Connect with us

Dünya

CORONA AŞISIYLA İLGİLİ BÜYÜK ŞOK: ASTRAZENECA’YA SÖZLEŞME İHLALİNDEN HUKUKİ DARBE

yazar

Published

on

Amerika Birleşik Devletleri’nde bir federal hakim, corona virüsü aşısı konusunda AstraZeneca’ya ağır bir darbe vurdu. Brianne Dressen’in, ABD’de görülen davası, dünya genelindeki aşı endüstrisinin geleceğini tehlikeye atabilecek bir karar aldı. Bu dava, büyük bir ilaç şirketinin sözleşme ihlali ve sorumluluklardan kaçma çabalarını sorgulayan bir dizi kritik soruyu gündeme getirdi.

Dressen, gönüllü olarak katıldığı klinik çalışmada aşı olduktan sonra ciddi sağlık sorunları yaşadı. Ancak AstraZeneca, kendisine verdiği yazılı taahhüte rağmen yalnızca 1.243 dolar tazminat önerdi. Bu düşük ödeme, şirketin sorumluluktan kaçma girişimi olarak değerlendirildi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki federal hakim Robert J. Shelby, şirketin PREP Yasası’na dayanarak yasal sorumluluktan kaçma çabalarını reddetti. PREP Yasası, sağlık krizleri sırasında ilaç şirketlerini yasal takibin önüne geçme adına koruyan bir düzenleme olarak biliniyor.

Dressen’in açtığı dava, AstraZeneca’nın yalnızca aşıdan kaynaklanan zararları telafi etme sorumluluğunu reddetmekle kalmayıp, aynı zamanda gönüllülere verdiği sözleri de ihlal ettiğini ortaya koyuyor. Hakim Shelby, ilaç şirketlerinin riskli çalışmalara katılacak kişilere verdikleri sözleri yerine getirmemek için PREP Yasası’nı kullanmalarını “saçma” olarak nitelendirdi. AstraZeneca’nın, aşı çalışmalarının güvenlik profilini savunarak dava sürecine ilişkin herhangi bir açıklama yapmaması, şirketin duruşunu daha da zorlaştırdı.

Dressen’in aşı sonrası yaşadığı yan etkiler, NIH (Ulusal Sağlık Enstitüleri) doktorları tarafından doğrulandı. Bu önemli gelişme, onun davada kazandığı ilk adımı oluşturdu. Dressen’in davası, gelecekteki aşı üreticilerinin yasal sorumluluklarının yeniden şekillendirilmesine yol açabilir. Hakimin verdiği mesaj net: Kriz dönemlerinde bile sözleşme hakları, büyük ilaç şirketlerinin üzerinde olmaya devam edecek.

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

CİNSEL TACİZ VE SALDIRILAR ARTIYOR: YEŞİLLER, YALNIZCA KADINLARA AİT VAGONLAR TALEP EDİYOR

yazar

Published

on

By

Almanya’da son yıllarda toplu taşıma araçlarında cinsel taciz ve saldırı vakalarının hızla arttığına dikkat çeken Yeşiller Partisi, bu sorunun çözülmesi için kadın yolculara özel vagonların getirilmesini talep etti.

Toplu taşıma araçlarında kadınların güvenliği giderek daha büyük bir sorun haline geliyor. Almanya’da son 10 yılda, cinsel saldırılara ilişkin şikayetlerin sayısı %260 oranında arttı. Bu durumu göz önünde bulunduran Yeşiller Partisi, toplu taşıma araçlarında kadınlara özel vagonlar oluşturulmasını önerdi. Bu vagonlar, özellikle yoğun saatlerde yalnızca kadın yolcular tarafından kullanılabilecek.

Kadınlar Toplu Taşımada Güvende Değil

Son yapılan araştırmalar, Zürih ve Bern’deki genç kadınların üçte birinin toplu taşıma araçlarında en az bir kez cinsel tacize uğradığını ortaya koydu. Bu sorunun sadece İsviçre’de değil, Almanya ve diğer Orta Avrupa ülkelerinde de arttığı gözlemleniyor. Almanya’daki Yeşiller Partisi’nin ulaştırma uzmanı Antje Kapek, kadınların güvenliği için toplu taşıma araçlarında kadınlara özel vagonların bir an önce uygulanmasını savunuyor.

Japonya’dan Örnek

Kapek, önerisinin Japonya’daki örnekten esinlendiğini belirtti. Japonya’da, sabah 10:00’a kadar ve akşam 17:00 ile 21:00 saatleri arasında özel kadın vagonları bulunuyor. Almanya’da ise bu sistemin, trenlerin ön ve son kısmında yer alan vagonlarla uygulanması planlanıyor.

Almanya’da Güvenlik Önlemleri

Berlin Ulaşım Şirketi (BVG), toplu taşıma araçlarında güvenliği sağlamak için bir dizi önlem aldığını belirtiyor. Her istasyona yerleştirilen acil çağrı butonları ve trenlerdeki alarm sistemleriyle, yolcuların güvenliğinin artırılması hedefleniyor. Ancak, Kapek’e göre bu önlemler yeterli değil ve kadın yolcuların daha güvende hissedebilmesi için daha etkili tedbirler alınması gerekiyor.

İsviçre’de Durum

İsviçre’de ise benzer bir uygulama henüz hayata geçirilmiş değil. İsviçre Federal Demiryolları (SBB), kadınlar için özel vagonlar yerine güvenlik personelinin arttırılmasını ve video gözetim sistemlerinin güçlendirilmesini tercih ediyor.

Sonuç olarak, cinsel taciz ve saldırıların artışı, toplu taşıma araçlarında kadınların güvenliği konusunda önemli bir soruna işaret ediyor. Yeşiller Partisi’nin önerdiği kadınlara özel vagonlar, bu soruna karşı güçlü bir çözüm önerisi olarak öne çıkıyor.

Continue Reading

Dünya

CİNSEL TACİZ İDDİALARI: ANGLİKAN KİLİSESİ’NİN RUHANİ LİDERİ İSTİFA ETTİ

yazar

Published

on

By

Anglikan Kilisesi’nin ruhani lideri, Canterbury Başpiskoposu Justin Welby, cinsel taciz skandallarını örtbas ettiği iddiaları üzerine görevinden istifa etti. Welby’nin, “Kilise ile bağlantılı en aktif seri suçlu” olarak nitelenen bir kilise avukatının yıllarca süren cinsel istismarını gizlediği öne sürülüyor.

“Kral’ın iznini aldım ve istifa kararı verdim”

Geçtiğimiz hafta yayımlanan Makin Raporu’na göre, Anglikan Kilisesi’nde gönüllü olarak görev yapan kilise avukatı John Smyth, yıllarca genç erkeklere yönelik istismarda bulundu. Rapor, Smyth’in kilise kamplarında genç erkeklerle yakın ilişkiler kurduğunu ve ardından onları evine davet ederek fiziksel olarak kötü muamelede bulunduğunu ortaya koyuyor. İddialara göre, 100’den fazla kurbanın olduğu belirtiliyor. Smyth, 2018 yılında Zimbabwe’de hayatını kaybetti; ancak işlediği suçlardan dolayı hiçbir zaman yargılanmadı.

Başpiskopos Welby, daha önce istifa etmeyi reddetmiş olsa da, kamuoyunun yoğun baskısı ve kilisenin üst düzey yetkililerinden gelen çağrılar sonrası istifasını sundu.

Anglikan Kilisesi İçindeki Büyük Deprem

Welby’nin istifası, yalnızca kilisenin iç işleyişinde değil, aynı zamanda dünya çapında Anglikan Kilisesi mensupları arasında da derin bir etki yarattı. Welby’nin, geçtiğimiz Şubat ayında Papa Francis ile birlikte Güney Sudan’a yaptığı ziyaret gibi önemli görevlere katılmış olması, bu istifayı daha da dikkat çekici hale getiriyor. Welby’nin Anglikan Kilisesi’nin ruhani lideri olarak hem İngiltere Krali Charles III. tarafından taç giydirilmiş bir başpiskopos olması, hem de dünya genelindeki Anglikan topluluklarında saygın bir yere sahip olması, bu istifanın önemini artırıyor.

Welby’nin, Anglikan Kilisesi’nin bu çalkantılı dönemi sonrası istifası, kilisenin yönetiminde köklü bir değişime işaret ediyor.

Continue Reading

Dünya

SURİYELİ MÜLTECİ, TÜRKİYE VATANDAŞLIĞINI GİZLEYEREK 200 BİN AVROYA YAKIN SOSYAL YARDIM ALDI

yazar

Published

on

By

Söz konusu, 13 Ağustos 2014 ile 22 Ocak 2024 tarihleri arasında bir Suriyeli mültecinin, Avusturya’dan usulsüz olarak elde ettiği 197.340 Euro tutarındaki önemli bir meblağ. Peki, bu kişi gerçekten Türk mü? Yoksa her ikisi de mi? Her halükarda, 62 yaşındaki sanık, Eisenstadt Bölge Mahkemesi’ndeki duruşmasında Kürtçe bilen bir tercümanın yardımına başvurdu.


Burgenland, Avusturya – Bir Suriyeli mültecinin, sahip olduğu Türk vatandaşlığını gizleyerek, Avusturya’dan yaklaşık 200.000 Euro tutarında haksız sosyal yardım aldığı iddia ediliyor. 62 yaşındaki mülteci, 2014 yılından itibaren Avusturya’dan düzenli olarak yardımlar alırken, Türk vatandaşlığını açıklamayı bilerek sakladı. Şimdi, yasal makamlar, yıllarca aldığı yardımların ve yapılan işlemlerin hukuki durumunu araştırıyor.

Olayın Başlangıcı: Haksız Yardım İddiası

Söz konusu olay, 2013 yılında Suriye’den kaçan ve Avrupa’ya sığınan 62 yaşındaki mülteci ile başladı. Mülteci, Avusturya’ya geldiği sırada sadece Suriyeli olduğunu bildirdi ve bu açıklama üzerinden kendisine, 13 Ağustos 2014 ile 22 Ocak 2024 arasında toplamda 197.340 Euro tutarında sosyal yardım ödemesi yapıldı. Ancak, mültecinin 2010 yılından beri Türk vatandaşlığına sahip olduğu, başvuruda bu durumu açıklamayı tercih etmediği ortaya çıktı. Bu durum, ödemelerin yasal olup olmadığı konusunda ciddi bir soru işareti oluşturdu.

“Sadece Suriyeliyim, Başka Bir Şey Sormadılar”

Mahkemede, mülteci, başvurusu sırasında sadece Suriyeli olduğunu belirttiğini ve bu konuda kendisinden başka bir bilgi talep edilmediğini ifade etti: “Suriyeli olduğumu söyledim, ve başka bir şey sormadılar.” Mülteci, başlangıçta yaşadığı bu deneyimi, kendi lehine yorumladı ve yasal süreçte eksik bilgi verdiği yönündeki eleştirileri reddetti. Ancak, gerçekler ortaya çıktığında, söz konusu bilgilerin saklanması, mültecinin yalnızca maddi kazanç sağlamayı amaçladığı izlenimini yarattı.

Sosyal Yardımın Başlangıcı ve Süreç

Mülteci, Avusturya’ya geldikten sonra Burgenland’a yerleşti ve burada kendisi ve ailesi için sosyal yardım başvurusunda bulundu. Yardımlar, her ay 1630 Euro olarak ödenmeye devam etti. Mülteci, başvurusunda Suriyeli olduğunu belirttikten sonra, bu yardım ödemelerinin sekiz yıl boyunca aralıksız olarak süregeldiği belirtiliyor. Ancak, bu ödemelerin arkasında yasal bir engel bulunup bulunmadığı, şimdi yargı tarafından değerlendirilmeye alındı.

Türk Vatandaşlığını Sonradan Açıkladı

2017 yılında, mültecinin Türkiye’ye annesini ziyaret etmek amacıyla seyahat etmeyi planladığı ortaya çıktı. Ancak, Türk Konsolosluğu tarafından vize başvurusu reddedildi. Vize başvurusu sürecinde, mülteci Türk vatandaşlığını açıklamak zorunda kaldı. Bu itiraf, hem Türk pasaportunu almasını sağladı hem de önemli bir sorun ortaya çıkardı. Çünkü, eğer mülteci, başvurusu sırasında çift vatandaşlığını bildirmiş olsaydı, Avusturya hükümeti muhtemelen onu Türkiye’ye geri gönderecekti. Dolayısıyla, olumlu bir sığınma kararı verilmesi ve sosyal yardımların ödenmesi mümkün olmayacaktı.

Yargılama Süreci ve Savunma

Davanın görüldüğü Landesgericht Eisenstadt (Eisenstadt Bölge Mahkemesi) sırasında, mültecinin avukatı, müvekkilinin durumunun ciddiyetini ve süreci düzgün bir şekilde izlediğini öne süren çeşitli belgeler sundu. Bu belgeler arasında, mültecinin önceki pasaportları, askeri hizmet belgesi, aile cüzdanı ve bir kredi kartı yer aldı. Ancak, bu belgelerin yalnızca kişinin Suriyeli kimliğini doğruladığı ve sosyal yardımların yasallığını kanıtlamadığı ifade ediliyor.

Yargıç, sürecin nihai kararını vermeden önce, mülteciye verilen olumlu sığınma kararının iptal edilip edilmediğini bekleyeceğini açıkladı. Bu, davanın ilerleyen süreçte yeniden görülmesine karar verildiği anlamına geliyor.

Hukuki Belirsizlik ve Sosyal Yardımların Durumu

Mahkeme, mültecinin aldığı sosyal yardımların yasal olup olmadığı konusunda kesin bir karar verilebilmesi için, mülteciye verilen olumsuz sığınma kararının kesinleşmesini bekleyecek. Bu aşama, Avusturya’da sosyal yardım alan sığınmacıların yasal durumu konusunda önemli bir örnek teşkil edebilir. Eğer mültecinin yaptığı başvurudaki bilgi eksiklikleri doğrulanırsa, yıllar süren ödemeler geri alınabilir ve yasal işlemler başlatılabilir.

Bu dava, Avusturya’da sığınmacıların başvurularındaki şeffaflık ve doğruluk konusunda ciddi bir uyarı işareti oluşturuyor.

#Suriye #TürkVatandaşlığı #Burgenland #Avusturya #SosyalYardım #MülteciDavası #SığınmaBaşvurusu #HaksızYardım #Yasalİşlem #EisenstadtMahkemesi #VatandaşlıkGizleme #YargıSüreci #SosyalYardımHukuku #AvusturyaHukuku #SosyalYardımSistemi #ÇiftVatandaşlık #YardımSüreci #AvusturyaSığınmacıYasa

Continue Reading
Advertisement

Trendler