatabildiği için çok sevindiğini ağlayarak anlatmıştı. Çok etkilenmiş, ayağa kalkıp ona sımsıkı sarılıp ben de ağlamıştım. O anı unutamam…

  • Çocuklara kitap okumayı sevdirmek için ne tür stratejiler önerirsin?

MT: Bu konu hep çok konuşuluyor ve uzmanlar, yazarlar, eğitimciler bir sürü önerilerde bulunuyorlar. Naçizane ailelere benim önerim sadece şu, evde çocukların ulaşabileceğe her yere ilgilerini çekecek kitaplar bırakın ne olur. Bir nevi kitap okumaya maruz kalsın çocuklar. Ve eğer bir kitaba başlayıp sevmedilerse lütfen bitirmesi için ısrar etmeyin. Bir kitabı sevmekle çocuğun okuma iştahı açılır ve sevdiği kitapları okudukça çocukta bir okuma kültürü baş gösterir.

  • Her yazar konuğuma sorduğum bir soru var. Çocuk edebiyatında dil ağacı deyince neler söylemek istersin?

MT: Dil bir toplumun ortak kültürlerinin temelini oluşturur. Anadilini etkin bir şekilde kullanabilen insanlar kendilerini her zaman çok daha anlaşılır ifade edebilir, iletişim konusunda sorun yaşamazlar. Tüm bunları düşünerek çocuklara yazılan metinlerde dilimizin açık, anlaşılır, güncel ve akıcı kullanılması çok önemlidir. Dilimizi sonraki nesillere aktarabilmek için mümkün oldukça yabancı kelimelerden, sözcükleri anlamsızca kısaltmalardan kaçınmalıyız. Dil ağacı her zaman sapasağlam yerinde durmalı, dalları da gelişerek ve korunarak gelecek nesillere ulaşmalıdır.

Melek Turgay Yazar / Editör

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kültür Sanat

ZÜRİH FİLM FESTİVALİ 20. YILINDA REKOR KIRDIZÜRİH’TEKİ FİLM FESTİVALİNDE 140 BİN ZİYARETÇİYLE TARİHİ BAŞARI

yazar

Yayınlayan

on

By

Zürich Film Festivali (ZFF), 20. yılında 140.000 ziyaretçiyle tüm zamanların en yüksek katılımına ulaştı. Jude Law, Pamela Anderson, Richard Gere ve Kate Winslet gibi ünlü isimlerin de katıldığı festival, 3-13 Ekim tarihleri arasında büyük bir başarıya imza attı. Festival, film gösterimleri, özel etkinlikler ve Sechseläutenplatz’daki yeni festival merkeziyle unutulmaz bir deneyim sundu.

ZFF Sanat Yönetmeni Christian Jungen, festivali “Zürih’in gurur duyabileceği bir etkinlik” olarak nitelendirirken, uluslararası alanda da büyük bir üne sahip olduğunu vurguladı. Festivalin Başkanı Roger Crotti ise yeni merkezle birlikte festivalin profesyonellik ve mükemmeliyet açısından yeni bir seviyeye ulaştığını belirtti.

Festivalin büyük ödüllerinden biri Rungano Nyni’nin “On Becoming a Guinea Fowl” filmiyle En İyi Film kategorisinde, diğeri ise Shiori Ito’nun “Black Box Diaries” belgeseliyle En İyi Belgesel kategorisinde verildi. Kazananlar Altın Göz ödülüne layık görüldü.

#JudeLaw #KateWinslet #ZFFJubilee #ZFF2024 #ZurichFilmFestival #FilmRekoru #isviçre #suisse #svizra #svizzera #switzerland #isviçreninsesi #isviçrehaberleri #schwiiz #isviçrehaberleri #zürih #basel #luzern #Zvicër #Švajcarska #Швајцарска #Szwajcaria #Швейцария 瑞士 #スイス

Haberin Devamını Oku

Gündem

BALDENWEG KARDEŞLER ULUSLARARASI FİLM MÜZİĞİ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERİLDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Haber: Cemil Baysal

Diego, Nora ve Lionel Baldenweg, iki kez World Soundtrack Awards’a (WSA) aday gösterilen ilk İsviçreliler oldu. Bu başarı, Belçika’nın Gent şehrinde gerçekleştirilecek olan ödül töreninde İsviçre için tarihi bir anı temsil ediyor.

70’lerin İrlanda’sını Müziğe Taşımak
Baldenweg kardeşleri, Liam Neeson’un başrolünde yer aldığı ve Clint Eastwood’un uzun yıllar yapımcılığını üstlendiği “In the Land of Saints and Sinners” (2023) adlı film için müzik bestelediler. Bu film, bir western ve gerilim karışımı olarak, izleyicilere 70’lerin İrlanda’sını ve IRA teröristleriyle yaşanan çatışmaları hissettirecek müziksel yanıtlar sunuyor.

