Dünya
LÜBDAN’DA HER YERDE KAOS: LAPTOPLAR VE TELEFONLAR DA PATLIYOR
BEYRUT — Lübnan’da Salı günü gerçekleşen pager patlamalarının ardından, Çarşamba günü yeni patlamalar yaşandı. Telsizler ve diğer Laptop benzeri elektronik cihazların patladığı bildiriliyor. Al Jazeera’ya göre, telsizler kullanıcılarının ellerinde patlayarak kaosa yol açtı. Patlamalar sonucu şu ana kadar üç kişi hayatını kaybetti, yüzün üzerinde kişi yaralandı.
Hisbollah’ın geçtiğimiz beş ay içinde telsizler aldığı ve manipüle edilmiş pagerların milis güçlerinin eline geçtiği iddia ediliyor. Salı günü Lübnan’ın farklı bölgelerinde yüzlerce pager patlamış, yaklaşık 2800 kişi yaralanmış ve en az 12 kişi yaşamını yitirmişti.
Görgü tanıkları olayları anlattı Al Jazeera muhabirlerinden biri, “İki patlamaya şahit oldum. Arkamızda bir araba patladı, aynı anda başka bir yerde de patlama oldu. Her yerde ambulanslar var ve ortalık tam anlamıyla kaos içinde,” dedi. ABD merkezli Axios haber portalından Barak Ravid, binlerce cihazın daha patladığını bildirirken, bu bilgilerin iki anonim kaynaktan geldiğini aktardı.
Cenazede yeni patlamalar Beyrut’ta, üç Hizbullah üyesi ve bir çocuğun cenaze töreni sırasında patlamalar yaşandı. Göz tanıkları, bu patlamaların da telsizler aracılığıyla gerçekleştiğini belirtti. Hizbullah’a ait Al Manar TV, Lübnan’ın diğer bölgelerinde de benzer patlamaların meydana geldiğini duyurdu.
Daha fazla cihaz mı patlayacak? Middle East Observer, X platformunda yaptığı açıklamada, akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar, radyo cihazları ve diğer elektronik cihazların da patlayabileceğine dair uyarılarda bulundu. Ancak bu bilgiler henüz bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı.
#Lübnan #Beyrut #ElektronikPatlama #TelsizPatlaması #PagerPatlaması #Hisbollah
Avrupa
CORONA AŞISINDAN ZARAR GÖRENLERİN HAKLARI ZAMAN AŞIMINA MI UĞRADI?
Corona aşılarından zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat taleplerini gerçekleştirebilmeleri için belirlenen yasal süre, birçok kişi için sona ermiş olabilir. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) milletvekili Jessica Tatti, bu konuda hükümeti ve aşı üreticilerini eleştirerek, mağdurların haklarını kullanamadan zaman aşımına uğramalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Yan Etki İddiaları ve Hükümetin Tavrı
Jessica Tatti, Biontech-Pfizer’in “Comirnaty” adlı Corona aşısıyla ilgili bazı araştırmalara dikkat çekti. Bu araştırmalara göre, belirli aşı partilerinde DNA kontaminasyonu olduğu ve bu durumun insan sağlığı üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak Alman hükümeti, Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün değerlendirmesine dayanarak, bu iddiaların bilimsel olarak yeterince kanıtlanmadığını ifade etti ve aşıların güvenli olduğunu yineledi.
Zaman Aşımı Süresi ve Tartışmalar
Alman hukukuna göre tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi genellikle üç yıl olarak belirlenmiştir. Bu, 2021 yılına kadar aşılanan kişilerin zarar gördüğüne dair taleplerini 2024 yılının sonuna kadar iletmeleri gerektiği anlamına geliyor. Jessica Tatti, bu sürenin çok kısa tutulduğunu ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün aşı yan etkileriyle ilgili geniş bir listeyi ancak Kasım 2024’te yayımlayarak mağdurları harekete geçmek için yeterli zaman bırakmadığını iddia etti.
Tazminat ve Hukuki Sorumluluk
Alman hükümeti, Infektionsschutzgesetz (Enfeksiyon Koruma Yasası) kapsamında aşı mağdurlarına tazminat ödemeyi taahhüt etse de, Avrupa Birliği’nin aşı üreticileriyle yaptığı sözleşmeler, üreticileri yasal sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Bu durum, mağdurların zararlarının karşılanması konusundaki adalet arayışlarını zorlaştırıyor.
Untersuchungsausschuss ”Araştırma Komisyonu” Talebi
Jessica Tatti, Corona aşılarının olası yan etkileri ve aşı süreçlerindeki şeffaflığın yetersiz olduğu gerekçesiyle Almanya Federal Meclisi’nde bir araştırma komisyonu (Untersuchungsausschuss) kurulmasını talep etti. Bu komisyonun, özellikle aşılama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin, yan etki iddialarının ve hükümetin bu süreçteki tutumunun detaylı şekilde incelenmesini sağlaması amaçlanıyordu.
Ancak, bu tür bir komisyonun kurulabilmesi için Meclis’te mevcut 733 milletvekilinden en az dörtte birinin, yani 184 milletvekilinin desteği gerekiyor. Tatti’nin bu talebi yeterli siyasi destek bulamadığı için hayata geçirilemedi.
Tatti, bu durumu eleştirerek, mağdurların haklarının yeterince korunmadığını ve hükümetin şeffaflıktan uzak bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Araştırma komisyonu talebi, aşılama süreçlerinde olası ihmallerin ve zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya konulmasını hedefliyordu.
Özetle:
Corona aşılarından zarar gördüğünü düşünenlerin yasal haklarını korumaları için hızla harekete geçmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, konuya dair bilimsel araştırmaların daha geniş çaplı ve bağımsız olarak yürütülmesi, mağduriyetlerin tam olarak ortaya konulabilmesi açısından kritik bir öneme sahip.
Avrupa
ALMANYA WUPPERTAL’DA DAVA: 19 YAŞINDAKİ GENÇ KIZ SELİN BIONTECH’İ DAVA ETTİ
Zarar Gören Genç Kadın, BioNTech’ten 500.000 Euro Tazminat Talep Ediyor
15 Ocak 2025 – 19 yaşındaki Selin Islami, 2021’de Corona virüsüne karşı aldığı aşı sonrasında ağır bir otoimmün hastalığa yakalandı ve bu hastalığı aşının yol açtığını iddia ederek BioNTech’i mahkemeye verdi.
Zor Bir Yaşam:
Selin, “Myasthenia gravis” adı verilen nadir bir otoimmün hastalık nedeniyle vücut fonksiyonlarını kaybetti. Aşı sonrası yaşadığı sağlık sorunları, genç kadını neredeyse her gün hastaneye kaldırılacak duruma getirdi. 20’den fazla ameliyat geçirdi ve vücudundaki kaslar yorgunluk nedeniyle fonksiyonlarını kaybetti.
Dava ve Tazminat İsteği:
Selin, BioNTech’ten, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 500.000 Euro’luk bir tazminat talep ediyor. Şu anda ayda 934 Euro devlet yardımı alıyor, ancak bunun yaşamını sürdürebilmek için yeterli olmadığını belirtiyor.
Şirketin Yanıtı:
BioNTech, hastalığın aşının etkisiyle değil, bir enfeksiyon sonucu geliştiğini öne sürerek herhangi bir sorumluluk kabul etmiyor. Şirketin avukatları, “Myasthenia gravis’in aşının değil, bir enfeksiyonun sonucu olduğu iddiasını savunuyor.” açıklaması yaptı.
Mahkemede Gergin Anlar:
Selin’in annesi Aylin Dalgül, duruşmada duygusal anlar yaşandı. “Bir anne olarak, kızımı defalarca ölümün eşiğinden döndürdüm. Bunu anlamalarını beklemiyorum,” diyerek tepkisini gösterdi.
Mahkemenin karar vermesi için birkaç hafta daha beklemek gerekiyor. Sonuç, Selin’in yaşadığı zorlukların ne kadar telafi edilebileceğini belirleyecek. ⚖️👩⚖️
Dünya
ALMANYA’DA GÖÇ KRİZİ: İLTİCA, SINIRLAR VE ÇIKMAZLAR!
Göç ve iltica tartışmaları Almanya’da gündemin en sıcak konuları arasında. Ülkedeki politik baskı artarken, mülteciler, sınır güvenliği ve geri gönderme politikaları toplumda derin çatışmalara neden oluyor. ARD’nin hazırladığı “Deutschland am Limit? Abschiebung, Abschottung, Asyl” adlı belgesel, bu karmaşık meselelerin perde arkasını gözler önüne seriyor.
BELEDİYELERİN MÜCADELESİ: SINIRLI KAYNAKLAR, BÜYÜK BEKLENTİLER
Belgesel, Almanya’nın küçük bir şehri olan Lohmar’da başlıyor. Yeşiller Partisi’nden Belediye Başkanı Claudia Wieja, mülteci barınma koşulları hakkında içtenlikle konuşuyor:
“Konteynerler bulmak bile bir savaş gibiydi. Vatandaşlar protesto etti, yarım milyon Euro’dan fazlaya mal oldu. Herkes çok yoruldu; belediyede, kreşlerde, gönüllü çalışanlarda…”
Bu açıklamalar, yerel yönetimlerin sınırlı kaynaklarla büyüyen mülteci ihtiyaçlarını karşılamada nasıl zorlandığını ortaya koyuyor.
ALMANYA’NIN İLTİCA POLİTİKASINDA YENİ YÖNELİM
Başbakan Olaf Scholz, göç konusunu “başkanlık meselesi” olarak tanımladı ve “Artık büyük çapta sınır dışı etmeliyiz,” dedi. Kamuoyu yoklamalarına göre, Alman halkının %60’ı bu görüşü destekliyor. Ancak rakamlar, vaatlerin gerçeğe dönüşmediğini gösteriyor: Sınır dışı edilmesi planlanan binlerce kişi hâlâ Almanya’da.
Federal hükümetin özel temsilcisi FDP’li Joachim Stamp, geri kabul anlaşmalarını müzakere ediyor. Ancak, bu anlaşmaların başarısı genellikle düşük: Çoğu ülke vatandaşlarını geri almak istemiyor.
SINIRLARDA ARTAN GÜVENLİK: ÇÖZÜM MÜ, GEÇİCİ ÖNLEM Mİ?
Belgeselde, Isabel Schayani’nin Türkiye-Bulgaristan sınırına yaptığı ziyaret dikkat çekiyor. Burada, sınır muhafızlarının dikenli teller ve devriye köpekleriyle güvenlik sağlama çabaları izleyiciye aktarılıyor. Ancak Afganistan ve Suriye’den gelen mülteciler, bu önlemleri aşma konusunda kararlı:
“Zincirler, tel örgüler bizi durduramaz. Hayatımızı riske atarak da olsa yeni bir başlangıç yapmaya mecburuz,” diyor bir mülteci.
ŞLEPERLİK: KARANLIK TARAFTA NELER OLUYOR?
Göçmen kaçakçılığı, Avrupa’ya kaçışın en yaygın yöntemlerinden biri olmaya devam ediyor. Isabel Schayani, hem bu tehlikeli ağı organize eden şebekelere hem de bu süreçte “şleper” haline gelen göçmenlere ulaşıyor. Alman polisi ve uzmanlar, bu suç zincirini tamamen durdurmanın neredeyse imkânsız olduğunu, ancak daha sıkı önlemler alınabileceğini belirtiyor.
BELGESELİN ÇIKARDIĞI DERSLER
“Deutschland am Limit? Abschiebung, Abschottung, Asyl” belgeseli, Almanya’nın iltica politikasındaki kırılgan dengeleri ve zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. Göç politikalarının toplumsal ve insani boyutları göz önüne alındığında, çözüm yollarının kapsamlı bir iş birliği ve adil bir sistemle mümkün olacağı vurgulanıyor.
📅 Yayın Tarihi: 23 Ocak 2025
🕘 Saat: 23:00 – 23:45
📍 Kanal: ARD
-
E-Dergi11 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi10 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam9 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre11 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Dünya2 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem2 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Gündem2 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
-
Kültür Sanat1 yıl önce
Ferdi Tayfur’un Mücadele Dolu Hikayesi: Şeker Hastalığı ve Organ Nakli