Dünya
Alman Medyasına Göre: 2017’den Bu Yana 52.000 Kadın, Sığınmacı ve Göçmenler Tarafından Cinsel Suçlara Maruz Kaldı
CDU Milletvekili Christoph de Vries’in incelemesine göre, Almanya’da sığınmacı göçmenlerle ilgili yaşanan olaylar, 2017 ile 2023 yılları arasında cinsel suçların boyutlarını gözler önüne seriyor. Bu dönemde toplamda 52.636 kadın, sığınmacı veya göçmenlerin gerçekleştirdiği cinsel suçların mağduru oldu. Yıllık ortalama olarak yaklaşık 7.500 kadın, cinsel saldırı, tecavüz, zorla alıkoyma ve diğer cinsel suçlara maruz kaldı.
Hükümetin Yanıtı: Sessizlik ve İhmalkarlık
Bu endişe verici verilere rağmen, Almanya hükümetinin yanıtı oldukça yetersiz ve eleştiriliyor. Hükümet, “Sığınmacı göçmenler tarafından işlenen cinsel suçlarla ilgili somut önlemler planlanmamaktadır” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu yanıt, mağdurların yaşadığı acılara karşı büyük bir kayıtsızlık olarak değerlendiriliyor ve hükümetin bu sorunla mücadele etme konusundaki kararlılığını sorguluyor.
Cinsel Suçlarda Ülke Bazında Dağılım
Verilere göre, 2023 yılında cinsel suçlarda en yüksek orana sahip suçlu ülkeler sıralamasında ilk sırayı Suriye alıyor. Suriye’den gelen 907 şüpheli, cinsel suçların başlıca kaynağını oluşturuyor. Diğer ülkeler ise sırasıyla şunlardır:
- Afganistan: 700 şüpheli
- Irak: 333 şüpheli
- Ukrayna: 171 şüpheli
- Eritre: 135 şüpheli
- Türkiye: 132 şüpheli
- Somali: 115 şüpheli
- Tunus: 106 şüpheli
- İran: 103 şüpheli
- Pakistan: 86 şüpheli
Siyasi Tartışmalar ve Eleştiriler
Almanya’daki bazı siyasi figürler, bu durumu göz ardı etmeye ve durumu “her ülkede suçlu var” şeklinde küçümsemeye eğilimli. CDU Genel Başkanı Friedrich Merz, her yıl Almanya’ya 100.000 sığınmacının alınmasını savunuyor ve CDU’nun kontrolündeki eyaletlerde sığınmacıların sınır dışı edilmemesi eleştiriliyor. Bununla birlikte, Berlin’de yalnızca geçen yıl 111 grup tecavüz vakası yaşandı, bu da duruma acil ve etkili çözümler getirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Güvenlik ve Koruma Önceliği
Siyasi liderler, cinsel suçların mağduru kadınların korunmasını öncelikli bir mesele olarak görmeli ve sınırların daha sıkı korunmasını sağlamalıdır. Dış ülkelerden gelen suçluların ve tecavüzcülerin hızla sınır dışı edilmesi, kadınların güvenliğini sağlamak ve onları korumak için kritik önem taşıyor. Mülteci politikaları ve ulusal güvenlik konularında daha etkin ve duyarlı adımlar atılması gerektiği vurgulanıyor.
Berlin’de Seksüel Saldırılar ve Göçmenler: Çarpıcı Veriler
Almanya’da, 2023 yılında her üç günde bir Berlin’de bir grup tecavüzü vakası yaşandığı bildiriliyor. 2023 yılı itibarıyla, şüpheli olarak tanımlanan kişilerin %54’ünün Alman vatandaşlığı bulunmuyor. Bu veriler, 2024 yılına kadar olan resmi istatistiklerin sadece bir kısmını yansıtıyor.
CDU milletvekili Christoph de Vries’in Almanya Federal Hükümeti’nin verilerine dayanarak yaptığı inceleme, 2017’den bu yana 53.773 çözülmüş davada, en az bir şüpheli göçmen olmak üzere Almanya’da cinsel istismar, saldırı, zorla cinsel ilişki veya tecavüz vakalarının yaşandığını ortaya koydu. Bu vakaların 52.636’sında mağdurlar kadın. Sadece 2023 yılında, şüpheli göçmenler tarafından toplamda yaklaşık 15.700 ilgili suç kaydedildi. Bu, yılda ortalama 7.500’den fazla kadının Almanya’da göçmen şüpheliler tarafından cinsel saldırıya uğradığı, zorla ilişkiye girildiği veya tecavüz edildiği anlamına geliyor.
Yabancı Göçmenler ve Cinsel Suçlar: Veri ve Analizler
Genç Erkeklerin Yüksek Oranı ve Cinsel Suçlar
Son yıllarda, özellikle 2015 yılından itibaren Almanya’ya gelen göçmenlerin çoğunluğunu genç erkekler oluşturuyor. Bu durum, genç ve yalnız başına gelen erkeklerin yüksek oranının, cinsel suçların artışında etkili bir faktör olabileceği düşüncesini destekliyor. Almanya’daki genel nüfusta erkeklerin oranı %49 iken, asıl sığınmacılar arasında erkeklerin oranı önemli ölçüde daha yüksek.
Yüksek Erkek Oranı: Asıl Sığınmacılarda Durum
Geriye dönük veriler, 2015 ile 2022 yılları arasında, sığınma talebinde bulunan göçmenlerin yaklaşık %70’inin erkek olduğunu gösteriyor. Bu oran, Ukrayna’dan gelen göçmenler hariç, genel sığınmacı göçmen nüfusunun önemli bir kısmını oluşturuyor. Ancak, yalnızca bu yüksek erkek oranı, suç oranlarındaki artışı tam olarak açıklamıyor.
Kaynak: CDU Milletvekili Christoph de Vries’in İncelemesi AFD ve Alman Medyası
#CinselSuçlar #GöçmenSuçları #AlmanyaGüvenliği #KadınHakları #Sığınmacı #Almanya #Deutschland #Asyl #Haber #haberler #Avrupa #Mülteci #CDU #AFD
Dünya
META, FACEBOOK VE INSTAGRAM’DA DOĞRULAMA MEKANİZMASINI KALDIRDI
Facebook ve Instagram’ın sahibi Meta, içerik doğrulama sisteminde köklü bir değişikliğe giderek bağımsız kontrolcülerin denetiminden vazgeçtiğini açıkladı. Şirket, doğruluk kontrolü için artık kullanıcıların geri bildirimlerine dayalı bir yöntem benimseyecek.
YENİ DOĞRULAMA SİSTEMİ: TOPLULUK KATILIMI
Meta CEO’su Mark Zuckerberg, yayımladığı video mesajında bu değişikliği duyurarak, üçüncü taraf moderatörlerin siyasi tarafsızlık konusunda eleştirildiğini ve bu sistemin ifade özgürlüğünü kısıtladığını savundu. Zuckerberg, “İfade özgürlüğünü önceliklendiren köklü bir değişim içindeyiz” diyerek kullanıcıların içeriklerin doğruluğu konusunda daha aktif bir rol oynayacağını belirtti.
Yeni sistemin, X (eski adıyla Twitter) platformundaki “topluluk notları” modeline benzer şekilde çalışacağı açıklandı. Bu yöntemde kullanıcılar, içeriklerin doğruluğu hakkında görüşlerini paylaşarak değerlendirme sürecine katılacak.
ABD’DEKİ POLİTİK DEĞİŞİMLERİN ETKİSİ
Meta’nın bu kararı, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden göreve başlamasına sayılı günler kala alınmasıyla dikkat çekiyor. Meta’nın Küresel İlişkiler Başkanı Joel Kaplan, önceki moderasyon sisteminin iyi niyetle uygulandığını ancak sıklıkla sansür eleştirilerine maruz kaldığını söyledi. Cumhuriyetçi Parti’ye yakınlığıyla bilinen Kaplan’ın, bu politika değişikliğinde etkili olduğu düşünülüyor.
KULLANICILAR İÇİN YENİ DÖNEMİN SORU İŞARETLERİ
Meta’nın bağımsız denetimden vazgeçmesi, dezenformasyon ve yanlış bilgilerin yayılmasını engelleme noktasında nasıl bir etkisi olacağı konusunda tartışma yarattı. Kullanıcı odaklı doğrulama sistemi, daha geniş bir ifade özgürlüğü sağlama vaadiyle öne çıksa da, eleştirmenler bu yöntemin güvenilirliği hakkında endişelerini dile getiriyor.
Avrupa
CORONA AŞISINDAN ZARAR GÖRENLERİN HAKLARI ZAMAN AŞIMINA MI UĞRADI?
Corona aşılarından zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat taleplerini gerçekleştirebilmeleri için belirlenen yasal süre, birçok kişi için sona ermiş olabilir. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) milletvekili Jessica Tatti, bu konuda hükümeti ve aşı üreticilerini eleştirerek, mağdurların haklarını kullanamadan zaman aşımına uğramalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Yan Etki İddiaları ve Hükümetin Tavrı
Jessica Tatti, Biontech-Pfizer’in “Comirnaty” adlı Corona aşısıyla ilgili bazı araştırmalara dikkat çekti. Bu araştırmalara göre, belirli aşı partilerinde DNA kontaminasyonu olduğu ve bu durumun insan sağlığı üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak Alman hükümeti, Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün değerlendirmesine dayanarak, bu iddiaların bilimsel olarak yeterince kanıtlanmadığını ifade etti ve aşıların güvenli olduğunu yineledi.
Zaman Aşımı Süresi ve Tartışmalar
Alman hukukuna göre tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi genellikle üç yıl olarak belirlenmiştir. Bu, 2021 yılına kadar aşılanan kişilerin zarar gördüğüne dair taleplerini 2024 yılının sonuna kadar iletmeleri gerektiği anlamına geliyor. Jessica Tatti, bu sürenin çok kısa tutulduğunu ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün aşı yan etkileriyle ilgili geniş bir listeyi ancak Kasım 2024’te yayımlayarak mağdurları harekete geçmek için yeterli zaman bırakmadığını iddia etti.
Tazminat ve Hukuki Sorumluluk
Alman hükümeti, Infektionsschutzgesetz (Enfeksiyon Koruma Yasası) kapsamında aşı mağdurlarına tazminat ödemeyi taahhüt etse de, Avrupa Birliği’nin aşı üreticileriyle yaptığı sözleşmeler, üreticileri yasal sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Bu durum, mağdurların zararlarının karşılanması konusundaki adalet arayışlarını zorlaştırıyor.
Untersuchungsausschuss ”Araştırma Komisyonu” Talebi
Jessica Tatti, Corona aşılarının olası yan etkileri ve aşı süreçlerindeki şeffaflığın yetersiz olduğu gerekçesiyle Almanya Federal Meclisi’nde bir araştırma komisyonu (Untersuchungsausschuss) kurulmasını talep etti. Bu komisyonun, özellikle aşılama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin, yan etki iddialarının ve hükümetin bu süreçteki tutumunun detaylı şekilde incelenmesini sağlaması amaçlanıyordu.
Ancak, bu tür bir komisyonun kurulabilmesi için Meclis’te mevcut 733 milletvekilinden en az dörtte birinin, yani 184 milletvekilinin desteği gerekiyor. Tatti’nin bu talebi yeterli siyasi destek bulamadığı için hayata geçirilemedi.
Tatti, bu durumu eleştirerek, mağdurların haklarının yeterince korunmadığını ve hükümetin şeffaflıktan uzak bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Araştırma komisyonu talebi, aşılama süreçlerinde olası ihmallerin ve zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya konulmasını hedefliyordu.
Özetle:
Corona aşılarından zarar gördüğünü düşünenlerin yasal haklarını korumaları için hızla harekete geçmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, konuya dair bilimsel araştırmaların daha geniş çaplı ve bağımsız olarak yürütülmesi, mağduriyetlerin tam olarak ortaya konulabilmesi açısından kritik bir öneme sahip.
Avrupa
ALMANYA WUPPERTAL’DA DAVA: 19 YAŞINDAKİ GENÇ KIZ SELİN BIONTECH’İ DAVA ETTİ
Zarar Gören Genç Kadın, BioNTech’ten 500.000 Euro Tazminat Talep Ediyor
15 Ocak 2025 – 19 yaşındaki Selin Islami, 2021’de Corona virüsüne karşı aldığı aşı sonrasında ağır bir otoimmün hastalığa yakalandı ve bu hastalığı aşının yol açtığını iddia ederek BioNTech’i mahkemeye verdi.
Zor Bir Yaşam:
Selin, “Myasthenia gravis” adı verilen nadir bir otoimmün hastalık nedeniyle vücut fonksiyonlarını kaybetti. Aşı sonrası yaşadığı sağlık sorunları, genç kadını neredeyse her gün hastaneye kaldırılacak duruma getirdi. 20’den fazla ameliyat geçirdi ve vücudundaki kaslar yorgunluk nedeniyle fonksiyonlarını kaybetti.
Dava ve Tazminat İsteği:
Selin, BioNTech’ten, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle 500.000 Euro’luk bir tazminat talep ediyor. Şu anda ayda 934 Euro devlet yardımı alıyor, ancak bunun yaşamını sürdürebilmek için yeterli olmadığını belirtiyor.
Şirketin Yanıtı:
BioNTech, hastalığın aşının etkisiyle değil, bir enfeksiyon sonucu geliştiğini öne sürerek herhangi bir sorumluluk kabul etmiyor. Şirketin avukatları, “Myasthenia gravis’in aşının değil, bir enfeksiyonun sonucu olduğu iddiasını savunuyor.” açıklaması yaptı.
Mahkemede Gergin Anlar:
Selin’in annesi Aylin Dalgül, duruşmada duygusal anlar yaşandı. “Bir anne olarak, kızımı defalarca ölümün eşiğinden döndürdüm. Bunu anlamalarını beklemiyorum,” diyerek tepkisini gösterdi.
Mahkemenin karar vermesi için birkaç hafta daha beklemek gerekiyor. Sonuç, Selin’in yaşadığı zorlukların ne kadar telafi edilebileceğini belirleyecek. ⚖️👩⚖️
-
E-Dergi11 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi10 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam9 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre11 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Dünya2 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem2 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Gündem2 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
-
Kültür Sanat1 yıl önce
Ferdi Tayfur’un Mücadele Dolu Hikayesi: Şeker Hastalığı ve Organ Nakli