Sosyal Medya

Sağlık

Araştırma: Doğum Kontrol Hapı Kadınları Daha Bencil ve Soğuk Yapıyor

yazar

Yayınlayan

on

Trier ve Konstanz Üniversitelerinden araştırmacılar, doğum kontrol hapının kadınların sosyal davranışlarını etkileyebileceğine dair bulgular elde etti. Araştırmaya göre, hormonel doğum kontrol yöntemleri kullanmayan kadınlar, daha empatik ve paylaşımcı davranışlar sergiliyor.

83 Kadınla Yapılan Deneyler

Araştırma kapsamında, 83 kadının katıldığı deneyler gerçekleştirildi. Katılımcıların bir kısmı doğum kontrol hapı kullanırken, diğer kısmı ya farklı hormonel yöntemler kullanıyor ya da hiçbir hormonel yöntem kullanmıyordu. Bir oyunda, katılımcıların başka bir kişiye güvenip güvenmediklerine ve onlara para verip vermeyeceklerine karar vermeleri istendi. Sonuçlar, hormonel doğum kontrol yöntemleri kullanmayan kadınların, doğum kontrol hapı kullananlara göre daha fazla paylaşımcı olduğunu gösterdi. Başka bir testte ise, hormonel doğum kontrol kullanmayan kadınlar daha prososyal davranışlar sergiledi.

Duygusal Tepkilerde Farklılık

İkinci testte, katılımcılara farklı duygusal durumları gösteren fotoğraflar sunuldu. Her iki grup da duyguları tanımakta eşit derecede başarılıydı. Ancak, doğum kontrol hapı kullanmayan kadınlar, duyguları daha güçlü bir şekilde hissettiklerini belirtti. Araştırmacılar, bu farklılıkların sebebi olarak, doğum kontrol hapının yarattığı hormonel değişimleri gösteriyor.

Sadece Bir Etken

“Tüm diğer etkenleri dışlamaya çalışmamıza rağmen, bu farklılıkların sadece doğum kontrol hapı kullanımından kaynaklandığını kesin olarak söylemek zor,” diyor Trier Üniversitesi’nden bilim insanı Bernadette von Dawans. Uzmanlara göre, kadın döngüsü sırasında da doğum kontrol hapında bulunan hormonlar üretiliyor. Araştırmacılar, şu anda devam eden bir çalışmada bu döngü fazlarını ve sosyal davranışları daha detaylı incelemeyi planlıyor.


Bağlantılar

#DoğumKontrolHapı #SosyalDavranış #HormonelDeğişim #Empati #PaylaşımcıDavranış #TrierÜniversitesi #KonstanzÜniversitesi #Araştırma #Bilim #KadınSağlığı

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

İSVİÇRE’DE GENİTAL HERPES VAKALARI ARTIYOR: BİLMENİZ GEREKENLER

yazar

Yayınlayan

on

By

Belirtiler: Kaşıntı, Yanma ve İrinli Kabarcıklar
Genital Herpes Nasıl Bulaşır, Kendimizi Nasıl Koruruz?

İsviçre’de genital herpes vakaları, son yıllarda hızla artmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her saniye en az bir kişinin herpes virüsüyle enfekte olduğunu belirterek, bu hastalığın yayılma hızına dikkat çekiyor. Genital herpes, dudaklarda görülen herpes ile benzer semptomlar gösterse de, genital bölgede ortaya çıkan bir virüs enfeksiyonudur. Enfekte olan kişi, bu virüsü yaşamı boyunca taşır. Peki, genital herpes nedir, nasıl bulaşır, belirtileri nelerdir ve korunmak için neler yapabiliriz? İşte tüm bu soruların yanıtları…

1. Genital Herpes Nedir?

Genital herpes, herpes simplex virüslerinin (HSV) neden olduğu bir enfeksiyondur. Tıpkı dudaklarda görülen herpes gibi, genital bölgede de ağrılı kabarcıklar, kızarıklıklar ve yanma hissi ile kendini gösterir. İki farklı virüs bu hastalığa yol açabilir:

  • HSV-1 (Herpes Simplex Virüsü Tip 1): Genellikle dudak herpesine neden olan HSV-1, aynı zamanda genital herpesin de kaynağı olabilir. Avrupa’da oldukça yaygın olan bu virüs, çocukluk dönemi enfeksiyonlarıyla vücuda girebilir ve ilerleyen yıllarda genital bölgede de belirtiler verebilir.
  • HSV-2 (Herpes Simplex Virüsü Tip 2): Cinsel temas yoluyla bulaşan bu virüs, özellikle genital herpesin başlıca nedenidir.

Herpes virüsü, genital bölgede epey acı veren, irinli ve kabuk bağlayan kabarcıklara yol açar. Bunun yanında, yanma, kaşıntı, ateş, kas ağrıları, idrar yaparken zorlanma ve kasıklarda şişmiş lenf bezleri gibi semptomlar da görülebilir.

2. İsviçre’de Durum Ne?

Zürih Üniversitesi Hastanesi’ne (UZH) göre, İsviçre’de her 10 kişiden 7’si HSV-1 virüsü ile enfekte durumdadır. Bunun dışında, her 5 kişiden birinde HSV-2 tespit edilmektedir. Erkek erkeğe cinsel ilişkiye giren erkekler arasında bu oran %60’a kadar çıkabilmektedir. Erkekler arasındaki bu artış, özellikle erkek erkeğe cinsel ilişki yaşayan bireyler arasında daha yaygın olarak görülmektedir. Ancak uzmanlar, İsviçre’de durumu alarm verici olarak görmemektedir. Zürih UZH Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dominique Braun, virüsün yayılmasının arttığını ancak hastalığın yalnızca az bir kısmında semptomlara yol açtığını belirtmektedir. Her 25 İsviçreli’den biri genital herpesin belirtilerini yaşayabilirken, üç kişi bu hastalığa sahip olduklarını bile bilmemektedir.

3. Genital Herpesin Yayılmasındaki Artışın Sebepleri

Son yıllarda HSV-1 virüsünün genital bölgede yayılma oranı önemli ölçüde artmıştır. Uzmanlar, bu artışı cinsel davranışlardaki değişikliklere bağlamaktadır. Özellikle oralsex gibi uygulamaların yaygınlaşması, virüsün daha hızlı yayılmasına neden olmaktadır. Ayrıca, cinsel partner sayısının artması, kişilerin bu virüsle karşılaşma olasılığını yükseltmektedir. Fakat HSV-1 virüsü taşıyan bir kişi, HSV-2 ile enfekte olduğunda daha az belirti gösterme eğilimindedir.

4. Genital Herpes Nasıl Bulaşır?

Genital herpes, vücut sıvılarıyla, özellikle vajinal sıvılar, tükürük ve spermle bulaşabilir. Virüs, doğum sırasında anneden bebeğe geçebileceği gibi, öpüşme, sevişme veya cinsel ilişki yoluyla da bulaşabilir. Oralsex de virüsün bulaşması açısından risklidir çünkü dudaklardan genital bölgeye, ya da tam tersi yönde geçiş mümkündür. Herpes virüsünün kuluçka süresi 3 ile 7 gün arasında değişir, yani virüs bulaştıktan sonra bu süre içinde semptomlar kendini gösterebilir.

5. Genital Herpes Tehlikeli midir?

Genital herpes, genellikle yetişkinler için tehlikeli olmayan bir hastalıktır. Semptomlar tedavi edilmezse bile, genellikle iki ila üç hafta içinde iyileşir. Ancak bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde virüs beyin gibi önemli organlara ulaşabilir ve bu durum ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Ayrıca, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde, virüsün yeniden aktif hale gelmesi ve komplikasyonlar yaşanması riski de artmaktadır. Bunun dışında, bakteriler veya mantar enfeksiyonları da vücuda girebilir.

Yeni doğanlar içinse genital herpes son derece tehlikeli olabilir. Virüs, beyin iltihaplanması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve beyin hasarına neden olabilir.

6. Genital Herpes Nasıl Korunulur?

Genital herpesten korunmanın en etkili yolu, güvenli cinsel ilişkiyi benimsemektir. Kondom kullanımı, virüsün bulaşma riskini önemli ölçüde azaltır. Ancak, genital herpes hastalığına sahip kişiler, semptomlar geçene kadar cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.

Bir kez virüsle enfekte olunduğunda, bu virüs vücutta kalır ve hayat boyu taşınır. Şu an için genital herpesin önlenmesi için bir aşı bulunmamaktadır.

Sonuç

Genital herpes, İsviçre’de hızla yayılan bir enfeksiyon olmasına rağmen, genellikle ciddi sağlık sorunlarına yol açmaz. Ancak, cinsel sağlık konusunda dikkatli olunması, herpes virüsünün yayılmasının önlenmesinde ve kişisel sağlığın korunmasında kritik rol oynamaktadır. Cinsel ilişki sırasında güvenli seks yöntemlerinin uygulanması, virüsün bulaşmasını engellemek için alınabilecek en etkili önlemlerden biridir.

Haberin Devamını Oku

Gündem

BIONTECH’E KARŞI AÇILAN AŞI DAVASI REDDEDİLDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Hamburg Eyalet Mahkemesi, bir doktorun Corona aşısı üreticisi Biontech’e açtığı davayı reddetti. Doktor, aşı nedeniyle sağlık sorunları yaşadığına inanıyordu.

Üç Corona aşısı olduktan sonra ağrı ve yorgunluk şikayetinde bulunan doktor, Biontech’ten tazminat talep etti. Ancak mahkeme, davayı reddetti. Hakim, davacının, Comirnaty adlı aşının belirtilen sağlık sorunlarını oluşturduğuna dair yeterli tıbbi belge sunmadığını belirtti. Sunulan belgeler eksikti ve sağlık sorunlarına ilişkin açıklamalar yeterince ikna edici değildi.

Biontech, suçlamaların ardından davanın reddedilmesini talep etti ve davacının kanıt yükü taşıdığını vurguladı.

Ağrılar, Yorgunluk ve Şikayetler

Hamburg’daki doktor, üç doz Corona aşısı sonrası göğüs ağrısı, uzuv şişlikleri, aşırı yorgunluk, uyku sorunları gibi şikayetlerden dolayı Biontech’i dava etmişti. Ayrıca aşılamanın kendi yaş grubu için hiçbir tehdit oluşturmadığını ve aşının faydasının yeterince kanıtlanmadığını iddia etti. Buna ek olarak, grip ilaçları, çinko ve D vitamini gibi etkili alternatif tedavi yöntemlerinin bulunduğunu savundu. Doktor, aşının insan DNA’sını değiştirebileceğine dair endişeler de dile getirdi.

150.000 Euro Tazminat Talebi ve Mahkeme Masrafları

Doktor, 150.000 Euro tutarında bir tazminat talep etmişti. Ayrıca, tedavi, ilaç ve yol masrafları için harcadığı yaklaşık 4.600 Euro’luk bir geri ödeme de talep etti. Mahkeme kararı henüz kesinleşmedi; doktorun, karara karşı bir ay içinde temyiz başvurusu yapma hakkı bulunuyor. Ancak şu an için davanın masraflarını ödemek zorunda kalacak.

Benzer Davalar ve Hamburg’un Öncülüğü

Almanya genelinde şu ana kadar yaklaşık 100 benzer dava görüldü. Hamburg, başlangıçta bu tür davalar için öncü şehir olarak görülüyordu, ancak bir itiraz başvurusu nedeniyle ilk duruşma ertelenmişti. O tarihten sonra, diğer mahkemelerde de benzer davalar reddedilmişti ve Hamburg’un öncülük konumu kaybolmuş oldu.

Mart ayında Hamburg’da Biontech’e karşı açılan başka bir dava da benzer gerekçelerle reddedilmişti.

Haberin Devamını Oku

Gündem

AŞI HASARININ MAĞDURLARI KADERİNE TERKEDİLDİ, YETKİLİLERİN HASSASİYETSİZ TAVRI

yazar

Yayınlayan

on

By

Covid-19 aşısının ilk uygulamasının üzerinden dört yıl geçmesine rağmen, aşıyı herkesin bünyesinin aynı şekilde tolere etmediği gerçeği gün yüzüne çıktı. Long Covid, Covid-19 virüsüyle enfekte olduktan sonra uzun süre devam eden bir hastalık olarak kabul edilse de, aşı sonrası gelişen Post Vac Sendromu, sağlık otoriteleri tarafından hala yeterince kanıtlanmamış bir durum olarak değerlendiriliyor.

Almanya’da, aşıya bağlı sağlık sorunları yaşayan yaklaşık 3.000 kayıtlı vaka bulunurken, gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu düşünülüyor. Ancak, bu kişilerin mağduriyetleri, gerekli tıbbi yardım ve tazminat talepleriyle karşı karşıya kaldıkları yasal zorluklarla daha da derinleşiyor.

Birçok mağdur, yaşadıkları sağlık problemleri için tazminat talep etmek amacıyla mahkemelere başvuruyor. Ancak, mahkemeler çoğunlukla sağlık otoritelerinin yönergelerine dayanarak karar veriyor ve mağdurlara yardım sağlanması konusunda bir adım atılmıyor. Çok mağdurdan hastalığının direk aşıyla bağlantılı olduğuna dair kanıt isteniyor. Aşı hasarı yaşayanlar, bir yandan fiziki zorluklarla mücadele ederken, diğer yandan resmi dairelerin ilgisizliğiyle de karşılaşıyor. Bu durum, mağdurların seslerinin daha da duyulmasını ve sağlık otoritelerinin bu durumu daha ciddiyetle ele almasını gerektiriyor.

COVID-19 AŞISININ SONRASI: POST VAC SENDROMU VE MAĞDURLARIN MÜCADELESİ

20 Kasım 2024 tarihli «ARD Plusminus» programında, mRNA aşısının yol açtığı Post Vac Sendromu ele alındı. Programda, Covid-19 aşısı sonrası bu sendromla mücadele eden bireylerin dramatik hikayeleri detaylı şekilde incelendi. Post Vac Sendromu, Long Covid’e benzer şekilde kronik yorgunluk, kalp çarpıntısı ve sinir ağrıları gibi semptomlarla kendini gösteriyor. Ancak, bazı vakalarda durum çok daha vahim bir hal alıyor.

NELE HÜNECKE’NİN TRAJİK HİKAYESİ
Programın en çarpıcı bölümü, Covid-19 aşısı sonrası ağır beyin hasarı yaşayan Nele Hünecke’nin hikayesine ayrıldı. Moderna aşısının ikinci dozundan sonra yüksek ateş ve bilinç kaybı yaşayan Nele, 11 kez organ yetmezliği nedeniyle yapay komaya alındı. Bugün, neredeyse %100 bakım gerektiren bir yaşam sürüyor ve hala yapay beslenmeye bağımlı durumda. Nele’nin hikayesini kendisi anlatamıyor; onun yerine bu ağır süreci annesi dile getiriyor.

Doktorlar, genç kadının sağlık durumunun iyileşip iyileşmeyeceği konusunda bir öngörüde bulunamıyor. Bu, Post Vac Sendromu’nun ağır vakalarının, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda aileler için psikolojik ve maddi anlamda nasıl bir yük oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Genç kızın aşıdan önceki sağlıklı zamanları

AŞI MAĞDURLARININ DURUMLARI GÖRMEZDEN GELİNİYOR

Aşı hasarına ilişkin başvuru reddedildi. Nele’nin annesi, kızının acilen uygun bir tedaviye ihtiyaç duyduğunu, ancak böyle bir tedavi seçeneğinin mevcut olmadığını söylüyor. Ancak annesine göre en acı verici olan, yetkililerin ve sağlık sigortası şirketlerinin bu durumu görmezden gelmesi. Post Vac Sendromu’nun Covid-19 aşılarıyla bağlantılı olarak varlığını dahi kabul etmiyorlar.

Nele’nin vakasında üç ayrı tıbbi rapor, Covid-19 aşısı ile beyin hasarı arasında açık bir bağlantı olduğunu doğruluyor. Raporlardan biri, şu ifadeye yer veriyor:
“Aşı ile önceden hiç görülmemiş derecede ağır seyreden ensefalopati arasındaki bağlantı, yalnızca zamansal değil, aynı zamanda nedensel olarak da açıkça ortadadır.”

Bu durum, aşı hasarı mağdurlarının yalnızca fiziksel ve psikolojik zorluklarla değil, aynı zamanda yetkililerin ilgisizliğiyle de mücadele etmek zorunda kaldığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Mağdurlar, hak ettikleri desteği almak için zorlu bir mücadele vermeye devam ediyor.

Nele bugün bakıma muhtaç yatıyor.

PAUL-EHRLICH ENSTİTÜSÜ POST VAC SENDROMU’NU TANIMIYOR

Post Vac Sendromu’nun mağdurlarından biri olan Ramona Lautenschlager, Nele Hünecke kadar ağır semptomlar yaşamasa da, üç yıldır normal yaşamını sürdüremiyor. Bağımsız bir hayat sürebilmenin dahi kendisi için büyük bir adım olacağını söylüyor. Ancak bugüne kadar gerçekleştirdiği doktor ziyaretleri ve gerekli kan yıkama tedavileri için toplamda 30 bin Euro’dan fazla bir maliyeti cebinden karşılamak zorunda kaldı. Ramona’nın teşhisi, tedaviye dirençli perikardit ve miyokardit, yani kalp kası ve zarında oluşan iltihaplanma. Bu durum, herhangi bir tedaviye yanıt vermiyor.

BAKAN KABUL ETTİ, AMA DESTEK GELMEDİ
Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, Mart 2023’te verdiği bir röportajda, Covid-19 aşısının ciddi yan etkileri olabileceğini kabul etmişti. Bu açıklama, daha önce aşıların “yan etkisiz” olduğunu savunduğu söylemleriyle çelişiyordu. Lauterbach, o dönemde aşı hasarlarının daha hızlı tanınması gerektiğini ve mağdurlara destek sağlanacağını vaat etmişti. Ancak bugüne kadar, bu konuda herhangi bir somut adım atılmış değil.

MAĞDURLAR BÜROKRATİK ENGELLERLE YALNIZ BIRAKILIYOR
Ramona Lautenschlager gibi mağdurlar, maddi destek ve durumlarının resmi olarak tanınması için mücadele ediyor. Üç bağımsız tıbbi uzman tarafından Post Vac Sendromu teşhisi konmuş olmasına rağmen, Paul-Ehrlich Enstitüsü (PEI) gibi kurumlar, sendrom ile Covid-19 aşısı arasındaki nedensel ilişkiyi reddediyor. Enstitünün Lautenschlager’e gönderdiği olumsuz raporda şu ifadelere yer veriliyor:
“Şu anda, bu Long/Post-Covid benzeri şikayetlerin Covid-19 aşısıyla doğrudan ve nedensel bir bağlantısı olduğuna dair tıbbi olarak makul bir kanıt bulunmamaktadır.”

Bu durum, mağdurların hem sağlık sorunlarıyla hem de sağlık sistemi içindeki bürokratik dirençle mücadele etmek zorunda olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

AŞI YAN ETKİLERİ İÇİN KAYIT SİSTEMİ YOK

Alman Federal Meclisi, daha 2020 yılında Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün (PEI) raporlama sisteminin yetersiz olduğunu tespit etmişti. Meclis, aşı komplikasyonlarının tamamının fark edilmediğini ya da bildirilmediğini belirterek, bu durumun eksik raporlamalara neden olduğunu vurgulamıştı. Bunun üzerine Enfeksiyondan Korunma Yasası’nda değişiklik yapılarak PEI’ye, sigortalıların teşhis verilerini değerlendirme görevi verilmişti. Ancak bu konuda bugüne kadar neredeyse hiçbir somut adım atılmadı. Sağlık sigortalarının Post Vac Sendromu ile ilgili bilgi paylaşımı önerisi ise Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirilmedi.

VERİ EKSİKLİĞİ VE POLİTİKALARDAN KAYNAKLI TIKANIKLIK
Almanya’nın en büyük sağlık sigortası kurumu AOK, bu konuda üzüntüsünü şu sözlerle ifade ediyor:
“Aşı yan etkileri ile ilgili soruların veri tabanına dayalı bir şekilde yanıtlanması şu anda Almanya’da mümkün değil, bu çok üzücü bir durum.”
Bu durum, Covid-19 aşısının ağır yan etkileri gibi bir olgunun yetkililer ve siyasi partiler tarafından yeterince kabul edilmediğini ortaya koyuyor. Bu esnada mağdurlar, daha geniş ve güvenilir bir veri tabanı oluşturulmasını ve etkili tedavi yöntemlerinin bulunmasını beklemek zorunda kalıyor.

MAĞDURLARIN DAYANIŞMASI: POST VAC AĞLARI
Durumlarından umutsuz olan birçok mağdur ve yakını, Post Vac ağlarında bir araya geliyor. Almanya genelinde bu konuda faaliyet gösteren 50’den fazla öz yardım grubu bulunuyor. Bu grupların amacı, Post Vac Sendromu’nun kamuoyunda görünürlük kazanmasını sağlamak ve mağduriyetlerinin tanınması için mücadele etmek. Ayrıca, bu konuda özel bir araştırmanın başlamasını talep ediyorlar.

BÜYÜK TALEP: UZUN BEKLEME LİSTELERİ
Marburg Üniversitesi Kliniği, Long Covid Polikliniği’ne ek olarak Post Vac Sendromu için de bir birim açan ilk kurumlardan biri oldu. Ancak şu anda klinikte bekleme listesi 8000’i aşkın hastadan oluşuyor. Bu yoğunluğu açıklayan sorumlu kardiyolog, Post Vac Sendromu mağdurlarının başvurabileceği kolay erişilebilir merkezlerin neredeyse hiç bulunmadığını belirtiyor.

Bu tablo, mağdurların yalnızca sağlık sorunlarıyla değil, aynı zamanda sistemin yetersizliği ve bürokratik engellerle de baş etmek zorunda olduğunu açıkça gösteriyor.

NELE HÜNECKE’NİN DRAMI: BAĞIMSIZ YAŞAMAK HAYAL OLDU

Covid-19 aşısının yan etkileri nedeniyle hayatı tamamen değişen Nele Hünecke, artık bağımsız bir şekilde oturamaz hale geldi. “ARD Plusminus”

GENÇ KADIN TAMAMEN YARDIMA MUHTAÇ

“Vazgeçmek Bir Seçenek Değil”

Hem mağdurlar hem de yakınları için hastalığın kendisi kadar yıpratıcı olan bir diğer mücadele, bu durumun tanınması ve yetkililerin kayıtsızlığıyla başa çıkmak. Covid-19 aşısı sonrası tamamen bakıma muhtaç hale gelen 30 yaşındaki Nele Hünecke’nin annesi, durumu şu sözlerle özetliyor:

“Çoğu zaman gücümüz ve sabrımız tükeniyor. Ama vazgeçme lüksümüz yok. Bu mücadeleyi Nele’miz için sürdürmek zorundayız.”

Bu sözler, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda sistemsel bir destek eksikliğine karşı verilen zorlu mücadelenin derinliğini yansıtıyor.

İSVİÇRE’DE COVID-19 AŞI ZARARLARI İÇİN 350 BAŞVURU

İsviçre’de Covid-19 aşısı ile ilişkili zararların tanınması için bugüne kadar 350 başvuru yapıldığı açıklandı. Federal Sağlık Ofisi’nin (BAG) verilerine göre, diğer aşılarla ilgili aynı dönemde yalnızca 3 başvuru alındı.

Şimdiye kadar Covid-19 aşısı kaynaklı bir zarar için sadece bir başvuru kabul edildi. BAG’den yapılan açıklamada, ilgili kişiye 12.500 Frank manevi tazminat ve 1.360 Frank maddi tazminat ödendiği belirtildi. Maddi tazminat, aşının yol açtığı sağlık sorunlarının mali sonuçlarını karşılamayı amaçlarken; manevi tazminat, ağır ve uzun süreli sağlık sorunları nedeniyle mağdura bir nevi “acı parası” olarak veriliyor. Bu tazminatın üst sınırı ise 70.000 Frank ile sınırlı.

Bu rakamlar, aşı zararlarının tanınması ve mağdurlara destek sağlanması konusunda daha fazla çaba gerektiğini gözler önüne seriyor.

İsviçre’de, onaylanan her aşı zararı başvurusu için belirli bir manevi tazminat ödemesi yapılmaktadır. Bu ödemeler, ilgili kişinin uğradığı sağlık zararlarının karşılanmasına yönelik olarak verilir. Federal Sağlık Ofisi (BAG) tarafından yapılan açıklamaya göre, şu anda 80 başvuru hâlâ değerlendirilmekte.

Bir kişi, yalnızca aşı üreticisi, aşıyı uygulayan sağlık profesyoneli veya sigorta şirketleri (sosyal ya da özel sigorta) tarafından tazminat ödenmemişse, tazminat almaya hak kazanabilir.

Aşı zararının varlığını belirlemek için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bir algoritma geliştirmiştir ve bu algoritma, İsviçre’de de geçerli olan neden-sonuç değerlendirmesi için bir temel teşkil etmektedir.

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler