Sosyal Medya

Avrupa

ALMANYA WUPPERTAL’DA DAVA: 19 YAŞINDAKİ GENÇ KIZ SELİN BIONTECH’İ DAVA ETTİ

yazar

Yayınlayan

on

Zarar Gören Genç Kadın, BioNTech’ten 500.000 Euro Tazminat Talep Ediyor

15 Ocak 2025 – 19 yaşındaki Selin Islami, 2021’de Corona virüsüne karşı aldığı aşı sonrasında ağır bir otoimmün hastalığa yakalandı ve bu hastalığı aşının yol açtığını iddia ederek BioNTech’i mahkemeye verdi.

Zor Bir Yaşam:

Selin, “Myasthenia gravis” adı verilen nadir bir otoimmün hastalık nedeniyle vücut fonksiyonlarını kaybetti. Aşı sonrası yaşadığı sağlık sorunları, genç kadını neredeyse her gün hastaneye kaldırılacak duruma getirdi. 20’den fazla ameliyat geçirdi ve vücudundaki kaslar yorgunluk nedeniyle fonksiyonlarını kaybetti.

Dava ve Tazminat İsteği:

Selin, BioNTech’ten, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 500.000 Euro’luk bir tazminat talep ediyor. Şu anda ayda 934 Euro devlet yardımı alıyor, ancak bunun yaşamını sürdürebilmek için yeterli olmadığını belirtiyor.

Şirketin Yanıtı:

BioNTech, hastalığın aşının etkisiyle değil, bir enfeksiyon sonucu geliştiğini öne sürerek herhangi bir sorumluluk kabul etmiyor. Şirketin avukatları, “Myasthenia gravis’in aşının değil, bir enfeksiyonun sonucu olduğu iddiasını savunuyor.” açıklaması yaptı.

Mahkemede Gergin Anlar:

Selin’in annesi Aylin Dalgül, duruşmada duygusal anlar yaşandı. “Bir anne olarak, kızımı defalarca ölümün eşiğinden döndürdüm. Bunu anlamalarını beklemiyorum,” diyerek tepkisini gösterdi.

Mahkemenin karar vermesi için birkaç hafta daha beklemek gerekiyor. Sonuç, Selin’in yaşadığı zorlukların ne kadar telafi edilebileceğini belirleyecek. ⚖️👩‍⚖️

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

CORONA AŞISINDAN ZARAR GÖRENLERİN HAKLARI ZAMAN AŞIMINA MI UĞRADI?

yazar

Yayınlayan

on

By

Corona aşılarından zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat taleplerini gerçekleştirebilmeleri için belirlenen yasal süre, birçok kişi için sona ermiş olabilir. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) milletvekili Jessica Tatti, bu konuda hükümeti ve aşı üreticilerini eleştirerek, mağdurların haklarını kullanamadan zaman aşımına uğramalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Yan Etki İddiaları ve Hükümetin Tavrı

Jessica Tatti, Biontech-Pfizer’in “Comirnaty” adlı Corona aşısıyla ilgili bazı araştırmalara dikkat çekti. Bu araştırmalara göre, belirli aşı partilerinde DNA kontaminasyonu olduğu ve bu durumun insan sağlığı üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak Alman hükümeti, Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün değerlendirmesine dayanarak, bu iddiaların bilimsel olarak yeterince kanıtlanmadığını ifade etti ve aşıların güvenli olduğunu yineledi.

Zaman Aşımı Süresi ve Tartışmalar

Alman hukukuna göre tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi genellikle üç yıl olarak belirlenmiştir. Bu, 2021 yılına kadar aşılanan kişilerin zarar gördüğüne dair taleplerini 2024 yılının sonuna kadar iletmeleri gerektiği anlamına geliyor. Jessica Tatti, bu sürenin çok kısa tutulduğunu ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün aşı yan etkileriyle ilgili geniş bir listeyi ancak Kasım 2024’te yayımlayarak mağdurları harekete geçmek için yeterli zaman bırakmadığını iddia etti.

Tazminat ve Hukuki Sorumluluk

Alman hükümeti, Infektionsschutzgesetz (Enfeksiyon Koruma Yasası) kapsamında aşı mağdurlarına tazminat ödemeyi taahhüt etse de, Avrupa Birliği’nin aşı üreticileriyle yaptığı sözleşmeler, üreticileri yasal sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Bu durum, mağdurların zararlarının karşılanması konusundaki adalet arayışlarını zorlaştırıyor.

Untersuchungsausschuss ”Araştırma Komisyonu” Talebi

Jessica Tatti, Corona aşılarının olası yan etkileri ve aşı süreçlerindeki şeffaflığın yetersiz olduğu gerekçesiyle Almanya Federal Meclisi’nde bir araştırma komisyonu (Untersuchungsausschuss) kurulmasını talep etti. Bu komisyonun, özellikle aşılama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin, yan etki iddialarının ve hükümetin bu süreçteki tutumunun detaylı şekilde incelenmesini sağlaması amaçlanıyordu.

Ancak, bu tür bir komisyonun kurulabilmesi için Meclis’te mevcut 733 milletvekilinden en az dörtte birinin, yani 184 milletvekilinin desteği gerekiyor. Tatti’nin bu talebi yeterli siyasi destek bulamadığı için hayata geçirilemedi.

Tatti, bu durumu eleştirerek, mağdurların haklarının yeterince korunmadığını ve hükümetin şeffaflıktan uzak bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Araştırma komisyonu talebi, aşılama süreçlerinde olası ihmallerin ve zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya konulmasını hedefliyordu.

Özetle:

Corona aşılarından zarar gördüğünü düşünenlerin yasal haklarını korumaları için hızla harekete geçmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, konuya dair bilimsel araştırmaların daha geniş çaplı ve bağımsız olarak yürütülmesi, mağduriyetlerin tam olarak ortaya konulabilmesi açısından kritik bir öneme sahip.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

AMPEL KOALİSYONU ÇÖKTÜ: GİZLİ BELGE, ÇÖKÜŞÜN NEDENLERİNİ AÇIKLIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI, BÜTCE ANLAŞMAZLIĞI…

Geçtiğimiz Cuma günü son bulan Ampel Koalisyonu’nun çöküşü, Avusturya siyasetinde büyük yankı uyandırdı. Gizli bir belge, ÖVP (Halk Partisi), SPÖ (Sosyalist Parti) ve NEOS arasında yapılan koalisyon görüşmelerinde hangi konularda anlaşmazlık yaşandığını ve nihayetinde koalisyonun neden sona erdiğini gözler önüne seriyor.

Koalisyonun çökmesinin ardından, en büyük sorumluluğu kimin taşıdığı sorusu hala gündemde. ÖVP ve NEOS, koalisyon görüşmelerinden ayrılan SPÖ’ye (özellikle parti lideri Andreas Babler’a) suç atarken, SPÖ ise ÖVP’yi suçlayarak, Neo-ÖVP Başkanı Stocker’ı FPÖ’ye yakın olmakla suçladı.

AMPEL KOALİSYONUNUN İÇERİĞİNE DAİR GİZLİ BİR BELGE

“HEUTE” gazetesinin elde ettiği 306 sayfalık bir belge, koalisyon müzakerelerinin 30 Aralık tarihindeki durumunu gösteriyor. Bu belge, neyin kabul edildiği, neyin henüz belirsiz olduğu ve hangi konularda anlaşmazlık yaşandığını içeriyor.

Koalisyon partileri, tüm önlemleri bir “Ampel Sistemi” üzerinden sınıflandırmayı kabul etti. Bu sistemde, tartışmalı noktalar kırmızı renkle işaretlendi, net olmayan ve ilerleyen zamanlarda tekrar müzakere edilmesi gereken konular sarı renkle, nihai anlaşmalar ise yeşil renkle belirtildi.

BAŞÖRTÜSÜ ( KOPFTUCH ) YASAKLAMASI

Koalisyonun öne çıkan kararlarından biri, başörtüsü yasağıydı. ÖVP, SPÖ ve NEOS, 18 yaş altındaki kızlar için başörtüsü yasağını kabul etmeyi önerdi. Bu yasağın gerekçesi ise “segregasyon ve baskılardan korunma” olarak açıklandı.

EĞİTİM VE SOSYAL YARDIM REFORMU

Koalisyonun diğer önemli anlaşmaları arasında eğitim alanındaki reformlar yer aldı. Eğitim izni (Bildungskarenz) tamamen kaldırılmak yerine, erişim engellerinin artırılması önerildi. Ayrıca, ebeveyn izni sonrasında doğrudan eğitim iznine geçişin engellenmesi kararlaştırıldı.

Sosyal yardımlar konusunda ise, ülkeler tarafından finanse edilen ama AMS (Çalışma ve Sosyal İşler Kurumu) tarafından yürütülen bir reform önerildi. Bu reform, Avusturya genelinde sosyal yardımların birleştirilmesi amacını taşıyordu. Ayrıca, ülkeye henüz uyum sağlamamış mülteciler için yeni bir entegrasyon desteği uygulanması planlandı.

BÜTÇE VE VERGİ KONULARINDA ÇATIŞMA

Bütçe ve vergi konuları, koalisyonun en büyük anlaşmazlık alanlarından biriydi. SPÖ’nün talep ettiği yeni vergiler (özellikle milyoner vergisi ve miras vergisi) kabul edilmedi. Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmeler için bürokrasi azaltma kararı da hayata geçirilemedi.

YARGI VE SOSYAL POLİTİKALARDA HANGİ KONULAR İLERLEYEMEDİ?

Yargı alanındaki en büyük anlaşmazlık, bir federal savcılık sisteminin kurulmasıydı. ÖVP, SPÖ ve NEOS, federal bir savcılık kurulmasına destek verse de, savcılığın nasıl yönetileceği konusunda uzlaşamadılar. Birkaç farklı model üzerinde tartışmalar devam etti ve bu konuda bir karar alınamadı. Ayrıca, SPÖ’nün önerdiği çocuk teminatları da belirsizliğini korudu.

NEOS’UN KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNDEN ÇEKİLMESİ

NEOS lideri Beate Meinl-Reisinger, görüşmelerin geri planda kalmış ve ilerlemeyen bir çizgide olduğunu belirterek koalisyon görüşmelerini sonlandırdı. NEOS’un çekilmesinin ardından, ÖVP ve SPÖ arasındaki görüşmeler de sona erdi.

SONUÇ

Bu gizli belge, koalisyon müzakerelerinin hangi noktalarda başarısız olduğunu ve hangi konularda uzlaşma sağlanamadığını gözler önüne seriyor. Görüşmelerin çökmesinin ardından, parti liderleri birbirlerini suçlarken, Avusturya’daki siyasi iklimin nasıl şekilleneceği ise belirsizliğini koruyor.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

ÇOCUK SAHİBİ OLMAYAN KADINLARA ÖDÜL VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNUYORUM

yazar

Yayınlayan

on

By

Verena E. Brunschweiger Köşe Yazısı
Almanya, 09.01.2025

Çok Fazla İnsan, İyi Yaşamı Tehdit Ediyor
Alman yazar Verena Brunschweiger, çocuk sahibi olmayan kadınlara ödül verilmesini öneriyor.

Brunschweiger, İsviçre Nau’deki köşe yazılarında düşük doğum oranlarının bir endişe kaynağı değil, bir sevinç kaynağı olması gerektiğini vurguluyor.
“Doğum oranlarının düşük olmasını kutlayın!” (Celebrate low birth rates) sloganı, Portekiz ve Hollanda’da sokaklarda görülebilirken, Almanca konuşulan dünyada pek anlaşılabilir bir olgu olarak karşılanmıyor.

Azalan Nüfus Bir Şanstır
İngiliz ekonomist ve üniversite öğretim üyesi Adair Turner, sayımızın azalmasının bir nimet olduğunu yazdı. Otomasyonun artması ve makinelerin insanlar yerine iş yapması, bu düşüncenin ana dayanağını oluşturuyor.

Brunschweiger, düşük doğum oranlarının pek çok konuda olumlu etkiler yaratacağına dikkat çekiyor ve bu olgunun Almanca konuşulan ülkelerdeki katı savunmalarla karşılaştığını belirtiyor.
“Gerçek sürdürülebilirlikten” bahsedebilmek için nüfus artışını durdurmanın gerekliliğine dikkat çekiyor.

Nüfus Artışı Krizleri Şiddetlendiriyor
Avustralya’da yer alan “Commission for the Human Future”, nüfus artışının, 21. yüzyılın büyük krizlerini daha da şiddetlendirdiğini vurguluyor: kaynak kıtlığı, türlerin yok oluşu, habitat kaybı, çevre kirliliği, iklim değişikliği, savaşlar ve hastalıklar.

Brunschweiger, dünya çapında kaynakların tükenmesiyle birlikte, batı toplumlarının daha az kaynak harcaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, iklim değişikliği nedeniyle Batı’nın daha az kaynak tüketmesi gerektiğini, çünkü küresel Güney’deki ülkelerin zaten çok az kaynak tükettiklerini belirtiyor.

Çocuklar ve Emeklilik Sistemi
Çocukların emeklilik sistemi için gerekli olduğu fikrinin bir yanıltmaca olduğunu söyleyen Brunschweiger, pek çok sağcı görüşlünün bu görüşü savunduğunu belirtiyor. Ancak, sadece çocukların sayısını artırmak, ilerleyen yıllarda çevresel felaketi engellemeyecek.

Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Çocuk Sahibi Olmayan Kadınlara Ödül
Brunschweiger, 2019’da ortaya attığı ve “Club of Rome” tarafından 1970’lerde önerilen bir fikirle, her çocuk sahibi olmayan kadına 50 yaş günlerinde ödül verilmesini talep ediyor. Bu ödül, Dünya’nın korunmasına katkı sağlayan bir eylem olarak görülecek ve üreme sorumluluğu taşıyan kadınlar ödüllendirilecek.

Sonuç: Düşünmek ve Tartışmak
Yazar, toplumun yaşlanan nüfusu ve sürdürülebilir yaşam için bu gibi ödüllerin gerekliliği üzerinde duruyor. Ancak, yaşlanan bir toplumun yalnızca olumsuz bir şekilde algılanmasının, toplumda yaşa dayalı ayrımcılığı körüklediğine dikkat çekiyor.

Brunschweiger’ın düşünceleri, herkes için farklı tepkiler yaratabilir.

Haberin Devamını Oku

Trendler