Genel
SIĞINMACI KRİZİ: İSVİÇRE’DEKİ KAPASİTE ZORLANIYOR, SIĞINMACILAR SORUNLARINA MUHATAP BULAMIYOR
Okuma Süresi: 3 dakika
2023 yılında İsviçre’ye yapılan sığınma başvurularında rekor artış yaşandı. İsviçre Göçmen Dairesi’nin (SEM) verilerine göre, yılın ilk 9 ayında yaklaşık 27.000 kişi İsviçre’ye sığınma başvurusunda bulundu. En fazla başvuru yapan ülkeler Afganistan, Türkiye, Eritre ve Suriye oldu. Avrupa genelinde yaşanan göç dalgası, sadece İsviçre’de değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde kapasitelerin zorlanmasına neden oldu. İsviçre, ilk kez bu kadar yoğun bir sığınmacı başvurusu ile karşı karşıya kaldı.
İsviçre’deki mülteci sayısı da hızla artıyor. Ağustos 2024 sonu itibarıyla İsviçre’de 86.800 civarında tanınmış mülteci yaşamaktadır. Bu sayı, 2023 yılının sonunda kaydedilen en yüksek seviyeyi de aşarak yaklaşık yüzde 7 artış gösterdi.
İsviçre’de sığınmacı krizinin bir diğer önemli boyutu da sosyal yardımlar ve entegrasyon sürecinde karşılaşılan zorluklar. Son verilere göre, İsviçre’deki sığınmacıların yaklaşık yüzde 80’i, ülkedeki ilk beş ila yedi yıl içinde sosyal yardıma bağımlı oluyor. Bu, sığınmacıların büyük çoğunluğunun uzun bir süre boyunca iş bulamayıp, devlet yardımları ile geçinmek zorunda kaldığını gösteriyor.
Federal hükümet, kantonlara her bir oturum izni almış kişi başına yıllık 18.000 Frank ödeme yapıyor. Bunun yanı sıra, entegrasyon desteği için kişi başı bir defaya mahsus 6.000 Frank‘lık ek bir ödeme sağlanıyor. Ancak, mültecilere ödenecek tek tip bir yardım tutarı bulunmuyor. Her kantonun göç hizmetleri, sığınmacıların bireysel durumlarını değerlendirerek yardım miktarını belirliyor.
Genel olarak, İsviçre devleti bir yetişkin için ortalama 500 Frank, bir çocuk için ise 250 Frank yardım ödüyor. Ancak, bir aile için ödenen toplam yardım miktarı 2.000 Frank’i geçmiyor. Bu sistem, kantonlar arasında farklılık gösterse de, sığınmacıların büyük çoğunluğu bu yardımlarla geçinmeye çalışıyor.
ENTEGRASYON VE SOSYAL BASKILAR
Sosyal yardıma bağımlı kalmak, birçok sığınmacı için hem maddi hem de psikolojik zorluklara neden oluyor.
İsviçreninsesi’ne son günlerde gelen telefon ve mesajlarda, sığınmacılar muhatap bulamama sıkıntısı yaşıyor. İsviçre’ye 8 ay önce sığınan Bellinzona’daki bir sığınmacı, yaşadığı durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Evde otura otura bıktım, bunalımdayım, depresyondayım. Çalışmak istiyorum ama iş bulamıyorum. Tanıdığınız işci arayan biri varsa lütfen yardımcı olun. Bu konuda muhatap olabileceğim kimseyi bulamıyorum. Ne arayan var ne soran. Oysa başvurumun reddi ya da kabul edilmesi yönünde en geç iki ay içinde karar verilmesi gerekiyordu.” Bu gecikmeler ve belirsizlik, sığınmacıların yaşam şartlarını daha da zorlaştırıyor.
Aileler Zor Koşullarda Yaşıyor
Zürih’te bir sığınmacı kampında yaşayan bir aile ise, iki ay içinde altı farklı kampa taşındıklarını belirterek, yaşadıkları belirsizliğe isyan ediyor: “En küçüğü 5 yaşında, en büyüğü 18 yaşında olan çocuklarımızla tek bir odada 6 kişi kalıyoruz. Artık bıktık. Göndereceklerse göndersinler ama bir muhatap bulamıyoruz. Kimse ne arıyor ne de soruyor.“
Fribourg’daki bir başka aile ise yardım kuruluşları ve resmi kurumların baskılarından şikayetçi. Caritas gibi sivil toplum kuruluşlarından yeterince destek alamadıklarını belirten aile, yaşadıkları psikolojik baskının kendilerini olumsuz etkilediğini dile getiriyor.
SIĞINMACILAR MUHATAP BULAMIYOR
Yoğun sığınmacı akını karşısında İsviçre’nin idari yapısının yetersiz kalması ve süreçlerin gecikmesi, başvuru sahiplerinin sabrını zorluyor. Göçmenlerin yasal süreçleri hızlandırılmadığı gibi, birçok sığınmacı iletişim kuracak yetkili bulmakta da zorlanıyor. Sığınmacıların çoğu, başvurularının akıbetiyle ilgili bilgi almanın neredeyse imkansız hale geldiğini belirtiyor.
KRİZİN BOYUTLARI VE GELECEK ADIMLAR
İsviçre hükümeti, sığınmacı göçmen başvurularındaki bu artış karşısında daha fazla barınma alanı oluşturma ve idari süreçleri hızlandırma yönünde adımlar atacağını belirtse de, sığınmacılar için kısa vadede bir çözüm öngörülmüyor. Diğer taraftan da kamuoyu baskısı, sağ ve orta merkez partinin geçici mültecilerin aile birleşimini kısıtlama girişim ve görüşmeleri sürüyor. Uzun süreli barınma ve temel ihtiyaçlar konusunda yaşanan sıkıntılar, özellikle çocuklu aileler için büyük bir sorun haline gelmiş durumda. İsviçre genelinde birçok sığınmacı, bu zor süreçte en azından bir muhatap bulmayı umuyor.
#İsviçre #Sığınmacılar #Göç #Kriz #asyl #migration #sığınmacı #türkiye #schweiz #schwiiz #isviçrehaberleri #isviçreninsesi #suisse #svizzera #switzerland #haber #avrupa
Genel
İSVİÇRE’DE COOP, MİGROS VE ALDI’NİN MARKETLERDEKİ RAMAZAN STRATEJİSİ

İsviçre’de Noel döneminde süpermarketlerde çeşit çeşit advent takvimleri, çikolatalar ve hediyelik ürünler görmek mümkünken, Ramazan ayına yönelik özel ürünler ve kampanyalar şimdiye kadar sınırlıydı. Ancak perakende devleri bu yıl Ramazan ayını da ticari fırsata çevirme konusunda daha aktif bir tutum sergiliyor.
ALDİ’DEN RAMAZAN TAKVİMİ VE GENİŞLETİLEN ÜRÜN YELPAZESİ
Almanya merkezli indirim market zinciri Aldi, bu yıl Ramazan için özel bir adım attı. Şirketin haftalık reklam broşüründe yer alan Ramazan Takvimi, tatlılar ve boyama sayfalarıyla dolu. Aldi yetkilileri, bunun İsviçre’de bir ilk olduğunu doğrularken, bu adımla oruç tutan müşterilere günlük sürprizler sunmayı amaçladıklarını belirtti.
Aldi ayrıca, Ramazan ayı boyunca talebin artması nedeniyle hurma çeşitlerini genişletti. Bu yıl dört yeni hurma çeşidinin raflarda yer alacağını ve bu ürünlere özel kampanyalar düzenleneceğini duyurdu. Hurma, İslam geleneğinde iftar açmak için en çok tercih edilen ürünlerden biri olarak öne çıkıyor. Hem besin değeri yüksek hem de hızlı enerji sağladığı için Ramazan sofralarının vazgeçilmezlerinden biri.
MİGROS VE COOP’UN RAMAZAN HAMLELERİ
Migros da Ramazan Takvimi satışıyla sürece katılırken, yıl boyunca hurma stoklarını koruduklarını vurguladı. Benzer şekilde Coop, hurma ve kuru incir gibi ürünlerde özel kampanyalar düzenleyerek, geçtiğimiz günlerde lüks Fine Food hurmalarında 10 katı fazla Superpunkt kampanyası başlattı. Önümüzdeki günlerde daha fazla indirim ve promosyonun duyurulması bekleniyor.
Ancak Coop, geçtiğimiz yıl bazı şubelerinde Ramazan’a özel olarak non-food ürünler de satmıştı. Dekoratif ay yıldız süsleri, karton tabaklar ve masa örtüleri içeren bu koleksiyon, beklenen ilgiyi görmeyince bu yıl tekrarlanmama kararı alındı. Oysa İsviçre’de 15 yaş üstü yaklaşık 430 bin Müslüman’ın yaşadığı resmi verilerle biliniyor.
KÜÇÜK JESTLER, BÜYÜK TEPKİLER
Ramazan ayına yönelik pazarlama hamleleri her zaman olumlu karşılanmıyor. İki yıl önce Migros, sosyal medya hesaplarından “Tüm oruç tutanlara ve ailelerine güzel bir Ramazan dileriz” şeklinde bir mesaj paylaşmış ve hurma dolu bir kase görseli eklemişti. Ancak SVP Ulusal Milletvekili Andreas Glarner, bu paylaşımın ardından Migros’a boykot çağrısı yaparak, “Artık başka yerden alışveriş yapma zamanı” ifadelerini kullanmıştı.
AVRUPA’DA DAHA YAYGIN BİR PAZAR
Ramazan döneminde Avrupa’nın diğer ülkelerinde ise süpermarketler daha cesur hamleler yapıyor. Fransa ve İngiltere’de yıllardır Ramazan temalı ürünler satışa sunuluyor. Almanya’nın büyük şehirleri olan Köln ve Frankfurt’ta ise Ramazan boyunca sokaklar İslami motiflerle süsleniyor. Üstelik birçok Alman market zinciri, Ramazan ayı süresince müşterilerine özel mesajlar paylaşarak bu dönemi ticari açıdan değerlendirmeyi sürdürüyor.
İsviçre’deki perakende zincirleri ise Ramazan ayına yönelik adımlarını temkinli atmaya devam ediyor. Migros, Coop ve Aldi’nin kampanyaları, Müslüman müşterilere yönelik artan ilgiyi gösterse de, Avrupa’daki benzerlerine kıyasla hala oldukça sınırlı kalıyor. Önümüzdeki yıllarda bu eğilimin nasıl şekilleneceği ise merak konusu.
Genel
KAİROS: BERLİN DUVARI’NIN ÇATLAKLARINDAN SIZAN BİR HİKAYE

“Hiçbir heyecan olasılıklara karşı duyulan kadar büyük değildir; çünkü yalnızca hayaller noksansız ve kusursuzdur.”
Bazı anları sizce büyülü yapan nedir? Bir daha asla yaşanmayacak olması mı, yoksa o anın içinde saklı olan duyguların, zamanla silinmez bir iz bırakacak olması mı?
Baştan sona hatırlamanın kitabı olan Kairos, tam da bu soruların ekseninde kurulmuş bir hikaye. Kairos kitabı ile “Uluslararası Booker 2024” ödülünü kazanan Erpenbeck, zamanın, fırsatların ve ilişkilerin geçici doğasına dikkat çekerken, aynı zamanda bu geçici anların nasıl kalıcı duygusal izler bıraktığını da ortaya seriyor.
Çevirmeni Regaip Minareci’ye de Talat Sait Halman Çeviri Ödülünü kazandıran Kairos, bir aşkın derinliklerinden yükselen bir toplumsal dönüşümün edebi izlerini sürerken, hem bireysel hem de kolektif bir tarihsel hafızayı derinlemesine yansıtıyor. Berlin Duvarı’nın yıkılmasına yakın dönemde, Doğu Almanya’nın sarsılan temelleri üzerine kurulan bu roman, iki paralel hikayenin arasında, her anı unutulmaz kılacak bir dokunuşla ilerliyor. Kitap, Kairoskavramını hem mitolojik hem de toplumsal bir bağlamda ele alarak, zamanı ve fırsatları kaçırmama arzusunun insan ruhunun karmaşık derinliklerine nasıl işlediğini sorguluyor.
Başlangıçta, yalnızca bir aşk hikayesi gibi görünen Kairos, zamanla birbirine tutunan, kesişen ve derinleşen hayatların bir iz düşümüne dönüşüyor. Genç, hayata yeni adım atmış Katharina’nın, kendisinden otuz dört yaş büyük, evli ve çocuklu Hans ile olan ilişkisi, bir tutkunun kıvılcımlarından doğarken, kısa süre içinde duygusal bir labirente dönüşüyor. Hans’ın entelektüel donanımı ve tecrübesinin Katharina üzerinde yarattığı büyü, zamanla manipülasyonun ve içsel hapsin izlerini taşımaya başlıyor. Katharina, başlangıçta hayranlıkla bağlandığı Hans’ın, her hareketinin bir stratejiye dönüştüğünü, her adımının onu bir çıkmaza sürüklediğini fark ettikçe, ilişkiden kopamayan bir kadının acısını içselleştiriyor. Toksik bir ilişkinin röntgenini çeken Erpenbeck, bu sarsıcı ilişkiyi, tarihsel ve toplumsal bağlamla iç içe, derinlemesine işlerken, bireyin kimlik arayışını, toplumsal bağların inşa edilme biçimini sorguluyor.
Romanın zengin dokusu, kişisel bir anlatının çok ötesine geçiyor ve Doğu Almanya’nın içsel çelişkilerini, o dönemin bireyler üzerindeki etkilerini derinlemesine irdeleyen bir yapıya bürünüyor. Katharina ile Hans’ın arasındaki bu çalkantılı ilişki, Doğu Berlin’in gergin atmosferinin mikrokozmosunu oluşturuyor; bir yanda kişisel hayal kırıklıkları, diğer yanda toplumsal bir dönüşümün sancıları… Bu ilişki, bireysel manipülasyonun ve politik propagandanın etkilerini gözler önüne sererken, Almanya’nın tarihine, kültürel belleğine ve bu büyük dönüşümün bireyler üzerindeki yıkıcı etkilerine dair derin bir anlatı oluşturuyor.
Erpenbeck, Kairos’ta, Doğu Almanya’nın kültürel ve entelektüel yapısını da vurguluyor, sık sık Alman edebiyatının klasik eserlerine ve müziğe yapılan göndermelerle, karakterlerin içsel yolculuklarını daha geniş bir kültürel çerçevede sunuyor. Bu sanatsal referanslar, yalnızca karakterlerin dünyalarını anlamamıza yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda dönemin entelektüel ve kültürel iklimini derinlemesine keşfetmemizi sağlıyor. Müzik, edebiyat ve sanat, hem teselli hem de kaçış aracı olarak karşımıza çıkarken, bu unsurların baskıcı bir rejim altında bile varlığını sürdürmesi, kültürel bir direncin sembolü haline geliyor.
Erpenbeck’in geçmişteki bir opera yönetmeni olarak sahip olduğu müzikal ritmi, bu romanın yapısına da yansıyor; her cümle, her bir anlatım, bir melodi gibi işliyor, bir ritim gibi atıyor. Kairos, sadece bir aşkı anlatmıyor; aynı zamanda bir zamanın, bir dönemin, bir halkın ve bireylerin dönüşümünü inceliyor. Yazar, dönemin karmaşıklığını ve zenginliğini, karakterlerin kişisel dönüşümleriyle iç içe geçerek sunuyor. Bu dönüşümler, her bireyin dünyaya nasıl bir gözle baktığını, nasıl değiştiğini ve dönemin sunduğu kültürel ve toplumsal atmosferi nasıl şekillendirdiğini derinlemesine bir biçimde ortaya koyuyor.
Sonuçta, Kairos yalnızca bir roman değil, bir çağın içsel çalkantılarının, bireysel bir yolculuğun ve toplumsal bir evrimin müziği… Jenny Erpenbeck, edebi bir ustalıkla, bireysel hüzünleri, toplumsal yıkımları ve tarihsel dönüşümleri harmanlıyor, bizi bir zamanın ve bir dönemin içsel derinliklerine doğru çağırıyor.
Keyifli okumalar.
Ekonomi
BASEL ÜNİVERSİTESİ’NDE İKİ PROFESÖR HAKKINDA CİNSEL TACİZ İDDİALARI

Basel Üniversitesi’nde büyük bir tartışma yaşanıyor: Bir aktivist grup, cinsel tacizle suçlanan iki profesörün isimlerini ve fotoğraflarını yayınladı.
En Önemli Noktalar:
- Basel Üniversitesi’nden iki profesör, cinsel tacizle suçlanıyor.
- Bir aktivist grup, suçlanan profesörlerin isimlerini ve fotoğraflarını açıkladı.
- Üniversite, bu afişleri kaldırarak olası yasal adımlar atmayı değerlendiriyor.
Basel Üniversitesi’nde, cinsel tacizle suçlanan iki profesörün ismi ve yüzleri, bir aktivist grup tarafından afişlere konuldu. Bu suçlamalar, 2018 yılına kadar uzanan uzun bir geçmişe sahip. O dönemde, bir doktora öğrencisi profesörüne karşı şikayette bulunmuştu. 2019 yılında, bu dava Tamedia gazetelerinde geniş bir şekilde haberleştirildi. Aynı yıl, başka bir öğrenci de başka bir profesörü cinsel tacizle suçlamıştı.
Öğrenciler Arasında Tepki
Her iki profesörün hala üniversitede ders vermeye devam etmesi, öğrenciler arasında büyük bir huzursuzluğa neden oldu.
Devrimci Antipatrarkal İttifak Basel (RAB) isimli aktivist grup, profesörlerin yüzlerini ve isimlerini içeren afişleri gece vakti asmıştı. bz Basel’in haberine göre, bu aksiyon, suçlanan profesörlerin yönettiği seminerlerin boykot edilmesine yol açtı.
RAB’in Instagram kanalında yer alan bir videoda, maskeli grup üyeleri, afişleri asarken üniversiteyi, suçlanan profesörlere ders vermeye devam ederek “fail koruması” yapmakla suçluyor.
Üniversitenin Tepkisi ve Hukuki Adımlar
Basel Üniversitesi, Perşembe sabahı afişleri fark edip hemen kaldırmıştı. Şu an, mülkiyete zarar verme nedeniyle olası hukuki adımların araştırıldığı bildiriliyor.
Profesörlere yönelik suçlamalar, büyük bir öfke dalgasına yol açtı. Öğrenciler, cinsel tacizle ilgili daha fazla şeffaflık ve sorumluluk talep ediyor ve üniversitenin bu tür durumlarda daha net adımlar atmasını bekliyor.
-
E-Dergi1 yıl önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi1 yıl önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam12 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre1 yıl önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Gündem5 ay önce
ERDOĞAN KARŞITI PAYLAŞIMLARI SIĞINMA BAŞVURUSUNDA HAKLI GEREKÇE OLARAK GÖRÜLMEDİ
-
Dünya5 ay önce
META’NIN COVİD-19 AŞILARIYLA İLGİLİ YANILTICI BİLGİ KARARI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLIYOR MU?
-
Gündem5 ay önce
TÜRKİYE’DEN GELEN SIĞINMA BAŞVURULARINA GETİRİLEN SERT UYGULAMALARA TEPKİ
-
Kültür Sanat1 yıl önce
Ferdi Tayfur’un Mücadele Dolu Hikayesi: Şeker Hastalığı ve Organ Nakli