Sosyal Medya

Gündem

SURİYELİ SIĞINMACI KABUL EDEN ÜLKELER: TÜRKİYE 1. SIRADA, İSVİÇRE SON SIRALARDA

yazar

Yayınlayan

on

Suriyeli sığınmacıların dönüşü tartışılıyor: İsviçre’nin rolü ne kadar büyük?

Haber Merkezi – 10 Aralık 2024

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ani kaçışı, uluslararası dengeleri ve Suriyeli sığınmacıların durumunu yeniden gündeme getirdi. İsviçre, Suriyeli sığınmacılar için yaptığı başvuruları durdurma kararı aldı. Ancak bu kararın arkasında İsviçre’nin sığınmacılar konusundaki sınırlı rolü de dikkat çekiyor.

İsviçre’de Suriyeli Sığınmacı Sayısı Sınırlı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, Suriyeli sığınmacıların büyük bir kısmı bölge ülkelerinde kalıyor. Türkiye, yaklaşık 3 milyon kişiyle en fazla sığınmacıya ev sahipliği yaparken, Lübnan ve Ürdün gibi ülkelerde de milyonlarca Suriyeli bulunuyor.

Batı Avrupa ülkeleri arasında Almanya, Suriyeli sığınmacıları kabul etme konusunda başı çekerken, İsviçre’de yaşayan Suriyeli sığınmacı sayısı sadece 20 bin civarında, bu da toplam sığınmacıların %0,3’üne denk geliyor. Almanya’da ise 926 Suriyeli sığınmacı her 100 bin kişiye düşerken, İsviçre’de bu sayı 230’un altında.

Rakamlarla Küresel Tablo

Suriyeli sığınmacıların nüfusa oranı açısından en büyük yükü Lübnan taşıyor. Lübnan nüfusunun %15’ini Suriyeliler oluştururken, Türkiye de yüksek oranlarda sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Avrupa’da ise Avusturya ve İskandinav ülkeleri, İsviçre’ye kıyasla daha fazla sığınmacı barındırıyor.

Sığınmacıların Geri Dönüşü Mümkün mü?

Suriyeli sığınmacıların geri dönüşüyle ilgili tartışmalar giderek büyürken, Türk hükümeti bu süreci hızlandırmak amacıyla Hatay’daki sınır kapısını açtı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, milyonlarca sığınmacının gönüllü dönüşünü teşvik etmek için Suriye’de güvenli bölgeler oluşturmayı hedefliyor.

Ancak İsviçre Göç Sekreterliği (SEM) ve uzmanlar, bu tür geri dönüşlerin aceleye getirilmesinin olumsuz sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunuyor. SEM’den yapılan açıklamada, Suriye’de istikrarın sağlanmasının aylar hatta yıllar alabileceği belirtilirken, İsviçreli Göç Uzmanı Eduard Gnesa, “Şu anda Suriye’ye güvenli bir geri dönüş mümkün değil. Her şey belirsizliğini koruyor” ifadelerini kullandı.

90% Yardıma Muhtaç

Suriye’deki insani durum ise endişe verici. UNHCR’nin raporlarına göre, Suriye nüfusunun %90’ı insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Geri dönenlerin büyük bir kısmı harap olmuş şehirler ve derin yoksullukla karşılaşıyor. İsviçre Mülteci Yardım Kuruluşu’ndan Lionel Walter, “Suriye’de güvenli bir geri dönüş için gereken şartlar henüz oluşmadı. Aceleci kararlar, geri dönenler için büyük tehlike yaratabilir” dedi.

Avrupa’da Dönüş Politikaları Çıkmazda

Avrupa Birliği de Suriyeli sığınmacıların dönüşü konusunda temkinli. Birçok ülke, Suriye’de Esad rejimiyle ilişkileri normalleştirerek geri dönüşleri kolaylaştırmayı planlarken, bu ani gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandı. Özellikle Avusturya gibi ülkeler, bu politikalarla uluslararası arenada prestij kaybına uğradı.

İsviçre’nin ise, uluslararası karşılaştırmada düşük bir sığınmacı kabul oranıyla eleştirilerden uzak kaldığı görülüyor. Ancak, sığınmacıların geleceği konusunda alınacak kararlar, ülkenin uluslararası taahhütlerini nasıl yerine getireceğini gösterecek.


#SuriyeliSığınmacılar #Türkiye #İsviçre #MülteciKrizi #GöçPolitikaları

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

DÖNER FİYATLARI TEPKİ ÇEKİYOR: GENÇLERDEN POLİTİK MESAJ

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma süresi: 2 dakika

Döner artık sadece bir yemek değil, gençler için hayat pahalılığının sembolü. Sosyal medyada başlayan şaka, şimdi siyasi bir mesaj hâline geldi.

İsviçre’de özellikle Z kuşağı arasında döner fiyatları büyük bir tartışma konusu oldu. Zürih’te bir dönerin fiyatı 16 Frank’a kadar çıkarken, bu durum gençler tarafından “dönerflasyon” olarak adlandırılıyor. Sosyal medyada döner fiyatları üzerinden yapılan esprili eleştiriler, aslında ciddi bir ekonomik sıkıntıya işaret ediyor.

🎤 TikTok’ta Başlayan Tepki Federal Parlamento’ya Taşındı

Aargau kantonundan fenomen Kaufmann, TikTok videolarında Enerji Bakanı Albert Rösti’ye döner fiyatlarını düşürme çağrısında bulundu. Rösti, şaka gibi başlayan bu çağrıya kayıtsız kalmadı ve gençlerle röportaj yaptı. Döner fiyatlarının yüksekliğine karşı elektrik maliyetlerinin düşürülmesine vurgu yaptı.

🍽️ Döner = Geçim Barometresi

Sosyalist Parti Gençlik Kolu’ndan Vera Çelik, döneri gençlerin en ucuz öğle yemeği olarak gördüğünü belirtiyor. “Eskiden 8 Frank’a doyardık, şimdi 13–16 Frank veriyoruz. Bu herkesin cebini etkiliyor, özellikle de göçmen kökenli gençlerin,” diyor.

🏪 Esnaf Zor Durumda

Vera Çelik’e göre, dönerci esnafı da zor koşullar altında ayakta kalmaya çalışıyor. Kira, elektrik, et, sebze, ekmek ve sos fiyatlarının artması nedeniyle, gerçekçi bir fiyatlandırma yapıldığında bir dönerin aslında 20 Frank olması gerektiğini vurguluyor. “Ama o zaman kimse alamaz, bu yüzden zararına satış yapılıyor” diyor.

🏪 İMBİS İŞLETMELERİ DE ZORDA

İmbis işletmeleri genellikle göçmenler tarafından yönetiliyor ve politik olarak seslerini duyuramıyorlar. Ancak binlerce kişiye iş sağlıyorlar. Artan kira, enerji ve malzeme fiyatları nedeniyle birçok işletme ayakta kalmakta zorlanıyor.

Çelik, “Gençler döner fiyatları üzerinden siyasetle ilgilenmeye başlıyor. Çünkü cebine dokunan her konu, politik farkındalık yaratıyor,” diyor.

📊 DÖNER ARTIK BİR EKONOMİK GÖSTERGE

Sotomo araştırma şirketinden siyaset bilimci Michael Hermann da gençlerin bu tepkisinin dikkate alınması gerektiğini belirtiyor:
“Döner, artan yaşam maliyetlerinin sembolüne dönüştü. Politika hemen harekete geçmek zorunda değil ama gençlerin bu mesajını iyi okumalı.”



Haberin Devamını Oku

Gündem

“BİZ IRKÇI DEĞİLİZ” – EŞENBACH’TA BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMENE VELİ TEPKİSİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Başörtülü öğretmen krizi Eschenbach’ta tartışma yarattı

St. Gallen kantonuna bağlı Eschenbach kasabasında yer alan Goldingen İlkokulu’nda görev yapması planlanan bir öğretmenin başörtüsü takması nedeniyle velilerden gelen tepkiler üzerine okul yönetimi, atamayı iptal etme kararı aldı. Tepkili velilerden biri, “Biz ırkçı değiliz ama çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişiye yüzde 100 güven duymak istiyoruz” diyerek süreci savundu.

Okul yönetimi, Haziran başında yeni öğretmen kadrosunu velilere tanıtan bir bilgilendirme mektubu gönderdi. Söz konusu öğretmen, mektupta kendini tanıtarak öğrencilerle okuyarak, müzikle iç içe bir eğitim ortamı yaratmayı hedeflediğini ifade etti. Ancak mektuba iliştirilen ve başörtülü olduğu görülen fotoğraf, bazı velilerde rahatsızlık yarattı.

“İletişim eksikliği ve baskı hissi”

Tepkilerini okul yönetimine yazılı olarak ileten bazı veliler, şu soruları gündeme getirdi:

  • Bu öğretmen İsviçre kültürünü ve değerlerini çocuklara aktarabilecek mi?
  • Derslerde başörtüsüyle mi bulunacak?
  • Namaz vakitleri ya da Noel kutlamaları sırasında bir sorun yaşanır mı?

Okul yönetimi ise cevaben, öğretmenin dini inancının eğitime yansımayacağını ve İsviçre okullarında geçerli olan Hristiyan değerlerini (yardımlaşma, toplumsal sorumluluk vb.) sürdüreceğini belirtti. Ancak artan velî baskısı sonucu, okul yönetimi öğretmenin atamasından vazgeçti.

Veliler baskı altında hissettiklerini söylüyor

Görüşlerine yer verilen bir veli, yaşanan süreçte okul yönetiminin kendilerini ciddiye almadığını ve açık iletişim kurmadığını savundu. “Bu konuyu gündeme getirdikten sonra bize gelen cevap şu oldu: Öğretmeni kabul etmezseniz, sınıfın geleceği olmayabilir. Bu, açıkça bir tehditti,” diyen veli, ayrıca İsviçre okullarında tarafsızlık gereği sınıflardan haçların da kaldırıldığını hatırlattı.

Bazı veliler ise, öğretmeni savunanların olduğunu ancak etkili olamadıklarını belirtiyor. Tartışmaların yaşandığı veliler arası yazışma gruplarında “ırkçılıkla” suçlandıklarını söyleyen veli, bu tanımlamanın haksız olduğunu savundu.

Yüz yüze görüşme talebi ancak atama iptali sonrası geldi

Veliler, en başından beri okul yönetimiyle doğrudan bir görüşme yapmak istediklerini ancak taleplerinin sürekli göz ardı edildiğini belirtti. Sadece öğretmenin görevlendirilmesinden vazgeçildikten sonra görüşme teklifinin geldiğini belirten veli, bu yaklaşımın güven eksikliğini derinleştirdiğini vurguladı.

Not: Sembolik yapay görsel

Haberin Devamını Oku

Gündem

MİGROLİNO ZÜRİH ŞUBESİNDEN YENİ UYGULAMA: MAYO VE BİKİNİYLE GİRİŞE YASAK

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma süresi: 3 dakika

Zürih’in merkezi noktalarından Sihlquai’de yer alan Migros Grubu’na bağlı Migrolino şubesi, sıcak yaz günlerinde artan müşteri yoğunluğu ve hijyen sorunları nedeniyle dikkat çeken bir uygulamaya imza attı. Artık mağazaya sadece uygun şekilde giyinmiş müşteriler kabul ediliyor. Üstsüz, bikini ya da mayo ile içeriye giriş kesin olarak yasaklandı.

Mağaza girişine yerleştirilen yeni uyarı tabelasında, “Lütfen mağazaya yalnızca uygun kıyafetle (üst ve alt giyim) giriniz” ifadesi yer alıyor. Tabelada ayrıca bikini, mayo ve çıplak üst vücut sembolleri çarpı işaretiyle gösterilerek kural görsel olarak da pekiştiriliyor.

“ISLAK MAYO, ÇIPLAK ÜST, ÇIPLAK AYAKLA GELENLER OLUYORDU”

Konuyla ilgili açıklama yapan Migros sözcüsü Prisca Huguenin-dit-Lenoir, mağazaya son günlerde doğrudan Limmat Nehri’nden çıkan, ıslak mayo ve çıplak ayakla gelen çok sayıda müşterinin girdiğini belirtti. “Bu durum hem hijyen hem de güvenlik açısından ciddi sorunlara yol açtı. Personel zemini sürekli kurutmak zorunda kaldı. Ayrıca kayma tehlikesi söz konusuydu,” diyerek alınan önlemin gerekçesini paylaştı.

Kadın müşterilerin de bikini ya da mayo ile mağazaya girişlerinin uygun bulunmadığını aktaran Huguenin-dit-Lenoir, “En azından üzerlerine bir tişört giymelerini bekliyoruz,” dedi.

HİJYENİN ÖTESİNDE BİR SAYGI MESELESİ

Yeni uygulamanın sadece hijyen değil, aynı zamanda saygı ve görgü kuralları açısından da önemli olduğu vurgulandı. “Tatil otellerindeki restoranlarda bile mayoyla yemek yenmesine izin verilmez. Burada da benzer bir hassasiyet bekliyoruz,” diyen Huguenin-dit-Lenoir, alınan önlemlerin bir kıyafet zorunluluğundan ziyade sağduyu çağrısı olduğunu ifade etti. Ayrıca bu adımın, mağaza çalışanlarına duyulan saygının da bir yansıması olduğu belirtildi.

TİŞÖRT YOKSA SERVİS DE YOK!

Söz konusu Migrolino şubesi, Zürih’in popüler yüzme noktalarından biri olan Limmat Nehri’nin tam karşısında yer alıyor. Nehirde botla gezinti yapan çok sayıda kişi, doğrudan gömleksiz şekilde mağazaya uğramayı alışkanlık haline getirmişti. Ancak mağaza yönetimi bu duruma net bir yanıt verdi: “Tişört yoksa servis de yok.”

Yetkililer, Migrolino’nun bir yüzme alanı büfesi (badi kiosk) olmadığını, günlük market alışverişi için hizmet verdiğini açıkça belirtiyor.

DİĞER MARKETLER NE YAPIYOR?

Benzer durumlar karşısında diğer perakende zincirleri ise daha esnek bir yaklaşım sergiliyor. Denner sözcüsü Thomas Kaderli, bu tür olayların nadir yaşandığını, ancak gerektiğinde personelin müşteriyle doğrudan iletişime geçtiğini ifade etti. Coop yetkilileri, benzer olayların nadiren görüldüğünü ve müşterilerin genellikle sağduyulu davrandığını belirtti. Valora ise, “Saygılı bir alışveriş ortamı için uygun kıyafet elbette önemlidir” açıklamasını yaptı.

SERİNLİĞİN ARDINDAN UYGUN GİYİM

Zürih’te yaz aylarının getirdiği sıcaklıklarda Limmat’ta serinlemek elbette cazip olabilir. Ancak alışveriş öncesi en azından bir tişört giymek, hem mağaza kuralları hem de toplumsal nezaket açısından artık bir gereklilik. Migrolino’nun mesajı net: “Serinleyin, ama saygılı olun.”

Haberin Devamını Oku

Trendler