Hans Zimmer ve Diğerleriyle Rekabet
Baldenweg kardeşleri, “Yılın Keşfi” ve “Halkın Tercihi” kategorilerinde iki kez aday gösterilerek Hans Zimmer (Dune 2), Anthony Willis (Saltburn) ve Jerskin Fendrix (Poor Things) gibi tanınmış isimlerle rekabet ediyor. Diego Baldenweg, önceki bir röportajında, “Biz dünyalar ve atmosferler yaratıyoruz, bir vizyon geliştiriyoruz ve bir hikaye anlatıyoruz” diyerek yaptıkları müziğin önemine vurgu yaptı.

Rekabetin Ötesinde Başarı
Kardeşler, sadece film müziği alanında değil, reklam dünyasında da dikkat çekiyor. Mads Mikkelsen ve Roger Federer’in başrolde olduğu yeni İsviçre Turizm kampanyası, Baldenweg kardeşlerin “Falling for Autumn” şarkısı ile destekleniyor ve bu klip, Eylül ayında yayımlandıktan sonra 34 milyonun üzerinde izlenme aldı.

Başarılarının Temeli
Lionel Baldenweg, “Farklılığımız, işimizi daha iyi hale getiriyor” dedi. Üçlü, kardeş olmaktan çok, ortaya koydukları işe odaklandıklarını vurguladı. 2004 yılından bu yana “Mein Name ist Eugen” (2005), “180°” (2010) ve “Zwingli” (2019) gibi filmler için müzik bestelemişlerdir. Ayrıca kısa filmler, diziler ve reklam projeleri için de çalıştılar.

En Üst Düzeyde Tanınma
Baldenweg kardeşleri, dünya çapında tanınmış sanatçılar, orkestralar ve şeflerle çalışarak kariyerlerinde önemli başarılara imza atmışlardır. Locarno Film Festivali’nde (2010) ödüllendirilmişler ve 2018 yılında İsviçre Film Ödülü’nü kazanmışlardır. Daha önce 2019’da “Zwingli” filmi ile World Soundtrack Awards’a aday gösterilmişdi.

Ödül Töreni
World Soundtrack Awards, 16 Ekim’de Gent’te gerçekleştirilecek. Bu ödüller, dünya çapında en saygın film müziği ödüllerinden biri olarak kabul edilmekte

#Baldenweg #FilmMüziği #WorldSoundtrackAwards #İsviçre #Müzik #Kültür #ÖdülTöreni #Sinema #LiamNeeson #Rekabet #Cenevre #cenevre #isviçre #suisse #svizra #svizzera #switzerland #isviçreninsesi #isviçrehaberleri #schwiiz #isviçrehaberleri #zürih #basel #luzern #Zvicër #Švajcarska #Швајцарска #Szwajcaria #Швейцария 瑞士 #スイス

Haberin Devamını Oku

Kültür Sanat

COSPLAY İLE BİLİM ARASINDAKİ İLHAM: REA MİRABİLİS

yazar

Yayınlayan

on

By

BärnerBär Röpotajı

Rea Mirabilis: “Duygularıma göre karakterlere bürünmeyi seviyorum.”

25 yaşındaki Rea Mirabilis, Bern’de biyoloji eğitimi alıyor, cosplay yapıyor ve Japon modasına büyük ilgi duyuyor. Yaklaşan HeroFest etkinliği için de heyecanla kostüm hazırlığında olan Rea, sanat ve bilimi nasıl bir araya getirebileceğini düşünüyor.

Biyoloji eğitimi alıyorsun ve aynı zamanda bir Harajuku hayranısın. Bu iki ilgi alanın arasında bir bağlantı görüyor musun?

Aslında doğrudan bir bağlantı yok, ama gelecekte biyolojiye olan ilgimi kostümlerime yansıtmayı çok isterim. Aksesuarlar konusunda bazı fikirlerim var ve bunları yakında hayata geçirmeyi planlıyorum.

Bu aksesuarlar hakkında fikirlerin var mı? Şu ana kadar neler yaptın?

Axolotl şeklinde küpeler, dinozor figürlü kolyeler ve kimyasal çözeltileri çağrıştıran bilezikler yaptım. Ayrıca pelüş oyuncaklar, kimya şişeleri şeklinde çantalar ve mikroskop altında çektiğim görüntülerden yapılmış kolyeler üzerinde çalışmak istiyorum.

Japon modası seni nasıl etkiledi ve bu tarzla ne zaman ilgilenmeye başladın?

