Sosyal Medya

Gündem

ENGEL TANIMAYAN BİR TRAJEDİ: AARGAU’DAKİ ENGELLİ ÇOCUĞUNU ÖLDÜREN ALMAN ÇİFTİN DAVASI

yazar

Yayınlayan

on

Aargau kantonundaki bir mahkemede görülen trajik bir davada, ağır engelli çocuklarını öldüren bir çift sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bremgarten Bezirksgericht, 2020 yılında ağır engelli üç yaşındaki kızlarını öldüren 32 yaşındaki anne ve 34 yaşındaki babaya sekiz yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, olayın “kasıtlı öldürme” olduğunu belirtti. Ebeveynler, çocuklarına ecstasy ilacı karıştırılmış süt verdikten sonra boğarak öldürdüklerini kabul etti.

Çocuk, serebral palsi hastasıydı ve üç yaşına kadar konuşamıyor, oturamıyor, yutkunma zorluğu çekiyor, sürekli kramp ve ağrılar yaşıyordu. Ebeveynler, çocuğun çektiği acıya daha fazla dayanamayıp ona ilaçlar ve uyku getirici maddeler verdikten sonra onu boğarak öldürdüler. Mahkemeye verdikleri ifadede, çocuklarının sürekli acı çekmesine tanıklık etmenin dayanılmaz hale geldiğini söylediler.

Mahkeme, anne ve babayı kasıtlı öldürme suçundan sekiz yıl hapis cezasına çarptırdı. Ancak, davaya bakan hâkim şunu açıkça belirtti: “Mahkemenin görevi, neyin yaşanmaya değer bir hayat olduğunu belirlemek değildir.”

Yaşam Ne Zaman Değerlidir?

Bu soru, etik açısından son derece karmaşık bir meseleye işaret ediyor: Yaşam her durumda yaşanmaya değer midir? Konuyu etik uzmanı, palyatif tıp doktoru ve çocuk hastalıkları uzmanı Jürg Streuli’ye sordular. Streuli, her yaşamın bir değer taşıdığını, ancak bazı durumların çok acı verici olabileceğini belirtti. Ona göre, yaşamın her zaman değeri vardır, fakat bazı durumlar öylesine acı verici olabilir ki, insanlar ya da yakınları yaşam destek tedavisini kesmeyi ya da başka tıbbi müdahaleleri sonlandırmayı seçebilirler.

Doğrudan ve Dolaylı Yardımcı Ölüm

Streuli, ölümle sonuçlanan iki farklı müdahale türünü açıkladı: doğrudan (aktif) ve dolaylı (indirekt) yardımcı ölüm. Doğrudan yardımcı ölüm, birini kasten öldürme anlamına gelir ve yasa dışıdır. Dolaylı yardımcı ölüm ise, hastanın acılarını dindirmek amacıyla ağır ilaçlar kullanılması ve bu sürecin hastanın ölümünü hızlandırabileceğinin kabul edilmesi anlamına gelir. Ancak burada amaç, acıyı sona erdirmektir, ölümü doğrudan amaçlamak değildir.

Streuli, bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Biz acıyı ciddiye alırız ve onu gidermek için ilaç kullanırız. Ancak bunu yaparken ölümün de bir sonuç olabileceğini kabul ederiz.”

Ebeveynlerin Kararı Yeterli Değil

Streuli’ye göre, bu tür zor durumlarda ebeveynlerin yalnız karar vermesi uygun değildir. Ebeveynler çocuklarını çok yakından tanıyor ve onlarla derin bir bağ kuruyor olsalar bile, yaşam ve ölüm arasında böyle önemli bir karar alınırken mutlaka objektif bir dış görüş alınmalıdır. Yalnızca kişisel ya da dini inançlara dayanarak böyle bir karar almak yeterli görülmemelidir. Dışarıdan uzman görüşleri ve tıbbi destekle birlikte bu tür kararlar verilmelidir.

Streuli’ye göre, bu durumda ebeveynler yeterince dış yardım ve destek almamış olabilirler. Çocuğun hayat kalitesi ve aileye yönelik destek, dışarıdan gelen uzmanlar tarafından daha iyi değerlendirilebilir ve gerekirse dolaylı ölüm yardımı, dışarıdan profesyonel bir gözlemle birlikte uygulanabilir.

Palyatif Bakımın Eksikliği

Mahkeme de, ebeveynlerin böyle bir karar alırken yardım almamış olmasını eleştirdi. Streuli, İsviçre’nin bazı bölgelerinde palyatif bakım hizmetlerinin yeterli olmadığını belirtti. Özellikle bu ailenin yaşadığı bölgede, çocuklar için palliativ bakım hizmetlerinin yetersiz olduğuna dikkat çekti. Bu eksikliği gidermek amacıyla “Gesundheitskompass” adı altında bir yönlendirme sistemi oluşturulması kararlaştırılmış. Bu sistem, ihtiyaç sahiplerine mevcut sağlık hizmetlerini ulaştırmayı hedefliyor.

Doğal Ölüm ve Yasal Süreç

Ebeveynler dışarıdan yardım alsaydı, yine de yasal süreçle karşı karşıya kalırlar mıydı? Streuli’ye göre, her ölüm vakasında bir doktor, ölümün doğal olup olmadığını belirlemekle yükümlüdür. Eğer doktor, çocuğun ölümünün iyi düşünülmüş bir süreç sonucunda ve dış görüşlerle birlikte alındığını görürse, ölüm doğal kabul edilir. Ancak doktor, çocuğun ölüm nedeninin çocuk için en iyisi olup olmadığını belirleyemediğinde, olay doğal ölüm olarak değerlendirilemez ve adli süreç başlar.

Çocukların Doğmadan Önceki Durumu

Günümüzde birçok ebeveyn, doğum öncesinde çocuğun ağır engelli olacağını öğrenirse hamileliği sonlandırma kararı alabiliyor. Peki bu durum, doğduktan sonra çocuk için karar vermekten farklı mı? Streuli’ye göre bu iki durum arasında yasal bir fark vardır. Doğmamış bir çocukla doğmuş bir çocuk arasında yasal süreçler farklı işler. Gebelikte belirlenen süre sınırları, annenin hamileliğini sonlandırmasına izin verir. Ancak bu süreçte de kararlar objektif nedenlere dayanmalıdır ve hamilelik ilerledikçe karar verme süreci daha zorlaşır.

#AargauDava #TrajikOlay #EngelliÇocuk #AileDrama #EtikSoru #PalyatifBakım #KıymetliHayat #AdaletArayışı #CerebralPalsi #engelli #isviçre #svizzera #suisse #switzerland #schwiiz #haber #isviçre #isviçredehaber

Kaynak: Watson

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

BERN KANTONU’NDAN DÜŞÜK GELİRLİLERE VERGİ İNDİRİMİ PLANI

yazar

Yayınlayan

on

By

Bern Kantonu’nda düşük gelire sahip kişilerin gelecekte daha az vergi ödemesi planlanıyor. Hükümet, bu indirimi sağlamak için bir plan hazırladı ve plan, 20 Aralık’a kadar halkın görüşüne sunulacak.

Bern Kantonu, İsviçre’nin vergi cenneti sayılan bölgelerinden biri olmasa da, kantonun vergi stratejisi, doğal ve tüzel kişilere uygulanan vergi yükünü diğer kantonlarla karşılaştırıldığında orta seviyelere çekmeyi hedefliyor.

VERGİ YÜKÜNÜ HAFİFLETME ADIMLARI

Kanton hükümeti, 2030 yılına kadar doğal kişiler için 200 milyon frank, tüzel kişiler için ise 100 milyon frank tutarında vergi indirimi planlıyor. Bu adımların bazıları halihazırda uygulamaya konmuş durumda.

Özellikle düşük gelirli kişilere yönelik acil bir eylem ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Bern Finans Müdürlüğü, bu kişilere uygulanacak vergi oranlarının düşürülmesini ve “mütevazı gelir indirimi”nin önemli ölçüde artırılmasını öneriyor. Bu sayede, düşük ve orta gelirli kişiler için önemli bir vergi indirimi sağlanabilecek.

VERGİ BASAMAKLARININ DÜZELTİLMESİ İÇİN İKİ SEÇENEK

Vergi oranlarının artışını yumuşatmak için hükümet iki seçenek sunuyor: Birinci seçenek yaklaşık 190 milyon franklık, ikinci seçenek ise yaklaşık 130 milyon franklık bir vergi indirimi öngörüyor.

“EVLİLİK CEZASI” KALDIRILIYOR

Bern Kantonu ayrıca, varlık vergisinde “evlilik cezası” olarak bilinen uygulamayı sona erdirmeyi planlıyor. Mevcut yasaya göre, evli olmayan bireylere tanınan 100.000 franklık vergi muafiyeti, evli çiftler için iki katı olarak uygulanmıyor. Hükümet, evli çiftlere de 200.000 franklık bir muafiyet tanınmasını öneriyor.

2027’YE KADAR YENİ REFORMLAR

2027’de yapılacak vergi kanunu revizyonu, Büyük Meclis tarafından kabul edilen çeşitli girişimlerin yanı sıra, federal yasal düzenlemeleri de içerecek. Ancak, yeni resmi değerlendirme sistemine ilişkin proje, daha sonraki bir revizyonla hayata geçirilecek.

#Bern #Vergiİndirimi #DüşükGelir #EvlilikCezası #VergiReformu #İsviçre #Schweiz #Suisse #Svizzera #Switzerland #İsviçreHaber #İsviçredeHaber #Vergi #Steuer

Haberin Devamını Oku

Gündem

KANTON LUZERN’DE A2 OTOYOLU BOYUNCA JAPON BÖCEKLERİ TESPİT EDİLDİ

yazar

Yayınlayan

on

By

Luzern Kantonu’nda Japon böceği henüz geniş çapta yayılmadı. Ancak yaz aylarında A2 otoyolu boyunca yakalanan ilk örneklerin ardından kanton yetkilileri, izleme faaliyetlerini sıkılaştırdı.

Luzern Kantonu Bitki Koruma Servisi, cuma günü yaptığı açıklamada, Japon böceğiyle ilgili son durumu değerlendirdi. Bu böcek, İsviçre’ye özgü olmamakla beraber, ülkede doğal düşmanları bulunmadığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hem larva hem de yetişkin formda, tarım ürünlerine, orman ağaçlarına ve süs bitkilerine büyük zararlar verebiliyor.

SALDIRGANA KARŞI TUZAKLAR DEVREDE

Böceğin yayılmasını önlemek amacıyla kanton yetkilileri, otoyol üzerindeki dinlenme tesislerinde tuzaklar kurdu. Yapılan açıklamada, beş Japon böceğinin bu tuzaklara yakalandığı bildirildi. Uzmanlara göre, bu böcekler büyük ihtimalle Luzern’e transit geçişlerle geldi.

Kanton yetkilileri, bu gelişmeler üzerine ek tuzaklar yerleştirdi. Ancak yoğun denetimlere rağmen, şu ana kadar başka Japon böceği tespit edilmediği ve bu böceğin neden olduğu herhangi bir zarara rastlanmadığı açıklandı.

POPÜLASYON TAKİBİ SÜRÜYOR

Diğer bölgelerle karşılaştırıldığında, Luzern Kantonu’nda Japon böceği popülasyonunun kalıcı olmadığı düşünülüyor. Özellikle Kloten ZH ve Basel gibi bölgelerde ciddi tehdit oluşturan bu böceğin Luzern’deki yayılımı şu an için kontrol altında.

2025 yılına kadar Japon böceği izleme çalışmalarını genişletmeyi planlayan Luzern yetkilileri, halktan da destek bekliyor. Böceklerle karşılaşan vatandaşların, buldukları böcekleri dondurarak kantonal bitki koruma servisine bildirmeleri isteniyor.

#schweiz #svizzera #suisse #switzerland #schwiiz #isviçre #Luzern #JaponBöceği #ÇevreKoruma #BitkiKoruma #Böcekİstilası #DoğalTehdit

Haberin Devamını Oku

Dünya

ALMANYA’DA SIGINMACI SAYISI REKOR DÜZEYE ULAŞTI

yazar

Yayınlayan

on

By

Almanya, 2024 yılı itibarıyla sığınmacı sayısında yeni bir rekor kırdı. Ülkede yaşayan sığınmacı göçmen sayısı, son veriler doğrultusunda yaklaşık 3,5 milyona ulaşarak tarihi bir zirveye çıktı. Alman Dışişleri Merkezi Kaydı’na (Ausländerzentralregister) göre, 2024 yılının ilk yarısının sonunda Almanya’da yaklaşık 3,48 milyon mülteci yaşıyor.

Bu rakam, insani sebeplerle Almanya’da korunma talebinde bulunan tüm bireyleri kapsıyor. Yani, hem tanınmış mülteci statüsüne sahip kişiler hem de yalnızca geçici koruma veya “duldung” (gönderilmeme durumu) statüsündekiler bu sayı içinde yer alıyor.

Ukrayna’dan gelen mülteci sayısı yaklaşık 1,18 milyon iken, önemli bir kısmı da Suriye ve Afganistan’dan geliyor. 2023 sonuna göre mülteci sayısının yaklaşık 60,000 kişi artarak 1950’lerden bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı belirtildi.

Alman hükümetinin sağladığı verilere göre, 2024 ortasında 226,882 kişinin ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Bu sayının 15,760 azaldığı kaydedildi. Terk etmesi gerekenlerin dörtte üçü (yüzde 80,5) ise ülkelerindeki durum nedeniyle sınır dışı edilemiyor.

Bu durum, Almanya’daki göçmen ve mülteci politikasının yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor.

#Almanya #Sığınmacılar #Mülteciler #Göç #İnsanHakları #MülteciPolitikası #Ukrayna #Suriye #Afganistan #AlmanyaRekoru #GöçmenSayısı #Asylum #HumanRights #Deutschland #Flüchtlinge #Asyl #Migration #Menschenrechte #Flüchtlingspolitik #Ukraine #Syrien #Afghanistan #Asylrekord #Zuwanderung #Asylum #HumanRights



Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler