Kültür Sanat
Özlem Vural ile röportaj
Sevgili kitapseverler,
Bugün sizlerle, çocuk edebiyatının büyülü dünyasında değerli bir yazarla buluşmanın heyecanını paylaşacağız. Çocukların hayal gücünü zenginleştiren, onları farklı maceralara ve duygusal yolculuklara çıkaran nitelikli kitapların yaratıcısı sevgili Özlem Vural ile birlikteyiz .
Bu röportajda, yazarımızın ilham kaynaklarını, yazım süreçlerini ve çocuk edebiyatına olan sevgisini, atölyelerini konuştuk.
Şimdi, bu keyifli sohbet için hazır olun ve çocuk edebiyatının büyüleyici dünyasına adım atın!
1)Hem yeni kitabınızı hem de yaptığınız ilham verici atölyelerinizi konuşacağız ama önce sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
1983 yılında Ankara’da doğdum ve hala orada yaşamaktayım. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra uzun yıllar özel okullarda rehber öğretmenlik yaptım. Ardından bir kreşte kurum müdürlüğü yaparken, yazma sürecime daha çok vakit ayırabilmek adına radikal bir kararla çalışma hayatıma bir nokta koyup, içinde kitapların olduğu, bunun yanında çocukların somut olarak üretebileceği her ne varsa, ikisinin de harmanlandığı atölyeler yapma kararı aldım. Şu an yazma sürecimin yanında, çocuk ve ebeveynatölyelerine devam ediyorum.
2) Her konuğuma sorduğum bir soru bu; Neden çocuk edebiyatı?
Öznel bir cevap vermek isterim bu sorunuza.
Ne kadar yetişkin olduğumuzu söylesek de, hep çocuk yanımızdan kırılır, hüzünlenir, korkar, utanır, coşar, eğleniriz. Kendi adıma ne zaman yaşamda zorlansam çocuk kitaplarına sığınır orada anlaşıldığımı hisseder kendimden parçaları bulur selamlarım.
Benim için bir yaşam pusulası.
3)İlk kitabınızı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında bunun duygusal bir cevabı var bende. Şu an aramızda olmayan çok yakın bir arkadaşımın da bir yazarlık serüveni olmuştu. Onun kitabı basılmadan önce yazdığı öyküleri beraber okur değerlendirmeler yapardık. Onunheyecanı tutkusu, benim de içimde üstünü hep örttüğüm, ertelediğim, cesaret edemediğim şeylerin kıpırdanmasına neden oldu.
Zaten o bir kere kıpırdanmaya başlayınca çok da duramıyorsunuz.
Arkadaşımın kaybıyla da, içimdeki üzüntüyü şifalandıracakşeyin onun yarıda bırakmak zorunda olduğu tutkusunu devam ettirmek olduğunu düşündüm ve eğitimlere katılmaya başladım.
Özellikle çocuk ve yetişkin kitapları yazan Serhan Kansu’nun yazarlık atölyesine katıldıktan sonra yapabileceğime olan inancım arttı.
Kendimi deneyebildiğim, ilk adımı bana attıracak cesareti o atölye sayesinde yani Serhan Kansu sayesinde bulabildim. Ona teşekkürlerim hiç bitmez bu yüzden.
Yine tam da o zamanlarda çok şanslıyım ki yıllarca takip ettiğim, çizimlerini çok sevdiğim, iki kitabımın da çizeri Cem Güventürk’ün de desteğiyle hayaller bir anda gerçeğe dönüşüverdi. Bu iki önemli insanın ilk kitabımın oluşumunda benim yanımda oluşu paha biçilemez.
Kitabım Hihi Hipo çocuklarla buluştu ve daha da önemlisi kaybetmiş olduğum arkadaşıma ithaf edebilme şansı buldum.
4) Yazım sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Kendi adıma buna zorluk demek yerine şöyle demek daha anlamlı olur.
Yazdıklarınızın çocuklar tarafından okunacak olması birçokşeye dikkat etmenizi gerektiriyor. Bir araya getirilenkelimelerin onların dünyasında karşılık bulacağı şey çok önemli. Mesleki olarak da büyüme süreçlerine çok kez tanık olduğum çocukların hissettiklerini fazlasıyla önemsiyorum. Bu yüzden de yazdığım şeylerin çokça sağlamasını yaptığım oluyor.
5)Kitaplarınızın ana teması nedir? Ve karakterlerinizi oluştururken nelerden ilham aldınız?
Özellikle bir tema üzerinden gitmiyorum aslında ama bazen mesleğimin dezavantajını yaşadığım da olmuyor değil. Duygusal gelişimi çok önemsiyorum. Düşüncelerimin gerisinde, onların yaş alırken, gelişim süreçlerinde karşılaştıkları problemler, baş etmekte zorlandıkları şeyler, yazma sürecinde hep benimle oluyor. Bunu yaparken de mizahı kullanıyorum. Çünkü kendim de en çok gülebildiğim kitapları seviyorumJ
6) Kitabınızın illüstrasyonları nasıl ortaya çıktı?
İllüstratörle nasıl bir işbirliği yaptınız? Yukarıda da bahsettiğim gibi iki kitabımın da çizeri Cem Güventürk. İki kitapta da birlikte çalıştığımız için birbirimizin ne istediğini de iyi biliyoruz. O anlamda iş birliğimiz çok kuvvetli. İllüstrasyonların oluşum sürecinde Cem Güventürk’ün yaratıcılığına çok güvendiğim için bana da keyifle sonucu beklemek kalıyor.
7)Kitaplarınızı çocuklara okurken veya tanıtırken karşılaştığınız ilginç bir anınız var mı?
Çocuklarla gerçekleştirdiğimiz bir buluşmada bir öğrenci “ Ee sen bu kitabı neden bitirmedin. Hani bunun sonu yok. Böyle kitap olmaz.” demişti.
Kendince haklı tabi. Çünkü çoğu kitabın bir sonu varJ
İlk kitabımda düşünme becerilerini desteklemek adına sonunuçocuklar tamamlasın istedim ve bir son yazmadım.
Ben de onlara “Kitabı ben sonlandırsaydım sadece bir tane sonu olurdu ama istedim ki siz tamamlayın, kitabımın bir sürü sonu olsun.” demiştim. Neyse ki cevabımdan sonra biraz ikna oldu.
8) Son olarak atölyenizle ilgili bir sorum olacak: Çok tatlı bir proje başlattınız ve çocuk&ebeveyn atölyeleri yapıyorsunuz? Neler var atölyede? Medyadan takip ettiğim kadarıyla en son iştah açıcı makarnalar yaptınız sanırım?:)
“Hikayenin Tadına Bak” atölyelerimizden bir tanesi içeriği şöyle,
aslında tüm atölyelerimizin değişmez aracı kitaplar eşliğinde, çocuklara yaşam becerilerini destekleyen etkinlikler sunuyoruz. Etkileşimli kitap okuma uygulamaları yaparak, hikaye ağı nasıl oluşturulur ona değiniyoruz. Sonra hep birlikte, o atölyenin ürünü bir kurabiyeyse bazen kurabiye malzemelerinin kahraman olduğu (un,yağ,yumurta vb.) bazen de kendi seçtikleri kurabiye kalıplarının kahraman olduğu bir hikaye yazıyoruz, ardından hikayemizin kurabiyelerimizi yapıp, pişirip afiyetle yiyoruz.
Çocukların yaşamda paydaş olduğu birçok şeyi atölyemizde onlarla yapma keyfi gerçekten bir başka oluyor.
Söyleşi : Kader Varlık
Kültür Sanat
BÜYÜK BİR BAĞIŞ: LEOPOLD MÜZESİ, PAULA MODERSOHN-BECKER’DEN ÖNEMLİ BİR TABLO EDİNDİ
Haber: Cemil Baysal
Büyük bir hayırsever, Leopold Müzesi’nin 1904 yılına tarihlenen Paula Modersohn-Becker’in “Anne ve Çocuk” adlı yağlı boya tablosunu satın almasını sağladı. İfadeçilik akımının öncülerinden olan sanatçının bu eserinin, bir Alman özel koleksiyonundan geldiği ve Ekim ayının başlarında Londra’da gerçekleştirilen bir açık artırmada alındığı bildirildi.
Leopold Müzesi Direktörü Hans-Peter Wipplinger, açık artırma kataloğu yayımlandıktan sonra, eserin müzeye kazandırılması için tüm imkanlarını seferber etti. Yaklaşık 380.000 Euro’ya Christie’s’de satın alınan bu tablo, özel bir bağışçı desteğiyle müzeye kazandırıldı.
Wipplinger, “Bu cömert bağış sayesinde, modern sanatın radikal öncüsü Paula Modersohn-Becker’in olağanüstü eserini koleksiyonumuza dahil etme imkanı bulduk. Böylece, 20. yüzyılın başlarındaki bu önemli sanat eserini Leopold Müzesi’nde halka sunabileceğiz,” diyerek hayırsevere teşekkürlerini iletti.
ZENGİNLEŞEN ALMAN İFADECİLİĞİ SERGİSİ
Bu yeni eser, müzenin 0. katında yer alan Alman İfadeciliği sergisini zenginleştiriyor. Sürekli sergi kapsamında Modersohn-Becker’in diğer eserleri, Gabriele Münter, Marianne von Werefkin, Erich Heckel, Alexej von Jawlensky, Wassily Kandinsky, Ernst Ludwig Kirchner, August Macke ve Max Pechstein gibi dönemin önemli sanatçılarının eserleriyle birlikte sunuluyor.
AVUSTURYA MÜZELERİ İÇİN KIYMETLİ BİR HAZİNE
Modersohn-Becker’in bu yapıtı, Viyana’daki kamuya ait koleksiyonlarda bulunan tek eseri olup Avusturyalı müzeler için büyük bir kazanım anlamı taşıyor. Sanatçının bir başka yapıtı, Avusturya’da sadece Linz’deki Lentos Müzesi’nde yer almaktadır.
MODERSOHN-BECKER’İN SANATI VE YAŞAMI
Sanatçı, 1898’de katıldığı Worpswede’deki Kuzey Almanya sanat kolonisi içinde birçok ikonik eser üretti. Eşi Otto Modersohn ile burada tanışan sanatçı, özellikle çocuk portreleriyle öne çıktı. Leopold Müzesi’nde sergilenen diğer yapıtları arasında 1901’de yaptığı “Çiçekli Elsbeth Portresi” ve “Üç Oturan Kız” gibi eserler de bulunuyor.
Modersohn-Becker, 1906’da Paris’te İtalyan bir kızın portresini çalışırken “formların büyük sadeliği” arayışındaydı. Ancak, bir yıl sonra, zorlu bir doğum sonrası henüz 31 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.
KADIN TEMALARINDA ÖNCÜLÜK
Wipplinger, Modersohn-Becker’in eserlerinde kadın figürlerine özel bir yönelimi olduğunu belirtiyor. Genelde kadın ve çocuk tasvirleri, annelik temaları ve kadın portrelerine odaklanan sanatçı, Hristiyan ikonografisinde sıkça karşılaşılan Meryem Ana temalarını, daha insani ve içten bir üslupla yeniden yorumluyor. Eserlerinde basit ve kırsal yaşama dair naif ama güçlü bir bakış açısı var. Çocuğunu kucağında tutan bir annenin sade ama anlam yüklü tasvirinde, yeni bir başlangıcın ve içsel bir umut ışığının izlerini görebiliyoruz.
#PaulaModersohnBecker #LeopoldMüzesi #SanatEseri #İfadecilik #ViyanaSanatı #wien #austria #österreich #kunst #bild #künstler #tablo #sanat #avrupa
Kültür Sanat
ZÜRİH FİLM FESTİVALİ 20. YILINDA REKOR KIRDIZÜRİH’TEKİ FİLM FESTİVALİNDE 140 BİN ZİYARETÇİYLE TARİHİ BAŞARI
Zürich Film Festivali (ZFF), 20. yılında 140.000 ziyaretçiyle tüm zamanların en yüksek katılımına ulaştı. Jude Law, Pamela Anderson, Richard Gere ve Kate Winslet gibi ünlü isimlerin de katıldığı festival, 3-13 Ekim tarihleri arasında büyük bir başarıya imza attı. Festival, film gösterimleri, özel etkinlikler ve Sechseläutenplatz’daki yeni festival merkeziyle unutulmaz bir deneyim sundu.
ZFF Sanat Yönetmeni Christian Jungen, festivali “Zürih’in gurur duyabileceği bir etkinlik” olarak nitelendirirken, uluslararası alanda da büyük bir üne sahip olduğunu vurguladı. Festivalin Başkanı Roger Crotti ise yeni merkezle birlikte festivalin profesyonellik ve mükemmeliyet açısından yeni bir seviyeye ulaştığını belirtti.
Festivalin büyük ödüllerinden biri Rungano Nyni’nin “On Becoming a Guinea Fowl” filmiyle En İyi Film kategorisinde, diğeri ise Shiori Ito’nun “Black Box Diaries” belgeseliyle En İyi Belgesel kategorisinde verildi. Kazananlar Altın Göz ödülüne layık görüldü.
#JudeLaw #KateWinslet #ZFFJubilee #ZFF2024 #ZurichFilmFestival #FilmRekoru #isviçre #suisse #svizra #svizzera #switzerland #isviçreninsesi #isviçrehaberleri #schwiiz #isviçrehaberleri #zürih #basel #luzern #Zvicër #Švajcarska #Швајцарска #Szwajcaria #Швейцария 瑞士 #スイス
Gündem
BALDENWEG KARDEŞLER ULUSLARARASI FİLM MÜZİĞİ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERİLDİ
Haber: Cemil Baysal
Diego, Nora ve Lionel Baldenweg, iki kez World Soundtrack Awards’a (WSA) aday gösterilen ilk İsviçreliler oldu. Bu başarı, Belçika’nın Gent şehrinde gerçekleştirilecek olan ödül töreninde İsviçre için tarihi bir anı temsil ediyor.
70’lerin İrlanda’sını Müziğe Taşımak
Baldenweg kardeşleri, Liam Neeson’un başrolünde yer aldığı ve Clint Eastwood’un uzun yıllar yapımcılığını üstlendiği “In the Land of Saints and Sinners” (2023) adlı film için müzik bestelediler. Bu film, bir western ve gerilim karışımı olarak, izleyicilere 70’lerin İrlanda’sını ve IRA teröristleriyle yaşanan çatışmaları hissettirecek müziksel yanıtlar sunuyor.
Hans Zimmer ve Diğerleriyle Rekabet
Baldenweg kardeşleri, “Yılın Keşfi” ve “Halkın Tercihi” kategorilerinde iki kez aday gösterilerek Hans Zimmer (Dune 2), Anthony Willis (Saltburn) ve Jerskin Fendrix (Poor Things) gibi tanınmış isimlerle rekabet ediyor. Diego Baldenweg, önceki bir röportajında, “Biz dünyalar ve atmosferler yaratıyoruz, bir vizyon geliştiriyoruz ve bir hikaye anlatıyoruz” diyerek yaptıkları müziğin önemine vurgu yaptı.
Rekabetin Ötesinde Başarı
Kardeşler, sadece film müziği alanında değil, reklam dünyasında da dikkat çekiyor. Mads Mikkelsen ve Roger Federer’in başrolde olduğu yeni İsviçre Turizm kampanyası, Baldenweg kardeşlerin “Falling for Autumn” şarkısı ile destekleniyor ve bu klip, Eylül ayında yayımlandıktan sonra 34 milyonun üzerinde izlenme aldı.
Başarılarının Temeli
Lionel Baldenweg, “Farklılığımız, işimizi daha iyi hale getiriyor” dedi. Üçlü, kardeş olmaktan çok, ortaya koydukları işe odaklandıklarını vurguladı. 2004 yılından bu yana “Mein Name ist Eugen” (2005), “180°” (2010) ve “Zwingli” (2019) gibi filmler için müzik bestelemişlerdir. Ayrıca kısa filmler, diziler ve reklam projeleri için de çalıştılar.
En Üst Düzeyde Tanınma
Baldenweg kardeşleri, dünya çapında tanınmış sanatçılar, orkestralar ve şeflerle çalışarak kariyerlerinde önemli başarılara imza atmışlardır. Locarno Film Festivali’nde (2010) ödüllendirilmişler ve 2018 yılında İsviçre Film Ödülü’nü kazanmışlardır. Daha önce 2019’da “Zwingli” filmi ile World Soundtrack Awards’a aday gösterilmişdi.
Ödül Töreni
World Soundtrack Awards, 16 Ekim’de Gent’te gerçekleştirilecek. Bu ödüller, dünya çapında en saygın film müziği ödüllerinden biri olarak kabul edilmekte
#Baldenweg #FilmMüziği #WorldSoundtrackAwards #İsviçre #Müzik #Kültür #ÖdülTöreni #Sinema #LiamNeeson #Rekabet #Cenevre #cenevre #isviçre #suisse #svizra #svizzera #switzerland #isviçreninsesi #isviçrehaberleri #schwiiz #isviçrehaberleri #zürih #basel #luzern #Zvicër #Švajcarska #Швајцарска #Szwajcaria #Швейцария 瑞士 #スイス
-
E-Dergi8 ay önce
İsviçre’nin Sesi Şubat 2024
-
Ekonomi8 ay önce
İsviçre’de Maaş Dengesi: Ortalama bir Kişinin Maaşı 6788 CHF
-
Yaşam6 ay önce
Kıskanç Kaynana Belirtileri: Gözden Kaçırmamanız Gereken 10 İşaret
-
İsviçre8 ay önce
Dünyanın En İyi Sağlık Kurumları: İlk 250 Hastane Sıralamasında İsviçre’den 10 Hastane
-
Gündem9 ay önce
İsviçre’nin Sesi Yankılanıyor…
-
Gündem10 ay önce
Biel’de Skandal: Cinsel İlişki Karşılığında Yabancılara Oturma İzni Belgesi!
-
Gündem9 ay önce
İsviçre’de Emeklilik Oylaması: Kritik Karar!
-
Gündem2 ay önce
HÄGENDORF’TA TÜRKÇE “SİZ BENİ YAKTINIZ SİZ!” DİYE BAĞIRDIĞI DUYULAN ADAM KENDİNİ YAKTI: DURUMU AĞIR, HELİKOPTERLE HASTANEYE KALDIRILDI