Japon modasının çok farklı desenleri ve kesimleri var, bunlar batı modasında nadir rastlanıyor. Alternatif modayı her zaman sevdim. İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde birçok farklı moda tarzını görürdüm. Tokyo’daki Harajuku bölgesinin de benzer bir atmosfere sahip olduğunu keşfettim. Henüz oraya gitmedim ama mutlaka ziyaret etmek istiyorum. Yaklaşık 10 yıldır cosplay etkinliklerine katılıyorum, son iki yılda ise daha renkli giyinmeye ve cosplay yapmaya başladım.

Bu sadece bir hobi mi, yoksa bir ifade biçimi mi?

Her ikisi de. Cosplay yaptığım karakterler, benim için özel bir anlam taşıyan ya da beni mutlu eden karakterler oluyor. Bazen arkadaşlarıma hatırlatıyorlar, bazen de sadece o anki ruh halime uygun oluyorlar.

Bir kıyafeti hazırlamak ne kadar sürüyor ve şu anda kaç tane kostümün var?

Bir kostümü hazırlamak genelde iki saat sürüyor. Şu an altı kostümüm var, ama yeni bir kostüm üzerinde çalışıyorum. Harajuku tarzına uygun kıyafetlerim de var ve genellikle ikinci el mağazalardan aldığım parçaları da kombinleyerek giyiyorum.

Görünümünle kimleri etkilemek istiyorsun?

Hayat şartları ya da kültürel sebeplerden ötürü duygularını bastırmak zorunda kalan insanları etkilemek istiyorum. Onlara korkmadan kendilerini ifade etmeleri için cesaret vermek istiyorum. Özellikle benimle benzer bir geçmişe sahip olanların, denemekten çekinmeden kendilerini keşfetmelerini ve neyi gerçekten sevdiklerini bulmalarını istiyorum.

Cosplay dünyasında bir idolün var mı? Seni kimler etkiliyor?

En sevdiğim cosplayer, Okumatsuoka. Onun makyaj becerilerine hayranım. Hem erkek hem de kadın karakterlere bürünebiliyor ve bunu çok başarılı buluyorum. Ayrıca Anzujaamu da benim için büyük bir stil ilhamı. Kendi doğum günümle aynı gün doğmuş olması da hoş bir tesadüf. Japonya’dan Sasami Popculture ve Harajuku’dan Mariteiei de favorilerim arasında.

Gelecekte cosplay modelliği yapmayı düşünür müsün?

Aynı anda birden fazla iş yapmayı seviyorum. Türkiye’deyken hem seslendirme sanatçısı hem öğretmen hem de illüstratör olarak çalışıyordum. Farklı şeylerle meşgul olmayı seviyorum. Model olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ama tekliflere açığım.

Moda için ayda ne kadar harcıyorsun?

Öğrenci olduğum için kazancım sınırlı. Cosplay yayınlarımdan kazandığım 40-50 dolar arası bağışlarla masraflarımı karşılıyorum. Genelde uygun fiyatlı ya da ikinci el kıyafetler alıyorum. Eğer imkânım olursa, Japon markalarından %6dokidoki ya da hashtagDDD gibi ürünler almayı çok isterim. İsviçreli sanatçılardan d4star ve Tamagomiruku’nun tasarımlarını da çok seviyorum.

HeroFest için heyecanlı mısın?

Evet, kesinlikle! İsviçre’de katıldığım ilk etkinlik HeroFest’ti. Bu yıl ilk kez kendi kostümümü tasarladım ve belki cosplay yarışmasına da katılırım. Diğer cosplayer’larla bir arada olmak beni çok mutlu ediyor.

Cosplay genellikle video oyunlarıyla ilişkilendiriliyor. Video oyunları oynuyor musun? Daha çok anime ve manga karakterlerinin cosplayini yapıyorum, ama hikâye odaklı oyunları seviyorum. Mesela Tangle Tower, Omori ve Fran Bow. Eğer bir oyundan cosplay yapacak olsaydım, Danganronpa ya da Persona karakterlerini seçerdim.

Son olarak, cosplay yapmayı düşünen ama cesaret edemeyenlere bir tavsiyen var mı? Dünyanın daha renkli ve eğlenceli bir yer olabileceğini unutmasınlar. Herkesin sevdiği bir karaktere bürünmek aslında hiç de zor değil ve çok keyifli. Cesur olun ve kendinizi ifade edin!

Rea Mirabilis Kimdir?

Rea Mirabilis, 25 yaşında, Türkiye kökenli ve 2023 yılında biyoloji eğitimine devam etmek için Bern’e yerleşti. Sanat ve bilim onun en büyük tutkuları arasında yer alıyor.

#Cosplay #ReaMirabilis #HeroFest2024 #JaponModası #BiyolojiVeSanat #CosplayTutkusu #AlternatifModa #Cosplayİlhamı #İsviçre #Anime #Manga

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler