Sosyal Medya

İsviçre

Wiedlisbach BE’de Okul Müdürleri Zorbalığı Görmezden Geliyor – Veliler Umutsuz

yazar

Yayınlayan

on

“Artık yapabileceğimiz tek şey taşınmak”

Birçok veli, çocuklarının Wiedlisbach BE’deki okullarda zorbalığa maruz kaldığını dile getiriyor. Öğrenciler, arkadaşları tarafından dövülüyor, yere itiliyor ve tehdit ediliyor. Bazı aileler, çocuklarını korumak için taşınmak zorunda kaldı. Okul yönetimi ise bu olayları “kavga” olarak nitelendiriyor.

Marie, Zorbalık Karşısında Neredeyse Yıkıldı

Baş ağrılarıyla başlayan ve acı dolu bir hikayeye dönüşen Marie’nin yaşadıkları, Wiedlisbach BE’deki okullarda zorbalık konusundaki endişeleri derinleştiriyor. 15 yaşındaki Marie, okula karşı direnirken ve annesi Sarah F.’ye karşı isyan ederken, giderek agresifleşti. Geniş kıyafetler giyerek vücudundaki morlukları gizlemeye çalışan genç kızın sabahları hiperventilasyon nöbetleri geçirmesi ve notlarının düşmesi, ailenin dikkatini çeken ilk belirtilerdi. Ancak en korkutucu olanı, Marie’nin intihar düşüncelerini açıklamasıydı, bu da aileyi derinden sarsmıştı.

Marie, Wiedlisbach BE’deki okulunda zorbalıkla yüz yüze kaldı. Baş ağrıları bir süre sonra Marie’nin annesi Sarah F.’ye açıldığında, genç kız arkadaşları tarafından dövüldüğünü, dolaplara itildiğini ve tehdit edildiğini ağlayarak anlattı. Sarah F., kızını zorbalık koçluğuna göndererek ve okul yönetimiyle iletişime geçerek harekete geçti. Ancak Sarah F.’nin ifadesine göre, okulun tepkisi yetersizdi ve kızı Marie bir ay boyunca zorbalığa karşı savunmasız bırakıldı.

Oberaargau Ortaokulu Konseyi, olaya ilişkin önlemler aldıklarını duyurdu; ancak Sarah F. için okulun yeterince erken müdahale etmediği açık bir şekilde ortadaydı. Bu acı verici olay üç yıl önce gerçekleşti ve aile o zamandan beri taşındı, ancak Wiedlisbach’taki zorbalık vakalarında bir iyileşme sağlanamadığı görülüyor.

Okulda Zorbalık Sorunu Derinleşiyor, Ancak Çözüm Yetersiz

Üç yıl önce F. ailesinin Wiedlisbach’tan taşınmasına rağmen, bölgedeki okullarda zorbalık vakalarının devam ettiği ve velilerin çocuklarının güvenliği konusundaki endişelerinin arttığı gözlemleniyor.

Pamela E. (39), oğlu Andri’nin son zamanlarda sürekli olarak okulda taciz edildiğini ve dün ağlayarak eve döndüğünü belirtiyor. Wiedlisbach İlkokulu’nda ikinci sınıf öğrencisi olan Andri’nin, okul çantasının dolmasıyla ilgili sorunların ötesinde, arkadaşları tarafından sürekli tacize uğradığını ifade ediyor. Emilia isimli kızının da üçüncü sınıfta aynı zorbalıkla karşı karşıya kaldığını ve vücudunda morluklar oluştuğunu ekliyor. Okul yönetimine durumu bildirdiğinde, Emilia’nın düşmüş olabileceği söylendiğini ancak morluklarının kaynağını açıklamakta güçlük çektiklerini dile getiriyor.

Claudia P. (40), kızı Mathilda’nın da Emilia’nın sınıf arkadaşı olduğunu ve sık sık zorbalığa maruz kaldığını anlatıyor. Mathilda’nın karnına yumruklar atıldığını ve ayağının kaydırıldığını öğrendiğini belirten Claudia P., okul yönetimine başvurduğunda ise genel ifadelerle karşılaştığını ve sorunların ciddiye alınmadığını söylüyor: “İnsanların olduğu yerde çatışmalar olabilir” denildiğini aktarıyor.

Okulun müdürü Beatrice Fischer ise yaptığı açıklamada, kavgaların mevcut olabileceğini ancak belirli bir zorbalık vakası rapor edilmediğini iddia ediyor. Okul sosyal hizmetleri ve diğer destek ekiplerinin müdahale ettiğini belirten Fischer, aldıkları geri bildirimlerin bu tür sorunların normal seviyede olduğunu gösterdiğini savunuyor.

Okul yönetimi, her sınıfta yılda iki öğrencinin “barış yapıcı” olarak seçildiğini ve çatışmaları çözmek için eğitildiklerini, arabuluculuk yaptıklarını ve kavga durumunda çağrılabildiklerini belirtiyor. Ancak bu yaklaşım, velilerin ve topluluğun büyük çoğunluğunu tatmin etmiş gibi görünmüyor.

Pamela E. ve diğer veliler, okul yönetimi ve yetkililerle sürekli iletişim kurmalarına rağmen, sorunların çözümü konusunda net bir ilerleme kaydedemediklerini ifade ediyorlar. Pamela E. hatta polise başvurduklarını ancak yaraların kaynağını kanıtlayamadıkları için suç duyurusunda bulunamadıklarını belirtiyor.

Velilerin aklında kalan bir olay ise, agresif davranışları nedeniyle dikkat çeken bir öğrencinin bir öğretmene karşı şiddet uyguladığı ve bu olayın okul topluluğunu derinden sarsan bir hadise olduğu. Müdür Fischer, bu olayın ardından öğrencinin geçici olarak uzaklaştırıldığını doğruluyor ve tüm taraflarla iç ve dış uzmanlarla birlikte ele alındığını belirtiyor.

Bern Sağlık Vakfı’ndan Çağrı

“Zorbalık Erken Durdurulmalı”

Bern Sağlık Vakfı, zorbalıkla mücadelede kanton genelinde okullara destek sağlıyor. Ancak Wiedlisbach’taki duruma özel olarak değinemeyen Bölge Müdürü Claudia Paiano, genel olarak zorbalık vakalarının en kısa sürede tanınması ve durdurulmasının önemini vurguluyor.

Zorbalık vakalarının çözümü için net süreçlerin ve sorumlulukların belirlenmesinin gerekliliğini dile getiren Paiano, bu konuda yangın durumlarına benzer şekilde hazırlık yapılması gerektiğini belirtiyor. Bern kantonunda zorbalıkla ilgili belirli bir prosedür veya bildirim zorunluluğu olmamasına rağmen, okulların ihtiyaçları doğrultusunda bu tür konseptlerin geliştirilmesine yardımcı olduklarını ifade ediyor.

Paiano, “Bir zorbalık vakası ortaya çıktığında, mümkün olan en kısa sürede bu durumun tanınması ve durdurulması son derece önemlidir” diyor. Bu yaklaşım, zorbalıkla mücadelede erken ve etkili müdahalenin gerekliliğini vurguluyor.

Sonuç ve Öneriler

Zorbalık #OkulŞiddeti #BernSağlıkVakfı #Wiedlisbach #ÇocukGüvenliği #isviçre #haber #isviçreokul #mobbing #okul

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

CENEVRE: GENÇ KADINA BAŞÖRTÜSÜ NEDENİYLE RESTORAN GİRİŞİ YASAKLANDI: HUKUKİ SÜREÇ BAŞLIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

CENEVRE – Başörtüsü taktığı için bir genç kadının Cenevre’deki Rooftop42 adlı restorana alınmaması, ülkede yeni bir ayrımcılık tartışmasını alevlendirdi. Olay, 11 Temmuz 2025 tarihinde şehir merkezindeki panoramik manzaralı restoranda yaşandı.

Genç kadın Amina, Cenevre’de yaşayan İsviçre vatandaşı. İki arkadaşıyla birlikte önceden rezervasyon yaptırdıkları restorana gitmek istediğinde, girişte beklenmedik bir engelle karşılaştı. Güvenlik görevlisi, “Her türlü başlık yasaktır” diyerek Amina’nın içeri girmesine izin vermedi. Başörtüsü taktığı için restorana alınmaması hem Amina’yı hem de kamuoyunu derinden sarstı.

Amina olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Kendimi aşağılanmış hissettim. İlk başta bunun bir şaka olduğunu sandım. 2025 yılında Cenevre gibi bir şehirde dini aidiyeti nedeniyle bir insanın dışlanması kabul edilemez” dedi.


HUKUKİ ADIMLAR ATILIYOR

Genç kadın, İslam karşıtı ırkçılıkla mücadele eden DIAC (De l’Individuel au Collectif) adlı kuruluşa başvurarak destek aldı. Kuruluşun temsilcisi Meriam Mastour, “İsviçre yasaları din özgürlüğünü garanti altına alır. Bu özgürlük yalnızca kamu yararı söz konusuysa sınırlanabilir; ancak bu olayda böyle bir durum yok” ifadelerini kullandı.

Mastour, restoranın herkese açık bir mekan olduğunu ve böyle bir yasağın ne web sitesinde ne de girişte açıkça belirtilmediğini vurguladı.


AYNI RESTORANDA ŞAPKA TAKANLARIN FOTOĞRAFLARI PAYLAŞILDI

DIAC ayrıca aynı restoranda şapka takan kişilerin görüntülerini sosyal medyada paylaştı. Bu durum, restoranın başörtüsü yasağının gerçekten evrensel olup olmadığını sorgulatıyor. Örgüt, diğer benzer olayların da tanıklarıyla birlikte belgelenmeye başlandığını açıkladı.

La Tribune de Genève gazetesi, restoran yöneticisinin daha önce göçmenler ve İslam hakkında tartışmalı açıklamalar yaptığını ortaya koydu. Restoran tarafından yapılan açıklamada ise “ayrımcı bir uygulamanın kasti olarak yapılmadığı” belirtilerek, olaydan dolayı üzgün olunduğu ve konunun iç soruşturmaya alındığı bildirildi.

Haberin Devamını Oku

Gündem

TEMU, İSVİÇRE’DE GIDA SEKTÖRÜNE GİRİYOR: MİGROS VE COOP’TAN ENDİŞE UYARISI

yazar

Yayınlayan

on

By

⏱ Okuma süresi: 2 dakika


Avrupa’nın e-ticaret devi olma yolunda ilerleyen Çin merkezli Temu, Almanya ve Avusturya’nın ardından İsviçre’de de gıda sektörüne adım atarak Lidl, Aldi, Migros ve Coop gibi büyük zincir marketlere doğrudan rakip oluyor. Şirket, geleneksel “Çin’den ithalat” modelini terk ederek Avrupa’da yerel üreticilerle işbirliği yapmaya başladı.

Almanya’da Wurstbaron et ürünleri ve Mr. Tom gibi atıştırmalık markalarıyla raflara giren Temu, ürünlerini doğrudan tüketiciye ulaştırıyor. Aynı stratejiyle Avusturya’da da faaliyetlerini genişleten şirket, “Avrupa için Avrupa’da üretim” anlayışıyla düşük fiyat, hızlı teslimat ve vergi avantajı sunarak piyasadaki rekabeti kızıştırıyor.

İsviçre’ye de giriş yapan Temu, Coop ve Migros gibi zincirlere karşı lokal tedarik zinciri oluşturma hedefinde. Ancak, gıda güvenliği, kalite standartları ve sürdürülebilirlik konusunda Avrupa’da bazı ciddi endişeler gündeme gelmiş durumda. Sektör uzmanları, Temu’nun Avrupa’daki perakende standartlarına tam anlamıyla uyum sağlayıp sağlayamayacağını tartışıyor.

Uzmanlara göre bu adımlar, ileride Türkiye pazarında da temel gıda, atıştırmalık ve günlük tüketim ürünleri kategorilerine girebilmesi için altyapı hazırlığı olarak değerlendiriliyor.


📰 MEDYADA YER ALAN AÇIKLAMALAR

  • SWI swissinfo.ch: “Tages‑Anzeiger’a göre, Temu İsviçre’de gıda satışı planlıyor. Yerel tedarikçilerle doğrudan çalışacak, ancak somut bir başlangıç tarihi henüz yok.”
  • Watson: Temu’nun “Local‑to‑Local” modelini İsviçre’ye taşımak istediği, Türkiye ve Almanya’ya paralel bir strateji yürüttüğü belirtildi.
  • Blick: Migros ve Coop gibi devler için “düşük fiyatlı” rekabet riski oluştuğu, Temu’nun meyve-sebze gibi ürünlerde yerel tedarikçiler aradığı; bu durumun İsviçre yasaları ve kalite kontrol standartları açısından soru işaretleri doğurduğu ifade edildi.
  • Nau.ch: Gıda güvenliği, tüketici sağlığı ve kalite standartlarıyla ilgili endişelere dikkat çekilerek, Asya merkezli platformların çoğu zaman gerekli regülasyonları atladığı ve standartları ihlal ettiği uyarısı yapıldı. Uzman Marlena Hien, bu tür platformların sağlık açısından risk taşıyabileceğini vurguladı.

⚠️ SEKTÖRDEN RESMİ UYARILAR VE ENDİŞELER

İsviçre perakende sektörü, özellikle Migros ve Coop, Temu’nun gıda pazarına girmesine karşı dikkatli ve hazırlıklı olunması gerektiğini kamuoyuna duyurdu.

  • Coop CEO’su Philipp Wyss, Watson haber sitesine yaptığı açıklamada, Temu’nun Çin menşeli e‑ticaret modeliyle faaliyet gösterdiğini belirterek: “Temu için gleich lange Spiesse gereklidir – yani aynı vergi ve güvenlik kurallarına tabi olmalı.” Bu açıklama, İsviçreli perakendecilerin Temu’nun gıda pazarına girmesine karşı yasal denetim ve düzenleyici eşitlik talep ettiğini açıkça gösteriyor.
  • Swiss Ticaret Birliği (Handelsverband) Başkanı Bernhard Egger ise: “Şu anda üyelerimize Temu’da yer almamalarını tavsiye ediyorum; şu anda avantajlardan çok riskler baskın.” Bu açıklama, platformun itibar riski, regülasyon eksikliği ve yerel tedarikçiler üzerindeki baskısı nedeniyle temkinli yaklaşılması gerektiğine işaret ediyor.
  • Uzman görüşleri, Asya merkezli platformların genellikle Avrupa’daki sertifikasyon, izlenebilirlik ve gıda güvenliği standartlarını tam olarak karşılamadığını; bu durumun tüketici sağlığı ve yerel piyasa dengeleri açısından tehdit oluşturduğunu belirtiyor.

🇹🇷 TÜRKİYE’DE PLAN VAR MI?

Temu, Türkiye’de henüz gıda satışına başlamadı. Şirketin şu anki faaliyetleri, lojistik altyapı kurmak, bir iş günü teslimat sistemini oturtmak ve vergisel uyum sağlamak üzerine yoğunlaşmış durumda. İstanbul’da ofis ve depo kurarak Türkiye’deki e-ticaret varlığını güçlendiren Temu’nun, Avrupa’daki gıda stratejisini Türkiye’ye taşımaya dair resmi bir planı bulunmuyor.

Ancak sektör uzmanları, bu altyapının zamanla Türkiye’de de gıda ve temel tüketim ürünleri kategorilerinde genişleme için hazırlık olabileceğini ifade ediyor.


📌 SONUÇ:

Temu’nun Avrupa’daki gıda atağı, İsviçre’ye de sıçramış durumda. Ancak bu genişleme, sadece fiyat avantajı değil; kamu sağlığı, regülasyon, tüketici güveni ve adil rekabet gibi çok boyutlu tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Coop ve Migros gibi güçlü oyuncular, Temu’nun aynı yasal ve etik şartlara tabi tutulmasını beklerken, tüketici örgütleri ve uzmanlar, şirketin regülasyonlara uyumu konusunda ciddi çekinceler taşıyor.

İsviçre pazarı, ucuzluk arayan tüketici için cazip fırsatlar sunsa da, uzun vadeli başarı; Temu’nun şeffaflık, sürdürülebilirlik ve kalite standartlarına ne kadar sadık kalacağına bağlı olacak.


Haberin Devamını Oku

İsviçre

BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMENE GÖREV VERİLMEDİ – ÖĞRETMEN İLK KEZ KONUŞTU

yazar

Yayınlayan

on

By

📍 Eschenbach SG – 14 Temmuz 2025

📖 Okuma süresi: 4 dakika
St. Gallen kantonuna bağlı Eschenbach kasabasında başörtüsü taktığı için görevine başlayamayan genç bir öğretmen, yaşadıklarını ilk kez kamuoyuyla paylaştı. Kendisinden gelen talep üzerine ismi gizli tutulan öğretmen, “Bu yaşanan, başka kimsenin başına gelmemeli” diyerek sessizliğini bozdu.


🟠 Velilerin tepkisiyle geri adım atıldı
Genç öğretmen, Goldingen okulunda birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine ders verecekti. Ziyaret günü öğrencilerle buluşmuş, sınıfıyla tanışmıştı. Ancak yaz tatiline günler kala bazı veliler, öğretmenin başörtüsü taktığı gerekçesiyle okula şikayette bulundu. Veliler, “dinî tarafsızlığa aykırı” olduğunu iddia ederek hukuki yollara başvurma tehdidinde bulundu. Bu gelişmeler üzerine okul yönetimi, başta arkasında durduğu öğretmeni işe almaktan vazgeçti. Bu karara başka veliler de itiraz etti.

🗣️ “Üç yıl bu meslek için çalıştım, hayalimdi”
İlk kez kamuoyuna konuşan öğretmen, Linth-Zeitung’a yaptığı açıklamada duygularını şu sözlerle dile getirdi:

“Beni sadece derin bir üzüntü kapladı. Üç yıl boyunca bu meslek için eğitim aldım. Daha ilkokul 3. sınıfta öğretmen olma hayali kuruyordum. Bu hayalime çok yaklaşmıştım.”

Genç öğretmen, Goldingen’deki sınıfın hem yaş grubu hem ekip yapısı itibarıyla kendisi için ideal olduğunu belirtti.


⚖️ “Bu karar beni incitti”
Başörtüsü sebebiyle göreve alınmamasını açıkça ayrımcılık olarak nitelendiren öğretmen, kararın sadece kısmen anlaşılabilir olduğunu söyledi:

“Bazı gerilimlerin yaşanabileceğini anlayabiliyorum. Ancak toplum olarak bu konularda artık daha ileri bir noktada olmamızı beklerdim.”

Özellikle bazı velilerin “dinî tarafsızlık” talebiyle yaptıkları şikâyetleri üzücü bulduğunu belirten öğretmen, “Sadece başörtüm olduğu için insanlar bana karşı önyargılı. Başka insanların inançlarını veya inançsızlığını da sorguluyor musunuz?” diyerek tepki gösterdi.


🗣️ “Bu sadece hüzün. Hayal kırıklığı büyük”
Linth-Zeitung’e konuşan öğretmen, üç yıl boyunca bu meslek için eğitim aldığını belirterek şöyle dedi:

“Bu sadece derin bir üzüntü. İlkokul üçüncü sınıftan beri tek hayalim öğretmen olmaktı. Şimdi, bu hayalin elimden alınması beni sonsuz bir şekilde üzüyor.”


⚖️ “Bu karar beni tanımadan alındı”
Belediye, kararını okulda gerginlik yaşanmasını ve uzun bir hukuki süreci önlemek amacıyla verdiğini duyurdu. Ancak genç öğretmen, bunun “yasal gerekçelerle örtülmüş bir dışlama” olduğunu savundu:

“Ben eğitim fakültesinden mezun oldum, öğretmenlik diplomam var. Buna rağmen sadece başörtüsü taktığım için bana görev verilmedi. Üstelik bana hiç kendimi gösterme şansı bile tanınmadı. Bu ayrımcılık değil de nedir?”

Öğretmen, bazı velilerin kendisini “her gün Kuran okuyan biri gibi” lanse ettiğini, hatta bir annenin kendisini tanımadan “ayağına kadar inen bir örtü taktığını” iddia ettiğini söyledi:

“Bu insanlar beni hiç tanımıyor. Hakkımda oluşturulan bu yanlış imaj beni derinden yaralıyor. Toplum olarak çeşitliliği tehdit değil, bir zenginlik olarak görebilmeliyiz. Başörtüm sizi rahatsız ediyor ama başkalarının inancı ya da inançsızlığı sizi neden ilgilendirmiyor?”


🤝 “Konuşmaya hep hazırdım”
Linth-Zeitung muhabirinin, “Kırsal bir bölgede başörtüsü rahatsızlık yaratabilir, bunu anlıyor musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Evet, daha önce pek karşılaşılmamış olabilir. Ama asıl sorun, insanların bunu doğrudan benimle konuşmak yerine arkamdan karar vermesi. Herkesle açık ve yapıcı bir şekilde konuşmaya hazırım. Okul müdürlüğü de bu yönümü takdir etti. Uzlaşmaya yanaşmayan ben değildim.”


🚫 “Başörtümü çıkarmak gündemimde yok”
Başörtüsünü çıkarmayı düşünmediğini vurgulayan genç öğretmen, mücadelesine devam ettiğini belirtti:

“Goldingen’deki sınıf hem yaş grubu hem de ekip olarak benim için idealdi. Hatta çocuklar için malzeme aldım, ders planları hazırladım. Şu anda sınıfımı kuruyor olmalıydım. Bunun yerine yeniden iş başvuruları yazıyorum.”


📞 Yeni strateji: Önce telefon, sonra başvuru
Öğretmen artık her başvuru öncesinde ilgili okul yönetimini arayarak durumu açıkça anlatıyor:

“Önce telefonla ulaşıp, başörtülü bir öğretmen olarak çalışmak istediğimi söylüyorum. Sonra başvurumu gönderiyorum. Özellikle Zürih kantonuna başvurdum. Çünkü orada toplumsal kabullerin daha gelişmiş olduğunu düşünüyorum.”


📌 SONUÇ:
Eschenbach’ta yaşanan bu olay, İsviçre’de çeşitlilik, dinî hoşgörü ve eğitimde eşitlik ilkeleri açısından düşündürücü bir örnek oldu. Öğretmenin yaşadığı dışlanma, bireysel bir mağduriyetin ötesinde, sistemsel bir sorunu gözler önüne seriyor. Genç eğitimci kararlı:

“Benim yaşadığım gibi, kimse sadece inancı yüzünden görevinden vazgeçmek zorunda kalmamalı.”



Haberin Devamını Oku

Trendler