Sosyal Medya

İsviçre

Kadınlar neden boşanmak istiyor?

Almanya’da geçen yıl, bir önceki yıla kıyasla daha az evliliğin sona erdiği görüldü. Üç yıldır devam eden bu eğilimle birlikte, boşanma oranlarında düşüş devam etti. Boşanmalarda kadınların başvuruda bulunma oranı %56 olarak kaydedildi. Peki, kadınlar neden erkeklerden daha fazla boşanma davası açıyor?

yazar

Yayınlayan

on

“Kadınların Boşanma Davası Açma Eğilimindeki Artış: Toplumsal Dinamikler ve Nedenler”.

Almanya’da Geçen Yıl Boşanmalar Azaldı: Kadınların Boşanma Davası Açma Eğilimi İnceleniyor.

  • – Almanya’da geçen yıl, bir önceki yıla kıyasla daha az evliliğin sona erdiği görüldü. Üç yıldır devam eden bu eğilimle birlikte, boşanma oranlarında düşüş devam etti. Boşanmalarda kadınların başvuruda bulunma oranı %56 olarak kaydedildi. Peki, kadınlar neden erkeklerden daha fazla boşanma davası açıyor?

Evliliği sonlandırma kararı genellikle zorlu bir süreçtir. Çiftler, bu kararı vermeden önce uzun süre düşünüp taşınabilirler. Ancak boşanma konusunda ilk adımı kimin attığı konusunda belirgin bir eğilim ortaya çıkıyor.

Özellikle ABD’de kusur öne sürmeden boşanmanın yasal olduğu durumlar, bazı tahminlere göre bu oranın %70’e kadar çıkmasına neden oluyor. Üniversite eğitimi almış kadınlar arasında ise bu oranın %90’a kadar çıkması dikkat çekiyor. İngiltere’de ise 2019 yılı istatistikleri, boşanmaların %62’sinde kadınların başvuruda bulunduğunu gösteriyor.

Batı ülkelerinde boşanma sürecinin daha kolay hale gelmesi, çiftlerin ayrılma kararını daha hızlı ve basit bir şekilde alabilmeleri anlamına geliyor. Bu yasal değişiklikler, daha önce tereddüt eden bazı kadınları boşanma davası açmaya teşvik edebilir.

Kadınların boşanma eğilimindeki artışın temelinde yatan nedenlerden biri ekonomik bağımsızlık. Uzmanlara göre, kadınların ekonomik bağımsızlık kazanmaları, evliliği sonlandırma konusunda daha fazla özgürlük sağlıyor. Bu durum, özellikle üniversite eğitimi almış kadınlar arasında daha belirgin bir şekilde görülüyor.

Psikolog ve ev içi şiddet uzmanı Heidi Kar, “Kadınların ekonomik bağımsızlık kazanmaya başlaması, toplumsal cinsiyet rollerinin karmaşık hale gelmesiyle birlikte evlilikte çatışmalara neden olabilir” diyor. Artan ekonomik bağımsızlık, kadınların istismarcı ilişkileri sonlandırmalarına ve ihtiyaçlarının karşılanmadığı ilişkilerden ayrılmalarına olanak tanıyor.

Bununla birlikte, artan ekonomik bağımsızlık tek başına kadınların neden boşanma davası açma eğiliminde olduğunu açıklamıyor. Kadınların duygusal ihtiyaçlarını karşılama konusundaki beklentilerinin erkeklerden daha yüksek olması, evlilik sonrası hayal kırıklığına yol açabilir. Kadınlar genellikle daha fazla duygusal destek beklerken, erkekler duygusal zekalarının sınırlı olması nedeniyle desteksiz hissettiklerini ifade edebilir.

Gilza Fort-Martinez’e göre, kadınlar ev işleri ve çocuk yetiştirme sorumluluğunu üstlendikleri için çalışan kadınlar için bunalma ve stres kaynağı olabilir. Kadınların evlilikten daha az duygusal fayda sağlaması, bekarlığın daha cazip görünmesine neden olabilir.

Ayrıca, kadınların genellikle erkeklerden daha fazla yakın arkadaşa sahip olmaları, evlilik sorunlarını paylaşmalarını ve boşanma sürecine daha iyi hazırlanmalarını kolaylaştırabilir. Bu destek ağı, boşanmayı daha makul bir seçenek gibi gösterebilir.

Boşanma davalarının çoğunluğunda çocukların velayetinin kadınlara verilmesi, kadınların boşanma davası açarken erkeklere kıyasla daha az kayıp yaşayacaklarını düşünmelerine neden olabilir. Ancak uzmanlar, boşanma sonrasında erkeklerin genel refahlarının kısa vadeli düşüş yaşadığını, ancak zamanla bu durumun dengelendiğini belirtiyor.

Katie Spooner, boşanmayı başlatan kadınların genellikle mali durumlarını çözmek için erkeklerden daha fazla motive olduklarını ifade ediyor. Finansal bir başvuru yapabilmek için boşanma davası açmak, özellikle kadınlar için önemli bir adım olabilir.

Sonuç olarak, boşanma kararı evlilik kadar karmaşık ve inceliklidir. Kadınların ekonomik bağımsızlık kazanmaları, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması ve hane içi işbölümündeki eşitsizlik gibi faktörler, boşanma eğilimindeki artışın temelini oluşturuyor. Bu eğilim, toplumsal cinsiyet rollerinin evlilik içindeki dinamikleri etkilemeye devam ettiğini gösteriyor.

“İsviçre’de Evlilik ve Boşanma: Değişen Trendler ve Bölgesel Farklılıklar”

İsviçre’de geçen yıl evliliklerin %40’ı sona erdi, bu oranla İsviçreli çiftler önceki yıllara göre daha sadık kaldılar. Ancak on yıl öncesine kadar her iki evlilikten biri zaman testini geçemiyordu. 1970 ile 2021 arasında İsviçre genelinde toplamda 749.478 boşanma yaşanırken, aynı dönemde 2.089.821 evlilik gerçekleşti.

İsviçre’nin Batı Avrupa’daki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, %40 boşanma oranıyla orta sıralarda yer alıyor. Avusturya’da bu oran %35, Almanya’da da %40, Fransa’da %55 ve İtalya’da %49. Boşanma oranlarında Avrupa şampiyonu ise yaklaşık %70 ile Portekiz.

Ülke genelinde, boşanma sürecinin ortalama süresinde bölgesel farklılıklar da göze çarpıyor. Basel-Stadt 13,9 yıl ile ortalama sürede son sırada yer alırken, kent yaşamıyla özdeşleşmiş Zürih kantonu ise 14,8 yıl ile ikinci sırada bulunuyor.

En uzun evlilik süresine sahip kanton, kırsal ve Katolik etkisi altındaki Obwalden, 20,3 yıl ile lider konumda. Uzun evlilik süresine sahip diğer bölgeler arasında Uri (19,3), Appenzell Innerrhoden (19,2), Schwyz (18,3) ve Nidwalden (17,9) bulunuyor.

İsviçreli çiftlerin boşanma davranışlarının devam eden değişimlere işaret ettiği belirtiliyor. Federal İstatistik Ofisi’nin belirttiğine göre, bu değişimlerin nedenleri çok çeşitli. Zürih Üniversitesi’nin klinik psikoloji için yaptığı bir çalışma, artan boşanma oranını, boşanmanın toplumda daha fazla kabul görmesi, kadının mali bağımsızlığının artması, evliliklerin artan talepler ve beklentilerle yüklenmesi, toplumun bireyin mutluluğuna odaklanması gibi faktörlere dayandırıyor.

“İsviçre’de Evlilik ve Boşanma Trendleri: Yüzde 40’lık Bir Değişim ve Yaş Grupları Arasındaki Farklar”

İsviçre’de 2010 yılında bir evliliğin boşanma olasılığı yüzde 50 iken, şu anda istatistikçilere göre bu oran yüzde 40’a düşmüş durumda. Ancak son 30 yılda boşanmış kişilerin oranı yüzde 4,2’den yüzde 8,5’e çift katına çıkmış durumda.

55 ile 61 yaşları arasındaki kişiler için İsviçre’de boşanma olasılığı yüzde 20’ye kadar çıkıyor. Toplamda ise her sekiz kadından biri, 20 yaşından itibaren boşanmış durumda, ancak erkekler arasında bu oran her on bir erkekten biri olarak görülüyor.

Haberin Devamını Oku
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

İsviçre’nin Die Weltwoche dergisinden “Büyük Erdoğan” makalesi

yazar

Yayınlayan

on

By

İsviçre’de yayımlanan Die Weltwoche dergisi “Büyük Erdoğan” başlıklı makalesinde, Erdoğan için “Türkiye’nin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

İsviçre’de yayımlanan Die Weltwoche dergisi “Büyük Erdoğan” başlıklı makalesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın uluslararası arenada yürüttüğü denge siyasetindeki başarıya işaret ederek, Erdoğan için “Türkiye’nin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

İsviçre‘de 1934’te kurulan sağ görüşü SVP Partisi yakınlığıyla bilinen ve ana akım medyanın en önemli temsilcilerinden Die Weltwoche’de Francis Pike imzasıyla “Büyük Erdoğan” başlıklı bir makale yayımlandı.

Makalede, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan güç, din, ekonomi ve dünya siyasetini ustalıkla dengeliyor. Ülkesinin en büyük yenileyicisi olarak tarihe geçebilir.” ifadesi kullanıldı.

Makalede, 23 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Selim ve Mustafa Kemal Atatürk gibi isimlerle Türkiye’nin büyük tarihi liderleri listesinde yer alacağı vurgulandı.

Türkiye’nin stratejik konumu itibarıyla Asya pazarına açılan bir kanal olduğu belirtilen makalede, Erdoğan’ın “Türkiye, Avrupa’nın Doğu’ya, Doğu’nun da Avrupa’ya açılan kapısıdır. Avrupa’nın hafife almaması gereken bir bağlantı işlevine sahibiz.” sözüne yer verildi.

Makalede, Türkiye’nin Avrupa’nın Rusya’ya karşı savunmasında kilit bir rol oynadığına işaret edilerek, NATO üyesi olan Türkiye’nin Avrupa ülkeleri arasında en büyük orduya sahip olduğuna dikkat çekildi.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafife alınabilecek bir ortak olmadığını gösterdi”

Makalede, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hafife alınabilecek kolay bir ortak olmadığını gösterdiği” belirtilerek, “Batılı alternatifler yerine Rus S-400 füze sistemini tercih etmesi ABD’yi kızdırdı. Ancak Batı, Erdoğan’ı kendi tarafında tutmak için dikkatli davranması gerektiğini biliyor.” denildi.

Rusya’nın da Türkiye ile ilişkilerini bozmamaya özen gösterdiği ifade edilen makalede, Türkiye’nin bir NATO üyesi olmasına rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok iyi arkadaş olduğuna işaret edildi.

“Erdoğan, hiçbir tarafı ötekileştirmeme konusunda ustaca bir yeteneğe sahip”

Makalede, “Bazılarının neo-Osmanlı olarak adlandırdığı bir strateji ile Erdoğan, Türkiye’nin nüfuzunu genişletti. Bu da Balkanlar’daki eski Osmanlı topraklarıyla dostane ilişkiler kurmasını sağladı. Doğudaki Türk diasporası da ihmal edilmedi. Türkiye dünyanın jeopolitik eksenlerinden biri, bu yüzden de tüm büyük güçler onunla iyi ilişkiler içinde olmak istiyor. Erdoğan bu kozu her zaman çok ustaca oynadı. Erdoğan, hiçbir tarafı ötekileştirmeme

Makalede Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde Türkiye’de yaşanan ekonomik gelişmelere ilişkin şunlar kaydedildi:

“2002’de 12,5 milyon olan turist sayısı 2024’te 62,2 milyona yükseldi. Erdoğan bunu mümkün kılacak altyapıyı inşa etti. 2014’te çalışmaların başladığı İstanbul Havalimanı 4 yıl sonra hizmete girdi. Bu devasa yapı kısa sürede Heathrow Havalimanı’ndan sonra Avrupa’nın ikinci, Dubai’den sonra da Orta Doğu’nun en yoğun havalimanı haline geldi. Müşteri memnuniyeti anketlerinde sık sık zirveye çıkan Türk Hava Yolları (THY) da buna paralel olarak büyüdü. Şu anda sadece gelir açısından dünyanın en büyük onuncu havayolu şirketi değil, aynı zamanda 6,9 milyar dolarlık net karıyla en karlı havayolu şirketi.”

Makalede, AK Parti iktidarı döneminde elde edilen ekonomik başarıların göz ardı edilemeyeceği belirtilerek, 2002’de iktidara geldiğinde kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın 3 bin 583 dolar olduğu, bunun bugün 16 bin 876 dolar ile 4 kattan fazla arttığı aktarıldı.

Aynı dönemde AB’de kişi başına düşen milli gelirin sadece iki katına çıktığına dikkat çekilen makalede, “Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye, Hollanda’nın hemen arkasında ve İsviçre’nin önünde 7. büyük ekonomidir. Uluslararası Para Fonu (IMF), 2025 için yüzde 3,1 gibi etkileyici bir ekonomik büyüme beklemektedir. Bu eğilim devam ederse Erdoğan’ın 2028’de yeniden seçilme umutları için iyiye işaret olacaktır. Başarıları göz önüne alındığında, ona karşı bahse girmek akıllıca olmayacaktır.” değerlendirmesi yapıldı.

Ülkeye yapılan yatırımlara ve birçok alanda gelişen Türk firmalarına da değinilen makalede, “Teknoloji firmaları da hızla büyüdü. Bunlar arasında yüksek performanslı insansız hava araçları üreticisi olarak uluslararası bir üne kavuşan ve Ukrayna da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki ordulara tedarik sağlayan Baykar da bulunuyor.” denildi.

Haberin Devamını Oku

Gündem

YENİ SÜRÜCÜ SINAVI: SÜRÜCÜ YARDIM SİSTEMLERİ STRES YARATIYOR

yazar

Yayınlayan

on

By

Zürich, 12.04.2025 – 08:59

İsviçre’de sürücü adayları, 1 Temmuz 2025’ten itibaren geçerli olacak yeni sınav düzenlemeleri nedeniyle endişeli. Bu tarihten itibaren, araçların sürücü yardım sistemleri (ADAS) sürücü sınavlarının bir parçası haline geliyor. Yeni düzenleme, özellikle park yardım sistemi ve kör nokta uyarıcı gibi özellikleri kapsıyor. Bu değişiklik, bazı sürücü adaylarında endişelere yol açtı.

Öne Çıkanlar:

  • 1 Temmuz’dan itibaren sürücü yardım sistemleri, sürücü sınavlarının bir parçası olacak.
  • Yeni sistemler, park yardımı ve kör nokta uyarıcı gibi özellikleri içeriyor.
  • Öğrenciler, sınavın zorlaşacağı konusunda endişeleniyor.
  • Sürücü eğitmenleri, öğrencilerine bu yeni sistemlerin korkulacak bir şey olmadığını hatırlatıyor.

Yeni sınav düzenlemeleri hakkında açıklama yapan Mario Koch, Regensdorf’daki bir sürücü okulu sahibi, “Öğrencilerim bu yeni değişiklikler nedeniyle çok gergin. Birçoğu, bu yüzden sınavlarını Temmuz öncesine almak istiyor” dedi. Ancak, diğer eğitmenler, sürücü adaylarının bu konuda gereğinden fazla endişelenmemesi gerektiğini vurguluyor. Alex Krstic, Zürich’teki Drive-In Sürücü Okulu’nun eğitmeni, “Fahrerassistenzsysteme (FAS) teknolojisi, aslında aracın kontrolünü daha kolay hale getiriyor. Bu sistemler, sürücülere yardımcı olmak için tasarlandı ve korkulacak bir şey yok” dedi.

Yeni Sınavın İçeriği: Yeni sınavda, sürücülerden araçlarındaki sürücü yardım sistemlerini doğru ve etkili bir şekilde kullanmaları bekleniyor. Ayrıca, teori sınavında bu sistemlerin nasıl çalıştığına dair bazı çoktan seçmeli sorular yer alacak.

Sürücü adayları, araçlarında yer alan sistemleri doğru bir şekilde kullanarak, bu sistemlerin sınavdaki önemli unsurlar haline geldiğini kanıtlamalıdır. Bu, sürücülük sınavının daha verimli ve güvenli hale gelmesini sağlamayı amaçlıyor.

Yeni Düzenlemeler: Monica Di Mattia, İsviçre Trafik İdareleri Birliği’nin (ASA) medya sözcüsü, “Yeni düzenlemeler, yalnızca yeni sürücü adayları için geçerli olacak. Mevcut sürücüler için herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Ancak, yeni araçlarda sürücü yardım sistemleri kullanımı önemli bir beceri olarak kabul ediliyor” dedi.

Sonuç değerlendirme: Yeni düzenlemeler, sürücülük eğitiminin daha güvenli ve modern bir hale gelmesini hedefliyor. Sürücüler, araçlarındaki teknolojileri öğrenmeye devam ederken, eski araçlarda eğitim almış adaylar için herhangi bir tekrar sınavı gerekmiyor. Ancak, özellikle yeni araçların kullanımına dair gönüllü eğitimler, trafikte güvenliği artırmak adına önerilmeye devam ediliyor.


Haberin Devamını Oku

Gündem

İspanyol Radyo ve Televizyonu, İsrail’in Eurovision’a Katılımı Konusunda “Tartışma” Talep Ediyor

yazar

Yayınlayan

on

By

İspanya, İsrail’in Eurovision Şarkı Yarışması’na katılımı konusunda bir “tartışma” yapılmasını talep etti. Bu talebin gerekçesi ise Gazze Şeridi’ndeki mevcut duruma dayandırılıyor.

Olayın Özeti:

  • İspanya, Eurovision’a İsrail’in katılımına dair bir tartışma yapılmasını istedi.
  • Avrupa Yayın Birliği (EBU), İsrail’in katılım hakkını savundu.
  • Geçtiğimiz yıl Eurovision etkinliği sırasında İsrail’in katılımı ile ilgili protestolar yaşandı.

İspanya’nın kamu yayın kuruluşu RTVE, Gazze’deki savaş durumu nedeniyle bu yılki Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına ilişkin bir “tartışma” yapılmasını talep etti. RTVE, Avrupa Yayın Birliği’ne (EBU) yazdığı bir mektupta, İsrail’in devlet televizyonu KAN’ın yarışmaya katılımını görüşmeye açmak istediğini belirtti.

RTVE, Cuma günü yaptığı açıklamada, EBU’ya İsrail’in katılımı hakkında bir tartışma başlatılması ve EBU üyelerinin katılabileceği bir tartışma forumu düzenlenmesi çağrısında bulundu. İspanyol radyo ve televizyonu, bu talebini Gazze’deki “güncel durum” ile gerekçelendirdi.

EBU ise, mevcut Ortadoğu çatışması hakkında endişelerini takdir ettiğini belirterek, tüm üyelerinin Eurovision’a katılma hakkına sahip olduğunu vurguladı.

Eurovision Şarkı Yarışması, dünyanın en büyük canlı televizyon etkinliklerinden biri olarak, bu yıl Basel’de gerçekleştirilecek. Yarı finaller 13 ve 15 Mayıs tarihlerinde yapılacak, final ise 17 Mayıs’ta gerçekleşecek.

İsrail, Hamas Saldırısından Kurtulan Bir Temsilci ile Katılacak
Eurovision’a katılan ülkeler, yarışmaya katacak sanatçılarını kendi aralarında seçiyor. Eğer KAN, yarışmaya katılamazsa, İsrail’in bu yılki Eurovision’a katılımı olmayacak. İsrail, bu yılki yarışmada 7 Ekim 2023’te Hamas’ın saldırısına uğrayan ve hayatta kalan Yuval Raphael tarafından temsil edilecek.

Mart ayında Finlandiya radyo kurumuna, İsrail’in Eurovision’dan dışlanmasını isteyen iki dilekçe gönderilmişti. Bu dilekçelerden biri 10.000’den fazla kişi tarafından imzalanmıştı.

Geçtiğimiz yıl, İsveç’in Malmö kentinde yapılan Eurovision 2024 etkinliği sırasında da binlerce kişi, İsrail’in katılımına karşı protestolar düzenlemişti.

Haberin Devamını Oku
Reklam

Trendler