Sosyal Medya

Avrupa

KLAGENFURT’TA ŞİDDET OLAYI: GENÇ ADAM KIZ ARKADAŞINI TEHDİT ETTİ

yazar

Yayınlayan

on

Klagenfurt’ta yaşayan 20 yaşındaki bir Türk genç, kız arkadaşına saldırarak ailesine yönelik tehditlerde bulundu.

📅 22 Eylül 2024 – 1 Dakika Okuma Süresi

Klagenfurt’ta sabah saatlerinde gerçekleşen olayda, 20 yaşındaki Türk erkek, 20 yaşındaki kız arkadaşıyla yaşadığı tartışma sırasında, önce onun ailesine karşı tehlikeli tehditlerde bulundu. Tartışmanın büyümesi üzerine, genç adam, kız arkadaşını başı ve üst bedeniyle duvara iterek fiziksel şiddet uyguladı.

Otomobil ile İlgili Gelişmeler

Olayın ardından, genç adam otomobiliyle hareket etmek istedi. Kız arkadaşı, aracın açık kapısından içeri girmeye çalıştığında, genç adam onu kısa bir süreliğine aracıyla sürükledi. Bu sırada kadının diz bölgesinde hafif yaralanmalar meydana geldi. Olay sonrası genç kadın, durumu polise bildirdi.

Klagenfurt Savcılığı’na sevk edilmesi beklenen genç adam hakkında, bir yaklaşma ve giriş yasağı da getirildi.

#Klagenfurt #AileŞiddeti #Tehdit #Gençlik #Hukuk #Güvenlik #Avusturya #austria #österreich #Gurbetciler #avrupa #haber #

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

İNTERNETTE CİNSEL TACİZ: HER 10 GENÇTEN 4’Ü ETKİLENİYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

İnternette cinsel taciz, Avusturya’daki gençler için giderek yaygınlaşan bir sorun haline geliyor. Saferinternet tarafından yapılan güncel bir araştırma, bu durumun boyutlarını gözler önüne serdi.

GENÇLERİN BÜYÜK BİR KISMI TACİZE UĞRUYOR

İnternette dolaşırken rahatsız edici mesajlara, cinsel içerikli sorulara veya istenmeyen müstehcen görüntülere maruz kalmak, birçok genç için sıradan hale geldi. Araştırmaya göre, 11 ila 17 yaş aralığındaki gençlerin %38,2’si en az bir kez çevrim içi cinsel tacizle karşılaştığını belirtiyor. Üstelik, %10’u bu durumu sık sık yaşadığını ifade ediyor.

Saferinternet.at Eğitim Direktörü Barbara Buchegger, gençlerin neredeyse üçte birinin internetteki cinsel tacizi ‘normal’ karşıladığını belirterek, bunun son derece endişe verici bir gelişme olduğunu vurguluyor. Araştırmaya katılanların büyük çoğunluğu, özellikle kadınların ve daha büyük yaştaki gençlerin çevrim içi cinsel içerikli mesajlara daha fazla maruz kaldığını aktarıyor.

TACİZ EN ÇOK SOSYAL MEDYADA YAŞANIYOR

Araştırmaya katılan 405 genç, tacizin en sık yaşandığı platformlar olarak Instagram ve TikTok gibi sosyal medya ağlarını işaret ediyor. %72’si rahatsız edici mesajları bu mecralarda aldığını belirtiyor. Bunun yanı sıra, mesajlaşma uygulamaları ve çevrim içi oyunlar da cinsel içerikli mesajların gönderildiği platformlar arasında yer alıyor.

16 yaşındaki bir öğrenci, “Bu tür mesajlarla karşılaşmak artık olağan hale geldi. En iyisi görmezden gelmek” diyerek gençlerin nasıl bir tavır sergilediğini özetliyor. Ancak uzmanlar, bu durumun sıradanlaştırılmasının yanlış olduğuna dikkat çekiyor.

MÜSTEHCEN FOTOĞRAF YAYILIMI CİDDİ BİR SORUN

Araştırmaya göre, gençlerin %42,2’si çevresindeki birinin müstehcen fotoğraf veya videolarının izinsiz şekilde paylaşıldığına şahit olmuş. Daha da ürkütücü olan ise, %5’inin kendi fotoğraflarının veya videolarının rızaları dışında yayıldığını belirtmesi.

Rat auf Draht Başkanı Birgit Satke, “Bu tür görüntülerin istenmeden paylaşılması gençler için ciddi travmalara yol açıyor. Utanç ve zorbalık, bazı durumlarda okul değiştirme noktasına kadar gidebiliyor” diyor. Ayrıca birçok genç, müstehcen içerikleri yaymanın aslında suç teşkil ettiğinin farkında olmadığını belirtiyor.

YAPAY ZEKA TACİZLERİ ARTIRIYOR

Son dönemde, yapay zekânın da cinsel taciz vakalarında etkili olduğu ortaya çıktı. Bazı çocuklar ve gençler, yapay zeka kullanılarak kendilerine ait müstehcen görüntülerin oluşturulduğunu ve bununla tehdit edildiklerini bildiriyor. Rat auf Draht’a başvuranlar arasında 12 yaşındaki çocukların bile bulunduğu belirtiliyor.

GENÇLERİN TEPKİSİ VE ŞİKAYET MEKANİZMALARI

Araştırma, gençlerin tacize karşı nasıl tepki verdiğini de ortaya koydu:
%65’i rahatsız edici mesajları görmezden geliyor.
%57’si tacizcileri engelliyor.
%39’u şikayet butonlarını kullanarak durumu platformlara bildiriyor.
Sadece %2’si polise başvuruyor.

İnternet Service Providers Austria (ISPA) Genel Sekreteri Stefan Ebenberger, gençlerin genellikle şikayet mekanizmalarının yeterince etkili olmadığını düşündükleri için tacizleri bildirmekten kaçındığını belirtiyor. Özellikle kadınlar ve daha genç yaş grubundakiler şikayette bulunma konusunda daha istekli. Ancak uzmanlar, gençlerin bu konudaki farkındalığının artırılması gerektiğini vurguluyor.

UZMANLARDAN EBEVEYNLERE TAVSİYELER

Cinsel tacizle mücadelede ailelerin bilinçli olması büyük önem taşıyor. Uzmanlar ebeveynlere şu tavsiyelerde bulunuyor:
🔹 Çocukları erken yaşta bilinçlendirin: İlköğretim çağında, internet ortamında karşılaşabilecekleri tehlikeler hakkında bilgilendirme yapılmalı.
🔹 Çocukları ciddiye alın: Ebeveynlerin çocuklarına değer vermesi, onların dışarıda başkalarından ilgi ve onay arayışına girmesini önleyebilir.
🔹 Çocukların çevrim içi arkadaşlarını tanıyın: Dijital ortamda kurulan dostlukların da gerçek sosyal bağlar olabileceğini kabul edin.
🔹 İçgüdüleri güçlendirin: Çocukların içgüdülerine güvenerek kötü niyetli kişileri tanıyabilmesi için onlara rehberlik edin.
🔹 ‘Hayır’ deme hakkını destekleyin: Çocukların sınırlarını koruyabilmesi için onları cesaretlendirin.
🔹 Savunma mekanizmalarını öğretin: Rahatsız edici durumlarla nasıl başa çıkabileceklerini konuşarak çözüm yolları üretmelerine yardımcı olun.
🔹 Suçlamaktan kaçının: Çocuklar hata yaptığında bile onları suçlamak yerine destekleyici olun. Aksi halde size güvenip yaşadıklarını paylaşmaktan çekinebilirler.

GENÇLER DAHA FAZLA BİLGİLENDİRME İSTİYOR

Araştırmaya katılan gençlerin çoğu, bu tür vakaların önüne geçmek için okullarda daha fazla eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyor. Çoğu zaman müstehcen içeriklerin yayılmasının okul ortamında başladığı belirtilirken, öğretmenlerin de bu konuda farkındalık kazanması gerektiği vurgulanıyor.

Uzmanlar, mevcut müfredatta dijital güvenlik eğitiminin yer aldığını, ancak uygulamada yetersiz kalındığını belirtiyor. Barbara Buchegger, “Öğretim programını değiştirmeye gerek yok, ancak uygulama konusunda okullara daha fazla destek sağlanmalı” diyerek çözümün eğitimden geçtiğini vurguluyor.

📌 Sonuç olarak, internet ortamındaki cinsel taciz vakalarının önüne geçmek için eğitim, farkındalık ve etkili şikayet mekanizmaları büyük önem taşıyor.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

ALMANYA’DA MÜLTECİ PATERNİTELİĞİ TARTIŞMASI: İRANLI KADIN’A TEPKİ DALGASI

yazar

Yayınlayan

on

By

Almanya’da göç ve entegrasyon konularında süregelen tartışmalar, İran asıllı iş insanı Emitis Pohl’un yaptığı öneriyle yeniden alevlendi. Köln’de yaşayan 51 yaşındaki Pohl, FOCUS Online’a verdiği röportajda, “Her birey bir mültecinin sorumluluğunu almalı ve onu birebir desteklemeli” şeklindeki önerisini dile getirdi. Ancak bu görüşü kamuoyunda büyük yankı uyandırdı; kimileri desteklerken, kimileri ise sert eleştirilerde bulundu ve hatta ağır hakaretlere varan tepkiler gösterdi.

DEVLETİN ENTEGRASYONDA BAŞARISIZ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Emitis Pohl, Alman devletinin mülteci entegrasyonu konusunda “tamamen başarısız olduğunu” savundu. Bu başarısızlığın sonuçlarının, son dönemde Solingen, Magdeburg ve Aschaffenburg’daki mülteci kökenli kişilerin gerçekleştirdiği şiddet olaylarında açıkça görüldüğünü belirtti.

Almanya’ya 1988 yılında 13 yaşında mülteci olarak gelen ve burada iş dünyasında başarılı bir kariyer yapan Pohl, önerisinin temel amacının mültecilerin entegrasyon sürecine halkın doğrudan dahil olması olduğunu söyledi:

“Her birey bir mülteciye birebir rehberlik etmeli, onu adım adım desteklemeli ve bu süreçte resmi makamlarla sürekli temas halinde olmalıdır. Devlet de bu tür gönüllü ‘patronaj’ sistemlerini vergi teşvikleriyle desteklemelidir.”

Pohl’un bu açıklamaları, özellikle sosyal medyada sert tepkilere yol açtı.

CİNSİYETÇİ VE IRKÇI SALDIRILARA MARUZ KALDI

Röportajın yayımlanmasının ardından Pohl, büyük bir nefret kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. Gelen mesajların bir kısmı doğrudan kişisel saldırılar içerirken, bazıları ise ırkçı ve cinsiyetçi hakaretlerle doluydu. FOCUS Online, bu mesajlardan bazılarını yayımlayarak durumun vahametini gözler önüne serdi.

Nefret Söylemi ve Şiddet: Göçmenlere Yönelik Korkutucu Yorumlar Gündemde

Almanya’da son dönemde göçmenlere yönelik şiddet içerikli ve nefret dolu yorumlar sosyal medyada büyük yankı uyandırıyor. FOCUS Online tarafından yapılan araştırmalar, bazı yazarlardan gelen tehditkar, aşağılayıcı ve insanlık dışı mesajları belgelemeyi amaçladı. Bu yorumlar, sadece dilsel saldırılarla kalmayıp, açıkça şiddet çağrılarını da içeriyor.

Göçmenlere ve özellikle Emitis Pohl’e yönelik olarak yapılan bazı korkunç yorumlar, insanlık sınırlarını zorluyor. Yorumlar, ırkçı ve cinsiyetçi dil kullanılarak göçmenlere hakaret ediliyor, ayrıca insanları hedef alan tehditler yer alıyor. İşte bu şok edici yorumlardan bazıları:

  • „Haben Sie einen Knall? Vielleicht kann Ihnen ein Psychiater helfen?“ (Aklınız mı gitti? Belki bir psikiyatrist size yardımcı olabilir?)
  • „Junge bist du behindert!!!! Ich fick deinen Vorschlag dass jeder einen eigenen Flüchtling aufnehmen soll!!!“ (Çocuk, senin aklın mı yok? Herkesin bir mülteci alması fikrini si….m. Ne kadar da salaksın!)
  • „Ey Araberfotze. Warum hälst du nicht deine Fresse und kehrst in dein Gebirge zurück. Da kannst du den Schwanz von deinem Schweine fickenden Vater lutschen. Kleine dreckige Kanakenhure.“ (Ey Arap orospusu. Neden çeneni kapamıyorsun ve dağlarına geri dönmüyorsun? Orada domuzlarla cinsel ilişkiye giren babanın penisiyle oynarsın. Küçük orospu.)
  • „Sind Sie total durchgeknallt?????? Stecken Sie sich Ihr Klientel doch irgendwohin belästigen Sie uns nicht damit und überlegen Sie mal was Sie für einen Unsinn generieren. Gehen Sie zurück nach Teheran Deutschland braucht solche Leute wie sie hier nicht!!!!“ (Tamamen delirdiniz mi? Kendi kitlenizi bir yere sokun, bizi rahatsız etmeyin ve ürettiğiniz saçmalığı düşünün. Tahran’a geri dönün, Almanya sizin gibi insanlara ihtiyacı yok!)

Bu nefret dolu ifadelerin yanı sıra, bazı yorumlar göçmenlere yönelik açıkça şiddet ve aşağılama çağrıları yapıyor. Bazı yazarlara göre, göçmenlerin sadece “sahiplenilmesi” değil, “köle olarak kullanılmaları” ve “şiddet uygulanmaları” gerektiği belirtiliyor. Şok edici örnekler arasında şu tür ifadeler de yer alıyor:

  • „Geile Idee. Wir führen die Leibeigenen wieder ein. Er darf dann auch im Keller wohnen.“ (Harika fikir. Esirlik sistemini geri getirelim. Bodrumda yaşayabilir.)
  • „Bekommen wir jetzt einen Sklaven?“ (Şimdi bir köle mi alacağız?)
  • „Nur wenn es eine hübsche Latina Mitte 30 ist.“ (Sadece 30’larının ortasında güzel bir Latinli kız olursa.)
  • „Hallo Frau Emitis Pohl, ich nehme Sie gerne auf!“ (Merhaba Bayan Emitis Pohl, sizi memnuniyetle evimde kabul ederim!)
  • „Ich gehe mit meinem Baden! Davor bekommt er noch eine schöne Kette geschenkt! Panzerstahl.“ (Benimle gelenle birlikte giderim! Önce ona güzel bir zincir hediye ederim! Zırh çeliği.)
  • „gern blausäure im tee gibt einen netten mandelgeschmack“ (Çok memnun olurum, çaya sinir gazı eklerim, güzel bir badem tadı verir.)

Bu korkunç yorumlar, sadece dilsel saldırılarla sınırlı kalmayıp, ciddi bir şekilde şiddet içeren, tehditkar ifadelerle de göçmenlere hakaret edilmektedir. FOCUS Online’a konuşan göçmen hakları savunucusu Emitis Pohl, bu tür yorumlara karşı dayanıklı olduğunu belirtti: „Neyse ki artık kalın bir derim var,“ diyerek şunları söyledi.

Bu tür nefret söylemleri, toplumsal barışa ve insanların birbirine olan saygısına ciddi tehdit oluşturmaktadır. Göçmenlerin maruz kaldığı bu tür saldırılar, sadece bireylerin değil, tüm toplumun güvenliğini ve huzurunu tehlikeye atmaktadır.

Yetkililer ve toplum liderleri, nefret dolu söylemlerin yayılmasını engellemek için daha fazla önlem alınması gerektiğini vurguluyor. Bu tür davranışların toplumdan dışlanması ve yasal yaptırımların uygulanması gerektiği konusunda birleşiyorlar.

#NefretSöylemi #Şiddet #GöçmenHakları #Toplum #İnsanlık #SosyalMedya

Pohl, yaşananları şöyle değerlendirdi:

“Beni en çok endişelendiren şey, toplumun ne kadar radikalleştiğini görmek. İnsanların birbirine karşı bu kadar öfkeli, saldırgan ve kutuplaşmış olması korkutucu.”

Pohl’un 20 ve 23 yaşındaki kızları da annelerine yönelik saldırılardan duydukları üzüntüyü dile getirdi.

ALMANYA’NIN DEĞİŞİMİNDEN ENDİŞELİ

Pohl, Almanya’nın giderek daha fazla kutuplaştığını belirterek, geçmiş yıllara duyduğu özlemi dile getirdi:

“Eskiden Almanya’da saygı, değerler ve nezaket vardı. Politikacılar gerçekten halkın yararını gözetirdi. Ancak şimdi insanlar sürekli birbirine saldırıyor, çözüm aramak yerine suçlu arıyor.”

Pohl, 2015 yılındaki mülteci krizinde, Köln’deki toplu cinsel saldırılara tanık olduğunu ve o dönemde Merkel hükümetinin mülteci politikasını eleştirdiği için tepki aldığını hatırlattı.

“Bugün yine saldırıya uğruyorum, ama bu sefer karşı taraftan. Eskiden beni ‘mülteci karşıtı’ olmakla suçlayanlar vardı, şimdi ise mülteci yanlısı olmakla eleştiriliyorum. Oysa ben her zaman mantıklı ve insani çözümlerden yana oldum.”

DESTEKLEYENLER DE VAR

Pohl’un önerisi tamamen olumsuz tepkiler almadı. Sosyal medya ve profesyonel platformlarda, onun fikrini destekleyen pek çok kişi de oldu. Özellikle LinkedIn’de yapılan yorumlarda, birçok kişi Pohl’un görüşlerini destekleyerek entegrasyon konusunda daha aktif çözümler üretilmesi gerektiğini vurguladı.

Örneğin, Karlsruhe’de gönüllü olarak mültecilere iş bulmaya çalışan bir kişi, Pohl’un sözlerini desteklediğini belirterek, Almanya’daki bürokrasinin bu süreçte büyük bir engel oluşturduğunu ifade etti.

“EĞER BİRBİRİMİZE SALDIRMAYA DEVAM EDERSEK, KAYBEDEN BİZ OLURUZ”

Pohl, tepkilere rağmen mültecilerin daha iyi bir şekilde entegrasyonunu sağlamak için mücadele etmeye devam edeceğini söyledi:

“Eğer birbirimize saldırmaya devam edersek, kaybeden biz oluruz. Sorunlara çözüm odaklı yaklaşmak zorundayız. Birçok mülteci gerçekten yeni bir hayat kurmak istiyor ve onlara bu şansı vermeliyiz.”

Pohl, mülteci desteğiyle ilgili bir öneri daha sunarak, yalnız yaşayan yaşlıların mülteci çocuklarla iletişim kurmasını teşvik edebilecek projeler geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

“Neden yalnız yaşayan yaşlılarımız, bir mülteci çocuğa rehberlik ederek hem sosyal bağlarını güçlendirmesin hem de ek bir gelir elde etmesin? Toplum olarak birlikte çalışarak herkes için daha iyi bir sistem oluşturabiliriz.”

TARTIŞMA DEVAM EDİYOR

Pohl’un açıklamaları Almanya’da göç ve entegrasyon konusundaki hararetli tartışmaları yeniden gündeme getirdi. Kamuoyunda mülteci politikasına dair bölünmüş görüşler devam ederken, Pohl’un önerisinin nasıl bir yankı uyandıracağı merak konusu.

YASAL UYARI: Bu haberin tüm yayın hakları www.isvicreninsesi.ch sitesine aittir. İçerikler, izinsiz olarak kopyalanamaz, paylaşılmaz ve sosyal medya platformlarında içerik üretimi amacıyla kullanılamaz. İsviçre dışındaki paylaşımlarda, haberin linki kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sosyal medya platformlarında, sayfamız @isvicreninsesi etiketlenmeden paylaşım yapılması yasaktır.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

DUBLİN ANLAŞMASI: SIĞINMACILAR İÇİN AVRUPA’DAKİ KURALLAR NASIL İŞLİYOR?

yazar

Yayınlayan

on

By

📌 Sığınmacılar için ilk giriş yaptığı ülke sorumludur
📌 Parmak izi EURODAC sistemine kaydediliyor
📌 Başka bir ülkede tekrar başvuru yapılamıyor

DUBLİN ANLAŞMASI NEDİR?

Dublin Anlaşması, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn tarafından uygulanan bir sistemdir. 2013 yılında yürürlüğe giren Dublin III Tüzüğü, iltica başvurularını hangi ülkenin değerlendireceğini belirler. Temel kural, sığınmacının ilk giriş yaptığı ülkenin başvurudan sorumlu olmasıdır.

TEMEL İLKELER

📍 İlk Giriş Yapan Ülke Sorumludur
Sığınmacı, ilk girdiği Dublin ülkesinde iltica başvurusu yapmak zorundadır. Eğer başka bir ülkeye geçip başvuru yaparsa, genellikle ilk giriş yaptığı ülkeye geri gönderilir.

📍 Aile Birleşimi Hakkı
Sığınmacının AB içinde yasal olarak yaşayan aile üyeleri varsa, başvurusu onların bulunduğu ülkede değerlendirilme hakkına sahip olabilir.

📍 Tekrar Başvuru Engeli
Bir Dublin ülkesinde iltica başvurusu reddedilen sığınmacı, başka bir Dublin ülkesinde tekrar başvuru yapamaz.

📍 Veri Kaydı ve EURODAC Sistemi
Sığınmacılardan parmak izi alınıp EURODAC veri tabanına kaydedilir. Bu sistem, başvuruların çifte yapılmasını önlemek ve ilk giriş yapılan ülkeyi belirlemek için kullanılır.

EURODAC SİSTEMİ: SIĞINMACILARDAN PARMAK İZİ ALINIYOR MU?

Evet, Dublin Anlaşması kapsamında 14 yaş ve üzeri tüm sığınmacıların parmak izleri alınıyor ve EURODAC sistemine kaydediliyor.

📌 Kimlerden parmak izi alınıyor?
✔️ 14 yaş ve üzeri tüm sığınmacılar
✔️ Yakalanan düzensiz göçmenler (örneğin, vizesiz veya yasa dışı yollarla AB’ye girenler)

📌 EURODAC sisteminin amacı nedir?
🔹 İlk giriş yapılan ülkeyi belirlemek: Eğer sığınmacı başka bir ülkede başvuru yaparsa, ilk giriş yaptığı ülkeye geri gönderilmesini sağlamak
🔹 Tekrar başvuruları önlemek: Aynı kişinin farklı ülkelerde mükerrer başvuru yapmasını engellemek

📌 Veriler ne kadar süre saklanıyor?
📌 Sığınmacılar için: 10 yıl
📌 Düzensiz göçmenler için: 18 ay (Eğer kişi Dublin bölgesinden ayrılırsa, veriler silinir.)

📌 Kimler erişebilir?
✔️ AB ülkeleri, İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn
✔️ Polis ve güvenlik güçleri belirli koşullar altında erişebilir

ELEŞTİRİLER VE HUKUKİ TARTIŞMALAR

⚠️ Güney Avrupa Ülkelerine Fazla Yük Biniyor
Yunanistan ve İtalya gibi ülkeler, coğrafi konumları nedeniyle çok fazla sığınmacı alıyor ve bu durum sistemi dengesiz hale getiriyor.

⚠️ İnsan Hakları Endişeleri
Bazı Dublin ülkelerinde sığınmacı kamplarındaki kötü koşullar nedeniyle, insan hakları örgütleri Dublin geri gönderme sürecini eleştiriyor. Özellikle Yunanistan ve Macaristan gibi ülkeler, zor şartlar nedeniyle iltica sürecinde ağır eleştirilere maruz kalıyor.

⚠️ Bazı Ülkeler Uygulamaktan Kaçınıyor
Özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkeler, bazı Dublin ülkelerine sığınmacı göndermeyi insan hakları gerekçesiyle durdurabiliyor.

DUBLİN ANLAŞMASINDA REFORM TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR

Dublin sistemi, Avrupa’da sığınmacı başvurularını düzenleyen bir çerçeve sunuyor. Ancak sistem adil olmadığı ve Güney Avrupa ülkelerine fazla yük bindirdiği için sık sık tartışma konusu oluyor. AB içinde, sığınmacıların sorumluluğunu daha adil dağıtan yeni bir reform yapılması için çalışmalar devam ediyor.

YASAL UYARI: Bu haberin tüm yayın hakları www.isvicreninsesi.ch sitesine aittir. İçerikler, izinsiz olarak kopyalanamaz, paylaşılmaz ve sosyal medya platformlarında içerik üretimi amacıyla kullanılamaz. İsviçre dışındaki paylaşımlarda, haberin linki kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sosyal medya platformlarında, sayfamız @isvicreninsesi etiketlenmeden paylaşım yapılması yasaktır.

Haberin Devamını Oku

Trendler