Gündem
TEMU, İSVİÇRE’DE GIDA SEKTÖRÜNE GİRİYOR: MİGROS VE COOP’TAN ENDİŞE UYARISI

⏱ Okuma süresi: 2 dakika
Avrupa’nın e-ticaret devi olma yolunda ilerleyen Çin merkezli Temu, Almanya ve Avusturya’nın ardından İsviçre’de de gıda sektörüne adım atarak Lidl, Aldi, Migros ve Coop gibi büyük zincir marketlere doğrudan rakip oluyor. Şirket, geleneksel “Çin’den ithalat” modelini terk ederek Avrupa’da yerel üreticilerle işbirliği yapmaya başladı.
Almanya’da Wurstbaron et ürünleri ve Mr. Tom gibi atıştırmalık markalarıyla raflara giren Temu, ürünlerini doğrudan tüketiciye ulaştırıyor. Aynı stratejiyle Avusturya’da da faaliyetlerini genişleten şirket, “Avrupa için Avrupa’da üretim” anlayışıyla düşük fiyat, hızlı teslimat ve vergi avantajı sunarak piyasadaki rekabeti kızıştırıyor.
İsviçre’ye de giriş yapan Temu, Coop ve Migros gibi zincirlere karşı lokal tedarik zinciri oluşturma hedefinde. Ancak, gıda güvenliği, kalite standartları ve sürdürülebilirlik konusunda Avrupa’da bazı ciddi endişeler gündeme gelmiş durumda. Sektör uzmanları, Temu’nun Avrupa’daki perakende standartlarına tam anlamıyla uyum sağlayıp sağlayamayacağını tartışıyor.
Uzmanlara göre bu adımlar, ileride Türkiye pazarında da temel gıda, atıştırmalık ve günlük tüketim ürünleri kategorilerine girebilmesi için altyapı hazırlığı olarak değerlendiriliyor.
📰 MEDYADA YER ALAN AÇIKLAMALAR
- SWI swissinfo.ch: “Tages‑Anzeiger’a göre, Temu İsviçre’de gıda satışı planlıyor. Yerel tedarikçilerle doğrudan çalışacak, ancak somut bir başlangıç tarihi henüz yok.”
- Watson: Temu’nun “Local‑to‑Local” modelini İsviçre’ye taşımak istediği, Türkiye ve Almanya’ya paralel bir strateji yürüttüğü belirtildi.
- Blick: Migros ve Coop gibi devler için “düşük fiyatlı” rekabet riski oluştuğu, Temu’nun meyve-sebze gibi ürünlerde yerel tedarikçiler aradığı; bu durumun İsviçre yasaları ve kalite kontrol standartları açısından soru işaretleri doğurduğu ifade edildi.
- Nau.ch: Gıda güvenliği, tüketici sağlığı ve kalite standartlarıyla ilgili endişelere dikkat çekilerek, Asya merkezli platformların çoğu zaman gerekli regülasyonları atladığı ve standartları ihlal ettiği uyarısı yapıldı. Uzman Marlena Hien, bu tür platformların sağlık açısından risk taşıyabileceğini vurguladı.
⚠️ SEKTÖRDEN RESMİ UYARILAR VE ENDİŞELER
İsviçre perakende sektörü, özellikle Migros ve Coop, Temu’nun gıda pazarına girmesine karşı dikkatli ve hazırlıklı olunması gerektiğini kamuoyuna duyurdu.
- Coop CEO’su Philipp Wyss, Watson haber sitesine yaptığı açıklamada, Temu’nun Çin menşeli e‑ticaret modeliyle faaliyet gösterdiğini belirterek: “Temu için gleich lange Spiesse gereklidir – yani aynı vergi ve güvenlik kurallarına tabi olmalı.” Bu açıklama, İsviçreli perakendecilerin Temu’nun gıda pazarına girmesine karşı yasal denetim ve düzenleyici eşitlik talep ettiğini açıkça gösteriyor.
- Swiss Ticaret Birliği (Handelsverband) Başkanı Bernhard Egger ise: “Şu anda üyelerimize Temu’da yer almamalarını tavsiye ediyorum; şu anda avantajlardan çok riskler baskın.” Bu açıklama, platformun itibar riski, regülasyon eksikliği ve yerel tedarikçiler üzerindeki baskısı nedeniyle temkinli yaklaşılması gerektiğine işaret ediyor.
- Uzman görüşleri, Asya merkezli platformların genellikle Avrupa’daki sertifikasyon, izlenebilirlik ve gıda güvenliği standartlarını tam olarak karşılamadığını; bu durumun tüketici sağlığı ve yerel piyasa dengeleri açısından tehdit oluşturduğunu belirtiyor.
🇹🇷 TÜRKİYE’DE PLAN VAR MI?
Temu, Türkiye’de henüz gıda satışına başlamadı. Şirketin şu anki faaliyetleri, lojistik altyapı kurmak, bir iş günü teslimat sistemini oturtmak ve vergisel uyum sağlamak üzerine yoğunlaşmış durumda. İstanbul’da ofis ve depo kurarak Türkiye’deki e-ticaret varlığını güçlendiren Temu’nun, Avrupa’daki gıda stratejisini Türkiye’ye taşımaya dair resmi bir planı bulunmuyor.
Ancak sektör uzmanları, bu altyapının zamanla Türkiye’de de gıda ve temel tüketim ürünleri kategorilerinde genişleme için hazırlık olabileceğini ifade ediyor.
📌 SONUÇ:
Temu’nun Avrupa’daki gıda atağı, İsviçre’ye de sıçramış durumda. Ancak bu genişleme, sadece fiyat avantajı değil; kamu sağlığı, regülasyon, tüketici güveni ve adil rekabet gibi çok boyutlu tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Coop ve Migros gibi güçlü oyuncular, Temu’nun aynı yasal ve etik şartlara tabi tutulmasını beklerken, tüketici örgütleri ve uzmanlar, şirketin regülasyonlara uyumu konusunda ciddi çekinceler taşıyor.
İsviçre pazarı, ucuzluk arayan tüketici için cazip fırsatlar sunsa da, uzun vadeli başarı; Temu’nun şeffaflık, sürdürülebilirlik ve kalite standartlarına ne kadar sadık kalacağına bağlı olacak.


Avrupa
AİHM’DEN İSVİÇRE’YE ELEŞTİRİ: CASTER SEMENYA’YA ADİL YARGILANMA SAĞLANMADI

🕓 Okuma süresi: 3 dakika
CENEVRE – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Güney Afrikalı olimpiyat şampiyonu atlet Caster Semenya hakkında önemli bir karara imza attı. Mahkeme, 10 Temmuz 2025’te açıkladığı kararla, İsviçre Yüksek Mahkemesi’nin Semenya’ya “adil yargılanma hakkı” tanımadığına hükmetti. Bu çarpıcı karar, spor dünyasında yıllardır tartışma konusu olan cinsiyet politikalarına dair yeni bir dönüm noktası oluşturdu.
Semenya, doğuştan sahip olduğu farklı cinsiyet gelişimi (DSD) nedeniyle Uluslararası Atletizm Federasyonu’nun (World Athletics) uyguladığı testosteron sınırlandırması kurallarına karşı hukuk mücadelesi veriyordu. Ancak İsviçre federal yargı makamları, 2020 yılında World Athletics’in uygulamalarını orantılı ve meşru bulmuştu. Bu kararın ardından Semenya, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımıştı.
AİHM: ADİL YARGILAMA HAKKI İHLAL EDİLDİ
AİHM kararında, İsviçre’nin, Caster Semenya’nın davada temel haklarını yeterince koruyamadığını ve adil yargılama süreci ilkesine uygun davranmadığını belirtti. Kararda, özellikle karmaşık tıbbi ve etik boyutlar içeren bu davada Semenya’nın yeterince dinlenmediği ve savunma hakkının kısıtlandığı vurgulandı.
Mahkeme, Semenya’ya manevi zarar nedeniyle yaklaşık 80.000 Euro tazminat ödenmesine karar verdi. Ancak AİHM, sporculara uygulanan testosteron sınırlandırmasının doğrudan ayrımcılık oluşturup oluşturmadığına dair nihai bir değerlendirmede bulunmadı. Bu yönüyle, ayrımcılık iddiası açısından karar tarafsız ve sınırlı kaldı.
DAVA YENİDEN İSVİÇRE MAHKEMESİNDE
Bu karar doğrultusunda, dava süreci yeniden İsviçre federal yargı sistemine dönmüş oldu. İsviçreli hukuk uzmanları, bu kararın yalnızca Semenya değil, benzer durumda olan birçok DSD’li sporcunun hak mücadelesinde emsal teşkil edebileceğini belirtiyor.
📌 Semenya kararı, cinsiyet temelli düzenlemeler, sporun evrenselliği ve insan hakları arasındaki dengenin yeniden tartışılmasına neden olabilir.

Avrupa
AFD’DEN TEPKİ ÇEKEN ÖNERİ: YABANCILARA HAVUZ YASAĞI MI GELİYOR?

🕒 Okuma süresi: 2 dakika
Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, ülkedeki halka açık yüzme havuzlarına yönelik tartışmalı bir öneriyle gündemde. AfD Federal Milletvekili Carina Schiessl, sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla, göçmen kökenli genç erkeklerin havuzlara girişinin yasaklanması gerektiğini savundu.
Schiessl’in paylaşımında yer alan afişte, başında şapka olan ve bel çantası taşıyan bir genç erkek illüstrasyonu kırmızı bir yasak işaretiyle sunulurken, üstüne şu ifadeler yazıldı:
“Talahonfreie Zone – Ein Sommer wie früher: friedlich. deutsch. unbeschwert.”
(Türkçesi: “Kavgasız alan – Eski zamanldaki gibi bir yaz: huzurlu. Alman. kaygısız.”)
Söz konusu paylaşım, hem ifade biçimi hem de içerdiği ırkçı göndermeler nedeniyle büyük tepki topladı.
🔍 İsviçre’yi Örnek Gösterdi
AfD’li milletvekilinin dayanak noktası, İsviçre’nin Jura kantonunda yer alan Porrentruy (Pruntrut) kasabasındaki bir yüzme havuzunun aldığı tartışmalı karar. Bahsi geçen havuz, yalnızca İsviçre vatandaşları, çalışma izni olanlar ve resmi ikameti bulunan kişilere açık hale getirilmişti. Karar, bölgede yaşanan güvenlik problemleri ve saldırılar sonrası alınmıştı.
Schiessl, bu uygulamayı “örnek teşkil eden bir çözüm” olarak değerlendirerek Almanya’da da benzer bir sistemin benimsenmesi gerektiğini savundu.
📊 Resmî Raporlar ve Eleştiriler
AfD’nin bu çağrısının arkasındaki gerekçelerden biri, Alman Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) raporları. Bu raporlarda, havuzlarda gerçekleşen cinsel taciz vakalarının %67’sinin Alman vatandaşı olmayan kişiler tarafından işlendiği belirtiliyor. Olaylara karışanların büyük çoğunluğunun Afganistan, Suriye ve Türkiye kökenli olduğu iddia ediliyor.
Ancak bu tür öneriler, hem hukuki hem de etik açıdan yoğun şekilde eleştiriliyor. Almanya’da ayrımcılıkla mücadele yasaları, bu tür uygulamaları açıkça yasaklıyor. İsviçre’de ise Irkçılıkla Mücadele Komisyonu (EKR), toplu yasakların anayasa ve insan hakları ilkeleriyle bağdaşmadığını vurguladı.
🗣️ Tepkiler Çığ Gibi Büyüyor
Sosyal medyada binlerce kişi Schiessl’in paylaşımına tepki gösterdi. İnsan hakları kuruluşları, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri bu öneriyi “kurumsallaşmış ayrımcılık” olarak nitelendiriyor.
Öte yandan, bazı vatandaşlar ise halka açık havuzlarda artan güvenlik sorunlarına dikkat çekerek “düzenin sağlanması” gerektiğini savunuyor. Ancak birçok uzman, çözümün yasaklar değil, sosyal entegrasyon ve güvenlik önlemlerinin artırılması olduğunu belirtiyor.
📌 Sonuç:
AfD’nin “yabancılara havuz yasağı” önerisi, Almanya’daki göçmen karşıtı politikaların geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. İsviçre’deki geçici uygulamanın Almanya için model gösterilmesi, Avrupa’da kamu alanlarındaki eşitlik ilkesini ciddi şekilde tartışmaya açmış durumda.
Dünya
MISIR’DA TATİL KÂBUSA DÖNDÜ: 3 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA GEREKSİZ AMELİYAT DAYATMASI

⏱ Okuma süresi: 2 dakika]
İsviçreli bir kadın, Hurghada’daki bir tatil köyünde oğlunun geçirdiği kaza sonrası, otelin anlaşmalı olduğu partner hastanede çocuğuna gereksiz ve riskli bir ameliyat önerildiğini, bunun için 10 bin Euro peşin ödeme talep edildiğini açıkladı.
Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki popüler tatil bölgesi Hurghada’da yaşanan olay, yabancı turistlerin sağlık sistemi karşısında karşılaşabileceği tehlikelere dikkat çekti. İsviçreli A.* isimli anne, 3 yaşındaki oğlunun otel havuzu kenarında bir cankurtaranın çarpması sonucu bacağını kırdığını, ardından partner hastanede büyük bir sağlık skandalı yaşandığını ifade etti.
5 SAATLİK OPERASYON VE 10 BİN EURO TALEBİ
Anne A., otelin anlaşmalı olduğu özel bir hastaneye yönlendirildiklerini ve burada doktorların, çocuğu için yaklaşık beş saat sürecek kapsamlı bir ameliyat önerdiğini ifade etti. Önerilen operasyon, çocuğun bacağının tamamen açılmasını gerektiriyordu. Ancak A., sahip olduğu tıbbi bilgiye dayanarak, bu tür bir cerrahi müdahalenin çocuğunun kırık tipi açısından kesinlikle gereksiz olduğunu düşündüğünü belirtti.
Üstelik, operasyon için aileden 10.000 Euro peşin ödeme talep edildi. Hastane personelinin baskısı altında kalan kadın, İsviçre’den tanıdığı yerel turizm uzmanı Sigrun Brabenetz’ten yardım istedi. Brabenetz’in iş ortağı Hamada’nın devreye girmesiyle aile, doktorların tüm uyarılarına rağmen hastaneden çıkabildi.
UYGUN TEDAVİ SADECE YARIM SAAT SÜRDÜ
Daha sonra başvurdukları farklı bir özel hastanede çocuğa yalnızca lokal bir kesiyle metal sabitleme işlemi uygulandı. Tedavi sadece yarım saat sürdü ve çocuk hızlıca toparladı.
OTEL NE ÖZÜR DİLEDİ NE DE DESTEK OLDU
A., otel yönetiminden de büyük hayal kırıklığı yaşadığını belirtti. Kazaya neden olan cankurtaran için ne özür dilendiğini ne de herhangi bir sorumluluk alındığını söyledi. “Yemekleri oğlumun yanına odaya getirmem bile sorun oldu, ekstra ücret talep ettiler,” diyerek yaşadığı zor anları paylaştı.
UYARI: OTELLERİN ANLAŞMALI HASTANELERİNE DİKKAT
Sigrun Brabenetz ise benzer olayların neredeyse her gün yaşandığını ve turistlerden yardım çağrıları aldıklarını aktardı. “Otel klinikleri genellikle yüksek ücretler karşılığında gereksiz tedaviler öneriyor. Bu durum, turizmin güvenilirliğini ciddi biçimde zedeliyor,” dedi.
UZMANLARDAN ÖNEMLİ TAVSİYELER
İsviçre Dışişleri Bakanlığı (EDA) ve sigorta uzmanları, yurt dışına çıkan vatandaşlara kapsamlı bir seyahat sigortası yaptırmalarını tavsiye ediyor. İsviçre Sigorta Derneği’nden Thilo Kleine, “Yurtdışında yaşanan tıbbi vakalarda en kısa sürede seyahat sigortasının acil hattı aranmalı. Bu birim hastane seçimi ve ödeme süreçlerinde yardımcı olabilir” dedi.
TCS’nin ETI Seyahat Sigortası’ndan Vanessa Flack da, nakit ödemelerin genellikle gereksiz olduğunu ve doktorlarla doğrudan iletişim kurarak sürecin kontrol altına alınabildiğini söyledi.
Brabenetz ise, yalnızca çok acil durumlarda otel doktoruna başvurulmasını, mümkünse İngilizce konuşulan bağımsız özel hastanelerin tercih edilmesini, peşin ödeme taleplerine karşı ise turist polisinden yardım istenebileceğini belirtti.
* İsimler redaksiyon tarafından bilinmektedir.

-
E-Dergi1 yıl önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi1 yıl önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
İsviçre1 yıl önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Yaşam1 yıl önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
Gündem8 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Dünya8 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem7 ay önce
TELEGRAM’DA ŞOK EDEN GRUPLAR: TECAVÜZ AĞLARI VE K.O. DAMLALARI
-
Gündem8 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