Sosyal Medya

Avrupa

AFD’DEN TEPKİ ÇEKEN ÖNERİ: YABANCILARA HAVUZ YASAĞI MI GELİYOR?

yazar

Yayınlayan

on


🕒 Okuma süresi: 2 dakika

Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, ülkedeki halka açık yüzme havuzlarına yönelik tartışmalı bir öneriyle gündemde. AfD Federal Milletvekili Carina Schiessl, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla, göçmen kökenli genç erkeklerin havuzlara girişinin yasaklanması gerektiğini savundu.

Schiessl’in paylaşımında yer alan afişte, başında şapka olan ve bel çantası taşıyan bir genç erkek illüstrasyonu kırmızı bir yasak işaretiyle sunulurken, üstüne şu ifadeler yazıldı:
“Talahonfreie Zone – Ein Sommer wie früher: friedlich. deutsch. unbeschwert.”
(Türkçesi: “Kavgasız alan – Eski zamanldaki gibi bir yaz: huzurlu. Alman. kaygısız.”)

Söz konusu paylaşım, hem ifade biçimi hem de içerdiği ırkçı göndermeler nedeniyle büyük tepki topladı.


🔍 İsviçre’yi Örnek Gösterdi

AfD’li milletvekilinin dayanak noktası, İsviçre’nin Jura kantonunda yer alan Porrentruy (Pruntrut) kasabasındaki bir yüzme havuzunun aldığı tartışmalı karar. Bahsi geçen havuz, yalnızca İsviçre vatandaşları, çalışma izni olanlar ve resmi ikameti bulunan kişilere açık hale getirilmişti. Karar, bölgede yaşanan güvenlik problemleri ve saldırılar sonrası alınmıştı.

Schiessl, bu uygulamayı “örnek teşkil eden bir çözüm” olarak değerlendirerek Almanya’da da benzer bir sistemin benimsenmesi gerektiğini savundu.


📊 Resmî Raporlar ve Eleştiriler

AfD’nin bu çağrısının arkasındaki gerekçelerden biri, Alman Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) raporları. Bu raporlarda, havuzlarda gerçekleşen cinsel taciz vakalarının %67’sinin Alman vatandaşı olmayan kişiler tarafından işlendiği belirtiliyor. Olaylara karışanların büyük çoğunluğunun Afganistan, Suriye ve Türkiye kökenli olduğu iddia ediliyor.

Ancak bu tür öneriler, hem hukuki hem de etik açıdan yoğun şekilde eleştiriliyor. Almanya’da ayrımcılıkla mücadele yasaları, bu tür uygulamaları açıkça yasaklıyor. İsviçre’de ise Irkçılıkla Mücadele Komisyonu (EKR), toplu yasakların anayasa ve insan hakları ilkeleriyle bağdaşmadığını vurguladı.


🗣️ Tepkiler Çığ Gibi Büyüyor

Sosyal medyada binlerce kişi Schiessl’in paylaşımına tepki gösterdi. İnsan hakları kuruluşları, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri bu öneriyi “kurumsallaşmış ayrımcılık” olarak nitelendiriyor.

Öte yandan, bazı vatandaşlar ise halka açık havuzlarda artan güvenlik sorunlarına dikkat çekerek “düzenin sağlanması” gerektiğini savunuyor. Ancak birçok uzman, çözümün yasaklar değil, sosyal entegrasyon ve güvenlik önlemlerinin artırılması olduğunu belirtiyor.


📌 Sonuç:
AfD’nin “yabancılara havuz yasağı” önerisi, Almanya’daki göçmen karşıtı politikaların geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. İsviçre’deki geçici uygulamanın Almanya için model gösterilmesi, Avrupa’da kamu alanlarındaki eşitlik ilkesini ciddi şekilde tartışmaya açmış durumda.


Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

AVUSTURYA’DA GÖÇ OLMASA NÜFUS 1950’LERE GERİ DÖNERDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

En fazla göçmen Almanya, Romanya ve Türkiye’den geliyor – Ukraynalılar aidiyet hissinde son sırada

Viyana – 16 Temmuz 2025

Avusturya’da nüfus artışı neredeyse tamamen göç sayesinde gerçekleşiyor. 2025 Göç ve Entegrasyon İstatistik Yıllığı’nın sunumunda konuşan Entegrasyon Bakanı Claudia Plakolm (ÖVP) ve Statistik Austria temsilcisi Stephan Marik-Lebeck, ülke nüfusunun yüzde 27,8’inin göçmen kökenli olduğunu açıkladı. Bu oran, 2015’te yüzde 21,4’tü.

Yetkililere göre, göç olmasaydı Avusturya’nın nüfusu, düşük doğum oranları nedeniyle 1950’li yıllardaki seviyelere gerilerdi. İstatistikler, göçmenlerin büyük bir bölümünün ülkeyle duygusal bağ kurduğunu da gösteriyor: Avusturya’da doğmayanların yüzde 75,7’si kendini ülkeye ait hissediyor.

Aidiyet hissi: Suriyeliler ve Boşnaklar en üstte, Ukraynalılar en altta

En yüksek aidiyet oranı Suriyelilerde (yüzde 83,6), ardından Boşnaklar (79,8) ve Somalililer (78,3) geliyor. Buna karşılık, Ukraynalılar arasında bu oran sadece yüzde 64,7.

Bununla birlikte, göçmenlerin yüzde 46,6’sı doğdukları ülkeyle hâlâ duygusal bağ taşıyor. Özellikle Ukraynalılar (59,4) ve Somalililer (52,2) bu duyguyu yoğun yaşıyor. Afganistan kökenlilerde ise bu bağ zayıflamış durumda (yüzde 37,2).

Göçmenler evde çoğunlukla kendi dillerini konuşuyor

Dil kullanımına ilişkin veriler de dikkat çekici: Göçmenlerin yüzde 45,1’i evde kendi ana dilinde konuşurken, sadece yüzde 16,4’ü evde çoğunlukla Almanca kullanıyor. Ancak arkadaş çevresinde Almanca kullanımı artıyor. Bu alanda yüzde 30’u sadece Almanca, yüzde 48,7’si ise Almanca ile birlikte başka diller konuşuyor.

1,85 milyon yabancı uyruklu yaşıyor

1 Ocak 2025 itibariyle Avusturya’da 1.855.400 yabancı uyruklu insan yaşıyor. İlk sırada 239.500 kişiyle Alman vatandaşları bulunuyor. Onları sırasıyla Rumen (155.700), Türk (124.800) ve Sırp (122.500) vatandaşları izliyor. İlk 10’da ayrıca Macaristan, Hırvatistan, Suriye, Bosna-Hersek, Ukrayna ve Polonya yer alıyor.

Viyana göçmenlerin merkezi konumunda

Göçmenlerin en yoğun yaşadığı bölge yüzde 40,2 ile başkent Viyana. En düşük oran ise yüzde 13,5 ile Burgenland’da. Özellikle Afgan, Suriyeli ve Iraklıların yarısından fazlası Viyana’da yaşıyor. Şehirlerde göçmen oranı yüksekken, 5.000’den az nüfuslu yerleşimlerde yaşayan göçmenlerin oranı sadece yüzde 18.

Bakan Plakolm: “Daha fazla insanı alamayız”

Entegrasyon Bakanı Plakolm, Ukrayna (+76.300), Suriye (+53.300) ve Almanya (+39.500) gibi ülkelerden gelenlerde artış olduğunu belirtirken, “Asıl sevindirici olan asıl başvurularda düşüş yaşanması” dedi. 2025 yılı itibariyle şu ana kadar sadece 7.499 iltica başvurusu yapıldı. Bu, geçen yıla kıyasla yüzde 36’lık bir düşüş anlamına geliyor. Başvuranların çoğu Afganistan (yüzde 36), Suriye (yüzde 26) ve Somali’den (yüzde 6).

Plakolm ayrıca aile birleşimi konusundaki sınırlamaların ve uyum kurslarına katılmayanlara uygulanacak yaptırımların gerekliliğine de dikkat çekti: “Her boş sandalye devlete maliyet demek. Kimseyi zorla tutmuyoruz ama buraya gelenler çalışmalı, yasalarımıza ve değerlerimize uymalı.”


Generiertes Bild

Weitergeben

Haberin Devamını Oku

Avrupa

AİHM’DEN İSVİÇRE’YE ELEŞTİRİ: CASTER SEMENYA’YA ADİL YARGILANMA SAĞLANMADI

yazar

Yayınlayan

on

By

🕓 Okuma süresi: 3 dakika

CENEVRE – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Güney Afrikalı olimpiyat şampiyonu atlet Caster Semenya hakkında önemli bir karara imza attı. Mahkeme, 10 Temmuz 2025’te açıkladığı kararla, İsviçre Yüksek Mahkemesi’nin Semenya’ya “adil yargılanma hakkı” tanımadığına hükmetti. Bu çarpıcı karar, spor dünyasında yıllardır tartışma konusu olan cinsiyet politikalarına dair yeni bir dönüm noktası oluşturdu.

Semenya, doğuştan sahip olduğu farklı cinsiyet gelişimi (DSD) nedeniyle Uluslararası Atletizm Federasyonu’nun (World Athletics) uyguladığı testosteron sınırlandırması kurallarına karşı hukuk mücadelesi veriyordu. Ancak İsviçre federal yargı makamları, 2020 yılında World Athletics’in uygulamalarını orantılı ve meşru bulmuştu. Bu kararın ardından Semenya, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı.


AİHM: ADİL YARGILAMA HAKKI İHLAL EDİLDİ

AİHM kararında, İsviçre’nin, Caster Semenya’nın davada temel haklarını yeterince koruyamadığını ve adil yargılama süreci ilkesine uygun davranmadığını belirtti. Kararda, özellikle karmaşık tıbbi ve etik boyutlar içeren bu davada Semenya’nın yeterince dinlenmediği ve savunma hakkının kısıtlandığı vurgulandı.

Mahkeme, Semenya’ya manevi zarar nedeniyle yaklaşık 80.000 Euro tazminat ödenmesine karar verdi. Ancak AİHM, sporculara uygulanan testosteron sınırlandırmasının doğrudan ayrımcılık oluşturup oluşturmadığına dair nihai bir değerlendirmede bulunmadı. Bu yönüyle, ayrımcılık iddiası açısından karar tarafsız ve sınırlı kaldı.


DAVA YENİDEN İSVİÇRE MAHKEMESİNDE

Bu karar doğrultusunda, dava süreci yeniden İsviçre federal yargı sistemine dönmüş oldu. İsviçreli hukuk uzmanları, bu kararın yalnızca Semenya değil, benzer durumda olan birçok DSD’li sporcunun hak mücadelesinde emsal teşkil edebileceğini belirtiyor.

📌 Semenya kararı, cinsiyet temelli düzenlemeler, sporun evrenselliği ve insan hakları arasındaki dengenin yeniden tartışılmasına neden olabilir.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

GURBETÇİYİ CÜZDANINDAN TANIYORLAR

yazar

Yayınlayan

on

By


GURBETÇİYİ KİMSE SORMUYOR, CÜZDANI ANLATIYOR!

Esnaf fiyat yükseltiyor, gurbetçi kendini ele veriyor

OKUMA SÜRESİ: 2 DAKİKA

Yaz tatilini Türkiye’de geçiren gurbetçilerden her yıl benzer bir yakınma duyuluyor:
“Benden yüksek fiyat alıyorlar!”
Maalesef bu şikâyet, birçok durumda gerçeklerle örtüşüyor. Türkiye’deki bazı esnaflar, yurtdışından gelen vatandaşların dövizle geldiğini düşünerek etiketleri sessizce yukarı çekebiliyor.

Ancak işin sadece esnafta olmadığını da unutmamak gerek. Gurbetçi vatandaşlarımız, geldikleri ülkeyi ve alım gücünü farkında olmadan açıkça belli ettiklerinde, pazarlık gücü de hızla azalıyor.

GURBETÇİYİ ELE VEREN DETAYLAR

Esnafın sizi “klasik gurbetçi” olarak tanımlamasına neden olan bazı davranışlar şöyle:

– Esnafa ya da kendi aralarında yüksek sesle “Euro ne kadar?” veya “Bu kaç Euro yapıyor?” gibi sorular sormak
– Yüksek sesle Almanca, Fransızca veya başka bir yabancı dilde konuşmak
– Bel çantası taşımak
– Parmak arası terlik, şort ve marka tişörtlerle alışverişe çıkmak
– Kadınların kollarındaki gösterişli bilezikler veya bilekteki altın zincirler
– Erkeklerde dikkat çeken kalın altın kolyeler

Bu görünüm ve ifadeler, birçok esnaf için adeta birer “fiyat artır sinyali” işlevi görüyor.

DAHA AZ ÖDEMEK İÇİN NE YAPMALI?

Türkiye’deyken yerli gibi, mütevazı ve gösterişsiz görünmek en akıllıca yoldur.
Sade bir tarz benimsemek, sakin bir dille konuşmak ve yerel halk gibi davranmak; hem daha adil fiyatlar almanızı hem de pazarlık yapma şansınızı artırır.


SON SÖZ:
Türkiye’de fiyatları sadece döviz değil, görünüm ve davranışlarınız da belirliyor.
Daha az ödemek istiyorsanız, altınlarınızı ve markalı kıyafetlerinzi değil, pazarlık zekânızı konuşturun!

Haberin Devamını Oku

Trendler