Sosyal Medya

Avrupa

17 Yaşındaki Somalili Şüpheli, 14 Yaşındaki Kızı Tecavüzle Suçlanıyor

yazar

Yayınlayan

on

Avusturya – Niederösterreich’in Korneuburg bölgesindeki Langenzersdorf istasyonunda, 17 yaşındaki bir genç hakkında 14 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği iddiaları gündeme geldi. Somalili bir sığınmacı olarak kayıtlı olduğu belirtilen şüpheli, gözaltına alındı ve Korneuburg Cezaevi’ne teslim edildi. Olayla ilgili olarak yapılan ilk sorgulamada, şüpheli konuşmayı reddetti.

Olay Sosyal Medyada Büyük Tepki Topladı: Sağ Radikal Yorumlar Artıyor

Langenzersdorf’taki tecavüz vakası sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Sağ radikal görüşlü Avusturyalılar, sığınmacı suçluların hızla sınırdışı edilmesi gerektiğini vurgulayan öfkeli yorumlarda bulundu. “Bu tür suçluları neden hızla sınırdışı etmiyorsunuz? Niçin bu kriminelleri beslemeye devam ediyorsunuz? İngiltere’deki gibi sokaklara mı dökülmemiz gerekiyor?” şeklindeki eleştiriler, sosyal medya platformlarında geniş bir tartışma başlattı.

Olayın, Pazartesi günü saat 23:30 civarında meydana geldiği bildirildi. Şüphelinin, tesadüfen karşılaştığı genç kızı önce zorla yere yatırdığı, ardından cinsel saldırıda bulunduğu iddia ediliyor. Genç kız, yaşananları annesine bildirdi ve suç duyurusunda bulundu. Olayla ilgili video kayıtları, şüphelinin kimliğini tespit etmeyi sağladı. Şüpheli, Çarşamba günü Korneuburg’da bir cep telefonunun çalınması şüphesiyle yapılan operasyonda yakalandı.

#Niederösterreich #Langenzersdorf #Tecavüz #SosyalMedyaTepkisi #SığınmacıSuçları #Korneuburg #Avusturya #österreich #austria #haber #haberler #sosyalmedya #avrupahaber #sondakika #vergewaltigung #asyl

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avrupa

ALMANYA SEÇİMLERİNDE AŞIRI SAĞCI AfD’NİN RADİKAL PLANLARI GÜNDEMDE

yazar

Yayınlayan

on

By

Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi, göçmenlere yönelik sert politikaları ve Avrupa Birliği’ne (AB) karşı çıkışlarıyla tartışma yaratmaya devam ediyor. Parti, Riesa kentinde düzenlenen konferansta seçim öncesi radikal bir manifesto açıkladı.

AfD’nin planları arasında sınırların kapatılması, göçmenlerin kitlesel sınır dışı edilmesi ve AB’yi parçalama gibi hedefler yer alıyor. Partinin lideri Alice Weidel, “yeniden göç ettirme” ifadesini kullanarak göçmenlerin büyük çaplı bir şekilde ülkelerine geri gönderileceğini açıkça belirtti.

RADİKAL SÖYLEMLER VE PROTESTOLAR

Konferans sırasında AfD karşıtı binlerce kişi Riesa sokaklarında protestolar düzenledi. Göstericiler, partinin ayrımcı politikalarını kınarken, Weidel eylemcileri “solcu çete” olarak nitelendirdi.

AfD’nin manifestosunda:

  • Paris İklim Anlaşması’ndan çıkış,
  • Euro kullanmaktan vazgeçme,
  • Rüzgar enerjisi tesislerinin yıkımı gibi tartışmalı vaatler dikkat çekti.

Weidel, kürsüden yaptığı konuşmada, “AB’nin iltica sisteminden çıkacağız, utanç yel değirmenlerini yok edeceğiz ve cinsiyet çalışmaları profesörlerini işten atacağız” dedi.

AfD’NİN YÜKSELİŞİ VE TEHDİTLER

Kamuoyu yoklamalarına göre, AfD’nin ulusal düzeyde desteği %20’yi aşıyor ve parti doğu eyaletlerinde hızla güç kazanıyor. Ancak diğer siyasi partiler, AfD ile iş birliği yapmayı reddediyor ve bu durum, partinin iktidar olmasını zorlaştırıyor.

AfD içindeki aşırı sağcı eğilimler, partiye yönelik eleştirilerin odağında. Özellikle partinin bazı üst düzey isimlerinin Nazi dönemiyle ilişkilendirilen söylemleri, tartışmaları körüklüyor. Björn Höcke gibi figürler, Nazi geçmişini yücelten açıklamalarıyla dikkat çekiyor.

SEÇİMLERDE GÖÇMEN KARŞITLIĞI VE AB KARŞITI SÖYLEMLER ÖN PLANDA

AfD’nin yükselişi, Almanya’da göçmen karşıtı politikaların ve AB’ye duyulan tepkinin artmasının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Partinin bu söylemleri, 23 Şubat’taki seçimlerde belirleyici bir rol oynayabilir. Ancak AfD’nin sert söylemleri, toplumu kutuplaştırma riski taşıyor.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

TINDER HOLLANDA’DA ‘ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ’ OLARAK GÖRÜLÜYOR: NEDEN?

yazar

Yayınlayan

on

By

Hollandalı güvenlik uzmanları, popüler flört uygulaması Tinder’ı ulusal güvenlik açısından bir tehdit olarak değerlendiriyor. Uygulamayı kullanan askerlerin konumları ve kişisel bilgileri, kötü niyetli kişiler tarafından kolaylıkla ele geçirilebiliyor. Bu durum, özellikle NATO’nun kritik görevlerinde bulunan askerler açısından ciddi bir risk oluşturuyor.

ASKERLERİN VERİLERİ NASIL TEHLİKE ALTINDA?

Araştırmacı gazetecilik kolektifi Follow The Money (FTM), Tinder’da sahte hesaplarla gerçekleştirdikleri çalışmada ABD, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerin askerlerinin hassas bilgilerine ulaştı. Bu bilgiler arasında:

  • Görev yerleri,
  • Yurtiçi ve yurtdışı hareketleri,
  • NATO’ya bağlı kritik birimlerde çalışan askerlerin kimlikleri yer aldı.

Araştırmaya göre, Rusya tehdidine karşı Baltık ülkeleri ve Balkanlar’da konuşlandırılan NATO güçlerinden hava kuvvetleri personeline kadar birçok askeri personelin bilgileri bu yolla elde edilebildi.

SAHTE PROFİLLE BÜYÜK BİR AĞA ULAŞILDI

FTM gazetecileri, “35 yaşındaki Naomi” kimliğiyle sahte bir Tinder profili oluşturdu. Profilde, yoga yapmayı seven ve askeri üniformalı erkeklerden hoşlanan bir kadın imajı çizildi. Bu sahte hesap, kısa sürede Estonya’da görev yapan NATO askerlerinden ABD’nin Afrika ve Avrupa’daki birliklerine kadar geniş bir bağlantı ağına ulaştı.

NEDEN ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ?

Tinder’ın konum tabanlı çalışma prensibi ve kullanıcıların paylaştığı hassas bilgiler, istihbarat toplama için kullanılabilecek bir açık oluşturuyor. Hollandalı güvenlik uzmanları, bu durumun sadece bireysel değil, aynı zamanda operasyonel güvenliği de riske attığını belirtiyor. Özellikle NATO görevlerinin hassas doğası, bu riskin boyutlarını artırıyor.

NE YAPILMALI?

Uzmanlar, şu önerileri sunuyor:

  • Askerlerin sosyal medya ve flört uygulamalarını kullanımına yönelik daha sıkı düzenlemeler getirilmesi,
  • Kişisel bilgilerin paylaşımı konusunda eğitimlerin artırılması,
  • Uygulamaların güvenlik açıklarının kapatılması için geliştiricilerle iş birliği yapılması.

Bu olay, dijital platformların bireysel gizlilikten ulusal güvenliğe kadar geniş bir alanda nasıl risk yaratabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Haberin Devamını Oku

Avrupa

CORONA AŞISINDAN ZARAR GÖRENLERİN HAKLARI ZAMAN AŞIMINA MI UĞRADI?

yazar

Yayınlayan

on

By

Corona aşılarından zarar gördüğünü iddia edenlerin tazminat taleplerini gerçekleştirebilmeleri için belirlenen yasal süre, birçok kişi için sona ermiş olabilir. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) milletvekili Jessica Tatti, bu konuda hükümeti ve aşı üreticilerini eleştirerek, mağdurların haklarını kullanamadan zaman aşımına uğramalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

Yan Etki İddiaları ve Hükümetin Tavrı

Jessica Tatti, Biontech-Pfizer’in “Comirnaty” adlı Corona aşısıyla ilgili bazı araştırmalara dikkat çekti. Bu araştırmalara göre, belirli aşı partilerinde DNA kontaminasyonu olduğu ve bu durumun insan sağlığı üzerinde uzun vadeli zararlara yol açabileceği iddia ediliyor. Ancak Alman hükümeti, Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün değerlendirmesine dayanarak, bu iddiaların bilimsel olarak yeterince kanıtlanmadığını ifade etti ve aşıların güvenli olduğunu yineledi.

Zaman Aşımı Süresi ve Tartışmalar

Alman hukukuna göre tazminat taleplerinde zaman aşımı süresi genellikle üç yıl olarak belirlenmiştir. Bu, 2021 yılına kadar aşılanan kişilerin zarar gördüğüne dair taleplerini 2024 yılının sonuna kadar iletmeleri gerektiği anlamına geliyor. Jessica Tatti, bu sürenin çok kısa tutulduğunu ve Paul-Ehrlich Enstitüsü’nün aşı yan etkileriyle ilgili geniş bir listeyi ancak Kasım 2024’te yayımlayarak mağdurları harekete geçmek için yeterli zaman bırakmadığını iddia etti.

Tazminat ve Hukuki Sorumluluk

Alman hükümeti, Infektionsschutzgesetz (Enfeksiyon Koruma Yasası) kapsamında aşı mağdurlarına tazminat ödemeyi taahhüt etse de, Avrupa Birliği’nin aşı üreticileriyle yaptığı sözleşmeler, üreticileri yasal sorumluluktan büyük ölçüde muaf tutuyor. Bu durum, mağdurların zararlarının karşılanması konusundaki adalet arayışlarını zorlaştırıyor.

Untersuchungsausschuss ”Araştırma Komisyonu” Talebi

Jessica Tatti, Corona aşılarının olası yan etkileri ve aşı süreçlerindeki şeffaflığın yetersiz olduğu gerekçesiyle Almanya Federal Meclisi’nde bir araştırma komisyonu (Untersuchungsausschuss) kurulmasını talep etti. Bu komisyonun, özellikle aşılama süreçlerinde kullanılan yöntemlerin, yan etki iddialarının ve hükümetin bu süreçteki tutumunun detaylı şekilde incelenmesini sağlaması amaçlanıyordu.

Ancak, bu tür bir komisyonun kurulabilmesi için Meclis’te mevcut 733 milletvekilinden en az dörtte birinin, yani 184 milletvekilinin desteği gerekiyor. Tatti’nin bu talebi yeterli siyasi destek bulamadığı için hayata geçirilemedi.

Tatti, bu durumu eleştirerek, mağdurların haklarının yeterince korunmadığını ve hükümetin şeffaflıktan uzak bir yaklaşım sergilediğini ifade etti. Araştırma komisyonu talebi, aşılama süreçlerinde olası ihmallerin ve zarar gören kişilerin mağduriyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya konulmasını hedefliyordu.

Özetle:

Corona aşılarından zarar gördüğünü düşünenlerin yasal haklarını korumaları için hızla harekete geçmeleri gerekiyor. Bununla birlikte, konuya dair bilimsel araştırmaların daha geniş çaplı ve bağımsız olarak yürütülmesi, mağduriyetlerin tam olarak ortaya konulabilmesi açısından kritik bir öneme sahip.

Haberin Devamını Oku

Trendler