Sosyal Medya

Yaşam

Afrika Haricinde Doğum Oranları Artık Düşüşte

yazar

Yayınlayan

on

Küresel Doğurganlık Düşüşü: Gelecekte Ne Olacak?

Cemil Baysal

Afrika dışında doğum oranlarında artış gösteren ülke sayısı oldukça istisnai bir durum arz ediyor. Ancak, evliliklerin azalması ve doğum oranlarının düşmesi gibi eğilimler, küresel çapta önemli bir soru işareti haline gelmekte. Bu durum, toplumların ve bireylerin tercihlerindeki değişimlerle birlikte karmaşık ekonomik, sosyal ve kültürel faktörlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta. Artan kadın istihdamı, eğitim seviyelerinin yükselmesi, ekonomik belirsizlikler, yaşam maliyetlerinin artması ve şehirleşme gibi faktörler, geleneksel aile yapılarını ve doğurganlık eğilimlerini etkilemekte.

Dünya genelinde doğum oranları düşüş eğiliminde. İsviçre’den başlayarak hemen hemen tüm ülkelerde bu eğilimi tersine çevirmek için hükümetler yaratıcı çözümler arıyor. İşte bazı ilginç fikirlerle bu trendi engellemeye çalışan diğer ülkelerin bir özeti.

Daha Fazla Özgürlük, Daha Az Doğum

1950’lerde Avrupa’da doğurganlık oranı kadın başına 2,7 çocukken, o zamandan bu yana dünya genelinde düşüş eğiliminde. Neden? Özellikle genç insanlar, özellikle de kadınlar, bugün geçmiş yıllara kıyasla daha fazla özgürlükten faydalanıyor. Geçmiş on yıllara göre doğurganlıklarını daha iyi kontrol edebiliyorlar. Dolayısıyla doğum oranındaki bu düşüş, birçok açıdan toplumsal ilerlemenin bir işareti olarak görülebilir.

Ancak son yıllarda, yaşlanan bir nüfustan duyulan korku dünya genelindeki hükümetleri meşgul etti. Onlar genç iş gücünün kaybını, vergi gelirlerindeki düşüşü ve sosyal güvenlik sistemlerinin çökmesini endişe ediyorlar.

İsviçre: Daralan Nüfus ve Sonuçları

İsviçre’de durum birçok diğer endüstrileşmiş ülkede olduğu gibi: Nüfus yaşlanıyor ve doğum oranları düşüyor. Bu, İsviçre’yi sosyal güvenlik, sağlık hizmetleri ve iş gücü piyasası gibi alanlarda zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.

İsviçre hükümeti, bu trende karşı önlem almak için çeşitli önlemler aldı. Bunlar arasında aileleri teşvik etmek için finansal destek ve çocuk bakım tesislerinin genişletilmesi gibi programlar bulunmaktadır. Ayrıca, çocukların ve ailelerin öneminin farkındalığını artırmak için kampanyalar başlatıldı.

Ancak tüm bu çabaların yanı sıra, İsviçre daralan bir nüfusla karşı karşıya. Bu durumun uzun vadeli ekonomik ve toplumsal etkileri olabilir.

Türkiye: Doğum Oranlarındaki Düşüş ve Hükümetin Aldığı Tedbirler Türkiye de dünya genelinde birçok ülkede olduğu gibi doğum oranlarında düşüş yaşıyor. Bu durum, hükümetin bu eğilime karşı önlem almasını sağlıyor. Doğum oranları bazı Avrupa ülkelerine kıyasla hala oldukça yüksek olsa da Türkiye, küresel doğum oranlarındaki düşüşten etkilenmiyor değil. Doğum oranlarını artırmak için Türk hükümeti çeşitli girişimlerde bulundu. Birden fazla çocuğa sahip ailelere maddi teşvikler sağlayan programlar ve ebeveynlik ile çocuk bakımını destekleyen programlar bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca, ailelerin ve çocukların öneminin vurgulanması amacıyla bilinçlendirme kampanyaları başlatıldı. Bu tedbirlerin yanı sıra Türkiye ve diğer ülkeler, genç insanları daha fazla çocuk sahibi olmaya teşvik etme zorluğuyla karşı karşıya. Aynı zamanda, ailelere destek olmak ve sürdürülebilir bir doğum oranı teşvik etmek için ekonomik ve sosyal koşulların iyileştirilmesi gerekmekte.

Almanya: Aile Politikasının Geliştirilmesi

Almanya’da, geçen yıl kadın başına 1,36 olan düşük doğum oranını ele almak için hükümet önlemler aldı. “Ebeveynlik Maaşı”nı duyurdu ve 2013’ten bu yana her çocuğa ilk yaşından itibaren kreş hakkı sağlıyor. Bu düzenlemeler, en azından akademisyen kadınlarda çocuksuzluk oranını yüzde 30’dan yüzde 25’e düşürdü.

Fransa: Macron Problemi Kişisel Bir Sorun Haline Getiriyor

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 2023 yılında bir önceki yıla kıyasla toplamda yüzde 6,6 daha az bebek doğduktan sonra Fransa’da yeni ebeveynlere doğum izni tanıdı. Ayrıca, gençler için ücretsiz bir doğurganlık muayenesi de dahil olmak üzere “demografik güçlendirme” adlı büyük bir planı duyurdu.

İtalya: Daha Fazla “Bebek, Daha Az Göçmen”

İtalya’da da doğum oranını artırmaya yönelik tedbirler bulunmakta, bunlar arasında vergisel teşvikler de yer alıyor. Sağ hükümet, vatandaşlarının çoğalmasını teşvik etmek için “Daha Fazla Bebek, Daha Az Göçmen” sloganıyla özellikle kendi halkının çoğalmasına odaklanıyor. Ancak “Altroconsumo” raporuna göre, 20 ila 40 yaş arasındaki gençlerin %51’i çocuk istemiyor.

Tayvan: Bekarlar Buluşmaları ve Ücretsiz Evcil Hayvanlar

Tayvan, dünya genelindeki en düşük doğum oranlarından birine sahip, bu nedenle hükümet yaratıcı çözümler geliştirdi. Ebeveyn izinlerinin yanı sıra, insanları bir araya getirmek için bekarlar buluşmaları düzenlendi. Eski başkan adayı Terry Gou’dan gelen orijinal bir fikirlerden bir tanesi şu oldu: Çocuk sahibi olan ebeveynlere ücretsiz evcil hayvanlar verilmesi.

Singapur: Garip Bir Video

Singapur hükümeti, ülke doğum oranını artırmak için Mentos şekerleme üreticisiyle işbirliği yaparak 2012’de bir rap videosu yayınladı, çiftleri teşvik etti.

ABD: Kürtaj Yasakları

ABD’de doğum oranı da azalıyor. Bunun bazı nedenleri arasında yüksek yaşam maliyetleri ve anneler için sağlık hizmetlerine erişimin zorluğu yer alıyor. Kürtaj hakkının kaldırılması ve bazı eyaletlerde kürtajın yasaklanması nüfus artışını teşvik eden önlemler olarak önerilmiyor, ancak bazıları bunu öyle görüyor.

Çin: Propaganda Etkinliklerine Katılım İçin Pirinç Ocakları

Çin’de bir çocuk politikasının kaldırılmasından dokuz yıl sonra, Çin doğum oranı düşüşte. Hükümet genç çiftleri aile kurmaları için maddi teşviklerle, uzun süreli ebeveyn izni ve propaganda ile teşvik ediyor. Örneğin, kadınlar aile propaganda etkinliklerine katıldıklarında pirinç ocakları ve su şişeleri gibi ödüller alıyorlar.

İran: Doğum Kontrol Hapları Artık Daha Pahalı

İran’da hükümet doğum oranını artırmayı hedefliyor, bu nedenle doğum kontrol haplarına erişimi kısıtlıyor ve yasadışı olarak kürtaj yapan kadınlara ölüm cezası tehdidi ediyor. Ancak bir kadının hamile kalıp kalmayacağı sonuçta siyasetçilerin kararı değil. Birçok genç İranlı, ekonomik istikrarsızlık, enflasyon ve kısıtlanmış sivil özgürlükler nedeniyle çocuk sahibi olmayı istemiyor.

UC Irvine’den Sosyoloji Profesörü Wang Feng de vurguladığı gibi.Sonuç olarak, pek çok ülkede doğum oranları artış göstermiyor; ancak teşvikler veya tehditler de doğum oranlarını artırmada etkili olmuyor. Toplumun yakın gelecekte yaşlanacağı görünüyor. Ancak bu durum, kaçınılmaz olarak olumsuz bir sonuç anlamına gelmiyor. Daha düşük doğum oranları, çevre tahribatını, kaynak çatışmalarını ve küresel çatışmaları azaltabilir.

#DoğumOranları #ToplumsalDönüşüm #AilePolitikası #Demografi #KürtajYasakları #Doğurganlık #Teşvikler #SosyalGüvenlik #KüreselEğilimler #isviçre #Türkiye #Almanya #avrupa #Hamilelik

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

İSVİÇRE’DE KEDİLERİN TRAJEDİSİ: KEDİLERİN ÖLÜMÜ VE KASTIRMA SORUNU

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma Süresi: Yaklaşık 3 dakika

İsviçre’de son günlerde yaşanan kedi trajedisi, hem yerli halkın hem de turistlerin dikkatini çekmiş durumda. Network for Animal Protection (Netap) adlı hayvan hakları kuruluşu, İsviçre’deki kedi krizine dikkat çekmek ve çözüm aramak amacıyla kapsamlı bir rapor yayımladı. Raporda, kedi ölümlerinin ve kısırlaştırma eksikliğinin boyutları detaylı bir şekilde ele alınıyor.

TURİSTLERİN KARŞILAŞTIĞI KEDİ DRAMASI

Son dönemde İtalya’dan gelen turistler, İsviçre’nin Entlebuch bölgesinde buldukları üç yarı ölü yavru kedi ile ilgili Netap’a başvurdu. Kediler sadece bir hafta yaşındaydı ve aşırı şekilde zayıflamıştı. Turistler, kedilere geçici olarak inek sütü vermek zorunda kaldı, ancak bu durum kedilerin sağlık durumunu daha da kötüleştirdi. Netap, kedileri aldı ancak iki kedi hayatını kaybetti. Hayatta kalan yavru kedi tedavi altına alındı. 🐾💔

KEDİ ÖLÜMLERİ VE KISIRLAŞTIRMA SORUNU

Netap, Temmuz 2024 itibarıyla dünya genelinde 250.000 kısırlaştırma operasyonu gerçekleştirdi. Ancak İsviçre’de kedi trajedisi devam ediyor. Her yıl İsviçre’de yaklaşık 200.000 kedi yavrusunun çeşitli yöntemlerle öldürüldüğü tahmin ediliyor. Bu yöntemler arasında dövme, boğma, zehirleme, kurutma veya aç bırakma gibi korkunç uygulamalar bulunuyor. Hayvan sahiplerinin, hayvanlarına gerekli bakım ve masrafları karşılamadıkları, bu yüzden kedilerin hayatta kalma mücadelesi verdiği bildiriliyor. 🩺🚨

Netap Başkanı Esther Geisser, kedi sahiplerinin sık sık veteriner masraflarını karşılamadıklarını ve bu nedenle yardım talep ettiklerini belirtiyor. Ancak Netap, bu tür bireysel yardımlarla ilgilenmek yerine, sahipsiz ve vahşi kedilerle ilgili çalışmalara odaklanmak zorunda.

SİYASİ TEPKİLER VE GELECEK PERSPEKTİFİ

Politikacılardan gelen tepkiler karışık. Sol görüşlü bazı ulusal danışmanlar, kısırlaştırma zorunluluğu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarını belirtiyor ve öncelikli olarak kedi bakımında kamuoyunu bilinçlendirme gerekliliğine dikkat çekiyor. Luzern SP ulusal danışmanı Hasan Candan, “Korona sonrası birçok insan evcil hayvan edindi ve bu konuda bilgi sahibi olmadılar. Ulusal önlemler alınmadan önce kedi bakımında farkındalık yaratmak önemlidir” diyor. 🏛️💬

Sağ görüşlü politikacılar ise devlet müdahalesine karşı çıkıyor. Luzern FDP ulusal danışmanı Peter Schilliger, kısırlaştırma zorunluluğunu eleştiriyor ve bunun hayvan sahiplerini genel bir şüphe altında bırakacağını savunuyor. Şilliger, “Bu zorunluluk, sahiplerinin kedilerini kısırlaştırmamalarına neden olabilecek bir risk oluşturur. Ayrıca, İsviçre’deki kedi sorunu, diğer ülkelerle kıyaslandığında daha küçük bir sorun” diye belirtiyor.

KEDİLERİN HİKAYESİ VE KISIRLAŞTIRMA PROGRAMLARI

Netap, 2023 yılında 7.600 kediye ev sahipliği yapıldığını bildiriyor; bu sayı 2022 yılında yaklaşık 7.100’dü. Hayvan barınakları, artan kedi sayısıyla başa çıkmakta zorlanıyor. Kısırlaştırma, bu sorunun çözümünde kritik bir rol oynuyor. Netap, tüm kedi sahiplerinin kısırlaştırma yapması gerektiğini ve devletin bu konuda daha aktif rol alması gerektiğini vurguluyor.

İsviçre’de hayvan hakları açısından alarm zilleri çalıyor. Network for Animal Protection (NetAP) adlı hayvan koruma kuruluşu, Temmuz 2024 itibarıyla dünya genelinde gerçekleştirdiği 250.000. kısırlaştırma operasyonunu kutlasa da, ülke genelindeki kedi trajedisi devam ediyor. NetAP’ın verilerine göre, İsviçre’de her yıl 100.000’den fazla yavru kedi acımasızca öldürülüyor.

KEDİ YAVRULARININ KORKUNÇ SONU

NetAP, İsviçre’de kedi yavrularının genellikle şiddet içeren yöntemlerle öldürüldüğünü bildiriyor. Bu yöntemler arasında, yavru kedilerin dövülmesi, boğulması, vurulması, zehirlenmesi, havasız bırakılması veya aç bırakılması gibi uygulamalar yer alıyor. Kedilerin bu şekilde ölümlerine sebep olan nedenler arasında, sahiplerinin yaşam planlarında değişiklikler, kedilerin fazla kirlilik yaratması veya ani ve beklenmedik mali yükler gibi gerekçeler öne çıkıyor.

NetAP Başkanı Esther Geisser, kedilere yönelik şiddetin yaygın olduğunu belirtiyor ve bu durumun çoğunlukla kedi sahiplerinin hayvanlarına olan sorumluluklarını yeterince ciddiye almamasından kaynaklandığını ifade ediyor. Veterinerler ve acil klinikler, hayvan sahiplerinin tedavi masraflarını karşılamakta zorlandığını ve bu nedenle birçok kedi yavrusunun kötü koşullarda hayatını kaybettiğini bildiriyor. Geisser, “Her hafta özel hayvan sahiplerinden veteriner masraflarını karşılamamız için talepler alıyoruz. Ancak, biz bu taleplerle ilgilenemiyoruz; odak noktamız, sahipsiz ve vahşi kedilere yönelik kısırlaştırma ve bakım çalışmalarımızda kalmak zorunda” diyor. 🩺💔

KISIRLAŞTIRMA YETERSİZLİĞİ VE SORUNLAR

İsviçre’de şu anda yaklaşık 1.9 milyon evcil kedi bulunuyor ve bu sayı giderek artıyor. Kediler son derece verimli ve hızlı bir şekilde üreyebiliyor. Tek bir kedi çiftinden, teorik olarak on yıl içinde 80 milyon kedi türeyebilir. Ancak devletin zorunlu kısırlaştırma uygulamaları olmadan bu popülasyon kontrolsüz bir şekilde büyümekte. NetAP, kısırlaştırmanın bu sorunun çözümünde tek etkili yöntem olduğunu vurguluyor.

Geisser, İsviçre hükümetinin kedi sorununun farkında olduğunu ancak bu konuda yeterli iradeyi göstermediğini belirtiyor. NetAP, devletin bu sorunu çözmede yetersiz kaldığını ve bu yüzden tüm sorumluluğun kendilerine yüklendiğini ifade ediyor. NetAP, hayvan hakları açısından kritik önemde olan kısırlaştırma çalışmalarının daha geniş bir devlet desteğiyle desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.

SONUÇ

İsviçre’deki kedi trajedisi, hem yerel halkın hem de turistlerin dikkatini çekmiş durumda. Netap ve diğer hayvan hakları kuruluşları, sorunun çözülmesi için acil bir eylem planı ve devlet desteği çağrısında bulunuyor.

#KediFelaketi #İsviçre #Netap #HayvanKoruma #Kısırlaştırma #Tatil #Kedi #HayvanHakları #Luzern #Entlebuch #Gözlemler #PolitikTepkiler

Haberin Devamını Oku

Sağlık

Küçük Çocuklar Aşırı Şekerli ve Sağlıksız Besleniyor

yazar

Yayınlayan

on

By

Okuma Süresi: 2 Dakika

Karlsruhe’den gelen endişe verici bir rapor, beş yaşına kadar olan çocukların önerilen miktarın iki katından fazla sağlıksız gıda tükettiğini ortaya koyuyor. Max Rubner Enstitüsü tarafından yapılan değerlendirmeye göre, bu yaş grubundaki çocuklar sebze gibi sağlıklı gıdaları ise yeterince tüketmiyor. Ayrıntılar, “Frontiers in Nutrition” dergisinde yayımlandı.

Şekerli Gıdalar ve Gazlı İçecekler: Gizli Tehlike

Bir yaşından beş yaşına kadar olan çocukların günlük enerji alımının yüzde 25 ila 36’sı, market raflarında sıkça bulunan şekerli gıdalar ve gazlı içeceklerden geliyor. Bu oran, önerilen maksimum yüzde 10’un oldukça üzerinde. Ayrıca, çocukların yarısından fazlası önerilen et tüketimini aşıyor.

Sebze Tüketimi ve Beslenme Eksiklikleri

890 çocuk üzerinde yapılan araştırmaya göre, sebze tüketimi düşük seviyede. Anaokulu çocukları küçük çocuklara göre daha fazla sağlıksız gıda tüketirken, erkek çocukların beslenmesi kız çocuklara kıyasla daha sağlıksız. Sağlıksız beslenme alışkanlıklarının iki yaşından itibaren başladığı belirtiliyor.

Vitamin ve Mineral Eksiklikleri

Çocukların enerji ve besin maddesi alımları genel olarak tavsiye edilen seviyelere yakın görünse de, vitamin D ve iyot alımının yetersiz olduğu tespit edildi. Ayrıca, küçük çocuklarda demir, anaokulu çağındaki çocuklarda ise kalsiyum alımı yetersiz.

#ÇocukBeslenmesi #SağlıksızGıda #VitaminEksikliği #ÇocukSağlığı #BeslenmeAlışkanlıkları #cocuk #bebek #aıle #beslenme #saglık #almanya #karsruhe #isviçre

Haberin Devamını Oku

Dünya

Sosyal Medya Göçmenlere Karşı Nefreti Tahrik Ediyor

yazar

Yayınlayan

on

By

Göçmen Karşıtı İçerikler Sosyal Medyada Daha Hızla Yayılıyor ve Prim Yapıyor

Haber: Cemil Baysal

📰⏱️ (Okuma Süresi: 3 dk)

Sosyal medyanın göçmenlik tartışmalarında gerilimi artıran rolü, Liverpool Üniversitesi tarafından yapılan kapsamlı bir araştırma ile gözler önüne serildi. Araştırma, göçmen karşıtı kullanıcıların sosyal medyayı daha aktif bir şekilde kullandığını ve göçmenlerin ise genellikle daha pasif kaldığını ortaya koyuyor. Francisco Rowe ve doktora öğrencisi Andrea Nasuto’nun yürüttüğü çalışma, 2019 ve 2020 yıllarına ait 200.000’den fazla Tweet’i inceledi. Araştırma, göçmen karşıtı içeriklerin göçmen dostu tweet’lerden çok daha hızlı yayıldığını ve yalnızca birkaç kullanıcının, bu tür içeriklerin büyük bir kısmından sorumlu olduğunu gösteriyor.

Anti-Tweet’ler Virüs Gibi Yayılıyor

Araştırma, Birleşik Krallık’taki göçmen destekçileri ve karşıtları arasında yüksek bir kutuplaşma olduğunu doğruluyor. İnceleme döneminde, göçmen destekçileri topluluğu göçmen karşıtları topluluğundan 1,69 kat daha büyük olmasına rağmen, göçmen karşıtları daha aktif ve içeriklerle daha çok ilgileniyor. Göçmen karşıtı tweet’ler, göçmen dostu tweet’lerden 1,66 kat daha hızlı yayıldı.

Göçmen karşıtı topluluk içinde, kullanıcıların yalnızca yüzde biri, göçmen karşıtı tweet’lerin yaklaşık yüzde 23’ünü üretirken, göçmen destekçilerinin en üstteki yüzde biri, bu tür tweet’lerin sadece yüzde 12’sini oluşturdu. Genel olarak, botlar yani metin robotları, göçmen destekleyici veya karşıt içeriklerin önemli üreticileri ve yayılmacıları arasında yüzde birin altında kalıyor, bu da onların sınırlı bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.

Bıçaklı Şiddet ve Sosyal Medya Etkisi

Araştırmacılar, göçmen karşıtı çevrimiçi içeriklerin gerçek dünyada zarar verebileceğini ve şiddete yol açabileceğini belirtiyor. Bu durum, Birleşik Krallık’ta Southport’ta bir dans etkinliğinde üç kızı bıçakla öldüren bir genç olayında net bir şekilde görüldü. Sosyal medyada, saldırganın bir müslüman sığınmacı olduğu şeklinde yanlış bir bilgi yayıldı.

Britanyalı bilim insanları, nefret içeriklerinin internet ortamında kontrol altına alınması için, özellikle aktif göçmen karşıtı kullanıcıların tanımlanıp izlenmesinin faydalı olabileceğini öneriyor.

#GöçmenKarşıtı #SosyalMedya #Nefretİçerikleri #Araştırma #LiverpoolÜniversitesi #GöçmenDestekçileri #AntiGöçmen #Haberler #SonDakika #Şiddet #BilimselAraştırma

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler