Sosyal Medya

Dünya

ABD’DE CEZAEVİ SKANDALI: SİYAHİ MAHKÛM GARDİYANLARIN ŞİDDETİYLE ÖLDÜRÜLDÜ

yazar

Yayınlayan

on

ABD’nin New York eyaletinde siyahi mahkûm Robert Brooks, beyaz gardiyanlar tarafından maruz kaldığı şiddet sonucu hayatını kaybetti.

  • Tarih: 9 Aralık 2024
  • Yer: Marcy Cezaevi, Oneida County

New York Başsavcısı Letitia James tarafından kamuoyuyla paylaşılan görüntüler, mahkûmun cezaevi personeli tarafından darp edilerek öldürüldüğünü ortaya koydu. Brooks’un ölümüne yol açan şiddet, cezaevi sistemindeki ırkçılık ve kötü muamele tartışmalarını yeniden alevlendirdi.

OLAYIN DETAYLARI

  • Taşıma sırasında şiddet: Brooks, başka bir cezaevinden Marcy Cezaevi’ne transfer edilirken gardiyanlar tarafından sert müdahaleye uğradı.
  • Videoların içeriği: Görüntülerde Brooks’un kelepçeli halde bir sedyeye bastırıldığı, yumruklarla ve ayak darbeleriyle dövüldüğü, boynunun sıkıldığı ve nefes almakta zorlandığı görüldü.
  • Sonuç: Brooks, ertesi gün hastanede yaşamını yitirdi. Ön incelemelerde ölümün boyun yaralanmaları ve dışarıdan uygulanan şiddet nedeniyle meydana geldiği belirtildi.

KAMUOYU TEPKİSİ

  • Valilik ve savcılık açıklamaları: New York Valisi Kathy Hochul, olay karşısında “şok ve dehşet içinde” olduğunu belirterek, 13 gardiyan ve bir sağlık personelinin görevine son verildiğini açıkladı.
  • Sivil toplum tepkileri: Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) gibi hak savunucusu kuruluşlar, cezaevindeki “şiddet kültürü”nü kınadı ve kapsamlı reform çağrısı yaptı.

SORUNUN KÖKENİ

Cezaevlerindeki ırkçılık ve kötü muamele iddiaları yeni değil. Marcy Cezaevi’nde geçmişte de benzer olaylar rapor edilmişti:

  • 2022 Raporu: Correctional Association of New York (CANY) tarafından yayımlanan raporda, cezaevinde mahkûmlara yönelik sistematik ırk ayrımcılığı ve kötü muamele belgelenmişti.
  • Etnik eşitsizlik: Marcy Cezaevi’nde mahkûmların çoğunluğu siyahi ve Latino iken, çalışanların %90’ından fazlasının beyaz olduğu biliniyor.

SONUÇ VE YANSIMALAR

Robert Brooks’un ölümü, ABD cezaevlerindeki sistemik sorunları bir kez daha gündeme taşıdı. Bu trajik olay, insan hakları ihlallerine karşı mücadelede önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak reform çağrılarının hayata geçip geçmeyeceği, önümüzdeki süreçteki gelişmelere bağlı.

#ABD #CezaeviŞiddeti #Irkçılık #RobertBrooks

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

ABD GÜMRÜK VERGİLERİNİN İSVİÇRE’YE ETKİSİ NE OLACAK?

yazar

Yayınlayan

on

By

ETH Zürih Ekonomik Araştırmalar Merkezi Eş Başkanı Hans Gersbach’a göre, ABD’nin yeni gümrük vergileri İsviçre için şimdilik endişe verici bir durum yaratmıyor.

Şu an için vergilerin doğrudan İsviçre’yi hedef almadığını belirten Gersbach, bu durumun kısa vadede İsviçre ihracatına fırsatlar bile sunabileceğini ifade etti. Diğer ülkelerin daha yüksek maliyetlerle karşılaşması, İsviçreli üreticilere avantaj sağlayabilir.

Ancak Gersbach’a göre, eğer ticaret savaşı uzar ve kriz derinleşirse, küresel tedarik zincirlerinde büyük aksaklıklar yaşanabilir. Bu da dolaylı olarak İsviçre’nin ihracatını olumsuz etkileyebilir.

Haberin Devamını Oku

Dünya

ÇİN, İSVİÇRE’DEKİ UYGURLARI TAKİP EDİYOR VE TEHDİT EDİYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Winterthur’da yaşayan bir Uygur, anonim tehditlere maruz kalıyor. Çin’in, burada yaşayan Tibetliler ve Uygurları izlediği iddia ediliyor. Ancak İsviçre hükümeti, bu konuda hazırlanan raporu yayınlama konusunda tereddüt gösteriyor.

Özeti:

  • Çin, yıllardır Uygurları sistematik olarak izliyor ve insan haklarını ihlal ediyor.
  • İsviçre’deki Uygurlar da, Çin’in gözetiminden korunamıyor.
  • Hükümet, bu konuda hazırlanan raporun yayınlanmasını erteliyor.

2016’da Çin’den kaçan ve Winterthur’da ailesiyle birlikte yaşayan Habibulla Izchi, 2019 ve 2024 yıllarında anonim telefonlarla tehdit edildi. “Neredesin, ne yapıyorsun biliyoruz” şeklindeki tehditler alan Izchi, tehditlerin kaynağının aynı kişi olabileceğinden şüpheleniyor. İkinci tehdit telefonunda, “Çin’de kardeşlerin var mı?” sorusu soruldu.

Izchi’nin ailesi, Çin’deki baskılar nedeniyle büyük acılar yaşadı. Kız kardeşi ve eşi yıllardır toplama kamplarında tutuluyor, bir erkek kardeşi ise kaybolmuş durumda.

Izchi, İsviçre’de kendisini genellikle güvende hissetse de, sık sık gözetlendiğini belirtiyor. Zaman zaman Zürich sokaklarında takip edildiğini, günümüzde ise tehditlerin çoğunlukla çevrim içi olarak geldiğini vurguluyor. Birleşmiş Milletler etkinliklerinde, Cenevre’de açıkça fotoğraflandığı bile oldu.

Çin’in Zorbalığı Sırrını Kaybetti

Çin’in, İsviçre’deki azınlıkları ve muhalifleri tehdit etmesi uzun zamandır bilinen bir durum. İsviçre Federal İstihbarat Servisi, yıllardır bu konuda uyarılarda bulunuyor.

Ancak şimdi, bu meseleye dair kapsamlı bir rapor hazırlandı, fakat hükümetin raporu yayımlaması gecikiyor. Bunun nedeni, rapordaki bulguların çok hassas olması. Rapor, Çin’in İsviçre’deki Tibetlileri ve Uygurları nasıl izlediğini gözler önüne seriyor.

Hükümetin Tepkisi

İsviçre hükümeti, Çin’i kızdırmamak adına temkinli davranıyor. Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis’in bakanlığı, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini savunuyor. Çünkü şu anda, Çin ile serbest ticaret anlaşması güncelleniyor.

2018 Yılında Başlatılan Kampanya

Rapora dair süreç, 2018 yılına dayanıyor. Bu tarihte, Tibetlilerin İsviçre’de daha iyi korunması için bir dilekçe verildi. Daha sonra, araştırma Uygurları da kapsayacak şekilde genişletildi. Basel Üniversitesi’nden Ralph Weber, bu araştırmayı yürütmek üzere görevlendirildi.

Weber’in bulguları, Bern’de kaygı yaratmış durumda. Kaynağa göre, raporda bazı değişiklikler yapılması talep edildi.

Raportun Yayınlanması Bekleniyor

Birçok ulusal milletvekili, raporun ne zaman yayımlanacağı konusunda sabırsızlanıyor. Başlangıçta 2024’te yayımlanması beklenen rapor, şimdi Şubat 2025’e ertelendi.

Federal Hükümet, şu ana kadar sessizliğini koruyor.

Çin uzmanı Selina Morell, “Çin ile yapılan serbest ticaret anlaşması, insan hakları ihlallerinin göz ardı edilmesine yol açmamalıdır,” diyerek İsviçre’nin bu konuda net bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtiyor.

Izchi’nin durumu, tehdidin ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak, kendisi hala herhangi bir suç duyurusunda bulunmamış. “Araştırmaya bilgi verdim,” diyor. Artık, söz İsviçre hükümetine düşüyor; gerçeğin açığa çıkması için adımlar atılmalı.

YASAL UYARI: Bu haberin tüm yayın hakları www.isvicreninsesi.ch sitesine aittir. İçerikler, izinsiz olarak kopyalanamaz, paylaşılmaz ve sosyal medya platformlarında içerik üretimi amacıyla kullanılamaz. İsviçre dışındaki paylaşımlarda, haberin linki kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sosyal medya platformlarında, sayfamız @isvicreninsesi etiketlenmeden paylaşım yapılması yasaktır.

Haberin Devamını Oku

Dünya

TALİBAN, CENEVRE MERKEZLİ VAKFA AİT LÜKS OTELİ ELE GEÇİRDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

📍 Kabil, Afganistan

Taliban yönetimi, Afganistan’ın başkenti Kabil’de bulunan ve ülkenin en prestijli otellerinden biri olarak kabul edilen Serena Hotel’in kontrolünü ele geçirdi. Otel, Cenevre merkezli Aga Khan Vakfı’na aitti.

OTEL FAALİYETLERİNE SON VERİLDİ

2005 yılında açılan ve Kabil’in simgelerinden biri olan otelin faaliyetleri 1 Şubat itibarıyla durduruldu. Otelin yönetimi, Afganistan’daki kamuya ait bir otel işletmesi tarafından devralındı. Serena Otel Grubu, yaptığı açıklamada Kabil’deki otelin artık web sitelerindeki konaklama seçenekleri arasında yer almadığını duyurdu. Konuya ilişkin Taliban yetkililerinden ve Aga Khan Vakfı’ndan herhangi bir açıklama gelmedi.

GÜVENLİK TEHDİTLERİ VE TALİBAN SALDIRILARI

Serena Hotel, geçmişte Taliban’ın hedef aldığı yerlerden biri olmuştu. 2008 yılında düzenlenen intihar saldırısında altı kişi hayatını kaybetmiş, aralarında Amerikalı ve Norveçli gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaşamını yitirmişti. Taliban’ın mevcut İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkanî, saldırının arkasındaki isim olmakla suçlanmıştı.

2014 yılında otel, silahlı bir Taliban grubu tarafından bir kez daha saldırıya uğramış, aralarında bir AFP gazetecisi ve ailesinin de bulunduğu dokuz kişi öldürülmüştü.

Taliban’ın Ağustos 2021’de yeniden yönetimi ele geçirmesinin ardından ABD ve İngiltere vatandaşlarını lüks otellerden, özellikle Serena Hotel’den uzak durmaları konusunda uyarmıştı.

EKONOMİ VE KADIN İSTİHDAMI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Serena Hotel, yalnızca diplomatik misyonlar ve iş insanları için bir konaklama merkezi değil, aynı zamanda Afganistan’da kadınların iş hayatına katılımına öncülük eden işletmelerden biri olarak görülüyordu. Otel ayrıca yerel ekonomiye ve işletmelere önemli katkılar sunan bir merkez olarak kabul ediliyordu.

Serena Otel Grubu yaptığı açıklamada, “Otel, devlet adamları, diplomatlar, iş insanları ve gezginler için önemli bir buluşma noktası olmanın yanı sıra yerel toplulukların ekonomik gelişimine büyük katkı sağlamıştır” ifadelerine yer verdi.

Haberin Devamını Oku

Trendler